hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > EKONOMİ > İnfak > Zenginlik ve zenginler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. February 2013, 07:32 PM   #1
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart 3 senelik bir makale: Zenginlik bu muydu?

Hosuma giden bu makaleyi sizlerle paylasmayi arzu ettim ve kopyalayip sunuyorum.


ZENGİNLİK BU MUYDU?


Yolculuğa 14 asır öncesinden başlayalım. Zengin olan Ebu Bekir-i Sıddık’tan bahsedelim. O ki açlıkla, fakirlikle cebelleşen Müslüman kardeşlerini görünce bütün malını feda etmişti. Bir işe, bir kişiye, özellikle bir yola gönül bağlamak fedakârlık isterdi ve Ebu Bekir bunu yapmıştı. Çünkü O, İslama gönül bağlamanın, yüreğine nakış nakış işlemenin ne demek olduğunu anlamıştı. O bizim gibi sadece yaptığı sohbetlerde “Müslüman kardeşlerimize yardım etmeliyiz” deyip lafta bırakmıyordu. Eminim o bizim gibi sadece sloganik konuşmuyordu (bu tip derin mevzuları(!)). Ama onun, kardeşleri için yoluna baş koyduğu inancı karşısındaki duruşu, gönülleri titreten bir slogandı. Sadece Ebu Bekir miydi malından fedakârlık yapan? Elbette hayır. Ama Efendimizin yanından ayrılmaması nedeniyle O’nu örnek vermek istedim.

Malumunuz biz Müslümanlar çoğu zaman lisanımızla sloganik davranırız. Bunlardan biri de ne yazık ki “bizler kardeşiz” deyip bunu sadece meydanlarda, sohbetlerimizde dile getirmemizdir.

Gerçekten biz hiç mi düşünmüyoruz? Ensar-Muhacir kardeşliğini hiç mi anımsamıyoruz? Biz bu kadar mı gaddar olduk? O kadar geniş evlerimiz var, o kadar malımız var. Söyler misiniz kaçımızın kendimize Ensarın Muhaciri kabul ettiği gibi kabul ettiğimiz bir muhacir kardeşimiz var? Evimizi, malımızı, tek bir lokmamızı paylaştığımız tek bir kardeşimiz dahi var mı? Yok mu? Gerçekten yok mu? O halde biz nasıl Müslümanlarız, o halde biz ne diye yaşıyoruz?

Son zamanlarda bir safsatadır ki almış başını gidiyor. Biz malı olan Müslümanlar; yardım etmeyi, lüks içinde yaşamayı, Peygamber (s.a.s)’in bu despotluğa karşı olduğunu anlatmaya çalışan Müslümanlara son zamanlarda bir hayli “Solcu Kesim” demeye başladık. Eğer solculuk buysa, eğer solculuk Peygamber( s.a.s)’in izinden gitmekse ve Allah (c.c)’ın gönderdiği yasaların peşinden gidip bu camiayı uyandırma çabasıysa o halde biz neden duruyoruz. Eğer solcu olmak buysa biz solcuların önde gideni olmamalı mıydık? (Belki şimdi bir kısmınız diyecek ‘sen bize sosyalizm yanlıları mı demek istiyorsun’ sözlerimi evirip çevirmeyin zira ne demek istediğimi siz de çok iyi anlıyorsunuz. Hesabınıza gelmediyse o ayrı bir mevzu, solculuk ayrı, sosyalist olmak ayrı.) “hayır, asla” mı diyorsunuz. İşte bizim mallarımız mıknatıs gibi bizleri çekiyor ve ateşin demiri erittiği gibi bizleri eritiyor. Ne zaman ki biz malımızı Allah yolunda harcadık, kardeşimizin nefsini kendi nefsimize tercih ettik, işte biz o zaman Rahman’a bir adım daha yaklaşacağız. Gönlümüzde daha fazla Rahman’ın aşkı olacak. Çünkü, Rahman’a yaklaştıkça daha fazla yaklaşmak isteyeceğiz. Daha fazla gönlümüzde yer edecek GÖNÜL SEVDAMIZ ve bir gün bakacağız ki bütün benliğimizi sarmış Gönül Sevdamızın aşkı.

Bu yazıyı yazmadan önce çok düşünmüştüm üzerinde. Ve tam ilham gelmişti yazmaya başlamıştım ki, değerli bir büyüğüm konuşmaya başladı. “Bir şey anlatacağım” dedi. Başta üzüldüm bütün konsantrasyonum bozuldu diye. Ama öyle bir şey anlattı ki, çok güzel bir tevafuk oldu. (Mevlam ondan razı olsun)

Olay şuydu; bir öğretmen sınav yapacak. Öğrencileri ilkokul 5.sınıf öğrencileri. Çalışkan olan bir öğrenci sorulan on tane sorudan dokuz tane soruyu cevaplamış. Lakin onuncu soruda takılmış. Düşünüyor, düşünüyor ama cevabı bilmiyor. Ve soru öyle bir soru ki insanın iliklerine kadar işliyor. İnanın o an insanın beynine kan gitmiyor sanki. Vücudu buz kesiliyor. Belki soruyu söyleyince diyeceksiniz “yani bu muydu? Halen buna alışamadın mı? Artık bunlar çok normal davranışlar. Abartacak bir yanı yok ki?”. Daha fazla uzatmadan soruyu söyleyeyim. Soru şuymuş “okulunuzdaki hademenin ismi ne?” Bu soruyu duyduğum an beynimde sanki şimşekler çaktı. “BEKİR, BEKİRR.” EVET Bekir. Merdivenlerden inerken duymuştum ismini, arkadan biri “Bekir, İsmail…”demişti. Kendi kendime korktum “Kayıp yürek ya bilmeseydin, o zaman bu yazıyı yazmanın ne anlamı olurdu” dedim.

Düşünsenize makam, mevki, mal-mülk bizleri o kadar köleleştirmiş ki, bunları çocuklarımıza dahi aşılamışız. İlkokul 5.sınıf öğrencisi dahi makama bakıp muamele yapıyor. Söyler misiniz? Bu çocuklar kimden öğreniyor bunları. Anne-baba, Teyze, Dayı, Amca, Dede, Nine değilse kim? Herkes ya annedir, ya Babadır, ya Ağabeydir, ya Abladır… Muhakkak ki bir şeydir. Ve bu çocukları yetiştiren de, örnek olan da biz değilsek kim? Tertemiz olan çocuklara bunları aşılayan sen değilsen, ben değilsem, kim?

Sözüm sanadır Ey bana bakan insan! İyi bak ve gör beni! Hiç düşündün mü? Zenginlik mal-mülk müdür? Ne olur biraz düşün. Ama düşündüklerini hayata geçirebilecek yüreğin yoksa hiç düşünme. Aslında biliyorum muhakkak düşünmüşsündür. Fakat zor geliyor fakirle oturmak, fakirle konuşmak, fakirle tokalaşmak değil mi? Yalan mı söylüyorum? Eğer yalansa sana bin yıl köle olsam azdır.

Ama biliyor musunuz eğitimcilerimize gideriz önce elbisemize bakarlar, esnafa gideriz önce elbisemize bakarlar, hastaneye gideriz elbisemize bakarlar ve maalesef sonra gözlerinin içine baka baka sanki “bu zengin, bu fakir” derler, ona göre muamele yaparlar. Yok sakın ola ki bana demeyin Müslümanlar bunu yapmıyor. İnanın öyle bir yapıyorlar ki sanki gözlerinizin içine baka baka küfrediyorlar. İşte biz böyle gaddar müslümanlarız. Biz böyle zalim müslümanlarız. Eğitimci müslüman adam hiç utanmadan, vicdanı sızlamadan bunu yapıyorsa; dinden imandan uzak olan eller hiç acımadan yapar.

Hiçbir zaman fakir bir arkadaşınızla yemeğe gittiniz mi? Elbisesi yıkanmaktan solmuş, aşınmış ve lokantanın sahibinin onu umursamaz bir tavır takınıp iyi giyimli olan siz değerli pek muhterem müslüman zengin beyefendilere ve hanımefendilere nasıl güler yüzle, mahalle bakkalındaki yağları tüketecek kadar yağ çekip de uğurladığını görmediniz mi? Ve arkadaşınızın nasıl ezilip büzüldüğünü görüp, hiç utanıp, yüreğiniz sızladı mı? Gözleriniz dolup o an ondan helallik dahi dileyemeyecek kadar utanıp yerin dibine girdiniz mi? Ve Ey zengin müslümanlar, o an mutlu olabileceğinizi sanıyor musunuz? Yediğinizin midenize bir mıh gibi çakılmayacağını sanıyor musunuz? Bir kez olsun zenginliğimizden ödün verip fakirler gibi giyinmeyi kendimize yedirebildik mi? Peki söyler misiniz, gönlümüz gerçekten rahat mı?

Biliyor musunuz zenginlik mal-mülk değildir. Asıl zenginlik mutlu olabilmektir. Milyonlarımız olsa mutlu değilsek, birilerini mutlu edemiyorsak, bu zenginliğimiz bir hiçtir. Ama tek bir kuruşumuz varda o bir kuruşu paylaşabilecek yüreğimiz varsa bizden daha mutlusu olamaz. Bir yazara mutluluk tablosu çizermisin demişler. Çok yerinde bir tespitle şöyle demiş; “Baraka bir ev, içinde ben, eşim, çocuklarım ve elimde şemsiyem.” Eğer ben Ensarın Muhacire gönlünü açtığı gibi bir gönüle sahip değilsem ben yüreksizim. Hatta yüreksizin önde gideyim. Zalimin daniskasıyım.

Bir gün çocuklara paylaşmayı anlatırken fakirlikten bahsedince 4.sınıf öğrencisi (Annesi-Babası doktor islamı kendilerine dert edinmiş insanlar) şunu söyledi “hocam biz fakir olursak ve bizim fakir olduğumuzu insanlar anlarsa çok ayıp olur” Olduğum yerde donup kaldım. Sanki beynim işlevini yitirmişti. Küçücük çocuk fakirliğin ayıp olduğunu söylüyordu. Müslüman ve hayli muhafazakâr bir anne babanın evladı “fakirlik ayıp” diyordu.

Sizedir bu sözüm Ey Müslümanlar! Fakirlik ayıpsa, Peygamberin bir lokma yiyemediği, midesine taş bağladığı günleri ne çabuk unuttuk. Hattap’ın oğlu Ömer’in açlıktan kıvrandığı günleri ne çabuk unuttuk.

Ey Müslümanlar bugün hiç çocuğunuz, kardeşiniz, öğrenciniz yoksa etrafınızda size yakın olan bir çocuğa sorsanıza fakirlik ayıp mıdır? O çocuğun verdiği cevapta inanın kendinizi bulacaksınız. Belki bizleri uykudan uyandıracak cevaplar. Belki de cevapları bir kor ateşe atacak bizleri.

Dilerim yüzlerinizde sevinci, yüreğiniz de mutluluk fırtınaları kopacak çocuklar yetiştirmişsiniz, yetiştirmişiz.
Kayıp Yürek

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Miralay (15. February 2013), sevginur (13. February 2013), yeşil (14. February 2013)
Alt 13. February 2013, 09:12 PM   #2
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

Teşekür ederim merdem
konu zenginlik konusu ayetler le genişletilebilir insanların zengin olmasının, mülk yığmasının, , kariyer, konfor,fakirliğin açlığın dinle alakası yok. Bunlar bir takım ekonomik sorunlarmış. Din böyle şeylerle ilgilenmezmiş. herkesin özeli kimse karışmamalı. kul ile Allah arasına kimse girmemeli miş miş .
zenginliğini her şeye yeterli görme küstahlığı Allah ve ahiret gününü unutturdukları kuranda Allah infak, tekasür, kenz, istiğna,tezkiye, mal, mülk,gibi kavramları bize öğütlerken bunları çok basite almaları inanılır gibi değil..
Zenginin zenginliğinde kötülük yoktur,kötülük veya hudutu çiğneme kişidedir
As olan zenginliğin kişinin üzerinde değil . kişinin zenginliğinin üzerinde yönetici olması gereklidir.Ahiretini hiçe sayan eline geçirdiği mal ve imkanları kendisinden gibi davranan karun zihniyetli insanların oluşturduğu zümrelerdir
Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış-veriş, dostluk ve şefaatin bulunmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir” (Bakara 2/254).
Oysa Rabbimiz hesapsız rızık verendir...İnsanlar imkan ve emeklerine göre tabiattaki zenginliklerden kazanır ve yararlanırlar. şüphesiz mülkün yegane sahibi her şeyin yaratıcısı ve sahibi yüce Allah’tır. odur.


not:Tercüme edilen bazı hadislerde Hz. Peygamber için midesine taş bağlı idi” diye bir ifade “neredeyse bağırsakları kuruyacak derecede aşırı derecede acıkmak” anlamında bir deyim olduğunu Türk dilinde de “bağrına taş basmak” gibi benzer mecazî deyimler gibi aşırı açlıktan bir kinaye olduğunu okumuştum
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
sevginur Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (15. February 2013), yeşil (14. February 2013)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
bir, makale, muydu, senelik, zenginlik


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:08 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam