hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Tevhid

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 21. September 2011, 07:42 PM   #1
müslümanlardan
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 207
Tesekkür: 30
72 Mesajina 144 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
müslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud ofmüslümanlardan has much to be proud of
Standart Kendini tevhid ehli zannedenlerin başlıca küfürleri

Bismillahirrahmanirrahim"
"Selam tüm hidayete tabi olan ve bu yolda sebat eden kardeşlerimin üzerine olsun."

Maide/67- “Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kâfir olan bir topluluğu hidayete eriştirmez.”

"Müslüman" bu gerçeği, sesinin olanca yüksekliği ile haykırmalı, insanlar ile arasındaki uzaklığın ve yakınlığın derecesini bu esasa göre ayarlamalıdır.
Bu mesafe koyma işleminden doğacak sonuçları düşünmek, onun üzerine vazife değildir. Koruyucu Allah'tır ve "Allah kafirleri doğru yola iletmez."

Müslüman, insanları benimsemeye çağırdığı gerçeği bütün yönleri ile duyurmadıkça ve yağcılıksız, tavizsiz bir dille karşısındakilerin inanç sistemlerindeki bozuklukları olduğu gibi ortaya dökmedikçe, yüce Allah'ın mesajını insanlara duyurmuş olmaz.

Eğer davetçi, insanlara zarar dokundurmaktan gerçekten kaçınmak istiyorsa ve onlara yararlı kalmayı amaçlıyorsa şu yöntemi adım adım izlemelidir:

Karşısındakilerin inanç açısından boşlukta olduklarını, inandıkları ve hayatlarına yansıttıkları yargıların kökten asılsız ve eğri olduğunu açık açık söylemelidir. Onları, bağlı oldukları ve hayatlarında uyguladıkları düşüncelerden tamamen farklı bir inanç ve düşünce sistemine çağırdığını belirtmelidir.

Kendilerini köklü bir değişime, uzak amaçlı bir dönüşüme, uzun bir yolculuğa düşüncelerinde, sosyal kurumlarında, düzenlerinde ve ahlak sistemlerinde çok boyutlu bir başkalaşıma çağırdığını peşinen açıklamalıdır.

Böylece insanlar davetçilerin aydınlatıcı açıklamaları sayesinde benimsemeye çağrıldıkları gerçekle aralarındaki mesafenin boyutunu net olarak öğrenebilmelrini sağlamktır.Ta ki, bu bilginin ışığında, yüce Allah'ın deyimi ile "ya hakkı bilerek kabul etsinler yada hakkı bilerek inkar etsinler.

Bazı insanlar kimi zaman lafı ağızlarında eveleyip geveleyerek ve kem-küm ederek insanların inandıkları ve pratik hayatlarında uyguladıkları batıl ile benimsenmesine çağırdıkları hak arasındaki köklü farklılığı, savundukları gerçek ile karşılarındakilerin uyduğu eğrinin arasındaki uçurumu belirtmekten kaçınırlar.

Ortaya hakkı koymakla birlikte karşsındakininde anlayışının kabulune meyil edecek şekilde dini anlatırlar.

Söz konusu davetçiler ya içinde bulundukları özel şartların baskısı ile ya da insanların hayat tarzlarının, düşüncelerinin ve inançlarının kendilerine dikte ettiği pratik realiteye ters düşmekten çekindikleri için, bu tavizci yola başvururlar.

Fakat onlar iyi bilmelidirler ki, bu durumda karşılarındaki insanları aldatmış, kayba uğratmış olurlar. Çünkü onlara, kendilerinden ne yapmalarını istediklerini olduğu gibi anlatmamışlardır. Üstelik yüce Allah'ın, kendilerini duyurmakla görevlendirdiği gerçekleri insanlara duyurmamış olurlar.

Bizler hakkı yaşamak ve geeçekleri olduğu gibi anlatmakla mükkelef olduğumuzu unutmamız gerekmektedir. İnsanlar yüce Allah’ın dinine davet edilirken yumuşak olmak sözün sonunu başında söylememek öfkelenmemek sabırlı olmak kendi düşünceleri üzerinde sebat etmek gibi unsurları tersinden yorumlayarak, dini olduğundan farklı anlatmak,duyurduğu gerçeğin içeriğini yumuşatmak olarak düşünülmemelidir.


Yine söz konusu davetçiler insanları “la ilahe illallah”hakikatına davet ederken bu söylem onların ötekileştirmeye götürmüyorsa davet ettikleri insanlarla günlük yaşantısında hemhal durumunda kurtarmyorsa bu davetçiler gerçek manada maide/67.ayetin gereğini yerine getirmemiş olurlar.


İbn-i Mes'ud, Resulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"İsrailoğulları günaha dalınca alimleri onları nehyettiler; fakat, onlar dinlemediler. Alimler de onlarla düşüp kalktılar ve yiyip içtiler. Allah da bazısının kalbini bazısına çarptı. Davut'un, Süleyman'ın ve Meryem oğlu İsa'nın dilinden onlara lanet etti. -Sonra Resulullah oturup şöyle dedi-: `Hayır. Nefsim elinde olana yemin ederim ki; siz onları hakka döndürünceye kadar uğraşırsınız' Yani şefkat gösterir çevirirsiniz." (Ebu Davud ve Tirmizi)


İnsanları yüce Allah'a çağırırken gösterilmesi gereken yumuşaklık davetçinin kullanacağı davet üslubunda bulunmalıdır, Gerçek insanlara olduğu gibi, hiçbir kısıntıya yeltenilmeksizin, insanlara duyurulmalıdır. Duyurmanın ve tanıtmanın üslubuna gelince, temelde etkili olmaya ve tatlı öğüt vermeye önem vermesi gereken bu faaliyet, uygulamaya konduğu çevrenin ve zamanın özel şartlarına uyarlanarak yürütülmelidir.

İslam dinini davet etme iddiasında olanların bir diğer yanılgısıda şudur. Bizler insanları islama davet ederken son sözü başında söylemiyor onlara inandıkların dinin batıl olduğunu söylemeyerek onların islamdan nefret etmemelerini amaçlamaktayız derler. Fakat şunu unutuyorlar islam dininin başıda sonuda “la ilahe illallah”tır. Allahtan başka ilahların olmadığı gerçeğidir.İslam dininin özü bu ilke üzerine bina edilmiştir. Muhatab oldukları toplumlarının şirklerini küfürlerini çok iyi bildikleri halde onları teferuatlarla oyalamaları o topluma yapmış oldukları götülükten başka birşey değildir.

Çünkü bu kimseler yüce Allah'ın kendilerine indirmiş olduğu kitabın hükümlerine göre yaşamıyorlar. Bu durum sözünü ettiğimiz gözlemcilerin zoruna gidiyor. Bu yüzden, şu sapık insanlığın tümü ile karşısına dikilip yüzlerine karşı kesin gerçeği yüksek sesle haykırmak kendilerine ağır geliyor. Bütün insanlığa yanlış yolda olduklarını, boş inançlara tutsak düştüklerini duyurmayı, arkasından insanlara "hak din"in temel esaslarını anlatmayı merhalesizlik olarak görüyorlar.

Oysa doğru yol Allah’ın kitabına göre dizayn edilmiş yoldur. Bunun dışındaki tüm yollar batıldır.Tüm insanların pratikleri, yüce Allah'ın dinine dayanmadığı sürece hiçtir, temelsizdir. Davetçinin görevi dünyanının neresinde olursa olsun hep aynıdır. Davetcinin görevi insanlara hidayet dağıtmak değildir. Onun görevi hakkı yaşamak ve kemküm etmeden ortaya koymaktır.

Çünkü eğrilik kof bir sistir. Hem gavetçi olduğunu söyleyemek hemde münkeri gördüğünde onu düzeltmemek münkerinde Allah’ın dininde meşru olabileceğine mahal verecek bir tavır sergilemek islam dini bağdaşmaz. Açıkça şirk küfür olan sözleri amelleri görmek onları yumuşatmak bu sözleri ve filleri gerçekleştirenlerin halen islam dini üzerine kalabilmelerine inanmak itikadi bir sapmadan başka birşey değildir

"Ebu Said el-Hudri'den, Resulullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, şayet buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıfıdır." (Müslim)
Bu davanın ilk çağrısı, nasıl o günün tüm yeryüzü halkına inanç ve hayat biçimi bakımından bir hiç olduklarını haykırarak işe başladı ise, bugün de bu misyon sesinin olanca gürlüğü ile ortalığı çınlatmaya devam etmelidir. Zaman döndü dolaştı ve yüce Allah'ın Peygamberimizi duyurma görevi ile gönderdiği, O'na şöyle seslendiği günün benzerine gelip dayandı. Yüce Allah'ın bu çağrısını bir daha okuyoruz:

"Ey Peygamber, Rabbin tarafından sana indirilen mesajı insanlara duyur. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah kafirleri doğru yola iletmez.


KENDİLERİNİ, TEVHİD EHLİ ZANNEDENLERİN BAŞLICA KÜFÜRLERİ


1- Tevhidin aslını bozan zamanın küfürlerini, alternatif yok diye işlemeleri. İnsanların ikrahda olduklarını söylemeleri.

2- Allah imanın şartını tağutun reddine bağlamışken tağutu bütün çeşitleriyle reddetmemeleri.

3- Tağuta muhakeme için başvurulabilinir, bu zamanda zarurettir demeleri.

4- Tağuta muhakeme olmayı istemeyi küfür olarak görmemeleri veya küfür dür deyip başvuranları biz birşey diyemeyiz demeleri ve Müslüman görmeleri.

5- Tevhidin aslında cehaleti mazeret görmeleri.

6- Tevhidin aslını elde edememiş kişilere Müslüman muamelesi yapmaları.

7- Beraber velayet paylaştığı kişilerin şirklerini ve küfürlerini görmemezlikden gelmeleri. Küfre rıza küfürdür kaidesinin gereğini yapmamaları.

8- Tevhid akidesiyle direk alakalı olan meselelerde hak kendilerine geldiği halde hakdan yüzçevirmeleri.

9- Hak olan meseleleri, ilimsiz ve mesnetsiz kendi hevalarına göre tevil etmeleri.

10- Müşriklerin kestikleri hayvanların etlerini helal görerek yemeleri.[PUT,KABİR ÜSTÜNE KESİLEN VB]

11- Müşrik kadın ve kızlarla evlenip nikah akdi yapmaları.

12- Mümin, müşrik, kafir ve mürted ayırımı yapmamaları.

13- İmanın zıttı olan küfrü bilmemeleri, ve küfre sebeb olacak konularda bilgi sahibi olmamaları.

14- Alimlerde ihtilaf etmiştir diyerek kendi küfürlerine mazeret aramaları.

15- Küfürleri açıkca bilinen belamları müslüman olark görmeleri.

16- Askerlik meselesinde tağutlara askerliğin islamdaki hükmüne göre hareket etmemeleri.

17- Tağutların okullarının eğitim sisteminin islam dinine uygun olduğunu düşünmeleri.

18- Harbi ve müşriklerin islama göre hükümlerini bilmemeleri ve onlara islamın hükmünü uygulamamaları.

19- Küfür olan anlaşma senet ve sözleşmeleri dikkat etmeden imzalamaları.

20- Hak olan bir topluluk aramamaları, önlerine çıkan belamları tevhid alimi zannetmeleri.

21- Tevhidin aslını elde eden muvahhidlere tekfirci, harici,irticacı, demeleri ve onlara beddua etmeleri ve onların ayaklarının kaymasını beklemeleri.

22- Kendilerine gelen hak olan meselelerde şüphe duymaları.

23- Küfürlerinde inat ederek hak olan meseleleri hevalarına göre tevil etmeleri.

24- İttifak edilen şeri delilleri, ihtilaf edilen şeri delil gibi göstererek küfürlerine kılıf aramaları.

25- Mütevatir hadislere zanni demeleri.(mealciler)

26- Müşriklerle velayetini paylaşan kişileri Müslüman görerek arkasında namaz kılmaları

27- Tevhidin aslını sağlamayanlara sırf kendilerine yakın diye Müslüman muamelesi yapmaları.

28- Allahın müşrik dediğine müşrik kafir dediğine kafir dememeleri. Müşrik ve kafirlere Allah'ın hükmünü vermemeleri.

29- Tevhidde taklidci olmaları. Ve kendilerini yeterli görmeleri.

30- Tevhidi bir bakış açısından uzak oldukları için dünyayı yeteri kadar bilmemeleri ve müslümanların dünya belamları hakkında yazdıklarını okuyup onlara düşman olmaları.

31- Müslümanlara Allah için değil de nefsi için tavır takınmaları.

32- Kendilerini red eden müslümanın geçmişte olan açığını yada işlediği hatasını gündeme getirerek, kendi küfürlerini örtbas etmeleri.

33- Kendilerini haklı olarak red edenin saptığını doğru yoldan çıktığını ilmi olmayan insanlara yayarak tevhidin anlaşılmasının önüne engel olmaları.

34- Kendi ilimlerini yeterli görmeleri. Çevrelerinin arkadaşlarının kendilerini terk etmesinden korkmaları. Şayet onlar üzerinde nufus sahibi olmuşlarsa hiçmi hiç bu çevreyi kayıp etmek istememeleri.

35- Tevhidin aslını elde eden kişilerden uzaklaşıp, tevhidin aslını elde edemeyen kişilerle dost olmaları onlarla velayet paylaşmaları.

36- Tevhidin red ve kabul rüknuna muhalefet etmeleri.

37- Bayramlarda müşriklere müslüman muamelesi yapmaları ve bayramlarını kutlamaları.

38- Sebepsiz müşriklerle haşir ve neşir olmaları.(Vela sınırını bilmemeleri)

39- Tevhidin aslını sağladıkdan sonra irtidat etmiş küfrü açık olan kişilere islamın hükmü olan mürted hükmünü vermemeleri.

40- Tevhidin aslını elde eden bir müslümanın davetinin önüne engel olmak için o müslümanı fitneci diye çevresindekilere tanıtmaları.

İşte tüm bunlar birer hastalıktır. bziler bu önemli küffar yada küffara götüren hallerden nefsimizi uzak tutmalıyız. Tekrar hep birlikte peygamberimizin dizi dibinde toplanmalıyız. Çünkü O (SAV) aramızda sünneti ile yaşıyor. ANCAK O ZAMAN FIRKAYİ NACİYE OLABİLİRİZ

"De ki: Ey kitab ehli Tevrat'ı, İncil'i, ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir-şey üzerinde değilsiniz. Andolsun Rabbinden sana indirilen onlardan çoğunun azgınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Sende kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma." (Maide Sûresi, 5/67-68)
Allaha Emanet Olunuz
müslümanlardan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
başlıca, ehli, kendini, küfürleri, tevhid, zannedenlerin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:24 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam