22. September 2012, 07:15 PM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.023
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Nûr sûresi
MEDÎNE DÖNEMİ
Necm: 610 1İndirdiğimiz ve parça parça ayırdığımız bir sûre! Öğüt alasınız diye onda apaçık âyetler de indirdik. 2Zina eden kadın ve zina eden erkek, hemen her birini yüz kamçı ile kamçılayın, Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah dininde sizi, onlara acıma duygusu tutmasın! Ve mü’minlerden bir grup onların cezalandırılmasına tanık olsun. 4Ve evli, hür kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört tanık getiremeyen kimseler; hemen bunları seksen kamçı ile kamçılayın ve onların tanıklığını ömürleri boyu kabul etmeyin. Ve onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir. 6,7Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şâhitleri olmayanlar; onların her birinin şâhitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın dışlayıp gözden çıkarmasının kendi üzerine olmasına Allah'ı şâhit tutmasıdır. 8,9Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasına Allah'ı şâhit tutması, kendisinden cezayı savar. 5Ancak iftira attıktan sonra tevbe eden; iftiracılığını itiraf ve bir daha yapmayacağına söz veren ve düzelten kimseler hariçtir. Artık, şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhametlidir. 10Ya Allah'ın size armağanları ve rahmeti olmasaydı!... Ve şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan olmasaydı… 3Zina eden erkek, zina eden veya ortak koşan bir kadından başkası ile evlenmiyor; zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya ortak koşan erkek evleniyor. Ve bu; böyle bir evlilik kuralı, mü’minlere haram kılınmıştı.390 (102/24, Nûr/1-2, 4, 6-9, 5, 10, 3) Necm: 611391 11Şüphesiz bu ağır iftirayı getirenler, sizden bir gruptur. –Bunu kendiniz için bir kötülük saymayın; tersine o, sizin için bir iyiliktir.– Onlardan, her bir kişiye, günahtan kazandığı vardır. Onlardan günahın büyüğünü söyleyen kimse için de çok büyük bir azap vardır. 12Bunu duyduğunuz zaman, erkek ve kadın mü’minler, bu iftirayı işittiklerinde kendilerine hayır olduğunu zannetmeleri ve “Bu, apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi? 13Bu iddiayı ortaya atanların, buna dair dört şâhit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şâhitler getirmediler, öyle ise onlar, Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler. 14Eğer dünyada ve âhirette Allah'ın armağanı ve merhameti olmasaydı, içine düştüğünüz şeylerde kesinlikle size büyük bir azap isabet ederdi. 15Hani siz bu iftirayı, birbirinizin dilinden alıyor ve kendisi hakkında bilgi sahibi olmadığınız bu uydurma haberi ağızlarınızla söylüyorsunuz ve bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah katında çok büyüktür. 16Ve onu duyduğunuz zaman, “Bunu konuşup durmamız bize yakışmaz. Sübhaneke! Allah'ım sen arınıksın, bu, çok büyük bir iftiradır...” deseydiniz ya! 17Eğer siz inanmış kimseler iseniz, onun bir benzerini sonsuz olarak bir kez daha tekrarlamamanızı Allah size öğütler. 18Ve Allah, âyetlerini sizin için açığa koyuyor ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır. (102/24, Nûr/11-18) Necm: 612 19Şüphesiz, inanan kimseler içinde aşırılığın, iffetsizliğin yayılmasını seven kimseler, dünyada ve âhirette acı veren bir azap onlar içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. 20Ve sizin üstünüze Allah'ın armağanı ve merhameti ve şüphesiz Allah, çok şefkatli ve çok merhametli olmasaydı!... 21Ey iman etmiş kimseler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Ve kim şeytanın adımlarını izlerse, şunu bilsin ki o, aşırılıkları, iffetsizlikleri ve tüm çirkinlikleri emreder. Ve eğer üstünüzde Allah'ın armağan ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbir kimse sonsuza dek temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. 23Şüphesiz hür, evli, hiçbir şeyden haberi olmayan mü’min kadınlara zina isnat eden kimseler, dünya ve âhirette dışlanmışlardır. Ve onlar için çok büyük bir azap vardır. 24O gün onların dilleri, elleri ve ayakları, yapmış oldukları işlere kendi aleyhlerinde şâhitlik edecektir. 25O gün Allah, onlara gerçek karşılıklarını tastamam verecektir. Onlar da Allah'ın, apaçık hakkın ta kendisi olduğunu bileceklerdir. 26Kötü kadınlar kötü erkekler, kötü erkekler de kötü kadınlar içindir; temiz kadınlar temiz erkekler, temiz erkekler de temiz kadınlar içindir/ pis sözler, çirkin işler pis kimselere yakışır. İyi - güzel söz ve işler de, iyi-güzel kimselere yakışır. İşte onlar, iftiracıların söylediklerinden çok uzak olanlardır. Kendileri için bağışlanma ve saygın bir rızık vardır. 22Ve sizden fazlalık ve genişlik sahibi kimseler akrabaya, miskinlere, Allah yolunda göç edenlere vermemeye yemin etmesinler; bağışlasınlar, hoş görsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.392 (102/24, Nûr/19-21, 23-26, 22) Necm: 613 27Ey iman etmiş kimseler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına selâm vermedikçe girmeyin. Bu, düşünüp öğütlenmeniz için, sizin için daha iyidir. 28Sonra da orada kimseyi bulamazsanız, artık size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Ve eğer size, “Geri dönün!” denilirse, hemen dönün; bu, sizin için daha arındırıcıdır. Ve Allah, yaptığınız şeyleri en iyi bilendir. 29İçinde size ait herhangi bir değerli şey bulunan, oturulmayan evlere girmenizde üzerinize bir sakınca yoktur. Ve Allah, sizin açığa vurduğunuz şeyleri ve gizlediğiniz şeyleri bilir. (102/24, Nûr/27-29) Necm: 614 30Mü’min erkeklere, bakışlarından bir bölümünü kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle. Bu, onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz Allah, onların yapıp ürettiklerine derin bilgi sahibidir. 31Mü’min kadınlara da, bakışlarından bir bölümünü kısmalarını ve ırzlarını korumalarını söyle. Zînetlerini de –açıkta olanlar hariç– belli etmesinler. Örtülerini de göğüs yırtmaçlarının üzerine sarkıtsınlar. Ve süslerini, kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar, yeminlerinin sahip oldukları,393 kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar ve kadınların savunmasız yerlerini [dübür ve cinsel organlarını] henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar dışındakiler için belli etmesinler. Süslerinden gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ve ey mü’minler! Başarıya ermeniz için hepiniz topluca hatânızdan Allah'a dönüş yapın! (102/24, Nûr/30-31) Necm: 615 32Ve sizden eşi olmayanları, erkek kölelerinizden ve kadın kölelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer bunlar, fakir iseler, Allah Kendi fazlından onları zenginleştirir. Şüphesiz ki Allah, bilgisi ve rahmeti geniş ve sınırsız olandır, en iyi bilendir. 33Ve evlenmeye imkân bulamayanlar; Allah, Kendi fazlından kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Yasalar çerçevesinde himayenize verilmiş olanlardan özgürlük yazışması/ sözleşmesi yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir iyilik görüyorsanız, hemen yazışma/sözleşme yapın. Allah'ın size vermiş olduğu Allah'ın malından siz de onlara verin. Ve basit dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, bağımsızlaşmak, evlenmek isteyen gençlerinizi taşkınlığa/ baş kaldırmaya zorlamayın, onları kesinlikle özgürlüklerine kavuşturun. Kim onları buna zorlarsa, bilinmelidir ki hiç şüphesiz Allah, onların zorlanmalarından sonra çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 34Ve andolsun ki Biz, size açık açık bildiren âyetler, sizden önce geçen kişilerden örnekler ve Allah'ın koruması altına girmiş kişiler için öğütler indirdik. (102/24, Nûr/32-34) Necm: 616 35Allah, gökleri ve yeryüzünü; evreni aydınlatan tek zattır, başkasının aydınlatması mümkün değildir. O'nun nûrunun; Kur’an’ın örneği, içinde kandil bulunan bir kandil yuvası gibidir; o kandil, bir cam içindedir; o cam, sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya, batıya nisbet edilemeyen; dünyanın her yerinde var olan bereketli bir zeytin ağacındandır. –O ağacın yağı, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile ışık verir.– Nûr üstüne nûrdur. Allah, dileyen kimseyi nûruna kılavuzluk eder. Allah, insanlar için örnekler verir ve Allah, her şeyi en iyi bilendir. (102/24, Nûr/35) Necm: 617 36-38Allah'ın, yükseltilmesine, içersinde Kendi isminin anılmasına izin verdiği evlerde, devamlı olarak Kendisini arındıran öyle er kişiler vardır ki, ticaret ve alış-veriş onları, Allah'ı anmaktan, salâtı ikame etmekten [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaktan, ayakta tutmaktan] ve zekâtı/vergilerini vermekten alıkoymaz. Onlar, Allah, kendilerine işledikleri amellerin en güzeli ile karşılık versin ve kendilerine armağanlarından artırsın diye kalplerin ve gözlerin ters döndüğü bir günden korkarlar. Ve Allah, dilediği kişileri hesapsız rızıklandırır. 39,40Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişiler; onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder, ona vardığında da orada herhangi bir şey bulamaz. Yanında Allah'ı bulmuştur. Sonra da Allah ise onun hesabını tastamam ödemiştir. Allah, hesabı çok çabuk görür. Yahut çok derin, engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; onu dalga üstüne dalga kaplamakta; üstünde de bulut vardır. Birbiri üstüne karanlıklar... Kime, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Ve Allah, kime nûr vermemişse, artık o kimse için nûrdan herhangi bir şey yoktur. (102/24, Nûr/36-40) Necm: 618 41Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların, bulutların, boranların] Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdıklarını görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi arındırmasını ve desteğini/doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını en iyi bilendir. 42Göklerin ve yeryüzünün hükümranlığı yalnızca Allah'a aittir. Dönüş de ancak Allah'adır. 43Şüphesiz Allah'ın, bulutları sürüklediğini, sonra onları bir araya getirdiğini, sonra da üstüste yığdığını görmedin mi/ hiç düşünmedin mi? İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmuru çıkarıyor. Ve O, gökten, içinde dolu bulunan dağ gibi bulutları indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar. Şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır! 44Allah, geceyi ve gündüzü çevirir durur. Şüphesiz sağduyu sahipleri için kesinlikle bir ibret vardır. 45Ve Allah, her canlıyı sudan oluşturdu. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimileri iki ayak üzerinde yürümekte, kimi de dört ayak üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini oluşturur. Hiç şüphesiz Allah, her şeye en iyi güç yetirendir. 46Andolsun ki Biz, açıkça ortaya koyan âyetler indirdik. Ve Allah, dileyen kimseyi dosdoğru yola iletir. (102/24, Nûr/41-46) Necm: 619 47Ve onlar, “Allah'a ve Elçi'ye inandık ve itaat ettik” diyorlar. Sonra da onlardan bir grup, arkasından geri duruyorlar ve bunlar, mü’minler değildir. 48Ve aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Elçisi'ne çağrıldıkları zaman, bakarsın ki, onlardan bir grup mesafelenmişler. 49Ama eğer hak kendi lehlerine ise, o'na, gönülden bağlı kimseler olarak gelirler. 50Peki, onların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa şüpheye mi düştüler? Yoksa Allah ve Elçisi'nin kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Tam tersine onlar, yanlış davrananların; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir! 51Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Elçisi'ne davet edildiklerinde mü’minlerin sözü ancak “İşittik ve itaat ettik” demeleri oldu. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 52Ve kim Allah'a ve Elçisi'ne itaat eder, Allah'a saygı, sevgi ve bilgiyle ürperti duyar ve O'nun koruması altına girerse, işte onlar başarıya ulaşanların ta kendileridir. 53Ve o münâfıklar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde kesinlikle savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. İtaat, örfe uygun/herkesçe iyi olduğu kabul edilen şekildir! Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır.” 54De ki: “Allah'a itaat edin, Elçi'ye de itaat edin.” Artık, eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki o'nun üzerine olan, sadece kendisinin yüklendiğidir. Sizin üzerinize de, size yüklenendir. Eğer Elçi'ye itaat ederseniz, kılavuzlandığınız doğru yola girersiniz. Elçi'nin üzerine olan da, sadece apaçık mesajı iletmektir. (102/24, Nûr/47-54) Necm: 620 55Ve Allah, sizlerden iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış olan kimselere, kendilerinden öncekileri başkalarının yerine getirdiği gibi, yeryüzünde onları da başkalarının yerine geçireceğini, onlar için beğenip seçtiği dini onlar için kesinlikle tutunduracağını ve korkularından sonra, onları kesinlikle güvene değiştireceğini vaat etti. Onlar Bana kulluk ederler, Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kim küfrederse; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddederse /inanmazsa, artık işte onlar, yoldan çıkanların ta kendileridir. 56Ve rahmet olunmanız için salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun], zekâtı/vergiyi verin ve o Elçi'ye itaat edin. 57Sakın, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş şu kimselerin, yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma/sakın sanmasınlar! Onların da varacağı yer Ateş'tir. Kesinlikle de o, ne kötü bir varış yeridir! (102/24, Nûr/55-57) Necm: 621 58Ey iman etmiş kimseler! Yasalar çerçevesinde himayenizde bulunanlar394 ve sizden erginlik yaşına gelmemiş olanlarınız üç durumda; sabah eğitim-öğretiminden önce, öğle vaktinde elbisenizi çıkardığınızda, gece eğitim-öğretiminden sonra izin istesinler. Bunlar, sizin için açık ve korumasız üç zamandır. Bunlar dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, bazınız bazınız üzerindedir. Allah, âyetleri size işte böyle açığa koyuyor. Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. 59Ve sizden olan çocuklar, ergenlik çağına geldikleri zaman, artık kendilerinden önceki kişiler; ağabeyleri, ablaları izin istedikleri gibi izin istesinler. Allah, Kendi âyetlerini size işte böyle açığa koyar ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. 60Ve nikâh ümidi kalmayan yaşlanmış kadınlar, artık zînetlerini dışa vurmadan dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir sakınca yoktur. Ve iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. 61Âmâya suç yoktur; topala suç yoktur; hastaya suç yoktur; sizin için de kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya annelerinizin evlerinden veya erkek kardeşlerinizin evlerinden veya kız kardeşlerinizin evlerinden veya amcalarınızın evlerinden veya halalarınızın evlerinden veya dayılarınızın evlerinden veya teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına malik olduğunuz yerlerden yahut dostunuzun evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu hâlde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Artık evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından bereketli ve güzel bir yaşama dileği olarak kendinize güvenlik oluşturun. İşte Allah, aklınızı kullanasınız diye size âyetlerini böyle ortaya koyar. (102/24, Nûr/58-61) Necm: 622 62Mü’minler ancak, Allah'a ve Elçisi'ne inanmış, Elçi ile birlikte sosyal bir işle meşgul iken o'ndan izin istemedikçe çekip gitmeyen kimselerdir. Şüphesiz senden izin isteyen şu kimseler; işte onlar, Allah'a ve Elçisi'ne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver, onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 63Aranızda Elçi'yi çağırmayı, bazınızın bazınızı çağırışı gibi yapmayın. Saklanarak sıvışıp gidenleri Allah kesinlikle bilmektedir. Bu sebeple, O'nun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir sosyal yangının isabet etmesinden veya kendilerine çok acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar. 64Gözünüzü açın! Şüphesiz göklerde ve yeryüzünde olan şeyler Allah'ındır. O, sizin ne üzerinde olduğunuzu kesinlikle bilir. Kendisine döndürülecekleri günde de, yapmış olduklarını hemen kendilerine haber verecektir. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir. (102/24, Nûr/62-64) Dip not: 390 Bu pasajı, teknik gerekçeler ve anlam bilgisi gereği Resmi Mushaf'tan farklı tertip ettik. Ayrıntılı açıklamalar için bkz.Tebyîn. 391 “İfk” hâdisesi, münâfıkların Rasûlullah'ı ve mü’minleri yıpratmak, İslâm toplumunu parçalamak, başta Ebû Bekr olmak üzere Rasûlullah ile yakın arkadaşlarının arasını açmak, Muhâcirler ile Ensâr'ı birbirine düşürmek amacıyla Rasûlullah'ın aile mahremiyetini hedef alarak, bölge ve kabile taassubunu kullanmak sûretiyle başvurdukları bir menfî propaganda ve karalama hareketidir. Bu hareket başarılı olmuş, iki Müslüman grubu birbirlerine karşı kılıca sarılacak hâle getirmiştir. Olaylar Rasûlullah'ın müdahalesi ile önlenmiştir. Konunun ayrıntıları için bkz. Tebyîn. 392 Bu pasajı, teknik ve anlam bilgisi gereği Resmi Mushaf'tan farklı tertip ettik. Burada İsa peygamberin israiloğullarına gönderilişi ve gönderiliş nedenleri açıklanıyor. Musa ve Harun peygamberler, hem israiloğullarına vahyi, tevhidi öğretmek hem de israiloğullarını Mısır´daki esaretten kurtarmak için gönderilmişlerdi. Buradaki pasajda İsa peygamberin vahyi tebliğ etmesiyle birlikte israiloğullarını salgın halde kuşatmış olan hastalıklardan kurtarmak, onlara karşı önceden önlem almak ve onlara rahat bir geçim sağlatmak için; koruyucu hekimlik, göz hekimliği, cilt hekimliği ve sağlıklı gıda tüketimi ve konserve, turşu, pekmez, salamura yapımı, arpa, buğday, kuru bakliyat stoklaması ve bunların nem ve haşereden korunmasının öğretilmesi gibi görevlerle gönderildiği özet olarak açıklanmaktadır. Bizim "şüphesiz ben, sizin için, çamurdan; kilden; seramikten kuş şekli gibi bir şey; "buhurdan (tütsülük") tasarlarım" diye çevirdiğimiz ayetteki "tasarlarım" fiilinin tümleci ayetin orijinalinde yer almamış bu paragrafın söz akışı içinde okurun takdirine bırakılmıştır. Ayette "kuş figürü", " kuş maketi" yaparım denilmeyip "kuş şekli, kuş figürü, kuş maketi gibi bir şey" yaparım denilmektedir. Ki burada İsa´nın kuş şeklinde kilden buhurdanlık yapıp, içerisine koyduğu baharata üfleyerek, çıkan duman ve koku ile göz hastalığı vs.ye neden olan sivrisinek, karasinek gibi böcekleri çevreden uzaklaştırdığı açıklanmaktadır. Bu gün mevcut olan seramik buhurdanların çoğunun kuş şeklinde olduğu aşikardır. Yine ayette "feyekünü (oluverir)" fiilinin öznesi de yer almamış bu da söz akışından anlaşılmaya bırakılmıştır. Ayetlerin lafzi manalarından anlaşılan bu gerçekler yakın zamanda deşifre edilen Esseniler´e ait Kumran yazıtlarıyla da teyit edilmektedir. Anlaşılan o ki, İsa doğduğu toplumdan ayrılmış, esensiler arasında tıp ve gıda üretim ve korunmasına yönelik eğitim almış ve olgunluk çağında israiloğullarına peygamber olarak gönderilmiştir. (KUMRAN YAZITLARI: Cilt Hastalığının Teşhisi:[4Q266, böl. 6 i (4Q272 1, 273 4 ii, 269 7), 4Q266, böl. 6], Hasat Toplama ve Harç İle İlgili Kurallar:[4Q271, böl. 2 (4Q269, böl. 8 i-ii; 270, 3 iii)], Savaşın Kitabı: [4Q285, 8. böl.], Savaşın Kitabı: (11Q14), Tapınak Parşömeni: [(11QT=11Q19-21, 4Q365a, 4Q524), XLVI, XLVIII, XLIX], Tohorot (Saflıklar): (4Q274 3 i-ii), Hasat Toplama: [(4Q284a) Bölüm 1]“Ölü Deniz Parşömenleri Kumran Yazıtları” Geza VERMES Çev. Nurfer ÇELEBİOĞLU) 393 Âyetlerde geçen mâ meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları] ifadesi, genelde “cariyeler” olarak anlaşılagelmiştir. Cariyelerle ilgili sayı sınırlaması olmadığı gibi onlarla nikâh da gerekmediği anlayışı hâkim olmuştur. O hâlde mâ meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları] ifadesiyle kimlerin kast edildiğinin tahlil edilmesi gerekir: İslâm geldiğinde dünyanın her tarafında olduğu gibi Arabistan coğrafyasında da kölelik müessesesi mevcut olup satın alma, miras kalma, kaçırma, harp esirlerinin köleleştirilmesi gibi yollarla devam ediyordu. İslâm, sıcak savaş dışında esir almayı ve savaşta alınan esirlerin köleleştirilmesini yasakladı (Enfâl/62 ve Muhammed/4) ve böylece de, kölelik müessesini tedricî bir metotla tamamen yasakladı. 19. yüzyılda İngiltere başta olmak üzere diğer devletler de köleliği yasaklayarak bu müesseseyi ortadan kaldırdılar. Ne yazık ki, bir İslâm devleti olan Osmanlı Devleti, zenci köle ticaretini 1857'de, beyaz köle ticaretini ise ancak 1909'da yasaklamıştır. Geniş açıklama için bkz. Tebyînu'l-Kur’ân; c. 2, s. 167. Kölelik müessesesinin devam ettiği süreçte, yerel ve uluslar arası töreler gereği kadın ve erkek köleler belirli koşullar, sö zleşmeler çerçevesinde koruyucu ailelerin himayelerine verilirler, bu hami aileler onların iş gücünden yararlanır ve onları himaye ederlerdi. Köleler din ve vicdan özgürlüğüne sahip olmalarına rağmen, ekonomik ve siyasî açıdan özgür değillerdi. Miras ve gasp yoluyla köle edinme ortadan kalktıktan sonra harp esirlerinden değişime tâbi tutulmayan, fidye verilmeyen ve ailesinden himaye edecek kimsesi bulunmayan hanımlar yine belirli koşullar çerçevesinde birilerinin himayesine verilirdi. Bazen de köleliğin kalkmadığı komşu bir ülkeden hediye olarak köleler gönderilirdi. Pasajdaki mâ meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları] ile, “bu şartlar çerçevesinde himaye altında olan kadınlar” kast edilmiştir. Bunlarla cinsel ilişkiye girebilmek için mutlaka yakınlarından izin alınması ve örfe göre mehirlerinin verilmesi sûretiyle nikâhlanmaları şarttır (Nisâ/24). İslâm, nikâhsız cinsel ilişkiyi tasvip etmez; nikâhsız gönüllü ilişkiyi zina, nikâhsız ve gönülsüz ilişkiyi ise tecavüz sayar. Âyette bu kadınların, “veya” ifadesiyle ikinci bir grup sayılması, geçmişlerindeki bilinmez noktalar ve o günün örfünde mehir açısından asıl hemşehrileriyle eşit olmamalarından kaynaklanmaktadır. Nikâhın temeli bir olmasına rağmen, detayda farklılık söz konusudur. Bu tür hanımlara somut örnek olarak şu isimler verilebilir: Peygamberimizin eşlerinden “Safiye” bir savaş esiridir; Mariye de kendisine hediyedir. Peygamberimiz her ikisi ile de nikâhlanmıştır. Ayrıca bu iki kadın Kur’ân'da [Tahrîm ve Ahzâb sûrelerinde] Rasûlullah'ın “eşleri” olarak nitelenmiştir. Bugün kölelik müessesi kaldırılmış, törelerin yerini yerel ve evrensel hukuk almıştır. Bugün bu kavramın, toplama kamplarındaki, sığınma evlerindeki ve esirgeme kurumlarındaki kadınlar olarak ele alınması gerekir. 394 Bkz. 393 nolu not.
__________________
Halil Ay |
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Bilgi (10. February 2013) |
10. February 2013, 05:32 AM | #2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
o ikisinin her birine yüz kamçi vurun
feclidû külle vâhidun minhumâ miete celde. Feclidû derken? Mevdudi’nin aciklamasi, Nûr sûresi dipnot 2.23: Kamcilamanin niteligi ile ilgili degini, Kur’ân’in feclidû emrindedir. CELD deri anlamindaki "cild"den türemedir. Bu yüzden tüm dilciler ve müfessirler buradan, kamcilamanin etkisinin deriyle SINIRLI kalip alttaki ete gecmeyecek sekilde olmasi gerektigi anlamini cikarmislardir. Deriyle SINIRLI… Oysa hiç acimadan insanlara 100 kamçi vurdugunuzda onlarin deri altini etkilememeniz mümkün degil. O yüzden 1.Kamçidan baska araclar da olabilir, fetvalari veriliyor. Örnegin 1 Nisan 2007 tarihli Yeni Safak'ta Hayrettin Karaman'in acikladigina göre bazi alimlerin önerisi "misvak"tir, bir tür dis fircasi. Bazi alimlere göre sopa semboliktir; vuruslar, dis temizlemekte kullanilan misvak gibi bir seyle dahi yapilabilir. 1 Nisan sakasi gibi, degil mi. Allah askina, siz birilerini dis fircasi ile döverken aciyacaginiz tutsa ne yazar tutmasa ne yazar. Allah’in "Aciyacaginiz tutmasin" derken dis fircasiyla adam dövmeyi kastetmedigini anlamak icin bi gidim ciddiyet yeter. 2.Vurusun orta siddette olmasi (Mevdudi): Kamçilama da orta siddette olmalidir. Hz Ömer kamçiyi vurana, "Kendi koltuk altini göstermeden vur!" derdi. Yani tam bir güçle vurmak için kol alabildigine kaldirilmaz. (Ahkâm’ül-Kur’an, Ibn’ül-Arabî, II:84 ve Ahkâmül-Kuran, el-Cessas, III:332) Iyi de, bunun ciddiyet neresinde? Sanki orta siddette deprem öneriyor alimimiz: orta siddette vurus. Infazci, kendi koltuk altini göstermeden, yalnizca bilegini kaldirarak vuracak. Yumusak yumusak… Oysa Allah "Acimayin!"diyor: O ikisine aciyacaginiz tutmasin, lâ te’huzkum bihimâ ra’fetun… Acik ve net. Allah’in sözünü ettigi acimama, etkisi deriyle SINIRLI vuruslara degil daha ciddi bir cezaya yönelik: Ve o ikisinin infazini inananlardan bir bölük izlesin -Vel yeşhed azâbehumâ tâifetun minel muminûn… Iste bu. Indirilen dinde zina yapanlara bir degil iki yaptirim uygulanir: 1.etkisi deriyle SINIRLI dayak 2.infazi inananlarin izlemesi ASIL ceza suçlunun inananlara teşhir edilmesidir. Dogal cezadir bu. Çünkü zina yapanlar irza saygili imisler GIBI YAPARAK inananlari aldatmistir. Dogal ceza zararin giderilmesi olduguna göre (16:126) zâni ve zâniyenin gerçek yüzünü halkin görmesi gerekir. Iste bunda aciyacaginiz tutmasin. Zinaciyi teşhir edersem esi, cocuklari, dostlari ondan uzaklasir; garibim yalniz kalir demeyin. Müsterileri ondan alis verisi keser; garibim aç kalir... demeyin. Kisacasi, ASIL ceza: itibar kaybi. 100 vurusun islevi insanlarin ASIL cezayi izlemesini saglamaktir; cezanin kendisi degildir 100 celde; ASIL cezanin aracidir. Ve araclar degisebilir. Örnegin 100 celde yerine TELEVIZYONDA teşhir. Konu Hasan Akçay tarafından (12. February 2013 Saat 03:30 AM ) değiştirilmiştir. |
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (10. February 2013) |
1. April 2013, 08:25 PM | #3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Kadınların zinetleri nedir yada nersidir araştırmama gerek kalmadan açıklayan biri olursa sevinirim.
|
1. April 2013, 09:46 PM | #4 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.023
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleyküm! Değerli Kuman Kardeşim!
Alıntı:
__________________
Halil Ay |
|
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | merdem (1. April 2013) |
1. April 2013, 09:59 PM | #5 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Mezhepciler, alimler, seyhler, ulemalar, gavslar vb. Allah ile kul arasina girmeye merakli olmasalardi ne güzel olurdu. Ben derim ki ( bir hatun oldugum icin buna hakkim var ) her kadinin kendisine biraksalar secimi ziynet nedir ne degildir diye, kadindan iyimi anlayacaklar sanki. Evden disari cikarken hatunlar bir zahmet önce aynaya baksinlar boydan, neresi cazip geliyorsa kapatsinlar. Ay gibi kasina, dut gibi dudagina siirler yazanlar kendileri düsünsünler artik. Herif kas dudak seviyor görünce cildiriyor ise hatunlar ne yapsin. Kafadan kontaklarin tedavisi kadinlari cuvallara sokmakla olmazki. Ne adamlar var AYAK gördümü kendinden geciyor. Bunca kiyametler koparilmazdi Islam dünyasinda ( Islam dünyasi derken de beni deriiiin bir düsünce aliyor, sanli Alice harikalar ülkesindeymis gibi, Islam dünyamiz mi kalmis ki Kardesim ). Kadinim (!) diyen, benim vücudum benim kararim deyip lap diye yavrusunu attiriyor (kürtaj) /sanki o bebenin Allah'ina karsi kullugunu kullanmak hakki yokmus gibi/ ziynete gelince neden karar veremez imis acaba? Amazon kabilelerindeki avratlar gibi gezinmedikleri müddetce mesele yok. Bir düsünecek olursak, yüce Rabbimiz Adem'e cennetteki agaci da yasak kilmazdi, agac orda ama yanasmayacaksin. Ne yapalim günümüzün efelerinin de kendiliklerinden biraz nefs savasina bir katkida bulunmalari lazim. Beylerin agizlarinin suyu akmasin diye hatunlar astronot gibi gezinecek degiller ya di mi güzel kardesim. Herkes nefsine hakim olmasini ögrensin, yalniz oruc/ac kalmakla hacc/hatuna yanasmamak emirleriyle yetinmemeli. Nasil yetimin malina haksizlik edilmesi önemli ise, hatunlara saldiri da o kadar önemli konularimizdandir. Su Iranli dostlarimizin hikayelerini bilirmisin? En güzel ve genc hatunlara nikah kiydiklari zaman, hatunlari evlerinde gizliyorlarmis kimse ellerinden almasin diye. Hoppla, sanki dünya bankasindan altin somunu caliniyor. Seriat /!) adi altinda, kadinlara sarkintilik edildiginde kadinin güzelligi derecesi ölcülerek ceza veriyorlarmis. Hatun ne kadar güzelse cezasi o kadar agir oluyormus sarkintilik yapana. Allah cezalarini versin kaypak heriflerin. Bu da Allah katindandir dedikleri katlar kafalarina yikilsin kat kat. Ha kendilerine gelince sürme sürmek, koku sürünmek sevaptir diyenlere ne demeli. Yüce Allah Takva Elbisesi en hayirlisidir buyuruyor. Eh, arabin cahilinden ne beklersin, adi ha takva olmus ha carsaf olmus. Birileride "Evlerine arkadan girmesinler....." ayetini :araplar evvelden belli bir durumlarda evlerine kapidan degilde pencereden falan giriyorlarmis diye anlatiyorlar. Gökdeleler dikilen arabi üklelerde pencereden damdan nasil girilirmis kapi ve asansör dururken bir de örnek gösterseler fena olmayacak. Sanki /hasa) Rabbimiz ileride nasil binalar kurulacagini bilmiyormus gibi. Rabbimiz Kur'an indirilirken arap dilini düzene koymayi tasarlamamistir herhalde, ( öyle olsaydi en modern sekliyle bir de lügat indirirdi, arap zaten ondan da anlamazdi ya ) aynen halk arasinda konusulan dile uygun ayetler indirmistir, kolayca anlasinlar diye. Selam ve dua ile. |
|
1. April 2013, 10:09 PM | #6 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
Ne mutlu Hanif'im diyene. Yüce Allah'in Rahmeti ve Selami hepimizin üzerine olsun. Ve icimden geldi aniden: Rabbimizin Rahmeti ve Selami tüm Resullerine olsun. Ne mutlu o muhterem kisiliklere. Selam ve dua ile. |
|
3. April 2013, 04:39 AM | #7 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Konumuz ZIYNET kelimesinin baska ayetlerdeki anlamı degil. Lafi dolastirmanin lüzumu yok. Konumuz Nûr 31'deki ZIYNET.
Eğer Nûr 31'deki ziynetler kadinin vücudu ise, örnegin gögüs catali ise, inanan kadin himar denen örtüsünü gögüs yirtmacinin üzerine vuracak ve gögüs catalini örtecek. Niye? Adim adin zinaya gitmiyeyim diye. Ve vücudunun o örtülü yerlerini kimnseye acmayacak - lâ yübdîne "ziynet"ehunn Ama (illa) suna suna suna baska. Örneğin "ihtiyacsiz erkek tâbileri"ne -"et tâbiîne gayri ulil irbeti miner ricâl. Onlara acababilir. Caiz. Yani? Inanan kadin adim adim zinaya gitmeyeyim diye örttüğü gögüs catalini yabanin erkeklerine acacak; zinaya gidecek. Eger Nûr 31'deki ziynetler örnegin gögüs catali ise Allah "Inanan kadinlar adim adim zinaya gidin!" demis olur. Dedi mi Allah bunu? |
3. April 2013, 06:41 AM | #8 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Nûr 31'deki "ziynetler"in kadinin vücuduyla ilgisi yok; dolayısıyla tesettürle ilgisi yok. O ayet-i kerîmede ZIYNET "ziynet"tir yani TAKILAR.
Tesettür fesadini Islama yamamak için Allah'in o ayetteki sözleri fena halde çarpitilmis. Örnegin, AVRÂT diyor Allah, avretler. Inanan kadinlar "kadinlarin avretlerinden anlamayan cocuklar"a, tiflillezîne lem yazherû alâ avrâtun nisâ, örtülü ziynetlerini açabilirler. Caizdir. Tesettürcü iddia: vücudun örtülü "yerler"idir o avrât. Tipki Nûr 58'deki AVRET gibi: Inananlar! Yeminleriniz kime sahipse onlar ve yasina ermeyenleriniz sizden üç kez izin istesinler. Sabah salâtindan önce, ögleyin giysilerinizi attiginizda ve aksam salâtindan sonra. Üç avretleriniz -selâsu avrâtin lekum. Oysa Nûr 31'deki AVRÂT tamamen farkli. Nûr 31'deki AVRÂT tehlikeye acik demek. Tipki Ahzâb 13'teki AVRET gibi. Hani orda münafiklar cihada gitmemek için "evlerimiz avrettir" diyorlar -inne buyûtena avretun. Uzaklasirlarsa evleri talan edilecekmis. Evlerine mukayyet olmak için cihada cikmamalari gerekiyormus. Kadinlarin "avretler"i iste o takilardir. Tehlikeye açik. Görmedigin oglu olmus... denilme tehlikesine açik, çalinma tehlikesine acik. Dikkat. Nûr 31'deki çocuklar inanan kadinlarin kendi çocuklari degil. Onlarin kendi çocuklari Nûr 58'de anilanlar: ellezîne lem yeblugal hulume minkum. Ve kadinlarin yaşina ermemis olan kendi çocuklari dahi göremez anne abbalarinin "avret yerleri"ni. Caiz degil. Allah onlara bile izin vermiyor. Yabanin çocuklarina verir mi? Nûr 31'de Allah "TAKI teşhirciligi yapmayin!" diyor, tipki Nûr 60'taki gibi: Cinselligi kalmamis olup oturan kadinlarin, taki teşhirciligi yapmamalari şartiyla, giysilerini atmalari caizdir -gayre müteberricâtin biziyneh. Bakin, bir tür yatalak olan o kavâid pörsümüs vücutlara sahiptir; açilip saçilirlarsa daha bi itici olurlar. Vücutlarinin iticiligini TAKIP TAKISTIRARAK, kokanalasarak, taki teşhirciligi yaparak telafi etmeye calisirlar. Allah onu yasakliyor. Ilahî emrin kadinin vücudunu örtmesiyle, tesettürle uzaktan yakindan ilgisi yok. Konu Hasan Akçay tarafından (3. April 2013 Saat 09:35 AM ) değiştirilmiştir. |
3. April 2013, 11:11 AM | #9 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Degerli Hasan Kardesim,
buraya simdi yüzlerce hadis, rivayet siralamak istemiyorum, ama duyageldiklerimize göre o zamanin müslümanlari kuru bir dilim ekmek bulamaz iken yemeye nereden bulmus hatunlari onca takilari da takilari örtünmek/saklamak zorunlu kilinmis? öbür yandan ziynet konusunda hakli da olabilirsiniz taki diye. eger ki nüzul sirasina göre nur suresi 31. ayeti medinede ve peygamberin ölümünden bir kac sene evvel indirildigini ele alacak olursak, zenginlestikleri yillar olabilir. yeni calismalarin var ise sunmaya devam et, bekliyoruz. Selam ve dua ile. |
3. April 2013, 12:04 PM | #10 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
o zamanin müslümanlari kuru bir dilim ekmek bulamaz iken
nereden bulmus hatunlari onca takilari da takilari örtünmek/saklamak zorunlu kilinmis? Tefsirlerde anlatilan olay su: Benî Mustalik Savasi sirasinda Hz Ayse de Allah'in elçisine eslik etmis. Ordu bir yerde mola vermis. Hz Ayse’nin inci kolyesi nasil olduysa kopmus; taneleri kumlara saçilmis. Hz Ayse onlari toplarken yorulmus; dinlenmek için kumlarin üzerine uzanmis; uyuya kalmis. Ordu çekip gitmiş. Ordudan arkada kalanlari toplamakla görevli Abdullah bin Übey bulmuş Ayse anamizi. Onu devesine bindirip esine ulastirmis. Nasil her çagin dedikoduculari varsa "Asr-ı Saadet"in de varmis elbet. Iste onlar baslamis dedikodu kumkumasina. Vay efendim, Ayse ile Abdullah arasinda bir seyler mi olmusmus... Buna ifk olayı deniyor, ki iftira demek. Tefsirlerde anlatildigina göre Nûr 31’in inis nedeni, o ifk olayi imis. Iftira yaygarasi, Hz Ayşe’nin kopup kumlara saçilan inci kolyesi yüzünden çikmis. Kardesim, tefsirlerde anlatilan bu olayin gerçek ya da uydurma olmasi hiç bir seyi degistirmez. Önemli olan, o ziynetleri ihtiyaçsiz erkek tâbiler misillu zevata açmanin caiz kiliniyor olmasi. Eger o ziynetler kadin vücudunun alimli yerleri ise adim adim zinaya gidilir; ahlaksizliktir. takilar ise kadin onlari giysisinin üzerine takarak ihtiyaçsiz erkek tâbilerine açabilir; ahlakîdir. Allah ahlaksiz olani degil ahlakî olani caiz kilmistir. |
Bookmarks |
Etiketler |
nur, suresi |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|