Tekil Mesaj gösterimi
Alt 7. February 2011, 12:23 PM   #77
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

Alıntı:
TEBYİN Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
PEYGAMBER'İN SALÂTI: TESBİH ve ÖĞÜT; EĞİTİM-ÖĞRETİM, İSLÂM İLKELERİNİ KURUMLAŞTIRMAK

Peygamber'in ve tüm peygamberlerin tebliğ ve tebyin [müjde, uyarı, öğüt] görevi kapsamındaki en önemli işlerinden biri “tesbîh”; Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmak, tevhidi yerleştirmektir. Bu Rasûlullah'ın salâtı olduğu kadar diğer peygamberlerin de salâtıdır.

Güneşin dülûkundan [batmasından, kaybolmasından] gecenin kararmasına kadar salâtı ikâme et ve sabah Kur’ân'ını da. Çünkü sabah Kur’ân'ı görülecek şeydir. Ve geceden de. Ayrıca, sana özgü bir fazlalık olarak sen, onu [gece salâtını] teheccüd e [uyanıp ikâme et]! Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştıracağı umulur. (İsrâ/78-79)

Sonra o [Zekeriyyâ] mihrabda dikilmiş destek verirken [eğitim, öğretim yaptırırken] melekler o'na, “Şüphesiz Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi [bir önder], iffetli bir peygamber olarak, sâlihlerden müjdeliyor” diye seslendiler. (Âl-i İmrân/39)
TESBÎH

تسبيح [tesbîh] kelimesinin sözlükte, “havada ve suda hareket etmek, geçip gitmek, yüzerek uzaklara gitmek” demek olan سبح [sebh] kökünden türediğini; Kur’ân'daki anlamının da, Allah'ı O'na yakışmayan şeylerden uzak tutmak, yüceltmek, O'nun her türlü kemal sıfatlarla donanmış olduğunu kavramak ve bunu her vesile ile yüksek sesle söylemek olduğunu, Kalem/29'un tahlilinde belirtmiştik. Kısaca تسبيح [tesbîh], “yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak”tır. Dolayısıyla tesbîh'in, 33'lük ve 99'luk tesbîhlerle de, –Ebû Hureyre'ye nisbet edilen rivâyetlerde zikredildiği üzere– namazlardan sonra 33 kere “sübhânallâh” denilmesiyle de bir alâkası yoktur.
İSMİN TESBÎHİ

Bir ismi tesbîh etmek [noksanlıklardan uzak tutup yüceltmek], aslında o ismin sahibini tesbîh etmektir. Çünkü bir ismin sahibinin yüceliği ve kutsallığı, ismin yüceliği ve arınmışlığı ile ifade edilir. Bir kısım âlimler, “İsim ile sahibi aynıdır” demişlerse de, hepsi ismin arındırılmasındaki maksadın, sadece ismin değil, ismin sahibinin arındırılmasına yönelik olduğunu kabul etmişlerdir. Dolayısıyla burada “ismin tesbîhi”nden maksat, kendisine yakışmayan isim ve sıfatların, Rabbimizden uzak tutulmasıdır.

Kur’ân'ın indiği dönemde Araplar arasında;

* Meleklerin, Allah'ın kızları olduğu,
* Üzeyr'in ve Îsâ'nın Allah'ın oğlu olduğu,
* Bazı melek ve putların Allah'a yaklaştırıcı olduğu,
* Cinnler ile Allah arasında bir neseb [soy bağı] ilişkisi bulunduğu gibi yanlış ve saçma inanışlar yaygındı.

İşte, “ismin tesbîhi” emri, bu tarz inançları yansıtan isim ve sıfatların Rabbimizin isim ve sıfatları arasından derhal çıkartılıp atılmasını gerektirir.

Peygamber'in toplumu ilk önce bu açıdan bilgilendirip eğitmesi, yani Allah'ı doğru olarak tanıtması gerekir.

O [Zekeriyyâ], “Rabbim! Benim için bir âyet [alâmet] kıl” dedi. O [Allah], “Senin âyetin [alâmetin], işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, sabah-akşa [daima] tesbîh et” dedi. (Âl-i İmrân/41)

O hâlde sana yakîn gelmesi için Rabbini hamd ile tesbîh et, secde edenlerden [boyun eğenlerden, teslim olanlardan] ol ve Rabbine kulluk et! (Hicr/98-99)

Artık onların söylediklerine sabret, hoşnutluğa erebilmen için güneşin doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdi ile tesbîh et. Gecenin bazı saatleriyle gündüzün iki ucunda da tesbîh et! (Tâ-Hâ/130)

Ve sen, ölmeyen hayy'e [daima diri olana] güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile arındır. Kullarının günahlarından haberdar olarak O [daima diri olan] yeter. (Furgân/58)

O halde sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Günahın için affedilme iste ve akşam-sabah [her zaman] Rabbini hamdiyle tesbîh et. (Mü’min/55)

O nedenle, sen onların söylediklerine karşı sabret. Ve güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbîh et, ve geceden bir bölümde. Ve secdelerin artlarında da O'nu tesbîh et. (Kaf/39-40)

Ve Rabbinin hükmüne sabret. Artık şüphesiz sen Bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığın zamanda, gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında Rabbinin övgüsü ile tesbîh et. Hadi O'nu tesbîh et! (Tûr/48-49)

Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbîh et! (Vâkıa/74 ve 96)

Rabbinin Yüce adını tesbîh et! (A‘lâ/1)

Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanları dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, hemen Rabbinin övgüsüyle tesbîh et ve O'ndan bağışlanma dile. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr/1-3)

O halde, çok büyük Rabbinin ismini tesbîh et [temize çıkar]! (Hâkka/52)
ÖĞÜT

Haydi öğüt ver/hatırlat; şüphesiz sen sadece bir öğütçüsün/hatırlatıcısın. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. (Ğâşiye/21-22)

Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş/oyun ve eğlenceyi kendilerine din edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olan kimseleri bırak ve onunla [Kur’ân ile] hatırlat/öğüt ver: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla helake düşerse, onun için Allah'ın astlarından bir velî [yakın kimse] ve şefaatçi söz konusu olmaz. Her türlü dengi denkleştirse de [suçuna karşı her türlü bedeli ödemeyi istese de] ondan alınmaz. İşte bunlar, kazandıkları ile helake düşen kimselerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır. (En‘âm/70)

Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Ve sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. O halde sen, Benim tehdidimden korkan kimselere Kur’ân ile öğüt ver. (Kaf/45)

Artık sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. Ve sen öğüt ver/hatırlat. Çünkü şüphesiz öğüt/hatırlatmak, mü’minlere fayda verir. (Zâriyât/55-55)

Hadi sen öğüt ver! Artık sen Rabbinin nimeti sayesinde kâhin ve mecnûn biri değilsin. (Tûr/29)

Bundan dolayı hemen öğüt ver, eğer öğüt fayda veriyorsa/verecekse, saygısı olan öğüt alacaktır. (A‘lâ/9-10)

Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onunla [Furgân ile] onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap! (Furgân/52)
ALLAH ve MELEKLERİ GİBİ MÜ’MİNLERİN DE PEYGAMBER'E SALÂT ETMELERİ [DESTEK VERMELERİ] GEREKİR

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'i destekliyorlar. Ey iman etmiş kişiler! Siz de o'na destek olun ve o'nun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın! (Ahzâb/56)
Mesajınızdan herşeyi anladık, bildik, öğrendikte, Kur'anımız da ki salatın anlamı namazdan hiç bahsetmemişsiniz.Bakınız ayete, açıkça namaz kılmak için abdest ,gusül ve teyemmümden bahsediyor:

Ey iman edenler! Salat (NAMAZ) için kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ-6)

Dua mahiyetindeki bu özel salatın tatbikinde Köle sahibi bir müslümanın kölesiyle aynı safta durması, boyun eğmenin, itaat ve teslimiyetin yalnızca Allah’a yapılabileceğini simgeleyen rüku ve secdeler, sadece Allah’ı yücelten ifadeler ve Kuran tedrisi hep genel manadaki salata hazırlık olarak yapılmaktadır. Kulun Acizliği ve Allah’ın yüceliği ön plana çıkarılarak Allah’a teslimiyet manasına gelen İslam'ın ihyası için mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir.Namazsız ,abdestsiz müslüman düşünülemez..

Müslümanlar Kur'an'ı düşünerek, öğüt alarak okumayı, onun terbiyesine girmeyi ihmal edince, zikrim (Kuran) için salatı ikame edin emrini unutunca namaz da özünü kaybederek sadece bazı şekillerden ibaret bir tatmin aracı haline geldi. İman iddiasında bulunan insanlar Allah resulü gibi Kurana tabi olmadıkça iman etmiş olmayacaklarını bilmeli, salatı ikame ederken (genel manada ) salat etmeliler, yani namazı kılmalıdırlar.

Eğer, Kur'an'da namaz diye bir ayet yoktur derseniz külliyen kafir olmuş olursunuz...
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)

Konu FEDAKARADAM tarafından (7. February 2011 Saat 12:27 PM ) değiştirilmiştir.
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla