hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > DEVLET VE İDARE > Devlet idaresi

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 17. June 2013, 11:03 PM   #1
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Agaclara Insanlardan daha fazla Deger Verenler.....

...Hani su asagidaki habere bir göz attigimda, ister istemez aklima geldi.

Kesilecek bir iki agactan dolayi yapilan gösteriler acaba insanlar kiyilirken neden yapilmiyor?

Neden önlemler alinmiyor?

Illede birilerinin anasi, bacisi, baldizi, ninesi mi ..... olmali aralarinda, ki gösteri yapilsin diyecegim, ama bu insanlar hepten mi gariban, hic mi bir sahipleri yok?

Ne diyelim, demek kimse sorumlu degilmis olanlardan.....

Ölen öldügünle kaliyor, geride kalanlar eski tas eski hamam ugrasiyor, sanki ölüm kendilerine gelmeyecekmis gibi!

Hani nasil diyoruz her zaman: Islam insan haklari getirmistir, bilhassa kadinlara ve cocuklara. Kitabi halen tersinden tutuyoruz herhalde.

Yaz geldi, bir de sinek avina cikalim oldu olacak cihad yerine!

***




Bir yılda 225 kadın öldürüldü:


"Kadın intiharlarında 48 ölüm ve 8 yaralanma, ev içi şiddete uğrayan kadınlarda 31 ölüm ve 176 yaralanma, toplumsal alanda kadına yönelik şiddet, tecavüz ve tacizde 146 ölüm ve 546 yaralanma, fuhuşa zorlanan kadınlarda ise 225 ölüm ve 822 yaralanma olmak üzere toplam kadınların yaşam haklarına yönelik ihlallerde 225 ölüm ve 822 yaralanma yaşandı."




İHD ve TİHV'nin 2012 yılı Türkiye insan hakları raporunda, 2012 yılının insan hakları ihlalleri açısından 2011 yılındaki bilançodan farkız olmadığına dikkat çekilerek, 550'si çocuk olmak üzere toplam 12 bin 300 kişinin gözaltına alındığına kaydedildi. Raporda, 125'i çocuk olmak üzere toplam 2 bin 788 kişinin tutuklandığı belirtilerek, 411 hasta mahpustan 124'ünün derhal tahliye edilmesi gerektiği kaydedildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 2012 yılı Türkiye insan hakları ihlalleri raporunu, Mülkiyeliler Birliği'nde basın toplantısı ile açıkladı. Toplantıya İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı katıldı. İHD Genel Başkanı Türkdoğan tarafından açıklanan raporda, 2012 Türkiye insan hakları ihlallerindeki bilançonun 2011 yılındaki bilançodan farksız olmadığına dikkat çekildi. Raporda, yaşam hakkı ihlalinde yargısız infaz sonucu 47 kişinin öldürüldüğü ve 119 kişinin yaralandığı belirtilerek, cezaevinde ikisi tahliye olmak üzere 73 tutsağın yaşamını yitirdiği, 7 tutsağın ise yaralandığı kaydedildi. Raporda, gözaltında ölüm sayısı 10 olarak belirlenirken, faili meçhul saldırılar sonucu 27 kişinin yaşamını yitirdiği ve 34 kişinin yaralandığına dikkat çekildi. Raporda, resmi hata ve ihmal sonucu 13 kişinin yaşamını yitirdiği, 911 kişinin ise yaralandığı belirtilerek, polis ve asker intiharları, intihar teşebbüsleri ve şüpheli ölümlerde 69 kişinin yaşamını yitirdiği ve 15 kişinin ise yaralandığına vurgu yapıldı. Raporda, saldırıya uğranılması sonucu 68 kişinin yaşamını yitirdiği kaydedilerek, 398 kişinin ise yaralandığı aktarıldı. Raporda, silahlı çatışma sonucu ölen asker, polis ve geçici köy korucusu sayısı 199 olarak belirlenirken, bunlardan 360'ının ise yaralandığı vurgulandı. Raporda, silahlı çatışmada yaşamını yitiren militan sayısının 307 olduğu öne sürülerek, 13 militanın ise yaralandığına işaret edildi. Raporda, silahlı çatışma sonucunda 1 sivilin yaşamını yitirdiği ve 21 sivilin ise yaralandığı kaydedildi. Raporda, "yasadışı örgüt" cinayetleri ve yaralanmalar sonucu 4 kişinin yaşamını yitirdiği ve 10 kişinin yaralandığına dikkat çekilerek, "Mayın ve sahipsiz bomba patlatması sonucu ölen sivillerin sayısı 19 ve yaralanan siviller ise 85, kuşkulu ölümde 21 kişi ve kuşkulu yaralanmada ise 1 kişi. Namus cinayetleri sonucunda 9 kişi öldü. Nefret cinayetlerinde 9 kişi öldürülürken, 1 kişi ise yaralandı" denildi.


Bir yılda 225 kadın öldürüldü


Raporda, kadınların yaşam haklarına yönelik ihlallere ilişkin şunlar kaydedildi: "Kadın intiharlarında 48 ölüm ve 8 yaralanma, ev içi şiddete uğrayan kadınlarda 31 ölüm ve 176 yaralanma, toplumsal alanda kadına yönelik şiddet, tecavüz ve tacizde 146 ölüm ve 546 yaralanma, fuhuşa zorlanan kadınlarda ise 225 ölüm ve 822 yaralanma olmak üzere toplam kadınların yaşam haklarına yönelik ihlallerde 225 ölüm ve 822 yaralanma yaşandı."


91 çocuk 2012 yılında kurban edildi


Çocukların yaşam haklarına yönelik ihlallere de yer verilen raporda, 38 çocuğun yaşamını yitirdiği ve 8 çocuğun ise yaralandığı belirtilerek, ev içi ve toplumsal alanda şiddete uğrayan çocuk sayısında 50 ölümün yaşandığı ve 2 yaralanmanın olduğu kaydedildi. Raporda, toplumsal alanda çocuğa yönelik şiddet, tecavüz ve taciz sonucu 3 ölümün ve 204 yaralanmanın olduğu aktarıldı.


Kişi güvenliği ve özgürlüğüne yönelik ihlaller:


2571 Raporda, 293 kişinin gözaltında işkence ve kötü muamele gördüğü kaydedilerek, 102'si çocuk olmak üzere 433 kişinin gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muamele gördüğüne işaret edildi. Raporda şunlar kaydedildi: "Köy korucuları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele 13 kişi, cezaevlerinde işkence kötü muamele 583 kişi, kolluk güçleri tarafından tehdit ve ajanlık teklifi edilenler 189 kişi, toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananlar 791 kişi, özel güvenlik görevlileri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalanlar 20 kişi, okulda şiddet 222 kişi, ölen kişinin bedenine yönelik insanlık dışı muamele 27 kişi olmak üzere toplamda kişi güvenliği ve özgürlüğüne yönelik ihlaller sonucunda 2 bin 571 kişi." Raporda, 550'si çocuk olmak üzere toplam 12 bin 300 kişinin gözaltına alındığına dikkat çekilerek, 125'i çocuk olmak üzere 2 bin 788 kişinin tutuklandığı belirtildi. Raporda, gözaltına alınan sığınmacı ve göçmenlerin ise 14 bin 24'ünün Suriyeli olmak üzere toplam 17 bin 540 kişinin çeşitli yollardan Türkiye'ye girmek isterken gözaltına alındığı kaydedildi. Raporda, 75 sığınmacı ve göçmenlerin yaşamını yitirdiği kaydedildi.

Yasaklanan etkinlik sayısı 110 olarak belirlendi

Raporda, ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerde ise yasaklanan etkinlik sayısı 110 olarak belirlenirken, bunlardan 15'i yürüyüş, 48'i Newroz kutlaması, 15'i çadır kurma etkinliği, 13'ü miting, 2 anma, 9 imza kampanyası ve standı, 2 konser, 1 festival, 1 tiyatro, 2 basın açıklaması, 2 panel ve 1 açlık grevi eylemi olarak kaydedildi. Raporda, toplatılan, yasaklanan ve para cezası uygulanan yayın organları sayısı ise şöyle açıklandı: "7 gazete toplam 13 kez, 8 dergi 13 kez toplatıldı. 4 pankart, 1 el ilanı, 6 afiş, 1 takvim yasaklandı ve toplatıldı. 2 gazete 1'er ay yayın durdurma cezası aldı. 1 Tv programı yasaklandı (Gün Tv). 558 kitap toplatıldı. Aram Yayınları'ndan 10 kitap hakkında soruşturma açıldı. 1 kitap müstehcen olduğu iddiasıyla MEB'in 100 temel eser listesinden çıkarıldı. RTÜK, Radyo ve Tv kuruluşlarına 603 uyarı, 73 yerel ve ulusal Tv kanalına ise toplam 13 milyon 500 bin 532 TL para cezası verildi. Baskına uğrayan gazete ve yayın organı sayısı 6, engellenen internet siteleri 6 bin 621."

İfade özgürlüğünde bir yılda 2 bin 173 yıl hapis

Raporda, ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerde 2012 yılında 11 soruşturma ve bin 91 kişi hakkında soruşturma açıldığı belirtilerek, 2012 yılında ise 298 kişi hakkında 36 davanın açıldığı ve 433 kişi hakkında 96 davanın sonuçlandığı ve toplam 2 bin 173 yıl bin 224 ay hapis cezası ile 147 bin 50 TL para cezasının verildiği kaydedildi. Raporda, toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik ihlallere ilişkin ise şunlar belirtildi: "Güvenlik güçleri tarafından müdahale edilen toplantı ve gösteriler 424. 140 kişiye 6 soruşturma. 484 kişi hakkında 21 dava. 252 kişi hakkında 46 dava sonuçlandı. Rapora göre; toplam bin 163 yıl bin 293 ay hapis cezası ile 35 bin 162 TL para cezası verildi."




Hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalı (numaradan hepsi hasta olursa hapishaneye de lüzum kalmayacak)


Raporda, baskına veya saldırıya uğrayan siyasi parti, sendika ve derneklerin sayısı 68 olarak belirlenirken, bunlar arasında 17 parti temsilciği, 18 dernek, 12 Kültür Evi, 8 sendika ve 13 belediye olduğu kaydedildi. Raporda, kapatılan ve kapatılmak istenen siyasi partiler, sendika ve dernek sayısının ise 18 olduğu kaydedilerek, şunlar belirtildi: "Cezaevinde sağlık hakkı ihlali 372, cezaevinde haberleşme hakkı ihlali 69, cezaevlerinde disiplin cezaları bin 794, cezaevlerinde sevk uygulamaları 2 bin 892 olmak üzere cezaevlerinde 5 bin 127 hak ihlali yaşandı." Raporda, cezaevlerinde bulunan 411 hasta mahpustan 124'ünün derhal tahliye edilmesi gerektiği çağrısı yapıldı.

907 işçi yaşamını yitirdi

Raporda, insan hakları savunucuları üzerindeki soruşturma, dava ve hak ihlallerine de yer verilerek, 2 İHD şubesine soruşturma açıldığı aktarıldı. Raporda, 12 insan hakları savunucusunun gözaltına alındığı belirtilerek, 4 insan hakları savunucunun tutuklandığına işaret edildi. Raporda, 5 İHD yöneticisinin tehdit edildiği, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı ve saldırıya uğradığına dikkat çekilerek, İHD yöneticileri hakkında 8 soruşturma ve 10 dava açıldığı kaydedildi. Raporda, 2012 yılı İHD ve İş Sağlığı Meclisi verilerine göre; 907 işçinin yaşamını yitirdiği ve 3 bin 190 işçinin yaralandığı belirtildi.(diha)
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (17. June 2013)
Alt 17. June 2013, 11:15 PM   #2
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Türk-İş'e göre açlık sınırı 995 lira

Türk-İş Mayıs 2013 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'nı açıkladı

27 Mayıs 2013


Mayıs ayında dört kişilik ailenin açlık sınırı 995 lira, yoksulluk sınırı ise 3 bin 242 lira oldu.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Mayıs 2013 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'nı açıkladı.

Buna göre, dört kişilik bir ailenin dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı 995 lira, gıda ile birlikte giyim, konut, ulaşım, sağlık benzeri harcamalarının minimum tutarı ise 3 bin 242 lira olarak hesaplandı.

Mutfak enflasyonu Mayıs ayında yüzde 1,69 geriledi, geçen yıl Mayıs ayına göre artış oranı ise 7,56 oldu.

***

Cevrenizdeki tanidiklar, akrabalar, komsular kazaniyormu yukarida verilen sayilari?
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (17. June 2013)
Alt 21. June 2013, 01:41 PM   #3
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Taksim gezi Parkinin Gecmisi

Vikipedia daki dökümanlar/terimlerin izahlari/ bilgileri sayet hic kimse tarafindan itiraz edilmez ve degistirilmez ise, yazilanlarin hepsi gercektir.

Viki'nin sartlarindan biridir bu.

Iste Gezi Parkinin Tarihcesi:

Gezi Parkının bulunduğu yere 1806 yılında Halil Paşa Topçu Kışlası adıyla Rus ve Hint mimarisinden izler taşıyan Ana gövdesi iki katlı, soğan kubbeli ve kule görünümlü, köşeleri ise üç katlı olan bir topçu kışlası yapıldı. Kışla binası pek çok savaş gördü. 31 Mart Olayları'nda (1909) isyancıların karargahı olmuştur. Hareket ordusunun müdahalesiyle sona eren olaylar sırasında kışla top atışına tutularak ayaklanma bastırıldı. Top atışları sırasında kullanılamaz hale gelen kışla bir dönem esrarkeşlerin ve evsizlerin mesken tuttuğu bir yer oldu.

Beyoğlu'nun giderek Şişli yönüne doğru gelişmesiyle işlevini kaybetmeye başlayan Taksim Kışlası, 1922 yılında içindeki alana tahtadan tribünlerin inşa edilmesiyle Taksim Stadı adıyla stadyuma çevrildi. Türkiye Milli Futbol Takımı ilk resmi futbol maçını Romanya ile, Gezi Parkı'nın bugün bulunduğu, bu statta 26 Ekim 1923'de oynadı ve maç 2-2 berabere sonuçlandı.

Şehircilik uzmanı Henri Prost imar planını hazırlarken, Dolmabahçe'den Nişantaşı'na yükselen Kadırgalar Vadisi'ni (Harbiye Kongre Vadisi) büyük bir park haline getirme planı dahilinde, Taksim Gezisi'ni de yetkililere önerdi. İnönü stadyumunun yapılmasıyla işlevini kaybeden stadyum ve harabe halindeki kışlanın, 1940 yılında dönemin İstanbul Valisi Lütfi Kırdar tarafından, Henri Prost'un hazırladığı imar planı çerçevesinde istimlak edilerek yıktırılmasından sonra, İstanbul'un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk parkı oldu.[1] Mermer parmaklıklı mermer merdivenler, Boğaziçi'ne bakan oturma mekanları, banklar, çim sahaları, Gezi'yi halkın sık sık gelip dolaştığı bir yer haline getirdi. Parkın merdivenlerinin yapımında, o yıllarda yıkılan Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nda yer alan bazı mezar taşları da kullanılmıştı.[2][3]

1944'te Taksim Gezisi'nin Taksim Meydanı'na bakan ön (güney) kısmında, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün at üzerindeki heykelinin kaidesi inşa edildi ancak heykel hiçbir zaman dikilmedi. 1950'de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra da, atlı heykel uzun süre bir depoda bekletildi, sonunda kaide söktürüldü, heykel bu parka değil de, Maçka'daki Taşlık Parkı'na dikildi. Taksim Gezi Parkı uzun bir süre "İnönü Gezisi" olarak adlandırıldı.[4]

Kışlanının yıkılması sonrası, çevrede yapılan otellere tahsis edilen alanlar ve düzenlemeler ile parkın kapladığı alan zaman içinde küçüldü. Buna rağmen İstanbul'un merkezinde önemli bir dinlenme alanı oldu ve sık sık düzenlemelerle görünümü değişti. 38.000 m² yüzölçümüne sahip olan Taksim Gezisi, 1991-92 arasında revizyondan geçirildi; dikdörtgen planlı parkın ortasına fıskıyeli büyük bir havuz inşa edildi.

Gezi Parkı'nın kuzeyinde, eskiden Taksim Bahçesi ve Taksim Belediye Gazinosu'nun bulunduğu yerde halen Ceylan Intercontinental Oteli vardır. Asker Ocağı Caddesi'nin karşı tarafında ise Divan ve Hyatt Regency otelleri yer alır. Gezi Parkı'nın altına Cumhuriyet Caddesi tarafına, kot farkından yararlanılarak dükkan ve kafeteryaların ve bir sanat galerisinin bulunduğu bir dizi kapalı mekan inşa edilerek 1967'de bugünkü halini aldmıştır.




Bu böyledir, bundan sonra degistirilemez diye ne bir tabiat kanunu ne de bir devlet kanunu mevcut olmadigina göre...

Yeryüzünde agaclarin bulunmasinin sebebini herhalde hepimiz biliyoruz, üstelik ne bir ticaret kaynagi oldugunu.

Hic elinizde tuttugunuz bir kagit veya bir kalemin, evinizdeki parketin, merdivenin vs. neden üretildigini düsündünüz mü? Hangi asirlik agaclarin sayesinde hic düsündük mü?

Isimize gelmeyen bir anda hemen kavrar oluyoruz agaclarin degerini.

Acaba Gezi Parkinin agac meselesi büyütülmeden evvel de agaclara olan sevgimizi, koruma ödevimizi yerine getirebiliyormuyduk, yoksa sadece bu vazifemiz Gezi Parki icin mi gecerlidir? Bir de bu yönden düsünsek.

Gönül ne agac ister ne de orman, gönül karmasalik ister odun bahane. Bu yoldan söhrete ulasanlar da olmayacak degil. Ister dursunlar ister yürüsünler, ister yaksinlar ister söndürsünler.

Hani Nuh peygamber günümüzde yapmaya kalkmis olsadi gemisini kimbilir nelerle karsilasmis olacakti.

Bana kalsa mesele kim daha güclüdür, kimin sözü gecerlidir, kim iktidar sahibidir, hangi heveslerimize uyarak hareket ediyoruz gibilerinden olusmaktadir.

Koskoca Istanbul da bir tek Gezi Parki mi var acaba halkin gezinmesi icin? Gezinmeden anladigimiz nedir? Insan bir sahil yolunda da gezinir, bir orman yolunda da, cayirda da. Gezi Parki tabiatin sundugu natur bir sey degilki, orasi da insan eliyle yapilmis, hangi amacla orasi da baska bir hikaye.

Bir iki zibidi kendini göstermek amaciyla da ugrar Gezi Parkina, drog satma amaciyla esrarkesler de. Ben sahsen böyle yere tenezzül edip ailemi alip gezinmem bile. Hele de insan mezar taslari üzerinde yürüdügünü düsünecek olursa....

Agaclari korumaya gelince, ille de kapimin önüne dikmem sart degil ya, Asya'da, Filistin'de ve Cezayir'de vs. diktiririm agaclari. Mühim olan tabiatin düzenini ayakta tutmaktir. Bilhassa Cezayir'deki Greening the Desert, cöl ortasinda kurulan sehir benim icin cok enteresan. Ileride bozulan yasam sartlari dolayisiyla kendilerine yeni topraklar aramak zorunda kalacak ve göc edecekler icin düsünülmüs gayet olumlu bir plan.

Her insanin sevgi ve koruma sekli degisik olabilir/olmalidir, ama problem yaratmamalidir.

Selam ve dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 21. June 2013, 03:08 PM   #4
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Buyrun Cenaze Namazina



Taksim Gezi'de Cuma Namazı







ÇEMBERLİ KORUMA

Kandil Gecesi’nden beri parkta yer alan İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık önderliğindeki Antikapitalist Müslüman Gençler de dün ilk kez cuma namazı kıldı. Namaza katılmayanlar ise etrafta çember oluşturarak namaz kılanları korudu. Parktaki diğer gençler de namaz kılanları destekledi. Antikapitalist Müslüman Gençler geçen Miraç Kandili nedeniyle de parkta yer alarak Kuran okumuş, göstericilere kandil simidi dağıtmıştı.

Akşam

***

İslamcı yazardan Taksim'de cami yanıtı: O camiyi yıkmak caizdir


Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı'nın yıkılmasına karşı çıkan milyonları “çapulcu” ilan ederek Taksim'e cami yapılacağını açıklamaına islamcı yazar İhsan Eliaçık'tan jet yanıt geldi.

Eliaçık, şunları söyledi:

-Bu şartlarda Taksime cami yapmak haramdır. Temelinde takva olmadığı için öylesi bir camiyi yıkmak bile caizdir. Arazi mafyası önce cami yapar

-Bakın konuyu 'uzmanı' olduğu alana çekiyor. Taksime cami yapacakmış.Cami deyince herke susacak, kimse karşı çıkamayacak, şark kurnazı seni!

-Muktedirin yaptıracağı cami Mescid-i Dırardır. Yani temeli takva ile atılmayan,arazi mafyasına ve ranta kalkan olarak kullanılan cami.

-Cami yaptırmak değil yeşili ve ağacı korumak sevaptır.

-Muhafazakâr kodamanın meydan anlayışı: 1- AVM 2- Rezidans 3- Cami.. Yani 1-Tıkınacak 2- Kırıştıracak 3- Tövbeye gidecek." (BCK)

Sansürsüzhaber.com

****


İHSAN ELİAÇIK ÖNCELERİ NELER DİYORDU: GEZİDEN ÖNCEKİ İHSAN ELİAÇIK

GEZİ'DEN ÖNCE İHSAN ELİAÇIK:

-Kadir ve kandil geceleri aslında siyasi gecelerdir

-Kandil gecesi karanlığı aydınlatan şey demektir. Kandili kendi içimizde aramalıyız.

-Dinden sayarsanız bunları bidat olur. Bu geceleri kutlamanın sosyolojik bir anlamı vardır ama dinden değildir. Peygamberimiz hiçbir kandil gecesini kutlamamıştır. Bu dinden olsa Peygamberimiz bunu yapardı zaten.…

(20 Ağustos 2012 Ceviz Kabuğu Programı)

***

-Ataların hatıraları kutsal gün ve gecelerde yaşamaktadır ve kandil geceleri de oradan geliyor. Her bir kandil gecesinde bir atanın, ulunun anılmasıdır ve bu İslami dönemde Hz. Muhammed’e dönüşmüştür. Hz. Muhammed’in ana rahmine düştüğü gece diyor. Böyle bir gece olur mu? Her şeyden evvel bu ayıptır. Bu eski kültürden İslami kılıfa dönüşmüş bir söylemdir.

-Esasen Kadir Gecesi’nde kandil kutlaması yapılmaz. Kadir Gecesi demek, Kuran’ın size indiği gece demektir ve toplanıp kutlamaya gerek yoktur. Kuran’ı okursunuz ve sizin ruhunuza, vicdanınıza Kuran inmeye başlar.

-Camiler imparatorun gücünü göstermek için yapılmıştır ve halk orada toplanır cuma namazlarında, kandil gecelerinde itaate alıştırılır.

(12 Kasım 2010 Gülin Yıldırımkaya ile HT Gündem)

***

-Dini parasına, servetine, mülküne karıştırmayınca, o zaman din onlardan ibaret hale geliyor. Din, cinlere, perilere inanmak, olmayan şeylerle ilgilenmek, kandil gecelerine gitmek, yatmak kalkmak ve ona da namaz demek… Bunların hiç birisi direk insanın yaşadığı hayata dokunmuyor.

(12 Haziran 2012 Kayseri Anadolu Haber İle Söyleşi)

***

“Derin din” den kastım şu: Türkler’in iki bin yıllık dini Şamanizm kültürü. bin yıllık kültürü de İslam. Şimdi bu ikisini yaşıyoruz şu anda biz. Yani saf İslamiyet yok Türkiye’de, ama Şamanizm de tamamen ortadan kalkmış değil. Bu ikisi birbirine karışmış durumda. 5 alanda birbirine karışmıştır. Birincisi Gök Tanrı inancı, Şamanizim’ de tanrı gökte oturur. Anadolu’da yaşayanların çoğu Allah deyince göğe bakar, yukarı bakar yani, burada Gök Tanrı ile Allah birleşmiştir… İkincisi yerde Şamanlar, Şaman din adamı, Şaman’ın önüne gitmeden tanrıyla konuşulamaz, yani önce Şaman’ın önüne gideceksin, Şaman, senin için tanrıdan af dileyecek,” falan kulun senden af diliyor ey Gök Tanrı” diyecek, bu durum İslam’da da hocalık, şeyhlik, pirlik şeklinde görülüyor. İslam’da da şimdi ne var şeyhler var, camide hocanın arkasında kılınmayan namaz, namaz olmaz. Namaz camidedir, yerleştirilen anlayış bu. Alevilikte dedelik, pirlik var, Sünnilikte şeyhlik, hocalık var, eskiden ne vardı? Şamanlık vardı, Şamanın yerine bunlar geçti, yine bir din adamları var, yine din adamlarının yanına gitmeden Tanrı’ya ulaşamıyorsun… Üçüncüsü kandil geceleridir. Atalar sözleri önemlidir, atalar da türbelerde yatmaktadır, o zaman türbeler, mezarlar ataların yattığı yerlerdir, türbe kültürü bunun için önemlidir. Sonra bu ataların doğduğu gün vardır öldüğü gün vardır, önemli işler yaptığı günler vardır, bunlar nedir, kutsal günlerdir. İslam’daki kandil günleri de böyle günlerdir, Şamanizm’in İslam’a geçişidir.

(21 Eylül 2012 encompassingcrescent.com İle Söyleşi )

***

“DİNDARLAŞMA VAR AMA İSLAMLAŞMA VAR MI?”

-“Dindarlaşma, yani namaz kılanların, oruç tutanların, umreye gidenlerin sayısının artması, kandil gecelerine yoğunlaşma, başını örtenlerin sayısının artması bana göre İslamlaşma göstergesi değildir.

(4 Şubat 2012 Habertürk-Söz Sende)

***

Bu gecelerin kutlanması bir halk geleneği değil; devlet politikasıdır.

Nedir devlet politikası?

İslam’ı doğuş tabiatına uygun olarak bir “gerçek hayat dini” olmaktan çıkarıp, “mübarek gün ve geceler dini” haline getirmek…

Gündüzün ortasında, hayatın kalbinde atan bir din olmaktan çıkarıp, el ayak çekilince, hayatın tümüyle uykuya çekildiği gece vakitlerinde hatırlanan bir “tapınak ve ayin” dini haline sokmak…

(...)Hz. Peygamber ve sahabeler bunun bilincinde oldukları için hiçbir “kandil gecesinde” bir araya gelip toplantı düzenlememiş ve merasim yapmamıştır. Çünkü bunlar artık eski dünya dinleri ile birlikte eski çağlarda kalmıştı.

Şurası unutulmamalı ki İslam’ın “gerçek hayat dini” olarak algılanması, hayata hükmedenleri rahatsız edecek bir durumdur.

Bunun için böyle bir dinin “halkların vicdanı” olmaktan çıkarılıp “halkların afyonu” haline getirilmesi gerekir.

Gündüzden kovulup gecelere hapsedilmesi gerekir.

Sokaktan çekilip “tapınağa” hapsedilmesi gerekir.

“İbadet” (çalışma, üretme, meydana getirme) olmaktan çıkarılıp “ayin” haline sokulması gerekir.

“Amel” (çaba, uğraş, eylem, hareket) olmaktan çıkarılıp “ritüel” haline dönüştürülmesi gerekir.

Gündüzün gerçek hayat mecralarında akan iyilik, adalet, zulme ve haksızlığa isyan, sözün namusu, doğruluk, dürüstlük, vefa, sevgi, merhamet ve cihat yolu olarak değil; insanların, o da gecelerde dua, yakarış, kandil, ayin, tütsü, sır ve tılsım ihtiyacını karşılayan bir “sosyolojik fenomen” olarak görülmesi gerekir. Zaten din denilen şey esasında budur ve devlet ona bundan başka bir rol de vermemelidir.

Bunun için “kandil geceleri” bir halk geleneği değil; devlet politikasıdır. Arkasından devlet çekildiği an kimse hatırlamaz bile.

Müslüman milletlerin halk geleneği kandil gecelerinde değil; peygamberden geldiği şekliyle namazlarda, cumada, ramazanda, bayram günlerinde ve hac da yaşıyor. Bunların hepsi de (akşam ve yatsı hariç) hayatın kalbinin attığı yerde; gündüzün orta yerinde gerçekleşiyor. Sizce bu bir tesadüf mü?

(...)Çünkü İslam esas olarak bir gündüz dinidir. Yani çalışma, hareket ve yaşam dinidir. Gece sadece gündüzü iyi geçirmek için bir dinleme ve hazırlıktır. Geceyi gündüzden, gündüzü geceden ayıramazsınız. Hele gündüzü iptal edip her şeyi geceye hiç hapsedemezsiniz. O zaman gerçek hayat dinini “kandil (gece) dini” haline getirmiş olursunuz…

O zaman siz geceleri dua edip huzur içinde uyurken, bütün dini enerjinizi geceye hasrederken, gündüzleri topraklarınız işgal edilir, hazinelerinize el konur haberiniz bile olmaz…

(4 temmuz 2008 Gerçek Hayat Dini)

Kaynak: Timetürk-Rotahaber-Analiz Merkezi

***

Ne Gezi'ymis kafalar tam karisti!


merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (21. June 2013)
Alt 21. June 2013, 11:10 PM   #5
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Duran adamla o kadının şok bağlantısı

Bu isin artik civisi cikti Dostlar, ben pes dedim dogrusu.

Gecmisteki tarihimizi dogru dürüst taniyamiyoruz, nasil taniyalim ki, icinde bulundugumuz olaylari daha edebinle ortaya koyamiyacak olduktan sonra, gecmis tarihlerimiz hakkindakilerin dogruluguna/yanlisligina nasil inanacagiz.

Insaf! Bu mudur Türklük! Ayip vallahi ayip! Ne müslümanliga örnek bu hareketler nede Türklüge! Nede Insanliga!

Sanki Van Gogh'un resim galerisindeyiz de herkes kendine göre degerlendiriyor
tablolari.

Ne gazetecisi, ne ilahiyatcisi, ne bakkali ne de mühendisi cikipta ortaya gercek budur demiyor/diyemiyor. Diyemediklerine göre ya gözlerinde sasilik ya kulaklarinda sagirlik yada kalplerinde yamukluk vardir.

Tabii ki en basta MENFAAT geliyor, bilerek yada bilmeyerek ne derseniz deyin.
Bilmeden uygulayan cahildir, bilerek uygulayan gercekleri gömendir!



***

Ben biraktim artik arastirmayi. Merkel bile görüslerini acikladi:



Angela Merkel Türk Polisinden Özür Diledi

By Hans Müller on Jun 21, 2013 in Almanya, polis, vicdan

Basın Bildirisi

Ben, Angela Merkel Almanya Şansölyesi olarak Türk Polisinden özür diliyorum. Çünkü Taksim Gezi Parkı olaylarının başlangıcından ititbaren medyada yer alan ve Türk polisini suçlayan fotoğrafların gerçekte Amerikan, İspanyol ve hatta Alman polislerine ait olduklarını esefle öğrenmiş bulunmaktayım.

Dün gece geç saatte toplanan basın danışmanlarıma şu soruyu sordum: “Gerçekten şiddet uygulayan Türk polisi bulmak bu kadar zor mu ki sahte fotoğraflar kullanılıyor?” Malesef bu sorum cevapsız kaldı. Cevapsız kalan tek sorum bu değildi:

1) 15 gün boyunca twitter üzerinden mesaj gönderen binlerce gösterici neden cep telefonlarıyla “gaddar ve vahşi” polislerin resmini çekemedi?

2) Olayların başlangıcından itibaren bir çok şehirde BBC ve CNN gibi kuruluşların canlı yayın araçları vardı. Neden bu gazeteciler gerçek görüntüler yerine Mısır’dan, Irak’tan alınmış savaş görüntülerini ve New York’ta iki sene önce olmuş olayların resimlerini kullandılar?

Biraz gecikerek de olsa anlıyorum ve ititraf ediyorum ki Türk polisi dünyadaki diğer polislere kıyasla daha profesyoneldir ve orantısız şiddet kullanımı daha azdır.

AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan

Bazı görüntülerdeki polislerin gerçekten Türk polisi olduğu da tespit edildi. Ama bunlar 15 yıl önce yani AKP iktidarından önce çekilmiş fotoğraflardı. Bunun ise tek bir anlamı olabilir: Başbakan Erdoğan iktidara geldiğinden beri polis şiddeti konusunda Türkiye’de net bir ilerleme kaydedilmiştir. Bu bağlamda sadece Türk polisinden değil AKP hükümetinden, iç işleri bakanlığından ve olayları büyük bir başarıyla yöneten İstanbul valisinden bütün Alman halkı ve Alman gazetecileri adına özür diliyorum.

Türklere karşı işlenen ırkçı cinayetleri 10 yıldır çözemeyen biz Almanların adalet ve insanlık konusundan siz Türklerden öğreneceğimiz çok şey var.

Angela Merkel

Almanya Şansölyesi


***






Kendisine "müftü karısıyım" diyerek yalan video çeken CHP'linin kızı duran adamın öğrencisi çıktı. ...

"Müftü karısıyım" diyerek video çeken ve Erdoğan'a hakaret eden ancak CHP'li olduğu ortaya çıkan Gül Taşlı Cenal ile ilgili sosyal medyada yayılan bir fotoğraf şok etkisi yarattı.

Sosyal medyada yayınlanan fotoğrafa göre Gül Taşlı Cenal'in kızı Eylül Ceren Taşlı"duran adam" diye ünlenen performans sanatçısı Erdem Gündüz'ün öğrencisi olduğu iddia edildi.

5 VAKİT NAMAZ KILIYORUM DEYİP, MÜFTÜ KARISIYIM DEMİŞTİ

Gazeteci-yazar Yılmaz Özdil tarafından sosyal medyada servisi edilen görüntülerde, müftü eşini olduğunu ve 5 vakit namaz kıldığını iddia eden başı kapalı bir kadın, Başbakan Erdoğan'ı istifaya davet etmişti.

BAR İŞLETMECİSİ ÇIKTI

Gezi olaylarına destek için kamera karşısına geçip kendisini 'müftü karısı' olarak tanıtan Gül Taşlı Cenal isimli kadının Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde bar işletmecisi olduğu ortaya çıktı. Eski CHP Burhaniye İlçe Başkanı Faruk Cenal'ın eşi olduğu öğrenilen Gül Taşlı Cenal'ın başörtülü görüntüleri partide de tepkilere neden oldu.



[YOUTUBE]http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=t1_efkrnszk[/YOUTUBE]

***

Hepinize gecmis olsun!
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
neler, oluyor, türkiyede

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:54 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam