Selamun aleyküm, kardeşim,
Alıntı:
ozkanates Nickli Üyeden Alıntı
Taha 41:
1. vastana'tu-ke (ve astana'tu-ke) (sanaa) (astanaa) : ve ben seni (seçip) yetiştirdim : (yetiştirdi) : (seçip ayırıp yetiştirdi)
2. li nefsî : kendim için
"Kendim için" kelimesi Arapça'da "li nefsî" midir yoksa, Arapça'daki "nefsim için" kelimesinden yorumla mı Türkçe'deki "kendim için" kelimesine geçiliyor?
|
“
Nefs” sözcüğü, bir şeyin iç ve dış yapısıyla ve özellikleriyle tamamını, yani öz yapısını, şahsına özgülüğünü ifade etmek üzere kullanılan bir zamirdir. (Lisan ül Arab; c:5, s:647–652)
Buna göre “
nefs” sözcüğünün zamir olarak anlamı; “
kendi, zatı” demektir. Nitekim sözcüğün, Kadim Arapçada ediplerce bu anlamda kullanılmış olduğunun klâsik metinlerde yüzlerce örneği mevcuttur.
“
Nefs” denilince her şeyden önce “insan” hatıra gelirse de, Allah’ın yarattığı her canlı varlık bir “nefs”tir. Yani her canlının bir “kendisi, zatı; kimliği” vardır ve buna “nefs” denir.
Lisan ül Arab’ta genişçe açıklandığına göre, belirli alâkalardan dolayı bu sözcük mecaz olarak; “ruh (can)”, “nefes”, “kan”, “benlik (ego)”, “kalp (zihin)”, “iç”, “büyüklük”, “yücelik” anlamlarında kullanılmaktadır. Meselâ, “can”, “kan” ve “nefes (teneffüs edilen hava)”in de “nfs” sözcüğüyle ifade edilmesinin sebebi Lazımıyet alâkasından dolayıdır.
Çoğulu “nüfus” ve “enfüs” kalıplarıyla ifade edilen “nefs” sözcüğü, Kur’an’da tekil ve çoğul formlarıyla 295 yerde geçmiş ve hem Allah için hem de diğer canlılar için kullanılmıştır.
“Nefs” sözcüğü Allah için kullanıldığında da, sözcüğün yukarıda verdiğimiz tanımının kapsadığı özelliklerin hepsini içerir. Yani Allah’ın zatî ve subutî sıfatlarının tamamını ifade etmiş olur.
Nisa 34 ile ilgili sorduğunuz :
Âyette geçen qavvam sözcüğü, fa‘al vezninde mübalağa ifade eden bir kelime olup, “
bir şey üzerinde özenle durmak, onu iyice gözetmek, bütün gayreti ile onu korumak, ona nezaret etmek” anlamındadır.
Bu âyette, erkek, hanımı üzerine değil, toplumun erkekleri, toplumun kadınları [ana, bacı, kız, eş, gelin, hala, teyze, komşu kadını vs.] üzerine “qavvam” tayin edilmiştir. Bu da, kadınların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli tüm ihtiyaçların erkekler tarafından karşılanması gerektiğini ifade eder. Hanımın geçimi kocasının; kızın geçimi babasının, babası yoksa erkek kardeşlerinin üzerinedir.
Durumun böyle olması gerektiğine gerekçe olarak da, Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması gösterilmiştir.
• Erkekler, kadınları en iyi şekilde koruyup kollamalı ve gözetmelidirler.
• Sâlih kadınlar, Allah'ın bu ilkesine uymalıdırlar. (Çünkü bu ilke, kadınların korunmasına yönelik olarak konmuştur.)
Daha önceki iletimde bozulan kavramlardan fazl/fadl dan sözetmiştim.
Âyetin bu bölümü, –genellikle– “Allah, erkekleri kadınlara üstün kılmıştır” diye açıklanmaktadır, ki bu kesinlikle yanlıştır. Burada konu edilen üstünlük, kadın ve erkek arasındaki üstünlük değil, kadın ve erkeğin özellikleridir. Meselâ, erkekteki güç, cesaret, soğukkanlılık ve metanet, kadındakinden üstündür; kimse bunun aksini iddia edemez. Diğer yönden, yani hayâ, merhamet, şefkat, eğiticilik gibi özellikler açısından ise kadın erkekten üstündür; kimse bunun aksini iddia edemez. İşte âyette söz konusu edilen üstünlük, bu özellikler açısındandır; yoksa cinslerin birbirinden üstünlüğü değildir. İnsanların birbirinden üstünlüğünün tek ölçüsü, takva'dır.
Öyleyse, daha güçlü, daha cesur ve daha dayanıklı olmaları hasebiyle erkekler, kadınların koruyucusu ve gözeticisi olmalıdırlar. Bu, kamuya verilen bir görevdir.
Âyetin devamında da, Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah'a itaat edicidirler, Allah'ın koruduğu şey nedeniyle ğayb için koruyucudurlar buyurularak, kadınların bu kuralı kabullenmeleri gerektiği bildirilmiştir. Çünkü Allah, onların onurlarını, ırz ve namuslarını koruma altına almış; onlara mehir verilmesini emretmekle, onların geçimlerini erkekler üzerine yüklemekle kadınları güvenceye almıştır. İyi kadınlar, başlarına gelebilecek taciz, tecavüz vs. muhtemel felaketlere karşı tedbirlerini alıp kendilerini korur, bu açıdan korunmayı da seve seve kabul eder, Allah'ın koyduğu bu kurala boyun eğer, kibir ve komplekse kapılıp erkeklerle yarışa girerek dışarıda zor ve riskli işler yapmaya kalkışmazlar.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.