hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > CİHAD > Cihad > Şehitler ve Gaziler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. March 2011, 04:08 PM   #1
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart Islâm dininde savaş

Türkçemizdeki “Savaş” sözcüğü, Arapçadaki “ قتالKıtal”, “ جهادcihad” ve “ حرب harb, محاربةmuharebe” sözcüklerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu sözcüklerin anlamları farklı farklı olduğundan İslam dinindeki “savaş” sözcüğü yanlış anlaşılmaktadır.

“ حربHarb” sözcüğü, lügatlerde “ نقيض السلمnakızus silm; olumsuzluklardan uzaklığın karşıtı” diye tanımlanır. (Lisanü’l Arab “ حربhrb” maddesi) Yine lügatlerde noktalı خha (hı) harfiyle yazılan “ خربharb” sözcüğü de “ نقيض العمران Nakızu’l Umran: yapımının karşıtı; yıkım” olarak tanımlanır. (Lisanü’l Arab “ خرب hrb” mad.) Türkçemizdeki “harab, harabe, tahrip” sözcükleri, sözcüğün öz anlamıyla dilimize gelmiş sözcüklerdir. Demek oluyor ki bu iki sözcükte anlam yakınlığı vardır.

“Savaş” sözcüğü, “harb”, “muharebe” sözcüklerinin karşılığı olarak değerlendirilmesi doğru değildir; “harb” ve “muharebe” sözcüklerinin asıl anlamında ölme ve öldürme yoktur.

“Harb” sözcüğünün, “nakızus silm; olumsuzluklardan uzaklığın karşıtı” anlamını açarsak, bunun “tüm olumlu şeyleri olumsuz hale getirmek” demek olduğu anlaşılır. Burada ifade edilen, sağlam yapıların bozulması, insanların morallerinin bozulmasından tutun da mallarının mülklerinin talan edilmesi, ekinlerinin, meyve ağaçlarının, ormanların imha edilmesi, insanların sakat bırakılması, rencide edilmesi, esir alınması, hapsedilmesi, sakat bırakılması, gibi binlerce olumsuzluğu saymak mümkündür.

Bu durumda “ محاربmuharib”, denince “bozum yapacak; bir yeri yakıp yıkacak, bütünlüğünü, sağlamlığını her hangi bir girişimle bozacak, barışı ortadan kaldıracak kişi” anlaşılır. Görüldüğü üzere bunda ölme veya öldürme olması şart değildir.

Kur’anda “ ح ر بharb” kökenli sözcükler on bir kez yer alır. Bunlardan dört tanesi “ محرابmihrab”, bir tanesi “ محاريبmehâriyb” bir tanesi “ حاربhârebe”, bir tanesi “ يحاربونyüharibune, dört tanesi de “ حربharb” şeklindedir. Bu sözcüklerin geçtiği âyetlere bakıldığı zaman, bu bozma, yakıp yıkıp harap etme işçinin müşrik ve münafıklara özgü bir eylem olduğu görülecektir. Burada sadece Bakara 279’da Ribacıların (emeksiz, risksiz, yatırımsız para kazananların) Allah ve Elçisi tarafından bozuma, yıkıma uğratılacağı tehdidi yer almaktadır.

“ جهادCihad” sözcüğü de Müslümanlar arasında yanlış kabullenilerek “ölme ve öldürme” anlamına çekilmiştir. Biz daha evvel “Cihad’ı” şöyle açıklamıştık:

“Cihad”; “Allah tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, yani Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve tanıtıp yayma için kuvvet harcamak” demektir ve bu da bilgi, beden ve mal ile yapılır. Bu ibadet münferiden yapıldığı gibi kurumsal olarak da yapılabilir.

“ قتالKıtâl” sözcüğü, işteşlik ifade eden bir sözcük kalıbı olup, “kişilerin karşılıklı birbirini öldürmesi anlamındadır. Yani “Mukâtil (savaşa çıkan kimse)”, “ölmeyi ve öldürmeyi göze almış kimse” demektir. Bizim burada üzerinde duracağımız “Savaş” da “ قتالkıtal, مقاتلةmukâtele (öldürme- ölme)” sözcüğünün karşılığı olan gerçek savaştır.

Kur’an baştan sona incelendiğinde İslam dininin amacının, insan hayatının değeri ve onun mutluluğu olduğu açıkça görülecektir. Zaten İslam sözcüğünün anlamı da “İnsanları ve toplumları her türlü olumsuzluktan uzaklaştırıp her yönde mükemmele ulaştırmak” demektir.

Hatırlanacağı üzere, Rabbimiz mü’minlere daha evvel şu emirleri vermiş Müslümanlar için savaşı emretmemişti.

Ve Allah’a çağırıp/yakarıp salihi işleyen ve “Ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/ iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir Yakın’dır. (Fussilet; 33, 34)

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerine katılık koyduk. Onlar kelimeyi/sözcüğü yerlerinden/öz anlamlarından değiştirirler. Öğütlendiklerinin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. (Maide; 13)

Onların söylediklerine/söyleyeceklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan. (Müzzemmil; 10)

Haydi öğüt ver/ hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/ hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. (Gaşiye; 21, 22)

Ehlikitaptan birçoğu, gerçek kendileri için ortaya konduğu halde, benliklerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler isterler. Buna rağmen siz, Allah’ın emri gelinceye kadar af ile, hoşgörüyle davranın. Şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. (Bakara; 109)

Rabbimizin nazarında bir cana kıymak, tüm âleme kıymak mesabesindedir.

İşte bunun için Biz, İsrâiloğullarına: “Şüphesiz her kim bir zat veya yeryüzünde bozgunculuk karşılığı olmadan bir zatı öldürürse artık bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir zatın yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur” yazdık (farz kıldık). Ve kesinlikle onlara elçilerimiz açık deliller ile geldiler. Sonra da şüphesiz onların birçoğu yeryüzünde kesinlikle aşırı davranan kimselerdir. (Maide; 32)

Rabbimiz, insan hayatına çok büyük önem vermiş ve insan hayatını korumak ve kurtarmak için mümkün olan her şeyi yapmıştır.

De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri tabulaştırdığını; dokunulmaz kıldığını okuyayım:

‘Kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamanızı,

Ana babaya iyilik yapmanızı- güzel davranmanızı,

Fakirlik endişesiyle / fakirleştiriliriz korkusuyla çocuklarınızı öldürmemenizi, - Sizi ve onları Biz rızklandırıyoruz.-

Kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmamanızı,

Haksız yere, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmemenizi, -İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O’nun size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-

Yetimin malına da yaklaşmamanızı, -Yalnız erginlik çağına erişinceye kadar en güzel biçimde yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz.-

Ölçüyü, tartıyı hakkaniyetle tastamam yapmanızı, -Biz kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü tutmayız.-

Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa adil olmanızı

Ve Allah'a verdiğiniz sözü tastamam tutmanızı.’ -İşte bunlar öğüt alıp düşünesiniz diye Allah’ın size yükümlülük olarak ulaştırdıklarıdır.-” (En’âm, 151, 152)

Ve işte Rahmân'ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın haram ettiği canı öldürmezler. –Ancak hak ile öldürürler.– ( Furkan; 68)

Ve hak ile olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Ve kim haksızlık edilerek öldürülürse, Biz onun yakınlarına bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. –Şüphesiz öldürülen/haklarını koruyacak yakınları yardım olunmuştur.– (İsra; 33)

Bu, Allah tarafından insan hayatının korunmuş olduğunun, güvence altına alındığının, hiç kimsenin ferdi veya kamu kararıyla, Allah’ın izin verdiği olguların dışında savaş ile herhangi bir insanı öldüremeyeceğinin ilân edilmesidir.

Mümin mümini ancak hata ile öldürür, kişi kişiyi bile bile öldüremez.

Ve hata dışında bir mü’minin, diğer bir mü’mini öldürmesi söz konusu değildir. Ve kim bir mü’mini, kasıtsız/kaza ile öldürürse, mü’min bir köleyi özgürlüğe kavuşturmalı ve ölenin ailesine/varislerine teslim edilecek bir diyet vermelidir. –Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.– Eğer öldürülen, mü’min olmakla beraber size düşman bir toplumdan ise, o zaman öldürenin, mü’min bir köleyi özgür bırakması gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir toplumdan ise öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mü’min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tövbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır.

Ve kim bir mü’mini kasten [bile bile, isteyerek] öldürürse, işte onun cezası, içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Ve Allah ona gazap etmiş, onu dışlamış, rahmetinden mahrum bırakmış ve onun için çok büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa 92, 93)

İki mü’min gurup provoke edilerek savaştırılırsa, diğer Müslümanlar tarafından onlara müdahale edilir.


Ve eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle savaştırılırlarsa, hemen onların arasını düzeltin. Şâyet biri ötekinin üzerine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Sonra da eğer dönerse aralarında adaletle barış yapın ve hakkaniyetle davranın. Şüphesiz ki Allah, hakkaniyetle davrananları sever. (Hucurât 9)

(Devam edecek)
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (14. March 2011)
Alt 13. March 2011, 04:09 PM   #2
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart

Neden savaş?

Durum bu iken ortada çıkarı için, insanları mutsuz eden, toplumu harabeye çevirerek bundan çıkar sağlayan nankör insan tipleri vardır:


Soluk soluğa koşanlar, sonra ateş saçanlar, sonra sabahtan baskın yapanlar, derken orada tozu dumana katanlar, sonra bir topluluğun en değerli kaynaklarına, varlıklarına kadar dalanlar kanıttır ki kesinlikle insan, Rabbine karşı çok nankördür, kendisi de buna kesinlikle tanıktır. Şüphesiz o, mal sevgisinden dolayı da kesinlikle çok katıdır. (Âdiyât suresi)

Peki, o vurguncu insanlar, kabirlerde olanların diriltilip dışa atıldığı, göğüslerde olanların derlenip toparlandığı zaman, hiç şüphesiz o gün, Rablerinin kendilerine gerçekten haber verici olduğunu bilmezler mi?

İşte bu noktada bu muharipleri; toplumu maddi ve manevi açıdan harabeye çevirecek kimseleri defetmek, ortadan kaldırmak gerekecektir. Kısacası yoz sürgünlerin budanması gerekecektir; kıtâl, mukâtele (savaş; ölme- öldürme) zorunlu hale gelecektir.

Hacc suresinin 40. âyetindeki “Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yerle bir edilirdi.” ifadesi ile Bakara suresinin 251. âyetindeki “Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı (bozulur giderdi)” ifadesi, savaşın meşru kılınma nedenlerini açıklamaktadır.

Bu konuyu aslında şu ifade ile açıklayarak detaylandırmak durumundayız. Allah, sadece ve sadece Kendisine muhârib olan; Kendisinin koyduğu ilkeleri bozuma uğratmaya; ortadan kaldırarak insanları ve tabiatı harap etmeye yeltenen kimselerden kurtulmak için onlarla savaşılmasını ve bunların yargılama yoluyla idam edilerek öldürülmesini emretmiştir.

Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. (Maide 33, 34)

Burada konu edilen Allah ve elçisine yapılan muharebe, başka âyetlerde “fitne” olarak açıklanmıştır. Fitne, “onların zorladıkları küfre dönmek ve yurttan olmak” demektir. Bu fitnenin, insanı öldürmekten daha şiddetli olduğu vurgulanmıştır.

Ve onları nerede yakalarsanız öldürün, çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Ve insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmeye sürüklemek, öldürmeden daha şiddetlidir. Mescid-i Harâm/dokunulmaz ilâhiyat eğitim merkezi yanında onlar, orada sizinle savaşmadıkça da onlarla savaşmayın. Buna rağmen onlar sizinle savaşırlarsa, hemen onları öldürün. Allah'ın ilâhlığını, rabliğini örtenlerin cezası işte böyledir. (Bakara; 191)

O nedenle de Rabbimiz fitne ortadan kalkıncaya kadar mukatele; öldürme ve ölme emri vermiştir.

Ve de insanları dinden çıkarmak; ortak koşmaya, Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmeye sürüklemek faaliyeti kalmayıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık eğer vazgeçerlerse, düşmanlık, kendi benliklerine haksızlık edenlerden başkasına yoktur. (Bakara; 193)

Ve insanları dinden çıkarma faaliyeti kalmayıp din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Artık vazgeçerlerse bilinsin ki, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir. (Enfal; 39)

İslam’ın savaş gerekçesini sadece “fitne” olarak da açıklayabiliriz.

Bunun bir örneğini Kehf suresinde (60- 82. ayetler) görmekteyiz. Rabbimiz, Mûsâ'ya Firavun'u, suda boğup öldürerek İsrâîloğulları'nı Mısır'dan çıkarma görevi verdiğinde, daha evvel işlediği bir cinayetten dolayı duyduğu vicdan azabı nedeniyle Musa bunalıma girmiştir. Bunalımdan kurtulmak için yaptığı seyahatte buluştuğu Bilgin ve kendisine rahmet verilmiş kuldan (adı bildirilmeyen elçiden) Allah'a savaş açanların öldürülmesi gerektiğini; öğrenmiş ve böyle birinin öldürülmesine tanık olmuştur.

Savaş kararını kamu otoritesi Allah adına alır. Yoksa herhangi bir Müslüman veya bir grup, İslâm adına istediği zaman savaş ilân edemez, kendi kendine karar verip terör ve intihar saldırısı düzenleyemez. Bilindiği üzere Mekke şartlarında, Müslümanlar devlet düzeyinde organize olmadan mü’minlere savaş izni verilmemiş, savaşla da yükümlü tutulmamışlardır.

Belirli kişi ve kuruluşların kendi inanış ve davranışlarına uymayan kişilere hayat hakkı tanımamaları, onları yıpratmak için bir takım gayri insani davranışlara başvurmaları zulümdür, terördür.

Ne yazık ki, Kur’an’ın üçte biri, akıl etme, tefekkür, gözlem ve araştırmayı emrederken, bu görevleri ihmal etmiş, sözde Müslümanların, İslâm’ı savunmak için kaba güçten başka yöntemleri kalmamıştır. Meşhur hikâyedir. Cahil çobanın birine Allah’ın varlığını ve birliğini ispat edip edemeyeceği sorulduğunda, göksünü gere gere ispat edebileceği cevabını vermiş. Orada bulunan kimseler, bu cahil çobanın bunu yapamayacağından emin olduklarından, bunu nasıl yapacağını sormuşlar. O da, elindeki sopasını göstermiş. İşte bununla ispat ederim demiş. Bu defa nasıl? Sorusuna da:

İnkâr eden kişiye, Allah vardır, birdir dedirtinceye kadar basarım sopayı demiş.
İşte bu gün dünyada Müslüman geçinenlerin portresi budur. O nedenle de dünyanın her yerinde Müslüman geçinenler ve gerçek Müslümanlar, kan döken, kargaşa çıkaran, cani ve terörist olarak görülür oldu.

Durum bu olmasına rağmen Rabbimiz, özel durumlarda savaşa izin vermekte ve savaşı emretmektedir. Yalnız savaşın hangi şartlarda olacağına dair savaş iznini şöyle vermektedir:

Kendilerine savaş açılan kimselere kendileri zulme uğramaları; onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için, haksız yere yurtlarından çıkarılmaları, nedeniyle izin verildi. Ve şüphesiz ki Allah onları zafere ulaştırmaya gücü yetendir. Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir. (Hacc; 39, 40)

Ve sizinle savaşan kimselerle Allah yolunda savaşın; ölün, öldürün. Ve sınırı aşmayın. Şüphesiz Allah, sınırı aşanları sevmez. (Bakara; 190)


Dokunulmazlık ayı, haram aya karşılıktır. Ve bütün dokunulmazlıklar/ bağlayıcı hükümler, birbirine karşılıktır. O hâlde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Ve bilin ki Allah, Kendi koruması altına girmiş kişiler ile beraberdir. (Bakara; 194)

Ve savaş sizin için hoş olmayan birşey olmasına rağmen, size zorunlu görev olarak verildi. Olabilir ki siz, sizin için hayırlı olan bir şeyden hoşlanmazsınız. Yine olabilir ki, siz, sizin için kötü, zararlı olan bir şeyi seversiniz. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara; 216)


Bakara; 190’da “Ve sınırı aşmayın. Şüphesiz Allah, sınırı aşanları sevmez.” buyurarak savaşta özen gösterilecek noktaları da hatırlatmıştır. Âyetteki “sınırı aşmayın…” ifadesi düşman topraklarının yakıp yıkılmasını, henüz savaş nedir bilmeyen masum çocuklara Kadınları yaşlılara, hastalara, felçlilere, körlere, mâbedlere, düşman arazilerindeki meyveli meyvesiz ağaçlara, sebze ve meyvelere, ekinlere, yerleşim birimlerindeki evcil hayvanlara, zarar vermeyi yasaklamıştır. Bunun yanında ele geçen ganimetlere askerlerin el sürmesini, kadınların, kızların iffetlerine dokunmayı, düşmanın savaşamayacak durumdaki yaralı askerlerini öldürmeyi, silahını bırakıp kaçanlarını kovalayıp da arkadan vurmayı, esirlere işkence etmeyi yasaklamıştır.

(Devam edecek)
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (14. March 2011)
Alt 13. March 2011, 04:12 PM   #3
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart

Ayrıca aman dileyenler de koruma altına alınmıştır:

Ey iman etmiş kimseler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, hemen iyice araştırın. Ve size selâm veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Artık Allah nezdinde çok ganimetler vardır. Önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Nisa; 94)

Rasülüllah zamanında yapılan savaşlar, tamamen bu âyetlere uygun olarak, Allah adına; Allaha savaş açmışlara karşı koymak, fitneyi kazımak için yapılmıştır. Örneğin:

Bedir savaşı, Medine’deki ikiyüzlüler ile Mekkeli müşriklerin Rasülüllah’ı yok etmek, İslam dinini söndürmek için işbirliği yapmaları nedeniyle yapılmıştır.

Uhud savaşı, bedir yenilgisinin öcünü almak isteyenlere karşı bir savunma savaşıdır.

Hendek savaşı, Yahudi, münafık ve müşriklerin Müslümanları yok etmek için toplu saldırılarına karşı, kendi yurtlarında, kendi kentlerinde savunmaya yönelik verilen bir savaştır.

Mekke’nin fethi de Kureyşin Hudeybiye’de yapılan barış antlaşmasını bozması nedeniyle Müslümanların kendilerini güvene almaları için yapılmıştır. Kimseyi dine sokma veya mal yağmalaması için yapılmamıştır. Konu Tövbe suresinde detaylı olarak verilir.

Tebük seferi, Suriyeli Hıristiyanlar, Bizans İmparatoru Heraklius'a bir mektup yazar; Muhammed'in öldüğünü, Müslümanların da kıtlık ve yokluk içinde perişan olduklarını, üzerlerine asker gönderilirse, onları dinden döndürmenin, kendi dinlerine katmanın, gerekirse yok etmenin tam zamanı olduğunu bildirirler.

Bunun üzerine Bizans kralı, Müslümanlara karşı 40.000 kişilik bir orduyu yola çıkarır. Bazı Arap kabileleri de Bizanslılarla işbirliği yaparlar.

Durum, Medine'ye; Rasûlullâh'a ulaşır. Mü'minler hazırlığa davet edilirler. Kadın-erkek, zengin-fakir herkes imkânları nispetinde katkıya koşar. Tebük seferi de işte böyle savunmaya yönelik bir seferdir.

Allah Yolunda Öldürme

Bilindiği üzere savaşın öldürmek ve ölmek olmak üzere iki yönü vardır. Öldürme yönünde Rabbimiz, haddin aşılmamasını emrederken bir noktayı daha açıkça ortaya koyuyor. Bu da öldürenlerin konumudur:

Artık, onları siz öldürmediniz, lâkin onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Ve mü’minleri bundan güzel bir bela ile belâlandırmak/ güzelce sınamak içindi. Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. (Enfal; 17)

Allah, “Artık, onları siz öldürmediniz, lâkin onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı” buyurmak suretiyle, öldürmeyi, atmayı Kendisine izafe ederek Müslüman askerlerin "katil", “câni” olarak nitelendirilemeyeceğine işaret etmiştir. Buradan anlaşıldığına göre meşru savaşlarda; Allah’ın öngördüğü ve izin verdiği savaşlarda ve yargı kararlarıyla adam öldürmek, Allah adına yapıldığı için öldüreni suçlu; katil, câni yapmaz.

Peygamberimiz ve ondan sonra gelen gerçek Müslüman idarecilerin hiçbiri insanları zorla dine sokmak, ganimet elde etmek için savaş yapmamışlardır. Savaşta kazanılan ganimetler, “enfal (bahşiş, bonus)” olarak nitelenerek gazilere değil kamuya tahsis edilmiştir. Bu, Enfal ve Haşr surelerinde detaylı olarak açıklanmıştır.

Bir kimseyi veya bir toplumu zorla dine sokmayı Rabbimiz yasaklamıştır. Herkes fikir ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Bu konuya dair Kur’an’da onlarca âyet mevcuttur. Aşağıdaki âyetlerde de görüleceği üzere savaşın amacı Allahın rızasını kazanmak ve fitneyi ortadan kaldırmaktır.

Ey iman etmiş kişiler! Önleminizi alın, sonra da onlara karşı ya küçük birlikler hâlinde sefere çıkın veya topluca sefere çıkın.

Şüphesiz sizden bir kısmı da kesinlikle ağır davranır. Sonra size bir musibet isabet edince: “Kesinlikle Allah bana lütfetti de onlarla beraber tanık olarak bulunmadım” der.

Ve eğer size Allah'tan bir armağan isabet ederse, kesinlikle, sanki sizinle kendisi arasında hiç sevgi yokmuş gibi, şüphesiz: “Ah ne olurdu, onlarla beraber olaydım da çok büyük başarıya erseydim!” diyecektir.

O hâlde basit dünya hayatını, âhiret karşılığında satacak kimseler, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, artık Biz ona çok büyük bir ödül vereceğiz.

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı kendi benliklerine haksızlık eden kimseler olan memleketten çıkar, nezdinden bize bir koruyucu, yol gösterici yakın, nezdinden iyi bir yardımcı kıl” diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?

İman etmiş kimseler, Allah yolunda savaşırlar. Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örtmüş kişiler de tâğut yolunda savaşırlar. O hâlde siz şeytanın yakınları, yardımcıları ile savaşın. Şüphesiz şeytanın tuzağı çok zayıftır. (Nisa 71- 76)

Mü’minler için ölüp öldürme; savaş değil, caydırıcı güce sahip olmak esastır:

Ve siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz hakksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal; 60)

Ey iman etmiş kişiler! Önleminizi alın, sonra da onlara karşı ya küçük birlikler hâlinde sefere çıkınız veya toptan sefere çıkınız. (Nisâ: 71)


Ve sen seferde olanların içinde bulunup da onlar için eğitim-öğretim verdiğin zaman içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler/eğitime katılsınlar. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, yeterli bilgi alıp ikna olduklarında arka tarafınıza geçsinler. Sonra eğitim-öğretim almamış diğer bir kısmı gelsin seninle beraber eğitim-öğretim yapsınlar ve tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini örten kimseler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan habersiz durumda olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini örten kimselere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa; 102)

Enfal; 60’ta hitap, tüm mü'minlere ve tüm zamanlara yöneltilerek, Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve savaş atları hazırlayın ki, onlarla, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ve Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz, bunlardan aşağı daha başkalarını korkutasınız. Ve Allah yolunda her ne harcarsanız o size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız buyrulmuş ve böylece mü'minler için askerî strateji belirlenmiştir.

Âyette önce, gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin denilerek, her türlü askerî silah ve malzeme tedariki emredilmiş, sonra da savaş atları hazırlayın buyrularak, "savaş atlarına” vurgu yapılmıştır. Malumdur ki Kur'ân'ın indiği dönemde en iyi savaş aracı at idi. O nedenle âyetteki "at" ifadesi, bugün için, savaş uçağı, tank, denizaltı, güdümlü füze, hatta atom bombası gibi en ileri derecedeki savaş silahları anlaşılmalıdır.

Âyetteki, Allah'ın düşmanlarını, kendi düşmanlarınızı ifadesiyle, "müşrikler, Yahudiler ve tüm İslâm düşmanları"; Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz düşmanlar ile de, Tevbe; 101 ve Âl-i Imran; 118. âyetlerin delaletiyle "münafıklar ve uzaklardaki düşmanlar" kastedildiği anlaşılmaktadır.

Müslümanlar her türlü teçhizata sahip olup savaşı az kişiyle, az zayiatla atlatmalıdırlar. Bu konu Bakara suresinin 243- 253. âyetlerinde konu edilmiştir. Burada savaşın Davud’un Calut’u öldürüvermesi ile neticeye bağlandığı, zayiat verilmediği nakledilerek Müslümanların da bu yöntemle savaşmalarına işaret edilmiştir. Konu edilen savaşın ayrıntılı açıklaması Kitab-ı Mukaddes’in 1. Samuel, 17: 153 bölümündedir. Kur’an bu bölümü onamaktadır.

Buradan da anlaşılacağı üzere savaş, akıl ve eğitim ile kazanılıyor. Akıllı ve eğitimli tek kişi savaşın kaderini değiştirebiliyor. Allah'ın bu pasajda mü'minlere vermek istediği mesaj da budur. Kalabalık ve kaba güce güvenmeyip harp taktikleri geliştirilmeli ve Dâvûd örnek alınmalıdır. Bugün savaşı binlerce kilometreden kontrol eden ve bir tuşa basarak can ve mal zayiatı vermeden zafer elde edenler, kâfirler değil Müslümanlar olmalıydı!


Haram; dokunulmaz aylarda ve dokunulmaz bölgede savaş


İslam dininin en büyük değerlerinden biri de haram aylarda savaşı yasaklaması ve bunu günahların en büyüğünden saymasıdır.

Arap geleneğinde, hac dönemlerinde sağlıklı, güvenli bir ulaşım ve hac yapılabilsin diye dokunulmaz aylar ve dokunulmaz bölge belirlenmişti. Ve bu ayda ve bu bölgede kesinlikle savaş yapılmazdı. Bu âyetlerde bu aylarda ve bu bölgede mü’minlere bir savaş saldırısı söz konusu olursa bu geleneğe bağlı kalmamaları emredilmektedir.

O gün çevredeki Arap kabileleri eğitim ve öğretim için Mescidi harama gelirlerdi.

Bu âyetlerin bize mesajı ise, kesinlikle eğitim dönemlerinde, eğitim alanlarında okullarda eğitim ve öğretimi aksatacak, eğitim yerlerinin ve yollarının güvenliğini etkileyecek, öğretmen ve öğrencilerin işine engel olacak, öğretmen ve öğrencileri savaşa iştirak ettirtecek tarzda savaş yapılmamasıdır.

Ama eğitim sürecinde haram aylarda da müminler saldırıya uğrarlarsa savunmak durumunda olacaklardır.

Dokunulmazlık ayı, haram aya karşılıktır. Ve bütün dokunulmazlıklar/ bağlayıcı hükümler, birbirine karşılıktır. O hâlde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Ve bilin ki Allah, Kendi koruması altına girmiş kişiler ile beraberdir. (Bakara; 194)

Savaş iç hukuku ile ilgili bir hayli düzenleme de Bakara, Al-i Imran, Nisa, Enfal, Tevbe, Ahzab, Mümtehıne, Muhammed ve Haşr surelerinde ayrıntılı olarak yer almaktadır. İlgilenenlerin adı geçen surelerdeki âyetleri okumaları önerilir.

ALLAH YOLUNDA ÖLMEK

Allah yolunda ölmek, hem Allah'ın övgüsünü ve büyük kazanımlar elde ettirmektedir.

Allah yolunda öldürülenleri de sakın ölüler sanma. Tam tersi onlar diridirler, Allah'ın armağanlarından verdiği şeylerle sevinçli olarak Rableri katında rızıklanmaktadırlar. Arkalarından kendilerine henüz ulaşmayan kimselere, kendileri için hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. Onlar, Allah'tan bir nimeti, armağanı ve Allah'ın şüphesiz, mü’minlerin ecrini kaybetmeyeceğini müjdelemek isterler. (Âl-i Imran; 169-171)

Ve Allah yolunda öldürülenlere, “Ölüler” demeyin. Aslında onlar diridirler. Fakat siz bilincine ermiyorsunuz. (Bakara; 154)

O hâlde basit dünya hayatını, âhiret karşılığında satacak kimseler, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, artık Biz ona çok büyük bir ödül vereceğiz. (Nisa; 74)

Artık Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimselerle karşılaştığınız/ savaştığınız zaman, hemen boyunları vuruş …/ölümüne savaşın. Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman, hemen bağı sıkı bağlayın/sağlam kararlar alın. Sonra harp; bozum yapma işi ağırlıklarını atıp savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da kurtulmalık karşılığı salıverin. İşte! Eğer Allah dileseydi elbette onları cezalandırıp adaleti sağlardı. Fakat böyle olması, sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen/öldüren/savaşan kimselere gelince; artık Allah, onların amellerini asla boşa çıkarmaz. Allah onları kılavuzlayacak, durumlarını düzeltecek ve onları, kendilerine tanıttığı cennete girdirecektir. (Muhammed 4-6)

Bunun üzerine Rableri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki hepiniz aynısınızdır– çalışanın amelini kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır.” (Âl-i Imrân; 195)

Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz de, Allah'tan bir bağışlanma ve rahmet, kesinlikle onların topladıklarından daha hayırlıdır. And olsun, ölseniz veya öldürülseniz de kesinlikle Allah'a toplanacaksınız. (Al-i Imran; 157,158)

Şüphesiz Allah, tövbe eden, kulluk eden, övgüde bulunan, seyahat eden, Allah'ı birleyen, boyun eğip teslimiyet gösteren, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, kötü olan her şeyden vazgeçiren, Allah'ın hududunu koruyan inananlardan canlarını ve mallarını şüphesiz cenneti onlara verme karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevrât, İncîl ve Kur’ân'daki gerçek bir vaadidir Ve sözünü, Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alış-verişle sevinin. Ve işte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Ve mü’minlere müjde ver! (Tevbe; 111, 112)

Ve Allah yolunda hicret eden, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlar; kesinlikle Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Ve şüphesiz Allah, kesinlikle rızık verenlerin en hayırlısının ta kendisidir. Kesinlikle onları hoşnut olacakları bir yere girdirecektir. Ve şüphesiz Allah, kesinlikle çok iyi bilendir, çok yumuşak davranandır. ( Hacc; 58)

Netice, Rabbimizin Kendi yolunda izin verdiği şartlar dışında öldürmek de ölmek de suçtur, Müslümanların yapacağı şeylerden değildir.

(Devam edecek)
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dttatu (30. May 2011), Miralay (14. March 2011)
Alt 13. March 2011, 04:13 PM   #4
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart

ŞEHİYD KİMDİR?

“ شهيدŞehiyd” sözcüğü, Arapça “ ش ه دşhd (şehadet )” kökünden türemiş mübaleğa kalıbında bir “isim fiil” olup, anlamı, “en ileri derecede tanık olan” demektir. Bilgi, mutlak olarak bilgiye izafe edilirse iyi derecede bilene “ عليمaliym”; gizli işlere izafe edilirse iyi bilene “ خبيرhabiyr”, açık, açıkta olan işlere izafe edilirse bunları iyi bilene “ شهيدşehiyd” denir. (LİSANÜ’L ARAB)

Sözcüğün mastarı olan “ شهادةşehadet” sözcüğünün Türkçede tam karşılığı “tanıklık” demektir. Açık işleri sıradan bir bilene “ شاهدşâhid”, ileri derecede bilene de “ شهيدşehiyd” denir. Bu sözcük bu anlamıyla birinci derecede Allah’ın isimlerindendir; Esma-i Hüsna’dan birisi de “eş Şehiyd” ismidir. Kur’an’da bu isim 35’i tekil, 2 tesniye (ikili) ve 18 çoğul olmak üzere 55 kez geçer. Yine Kur’an’da bu ismin, Allah, elçiler ve insanlar için kullanıldığını görmekteyiz.

Bizim burada üzerinde duracağımız “Allah rızası için, O'nun yolunda ölen kişi” anlamında yaygın olarak kullanılan “şehiyd” ifadesidir. Kur’an, Allah yolunda, Allah rızası için ölen kimseleri “Şehiyd” olarak nitelemez. Bu, Tabir, Kur’an’dan onay almaz. Rabbimiz bunlar için “Allah yolunda öldürülen kimseler” ifadesini kullanır.

Kur’an’ âyetlerinden insanlar için böyle bir nitelik çıkarılacaksa bu, şu âyetlerin yardımıyla çıkarılmalıdır:

Allah, doğadaki güçler/haberci âyetler ve hakkaniyeti ayakta tutan bilgi sahipleri, şüphesiz Allah'tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığına tanıklık etti. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandan, yumuşak davranandan başka ilâh diye birşey yoktur. (Al-i Imran; 18)

Kim de Allah'a ve Elçi'ye itaat ederse artık onlar, Allah'ın, peygamberlerden, dosdoğru kimselerden, şehitlerden ve sâlihlerden kendilerine nimet verdiği kişilerle beraberdir. Ve bunlar arkadaş olarak ne güzeldir! Bu, Allah'tan bir armağandır. En iyi bilen olarak Allah yeter. (Nisa; 69)

Bu âyetler dikkate alındığında övgüye layık olan “şehiyd”in (en ileri derecedeki tanık)”ın, “hakkaniyetle hareket eden bilginler” olduğu anlaşılacaktır. Âyetteki “şüphesiz Allah'tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığı” ifadesindeki te’kit ve tahkik (Cümlenin isim cümlesi oluşu ve Arapçasındaki “ أنّenne” edatı), buradaki tanıklığın ileri derecede bir tanıklık; şehiyd’lik olduğunu gösterir.

Çünkü bunlar, Kur’an’ın başka âyetlerinde (Mü’min; 7- 9) “Allah’ın arşını taşıyanlar; Allah bilgisini başkalarına öğretenler, ulaştıranlar” olarak nitelenmektedirler.

Ve Rabbimizin mü’minleri aşağıdaki âyetlerde de insanları “hakkaniyetle hareket eden bilginler olmaya çağırdığı görülecektir.

Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa; 135)

Ey iman etmiş kişiler! Allah için, hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olunuz. Ve bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaletli olun, adaletli olmak, Allah'ın koruması altına girmeye daha yakındır. Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Maide; 8)

İnsanlar, şehitlik kavramını yozlaştırarak, Dünya ve âhiret şehîdi: Âhiret şehîdi: hakiki şehîd, hükmi şehîd gibi bölümlere ayırmışlar her biriyle ilgili birçok hüküm ortaya koymuşlardır. Daha sonra bu sözcük ayağa düşmüş, bira şehidi, görev şehidi, devrim şehidi, sahne şehidi, vs. gibi birçok şehit türü uydurulmuştur. Mesela;

“Suda boğulanlar, Ateşte yananlar, Enkaz altında kalanlar, Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler, Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler, İlim yolunda ölenler, Ciğer hastalıklarından ölenler, Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar, Baş ağrısından ölenler, Karın ağrısından ölenler, Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler, Cuma gecesi ölenler, Gurbet ilde vefat edenler, Ma'rûfu emr ve münkeri nehiyden dolayı katledilenler, Hayvanından düşüp ölenler, Zehirli hayvan sokmasından ölenler, Evinin üstünden (damdan) düşerek boynu kırılıp ölenler, Üzerine büyük taş düşüp ölenler, Din kardeşini savunurken ölenler, Masum olan komşusunu savunurken öldürülenler, Akrep, yılan sokması gibi sebeplerle ölenler şehittir” gibi kabuller oluşturulmuştur.

Müslümanlar arasında kavram kargaşası yaratılarak, dinî anlamı başka olan kelimeler, orijinal anlamının dışında kullanılarak, Müslümanlar yanlış yollara sürüklenmiştir. Kur’an’ın önderliğinden vazgeçmemek gerekir.

Unutmamak gerekir, ölüden ne شاهدşâhit (sıradan tanık) olur ne de شهيدşehiyd (iyiden iyiye mükemmel tanık).


Kaynak: Hakkı Yılmaz
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dttatu (30. May 2011), Miralay (14. March 2011)
Alt 20. September 2011, 11:49 AM   #5
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

?



Eline Kuran almış bu arkadaşın döndürdüğü roketin ucu kim bilir nereye bakıyor. Muaviyenin ordusu Hz Aliye karşı savaşırken mızraklarının ucuna Kuran sayfaları asmışlardı.



çocuklara harika örnekler teşkil ediyorlar. Barış dolu bir dünya için böyle bir eğitim yapıyorlar. Yazık olan kim bilir kimin maşalığını piyonluğunu yapıyor bunlar.
Kimin maşalığını yaptıklarını bilmiyorum ama Allah adına çarpışıp şehit düştükleri şüpheli. Kim bilir kimin hangi tagutun yolunda niyazi oluyorlar yazık oluyorlar.




klasik geleneksel islam anlayışı seninle savaşmak için sadece karşı fikirden olman yeterli. Yada hacının inancını tastik etmemen yada onu doğrulamaman yeterli. Eğer aksine laf söylersen gitti kafa. Kuranda neye karşı savaşılması apaçık emrolunmuşken bu ne işgüzarlık. Tarih karşı gösüşlerin feci şekilde katledilmeleriyle dolu örneklere sahip.



Bu resimdeki adamların tebliğ metodu kimin ki? İbrahim mi? Muhammed mi? Firavun mu? nemrut mu? hangisini örnek almışlar?




İşte bu kadar yobaz ve geri kafalı insanın toplumunda kadına verilecek değer bellidir.
Son dönemdir ülkemizinde müslümanlıştığı belli; nereden mi belli? Mahkemelerde geçen gün tecavüze uğrayan kadın mahkemeye başvurmasın tecavüzcüsüyle evlendirilsin diye bir karar gündeme getirildi. eeee laik sistem islamlaşıyor.




Keçinin yediği recm ayetlerini unuturmuyuz hiç? Bütün dinler nasıl yoldaç çıktılarsa islam da öyle yoldan çıktı.



sözde Kafirler hayat kurtarır oldu. ama müslüman doğu yabanilerinde yine hayırdan zerre yok. Hangisi gerçek kafir acaba? Hanigis cennete daha yakışıyor hangisi cehenneme yakışıyor?



Bağırışları çevireyim;
Yıkarım uleeeeeyn. çekilin uleeeeyn nerdesin amerika... gellan uleeeeeeyn heyyyyt. benim kuzanler hapisten yeni çıktı mermiye kafa atıyorlar. yakarım uleyn amerikayı. (Keza burda abd karşı geldikleride şüpheli, bayrakları gördümde mutlaka başka bir islam devletine karşı gösteri yapıyorlar) ancak fotoğrafdaki yazı şu; gösterimi yoksa isyan mı olduğu belli değil.



cennet hurileri mi yoksa hortlaklar mı?
İşte hizaye böyle getiriyorlar. Aslında o gruba katılmayı hak eden bu ülkede bir çok insan var ama yatsın kalksınlar gece gündüz Atatürke rahmet okusunlar. Allah bizim cahillere acıdıda bu cumhuriyeti verdi. Ama hak etmediğimiz için elimizden alacak... Almasa da çok pahalı bedeller ödeyeceğimiz kesin.




ooo baksanıza adamlar toplanmış Salatı ikame ediyorlar. yerim sizin salatınızı pardon salatanızı.
az sonra tespikle de zekat verir ardından affederek infak ederler.
Baksanıza Salat nasıl ikame ediliyormuşşşş... Helal olsun bun adamlar çok imanlılar.






****

hal böyle olunca dünyada islam karşıtlığı gayet normal. Bu kendini müslüman ZANedenler kendilerini küçük düşürdükleri gibi bir de bu Dini, onları ve karşıtlarını yaratan Allahın son gönderdiği vahyi de eğri gösterip küçük duruma düşürme amacında hizmet etmiş oluyorlar.

Kuran anlamayan, Kuran bilmeyen adam neye inanmıştır? var mı Kuranı okuyup anlamadan iman etmek? Durum budur işte.

Konu hiiic tarafından (22. September 2011 Saat 01:26 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 20. September 2011, 12:18 PM   #6
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

İslam ve Huzur pınarı. CİHAD

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


HUZUR PINARI
İSLAM VE TOPLUM... mutlu toplumlar huzurlu kalabalıklar.

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


HUZUR DOLU GELECEK İÇİN



çocuklarınızın geleceği için İSLAM



Kahramanlar ordusu



Bu füzelerin yeri hep belli. ilk füze karşı mezhebe atılacak, yanındaki şüpheci müslümanlara atılıp imanları sabitleştirilecek. En soldaki laik sistem, demokrasi, hak ve özgürlükler diye diretenlere. Düşman belli.




Işte Taliban İslam Emirliği şehadet Tugayı



sakın bu insanları kendi istekleriyle orda toplanıp taliba taraftarı olduklarını sanmasın hiç kimse.
Al işte sana ya laiksin ya müslüman.





Sadece kendi huzurnuz değil. Bakın ulusların huzur içinde islam.



Atatürk Yunan bayrağını bile çiğnemedi. Bayrak bir Ulusun sembolüdür dedi. Tevbe estağfirrullah Atamın adını böyle resimlerin arasında andım Allah affetsin. Atanın adı bile kutsaldır. Bu ülkede zerre islami atmosfer varsa oda Atamın sayesindedir. Kuranı anlamayan beyni sulanmış hafızlar yukarıdaki resimdeler. Onu anlayanlar ise bu cumhuriyeti bu çağdaş sistemi kurdular. Allah nurlar içinde yatırsın. Kabrini ışıklandırsın. Mekanını cennet eylesin.







Bunlar ne arkadaş ellerinde soba borusu... Kurandan nasip alamamış zavallılar.
Allah Kuranı havaya kaldırıp türkü söyleye söyleye gösteri yapın diye mi indirdi?
Ama biz anlamayız kuranı şeyh anlar (!)
işte şerikler adamı böyle sapılıpa iter.




Bu adam gördüğünüz gibi bir eli yukarıyı yani Allaha şahitlik ediyor. gördüğünüz üzere iman dolu bir arkadaş
Bizim milletimizi de bunların peşine takacaklar. Yazıklar olsun



İslamda huzur pınarı. Kelimelerin anlamını yitirdiği resimler bunlar. i


KAPIDAKİ DİNİN İSLAM İLE ALAKASI YOK. SADECE TEKERLEME KURDUKLARI CÜMLELER KURAN KELAMI. ama ne anladıkları var ne dinledikleri. Nede anlama istekleri. Kendi zanlarına yada bir takım şeriklere tapıyorlar. Modernliğide çağdaşlığı da Kuranda yok böyle bişi diye tartışıyorlar. ,

Enfâl 22
Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

Konu hiiic tarafından (20. September 2011 Saat 12:39 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. September 2011, 10:41 AM   #7
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

dikkat...
+18
sebebpsiz çıldırmışlık, kan ve nefret görüntüleri içerir.
Görüntüler bir bölgeye ait değildir. Dünyanın çeşitli ülkelerinden "müslüman" olduğunu idda edenlere aittir.




Bunlar sudi.
Bu resimi görünce içimden bir DUA geçti; Allah bunlara şu dünyada egemenlik güç iktidar vermesin. Bunların başını dertten kaldırmasın. Yoksa bunların yapacağı sapıklığın bir haddi sınırı yok. Sonra neden bize savaş geldi, Allah neden bize acımadı.

Pakistanlı bunlar

Psikopatlık hangi ayetin emri. Bunlar azıcık güç bulsunlar bak milleti böyle meydanlarda kendini doğrayacaksın yoksa kafirsin diye milleti zorla mahalle baskısıyla doğratmazsa. Allah bunların başından ABD yi UN u eksik etmesin. İşte karışmayacaksın Allahın işine, müslümanlar zulüm görüyormuş, Allah kimseye zulmetmez, kendi cezalarını çekiyor. Keza o zulmü bunlar görmese kim bilir şuanda hangi masumlar zulüm görüyordu.
Karışmayacaksın Allahın taktirine.

Bunlar hindistanlı...putperestler bile yapmıyor bunların yaptığını.


Bunlar ıraq.




salça domates festivali değil. kerbelayı kutluyorlar.


Çocuklara dinlerini genç yaşta öğretiyorlar. bu çocukda büyüyünce böyle olacak. Diyor ya hani ya atalarınız yoldan çıkmışlarsa? inşallah bu çocuk ayeti anlardu durumun farkına varır. ama kafir oldu diye katletmeselerdi bari.



Evet arkadaşlar.

Bunlar geleneksel kurban görüşü gibi "kan akıtmak" gerek inancını burda uyguluyor. Kafalarını kesip kan akıtıyorlar. Ne kadar islami olduğu Kurandan bakılır.

Ancak


Şu saatten sonra vahiy işi bitiyor. Az sonra göreceklerinizde vahyin ne dediği önemini anlamını yitiriyor.

Vahiy bunu emretmiş olsaydı eğer, o kitabın bir an evvel yakılması yok edilmesi gerekirdi.
Vahyide aşan, insan aklın, mantığını, VİCDANINI zorlayan bir noktaya geliyoruz.
Allah bu insanlara hidayet versin.


Kelimeler yetersiz kalıyor.

şu saatten sonra vahyin ne dediğinin bir önemi yok.








*******************************

Bu gösteriler sırasında kullandıkları bazı sembolleride sonuç olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki hala neden Allahın ABD ve İsraile müslümanlara karşı güç ve galibiyet verdiğini anlamayanlar olabilir. Hamdolsun ki verdi. Yoksa tarihin eşi benzeri görülmemiş kıyımlarına şait olacaktık.





İnsanları kendilerine hizmet edecek hale sokmaya, kalıba sokup onların beyinlerini ve iradelerini alıp kendisine köle etmeye çalışan,,, ve bu amaçla Allahın vahyini çarpıtarak, işine gelmeyi kafir ilan ederek, dinde olmayanı dine sokarak kullanların.....


Konu hiiic tarafından (22. September 2011 Saat 10:45 AM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. September 2011, 11:01 AM   #8
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

A’râf 28
Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 22. September 2011, 11:35 AM   #9
gerçek hanif
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2011
Mesajlar: 117
Tesekkür: 145
77 Mesajina 151 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
gerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud ofgerçek hanif has much to be proud of
Standart

İyiki Cumhurriyet iyiki laiklik var.80 çeşit mezhepli bir ülkede sözde din odaklı yönetim olsaydı bizde onlardan farksız olurduk.Allah cumhurriyeti kuranlardan razı olsun.
gerçek hanif isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
gerçek hanif Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (22. September 2011)
Alt 22. September 2011, 12:54 PM   #10
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Allah topluma-insanlara huzuru, barışı, refahı getirecek her türlü yönetimi bizzat emreder.
Allahın indirdiği emir budur. çatışmaları engellemek ve adaleti emreder.

Allahın indirdiği bu olduğu halde, birileri sanki Allah yönetim muhasebesi ve iktisadi ekonomi kitabı indirmiş gibi sürekli "Allahın indirdiği bu değil ki" der.

ne arıyorlar ne istiyorlar kesin açık bir ifadesi de yok.
Bunlar hayatın dışından atıp tutmaktır. Allah iyi işler yapmayı emretmiştir. Kurulan laiklikte o dönem için yapılmış en iyi iştir. Zamanla deformasyon olmuştur ancak bu deformasyonun da sebebi laiklik değil , yine her fırsatta ona saldıran onda gedik açmak ve Allah adına kendi heomanyasını kurmak isteyen yobaz bağnazların yüzünden olmuştur.
İpi sürekli geriyorlar. Sürekli birileriyle çatışma halindeler. bu taş kafalı müslümanların bu dünyada düşmanları bitmez, sürekli birileriyle çatışma halindedirler, zaten dışarıda asıp kesecek birilerini bulamadıkları zaman birbirlerini kafir ilan edip birbirleriyle savaşıyorlar.
Laiklik mezhep savaşlarını bile bitiren İlahi bir uygulamadır. Dinde zorlama olamaz ve Allah diğer inançlara karşı adil ve iyi olmayı yasaklamaz. ALlahın indirdiği budur... Bununla hükmetmek gerek.

Allah basiret versin basiret.

Konu hiiic tarafından (22. September 2011 Saat 01:31 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
gerçek hanif (22. September 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
dininde, islam, savaş


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:33 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam