Değerli Fers Kardeşim!
Takıldığımız sadece dilin özelliklerinden kaynaklanan bir durumdur. "Hıkmet" sözcüğüne anlam vermemişsiniz. Sadece "hikmet" verilene hayır/ilm/akıl verildiğini belirtmişsiniz.
Bir bölümünü alıntı yaptığınız Bakara 269 da Rabbımız :
"Yü'til Hıkmete men yeşau' ve men yü'tel Hıkmete fekad utiye hayren kesiyra ve ma yezzekkeru illâ ülül elbab" diye buyurmaktadır.
“Hukm” mastarının farklı türevleri Kur’an’da 210 yerde geçmektedir ve dikkatle incelendiği takdirde hepsinin de “zulüme ve fesada mani olma, engelleme” anlamında kullanıldığı açıkça görülebilir.
"Hukm” mastarından türemiş olan “ hikmet” sözcüğü ise, “Bina-i Nev’i; İsm-ün Nev’i” kalıbında olduğu için fiilin, yani “zulüme ve fesada engel olma”nın adı olmak durumundadır. Buna göre de “hikmet”; “zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş olan; kanun, düstur ve ilke…” anlamını alır.
“Hikmet” sözcüğü, hepsi de gerçek, sözcük anlamıyla kullanılmış olarak Kur’an’da 19 ayette 20 kez geçmektedir ki, dikkatle incelendiğinde bu durum rahatlıkla görülebilir.
Alıntı yaptığınız Bakara 269 meallendirilirse :
"Allah, dilediğine Hıkmete/haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler verir. Ve kime hıkmet/haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeler verilirse, gerçekten ona pek çok hayır verilmiştir. Kavrama yetenekleri olanlardan başkası da iyice düşünmez."
olur.
Değerli Kardeşim katkı ve açıklamalarınız için sağolun. Müzakereye zenginlik kattığınız için teşekkür ediyorum.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
|