hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kadere İman > Hayır ve İyilik

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 14. February 2013, 12:04 PM   #1
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Rabb/yol göstericinin inkarı nasıl olur? Madem ağızla iman olmaz, neden ağızla inkar olsun ki bunu da bence anlamamışsınız.
Kafir/örten kime denir ve örten neyi hangi örtü ile örtmüştür bence buna da yeterince kafa yormamışsınız.
Rabbin ayetleri nedir ve nasıl inkar edilir buna da.
Resul ve nebi farkını bile bence anlamamışsınız. Ali imran suresini anlayarak/yavaş yavaş kelimeleri Kurandan anlam yükleye yükleye okuyarak bile okumamışsınız. Allah ın nebilerinden neden resullerine uyma sözü aldığını da bence anlamamışsınız.
Kurban olmak isteyen önce kendini sonra Rabbini bilmeli.
Basiret gözlerde değildir.
Bence...
  Alıntı ile Cevapla
Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (14. February 2013)
Alt 14. February 2013, 12:25 PM   #2
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Rabb/yol göstericinin inkarı nasıl olur? Madem ağızla iman olmaz, neden ağızla inkar olsun ki bunu da bence anlamamışsınız.
Kafir/örten kime denir ve örten neyi hangi örtü ile örtmüştür bence buna da yeterince kafa yormamışsınız.
Rabbin ayetleri nedir ve nasıl inkar edilir buna da.
Resul ve nebi farkını bile bence anlamamışsınız. Ali imran suresini anlayarak/yavaş yavaş kelimeleri Kurandan anlam yükleye yükleye okuyarak bile okumamışsınız. Allah ın nebilerinden neden resullerine uyma sözü aldığını da bence anlamamışsınız.
Kurban olmak isteyen önce kendini sonra Rabbini bilmeli.
Basiret gözlerde değildir.
Bence...
Hep aynı serenat, hep aynı nakarat!

Şunu anlamamışız, bunu bilmiyoruz, ona kafa yormuyoruz!

Ya kardeşim, bu dediklerini, bizim yapamadığımızı yazmak yerine sen nasıl biliyorsan, anlıyorsan, kafa yoruyor ve sonuca gidiyorsan yazsan da biz deöğrensek olmazmı?

Sana göre iman etmeyen biri nasıl cennete gidecektir? Kur'andan delilin nedir?

Buyur kardeşim, önce soruyu cevapla, sonra o bize eleştiri şeklinde yönelttiğin durumları sen kendine göre olması gerekn şekliyle açıkla lütfen...

Ama, kendin bir şey açıklamadıkça, başkalarını bari anlayamamakla itham etme... Yoksa dikkate alınmayı bekleme!

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 01:54 PM   #3
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!

"İman" konusu ile ilgili olarak yapılan müzakereler hep olmuştur ve de olacaktır. Bu müzakerelere baktığımızda iman ile ilgili olarak yapılan müzakerelerde imanın:

Kalben kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Sadece dil ile kabul ve itirafın yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafının yeterli olup olmaması;
Hem kalben hem de dil ile kabul ve itirafı ile birlikte pratikte de uygulamalarının olup olmaması üzerinde toplandığını görürüz.

Bu noktalarda geçmişte İslâm bilginleri arasında bir çok tartışmalar olmuş ve bu husus ile ilgili, bir çoğu ifrat ve tefrit ölçülerinde Kerrâmiye, Havâriç, Mu’tezile, Selef/Muhaddisün gibi mezhepler/ekoller ortaya çıkmıştır. Bunlardan kimisi ameli olmayan bir müslümana çekinmeden kâfir demiş, (Halbuki amelinin olmamasının imansızlıktan başka bir sebebi olabilir.) Kimisi de ameli olmayan bütün müslümanları cennetle müjdelemiştir. Böylece günahkarlığı cesaretlendirmiştir. Biz iman-amel ilişkisini zoraki yorumlara tevessül etmeden, temel kaynağımız Kur’ân’dan görelim. Konuyla ilgili Yüce Rabbimizin açık beyanlarına dikkat edelim:
Kur’ân’a baktığımızda Allahü Teâla, İman etmeyi mutlaka bir fiille beraber zikreder. Kur’ân’ın tanımladığı müminler aksiyon halindedirler.

Mü’minün suresi âyet 1-11:

1Kesinlikle, inananlar durumlarını korudular/ zafer kazandılar.
2Onlar, salâtlarında [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmalarında; toplumu aydınlatmaya çalışmalarında] gösterişsiz/ samimi olan kimselerdir.
3Ve onlar, boş şeylerden yüz çeviren kimselerdir,
4Ve onlar, zekâtı işleyen/vergiyi veren kimselerdir,
5-7Ve onlar, iffetlerini koruyan kimselerdir, –eşleri veya sözleşmelerinin sahip oldukları303 ayrı, çünkü bundan dolayı kınanamazlar, oysa bunun ötesine gitmek isteyenler, işte onlar, sınırları aşanların ta kendileridir.–
8Ve onlar, emanetlerine ve antlaşmalarına riâyet eden kimselerdir.
9Ve onlar, salâtlarını [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını] koruyan kimselerdir.
10,11İşte onlar, içinde temelli kalacakları Firdevs cennetine son sahip olan son sahiplerin ta kendileridir.

Allahü Teâla elli civarında âyette “İman edenler ve salih amel işleyenler” şeklinde bir ifadeyle iman ile sâlih ameli yani iman ile davranışı birbirine yapıştırmış, bir daha tefrik edilmeyecek bir şekilde birbirine bağlamıştır. Bahsedilen iman ve sâlih amel aynı şey gibidir. Hatta o kadar ki mesela Mâide suresinin 44, 45, ve 47. âyetlerinde Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler. “kâfirler”, “zâlimler” ve “fâsıklar” olarak değerlendirilmiştir.

Gerçek Müminlerin nitelikleri sayılırken de:


Enfal suresi âyet 2-4:

“Hiç şüphesiz mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperen, O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman, iman açısından güç kazanan ve yalnızca Rablerine sonucu havale eden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan] ve Bizim kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte bunlar, gerçekten inananların ta kendisidir. Onlara Rableri katında dereceler, bağışlama ve saygın bir rızık vardır.


Tevbe suresi âyet 111:

“Evet, Allah, İnananların canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’ân’daki gerçek bir sözüdür. Ve sözünü, Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişle sevinin. Büyük başarı, işte budur!”

Saff suresi âyet 10,11:

“Ey inananlar! Sizi, can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir alış-verişi göstereyim mi size?
Allah’a ve Elçi’sine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla savaşacaksınız; -bilseniz, bu, sizin için daha iyidir.-”

İbrahim suresi âyet 24, 25:

“Allah’ın Güzel Söz’e (imana) nasıl örnek verdiğini görmedin mi? O, kökü sağlam, dalları gökte, güzel bir ağaca benzer;
o, Rabb’inin izniyle, her an ürün verir. Allah, insanlar için örnekler vurur/verir. Belki ders alırlar.”

Ve Fürkan suresi âyet 63-77. âyetlerde nitelenen (Yeryüzünde kibirlenmeden yürümeyi, geceleri secde ve kıyam etmeyi; duada bulunmayı, malı harcarken savurgan ve cimri olmayıp orta bir yol tutmayı, haksız yere adam öldürmemeyi, zina etmemeyi, yalana tanıklık etmemeyi, boş lakırdıya kulak asmamayı, okunan âyetlere duyarlı olmayı ..) özellikleri de göz önüne alınız.


Bütün bu âyetler imanın amelden bağımsız, soyut bir şey olmadığının altını çizmektedir.Allah yolunda mücadele, iyiliği emir, kötülükten nehy, salat, oruç, infak, tevbe vb. kulluk görevleri iman ile aynı kefede tartılmaktadır.

Allah insan için iki yol bulunduğunu bildirir.:
1.İman edenlerin Allah yolunda,
2. İman etmeyenlerin ise Tağut yolunda mücadele vereceklerini açıklar.

Müminlerle fâsıkları bir tutmayacağını bildiren Rabbimiz, imanı yüceltmiş ve kalplerimize hoş göstermiş küfür, fısk ve isyandan nefret ettirmiştir.


Bakara suresi âyet 214:

“Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenin benzeri, sizin de başınıza gelmeden, Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı, onlara öylesine dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, Rasül ve onunla birlikte inananlar, “Allah’ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Gözünüzü açın şüphesiz ki Allah’ın yardımı çok yakındır.”

Al-i Imran suresi âyet 142:

“Yoksa Allah, içinizden savaşanları ayırt etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız.”

Tevbe suresi âyet 16:

“Allah, içinizden savaşanları, Allah’tan, Elçi’sinden ve inananlardan başka veli/yardımcı edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Yunus suresi âyet 62, 63:

“Uyanın! Allah’ın Yakınlarına kesinlikle kaygı yok onlar üzülmeyecekler de.
Onlar, inanan ve takvâlı davranan kimselerdir.”

A’raf suresi âyet 156:

“Ve bu dünyada da, öteki dünyada da bizim için bir iyilik yaz. Kuşkusuz biz sana tevbe etmiş olarak geldik. –Ve Allah buyurdu: Cezama dilediğim kimseyi çarpıtırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu takvâlı olanlara, zekat verenlere, âyetlerimize inananlara yazacağım.”


Bakara suresi âyet 103:

“Evet, ve eğer inansalardı ve takvâlı olsalardı, Allah’tan bir ödül daha iyi olacaktı. Keşke bilselerdi!”

Maide suresi âyet 93:

“İnanan ve iyi işler yapanlara, tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur. Yeter ki takvâlı davransın, inansın, iyi işler yapsın, sonra takvâlı davranıp inansın ve sonra takvâlı davranıp iyilik yapsınlar. Ve Allah iyilik yapanları sever.”

Ankebut suresi âyet 1-7:

“Elif, Lâm, Mim.
İnsanlar, sınanmadan, yalnızca “inanıyoruz” demeleriyle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
Oysa biz, hiç kuşkusuz, bunlardan öncekileri de sınamıştık. Öyleyse Allah, elbette gerçeği söyleyenleri bilir ve hiç kuşkusuz yalancıları da bilir.
Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sanıyorlar? Karar verdikleri şey, ne kötüdür!
Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa, evet, Allah’ın belirlediği zaman yoldadır. O duyandır, bilendir.
Ve kim savaşırsa, ancak kendisi için savaşır. Evet, Allah, gerçekten dünyalara karşı zengindir.
Ve inanan ve iyi işler yapanlara gelince, onların kötülüklerini, elbette sileceğiz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık vereceğiz.”

Hucurat suresi âyet 14-16:

“Bedeviler, “inandık” dediler. De ki: “İnanmadınız, ama ‘teslim olduk’ deyin; inanç henüz kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Elçisi’ne boyun eğerseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” Gerçekten Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir!
İnananlar, ancak, Allah’a ve Elçisi’ne inanırlar, sonra da kuşku duymazlar; bunlarla birlikte, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmış kimselerdir. Doğru olanlar, işte bunlardır.
De ki: “Siz dininizi mi Allah’a öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerde olanları da, yerde olanları da bilir.” Ve Allah, her şeyi bilir!

Âyetleri gördünüz. İnsanlar, kesinlikle, “inandık” demekle kurtulamayacaklardır. Çünkü iman aynı zamanda yaşamaktır. Yaşanmayacak bir kuru imanın bir anlamı ve önemi olmaz. İslâm’dan başka bir din arayanların, buldukları dinlerinin kabul edilmeyeceğini hatırlatan Rabbimiz, “Biz iman ettik” diyen bedevilerin imanlarını yüzlerine çarpmaktadır. “Hayır siz henüz iman etmediniz, iman henüz kalplerinize yerleşmedi” buyuruyor. Zira eğer ki siz gerçekte iman etmiş olsaydınız, Allah yolunda canınızla, malınızla mücadele edersiniz, ama siz “eslemna” diyebilirsiniz diyor. Yani tabiri caizse, “kafa kağıdınızda Müslüman yazdırmanızda bir sakınca yok. Kimliğinizi tespit etme babından, Mecusi, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt vs. bir toplumdan olmayıp, Medine’deki Müslüman toplumdan olduğunuzu söylüyorsunuz ki bu doğrudur. Ama size gerçek anlamda mümin denemez” buyuruyor, Rabbimiz. Açıkça, bize, “ya bu deveyi güdersiniz ya da bu diyardan gidersiniz” deniliyor.


Ahzab suresi âyet 36:

“Allah ve Rasülü bir işte hüküm verdiklerinde, hiç bir mü’min erkeğe ve mümin kadına işlerine kendi isteklerine göre belirleme hakkı yoktur. Allah’a ve rasülüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir."


Kur’ân’ın üzerinde durduğu mesele, inandığımız doğruların hayatımızda uygulanmasıdır. İman ile ameli birbirinden ayırıp ayrı ayrı kategoride değerlendirmek Kur’ân’a göre uygun değildir. Kur’ân bizden iş, davranış istiyor. İnandığımızı yaşamamızı istiyor. Mesela Kurân: “Mümin şuna denir” derken, şu şu işleri işleyenler ancak iman etmiş sayılır” demek istiyor.

Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 02:08 PM   #4
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleyküm Değerli Kardeşlerim!


Âyetlerde gördüğünüz gibi cennet salt inanmışlara değil, imanla birlikte salih amel işleyenlere; takvâ sahiplerine, sâlihlere, muhsinlere, ebrâra vadediliyor.

İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır. “Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.”


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Selamun aleyküm,

Sevgili dost 1,

[/color]“Amel imanın bir gereğidir, icabıdır, dışa vurumudur.” dedikten sonra, amel etmeyen bir kimsenin gerçekte iman da etmemiş olduğu bilinmekteyken, bu kimsenin mümin olup olmadığının cevabı belli değilmidir?

Sonra, mümin değilse, sadece islama yeni giren müslüman kalabilirki, islama dahi girmediği belli kimselerin mümin olup olmadıklarını cevaplamaya çalışmak boşuna zaman kaybı olur.

Böylece; "amel işlemeyen bir kimsenin kafir olup olmadığının tartışılması yerine..." diye devam eden görüşünüz bana göre doğru değildir.

İster tartışılsın, isterse tartışılmasın, iman ettmeyen yada iman ettiğini söylemekle beraber bunu amelleri ile yani pratikteki yaşamları ile mazeretsiz olarak yerine getirmeyenler iman etmemiş olurlar.

Örneğin, hem rabbin tekliğine ve otoritesine iman edip teslim olduğunu söylemek ve hem de namaz kılmak, oruç tutmak, infak vb. emirlerini mazeretsiz yerine getirmemek, bu bakımdan asi gelmek ve iman etmemiş olmak demektir.

Bana göre konuyu hiç eğip bükmeden, falan kırılır veya filan üzülür endişesi taşımadan bu gerçeği kabul ve dillendirmek iddia etmek gerekir.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (14. February 2013)
Alt 14. February 2013, 02:55 PM   #5
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Müslim ile Allah'ın mü'mini kavramları farklıdır. Müslim;olumsuzluklardan kendisini uzaklaştırarak kendisini sağlama alandır. Allah'ın mü'mini olan ise Allah'ın askeridir. Allah'ın kuludur. Allah'ın mü'mini için Allah ne derse odur. Allah'ın dedikleri onun yaşamıdır. Allah'ın mü'mini olmasına rağmen içerisinde bulunduğu devletsizlik,vatansızlık esaret vb nedenler ile Allah'ın tüm buyruklarını yerine getiremeyen insanlar da vardır.

"İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır." şeklindeki ifademiz; "Olumsuzun öne çıkarılmasındansa asıl olması gerekenin olması için olumluyu öne çıkarmaktır."

"Mü'min" kimlerdir sorusunun cevabı, "İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi?" tartışmasına gerek kalmadan cevabın bulunmasına neden olacaktır. Tabi ki bu bir yöntemdir. Bu kardeşinizin yöntemi de bu.

Değerli Kardeşlerim!

Rabbımız olan Yüce Allah Nahl 125 de:

"Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir."

diye buyurmaktadır.

En güzel mücadele , kırıcı olmadan, yumuşak sözlerle, kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, bilgi ve bilimsel verilerle ortak değerlere dikkat çekmekle ve sabırla yapılabilir.


Rabbımız olan Yüce Allah bizlere bunun nasıl olması gerektiğinin şeklini ve yollarını Kur'ân'da göstermiştir.

"Her ikiniz gidin Firavuna. O, gerçekten azdı. Sonra ona öğüt alması ve haşyet duyması için yumuşak söz söyleyin."(Tâ–Hâ: 43–44)

"İşte sen [o zaman], sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever."(Âl-i İmrân: 159)

"Ve o kişiler, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar. Ve o kişiler Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, salâtı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selam olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! " (Ra'd: 21–24)

"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."(Fussilet: 33–34)

"İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgiden başka şeyle tartışır. Ve tüm azılı şeytanı izlerler."(Hacc: 3)

"De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim." Buna rağmen eğer onlara yüz çevirirlerse, artık "Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun" deyin."(Âl-i İmrân. 64)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 03:16 PM   #6
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Müslim ile Allah'ın mü'mini kavramları farklıdır. Müslim;olumsuzluklardan kendisini uzaklaştırarak kendisini sağlama alandır. Allah'ın mü'mini olan ise Allah'ın askeridir. Allah'ın kuludur. Allah'ın mü'mini için Allah ne derse odur. Allah'ın dedikleri onun yaşamıdır. Allah'ın mü'mini olmasına rağmen içerisinde bulunduğu devletsizlik,vatansızlık esaret vb nedenler ile Allah'ın tüm buyruklarını yerine getiremeyen insanlar da vardır.

"İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi tartışması yerine onların mümin olup olmadıklarının cevabı araştırılmalıdır." şeklindeki ifademiz; "Olumsuzun öne çıkarılmasındansa asıl olması gerekenin olması için olumluyu öne çıkarmaktır."

"Mü'min" kimlerdir sorusunun cevabı, "İnandığı halde (mazeretsiz) amel işlemeyen insanlar kâfir mi, değil mi?" tartışmasına gerek kalmadan cevabın bulunmasına neden olacaktır. Tabi ki bu bir yöntemdir. Bu kardeşinizin yöntemi de bu.

Değerli Kardeşlerim!

Rabbımız olan Yüce Allah Nahl 125 de:

"Rabbinin yoluna hikmetle [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle] ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir."

diye buyurmaktadır.

En güzel mücadele , kırıcı olmadan, yumuşak sözlerle, kötülüğe karşı iyilikle karşılık vererek, bilgi ve bilimsel verilerle ortak değerlere dikkat çekmekle ve sabırla yapılabilir.


Rabbımız olan Yüce Allah bizlere bunun nasıl olması gerektiğinin şeklini ve yollarını Kur'ân'da göstermiştir.

"Her ikiniz gidin Firavuna. O, gerçekten azdı. Sonra ona öğüt alması ve haşyet duyması için yumuşak söz söyleyin."(Tâ–Hâ: 43–44)

"İşte sen [o zaman], sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için mağfiret dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever."(Âl-i İmrân: 159)

"Ve o kişiler, Allah'ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rablerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden korkarlar. Ve o kişiler Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, salâtı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar oraya [adn cennetlerine] gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler: "Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selam olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir! " (Ra'd: 21–24)

"Ve Allah'a çağırıp/yakarıp sâlihi işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır? Ve güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şeyle sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sımsıcak bir yakın'dır."(Fussilet: 33–34)

"İnsanlardan bazıları da Allah hakkında bilgiden başka şeyle tartışır. Ve tüm azılı şeytanı izlerler."(Hacc: 3)

"De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın astlarından bazımız bazımızı rabler edinmeyelim." Buna rağmen eğer onlara yüz çevirirlerse, artık "Şüphesiz bizim Müslümanlar olduğumuza şahit olun" deyin."(Âl-i İmrân. 64)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Aleykümselam,

Değerli dost1,

Müslüman tanımızın kapsamı bakımından yazınıza itirazım dışında diğer kısımlarda belirttiğiniz gibi, imansızlarla mücadele ve davetlerdeki yöntemlerle ilgili kurandan delillerle yaptığınız anlatımı aynen kabul ediyor ve şahsen böyle de yapmaya çalışıyorum.

Ancak; burada ne davet etme vardır, ne de mücadele etme vardır. Sadece bir durum tespiti vardır. Bu ise kurandan deliller getiren müslümanlardan olan bizler ile, kurandan delil getirmeden yine müslüman olan diğer kardeşlerimizin uyuşmazlığıdır.

Bu tür ortamlarda aslında bizleri rahatsız eden ve geren durumlarda bizzat iki tarafında müslüman olmakla birlikte, kur'andan delil getirmeden konuya ters iddilarda bulunmasıdır.

Yoksa karşı taraf olarak müslüman olmayan birinin iddiaları olsa idi, gayet tabi onun kurandan delil getirmesi de beklenilmeksizin, konu anlatılmaya çalışılırdı.

Şimdi, sizin müslüman tanımızdan farklı olarak bir hususu açıklayarak yazımı bitiriyorum.

Müslüman, Allah'a (dini islama) teslim olan kimsedir. Bu kimse gerek islama yeni giren biri olabileceği gibi gerekse de islamı iyi bilen ve yaşayan biri olabilir. İşte islamı iyi bielrek yaşamaya devam eden birisi artık mümin olmuş demektir.

Bu durumda, Mümin de müslüman tanımının kapsamına girer. Ama, diğer müslümanlardan üstün derecede müslüman olarak kendisine mümin denilir.

Saygı ve sevgilerimle...
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 05:23 PM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Aleykümselam,

Değerli dost1,

Müslüman tanımızın kapsamı bakımından yazınıza itirazım dışında diğer kısımlarda belirttiğiniz gibi, imansızlarla mücadele ve davetlerdeki yöntemlerle ilgili kurandan delillerle yaptığınız anlatımı aynen kabul ediyor ve şahsen böyle de yapmaya çalışıyorum.
Allah razı olsun. "Müslim/müslüman" sözcüğünü biraz daha açmamıza vesile oldunuz.

" Müslüman" sözcüğünün aslı "müslim"dir. “Sağlama alan” demektir. İslam olan kişilere denilir.

الإسلام[islâm] sözcüğü, “berâet/uzak tutma; korkudan, kuşkudan, beladan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, kavgadan savaştan, ağrıdan, sızıdan, maddî ve manevî sıkıntılardan, zayıflıktan çürüklükten… tüm olumsuzluklardan uzak olma" anlamındaki س ل م(s-l-m) kökünden türemiş if‘âl kalıbında mastar bir sözcük olup isim ve mastar olarak kullanılır. Günlük yaşantımızda sıkça kullanılan "[b]sâlim, selâm, teslim" de bu kökten türetilmiş sözcüklerdir.

Bu kök harflerden türetilen islâm kalıbı, “sağlamlaştırma” (dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaştırma) demektir.

slâm dini" de, “insanları sağlamlaştıran din” [dert, tasa, savaş, zayıflık, manevî hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp sağlama, güvenceye alan ilkeler] demektir.

İslam olana da müslim/müslüman denilir.

Hucurat;14: Kaletil a'rabu amenna* kul lem tu'minu ve lâkin kulu eslemna ve lemma yedhulil iymanü fiy kulubiküm* ve in tutıy'ullahe ve RasûleHU layelitküm min a'maliküm şey'a* innAllahe Ğafurun Rahıym;

Bedevî Araplar, "İman ettik!” dediler. De ki: "Siz "İman etmediniz", ama 'eslemnâ'/müslim olduk (sağlamlaştırdık; kendimizi sağlama aldık) deyin; iman henüz kalplerinize girmedi. Ve eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi size eksiltmez." Gerçekten Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir!


Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ancak; burada ne davet etme vardır, ne de mücadele etme vardır.Sadece bir durum tespiti vardır. Bu ise kurandan deliller getiren müslümanlardan olan bizler ile, kurandan delil getirmeden yine müslüman olan diğer kardeşlerimizin uyuşmazlığıdır.

Bu tür ortamlarda aslında bizleri rahatsız eden ve geren durumlarda bizzat iki tarafında müslüman olmakla birlikte, kur'andan delil getirmeden konuya ters iddilarda bulunmasıdır.

Yoksa karşı taraf olarak müslüman olmayan birinin iddiaları olsa idi, gayet tabi onun kurandan delil getirmesi de beklenilmeksizin, konu anlatılmaya çalışılırdı.

Şimdi, sizin müslüman tanımızdan farklı olarak bir hususu açıklayarak yazımı bitiriyorum.

Müslüman, Allah'a (dini islama) teslim olan kimsedir. Bu kimse gerek islama yeni giren biri olabileceği gibi gerekse de islamı iyi bilen ve yaşayan biri olabilir. İşte islamı iyi bielrek yaşamaya devam eden birisi artık mümin olmuş demektir.

Bu durumda, Mümin de müslüman tanımının kapsamına girer. Ama, diğer müslümanlardan üstün derecede müslüman olarak kendisine mümin denilir.

Saygı ve sevgilerimle...
aorskaya
Değerli Kardeşim hepimiz de Allah'ın İslam Dinini/Hak dinini, açığa çıkararak zaman içerisinde "İslam etiketi" vurulmuş dunillahlarca oluşturulan sahte dinlerin açığa çıkmasına uğraşmıyor muyuz? Bu yapılanlar insanlık için çağrı/davet değil midir?


"İslam dinine çağrı De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat Kendisi beslenmeyen Allah'tan başka velî mi edineyim?” De ki: “Ben İslâm kişilerin ilki olmakla emrolundum.” Ve sen sakın Allah'a ortak koşanlardan olma!" (En‘âm/14)

"De ki: “Benim salâtım [sosyal desteğim], ibâdetim, hayatım ve ölümüm sadece Kendisinin ortağı olmayan âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ve ben böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” (En‘âm/162-163)

"De ki: “Ben kesinlikle dini yalnızca Kendisine özgü kılarak Allah'a kulluk etmekle emrolundum. Ve bana Müslümanların ilki olmam için emir verildi.” De ki: “Şüphesiz Rabbime karşı gelirsem büyük günün azabından korkarım.” (Zümer/12-13)

Değerli Kardeşim!

"Cihad", İslam dinin temel sabitelerinden biridir. Günün şartlarına göre Kur’an (bilgi) ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir.

Daha açık bir ifade ile Cihad, Allah tarafından kullarına verilmiş olan “bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri" Allah yolunda; Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve yayma, tanıtmak için kullanmak, o yolda kuvvet harcamaktır. Bu da bilgi, beden ve mal ile yapılır.

İslâm dinin tanıtılması Kur’an’ın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. Bu faaliyetinin adı “ilim ile cihad”dır. Buna “Kur’an ile cihad” da denilir.

Ayette Kur’an ile cihadın “Büyük cihad” olarak nitelenmesi, Allah’ın ilim ile cihad konusuna ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

Allah’ın insana ihsan etmiş bulunduğu mal ve servetin Allah yolunda harcanması mal ile yapılan cihaddır. Bilindiği gibi dünyada her iş para ile yapılmaktadır. Hakkın korunması ve zafere ulaşılması da yine paraya bağlıdır. Bunun için mal ile cihadın önemi de çok büyüktür.


“Ey inanmış olan kimseler! Size, sizi can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir ticaret göstereyim mi?
Allah’a ve O’nun elçisine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla çaba harcayacaksınız. İşte bu, eğer bilirseniz, sizin için daha iyidir: Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki hoş meskenlere girdirir. İşte bu, büyük kurtuluştur. “Saf, 10-12


“De ki; eğer ki babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, O’nun elçisinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyiniz. Ve Allah fasıklar kavmine doğru yolu göstermez. “Tövbe; 24:


“Müminler ancak, Allah’a ve O’nun elçisine iman edenler, sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimseledir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.” Hucûrât, 15:


“Hafif techizatla, ve ağırlıklı olarak sefere çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” Tövbe; 41:


“Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlara fazlalıklı kıldı. Ve Allah onların hepsine “En Güzel”i vaad etmiştir. Ve Allah mücahitlere, oturanların üzerine büyük bir ecir fazlalaştırmıştır: Kendi katından dereceler, bir mağfiret ve rahmet. Ve Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” Nisa 95, 96:
Ayrıca şu ayetlere de bakılmalıdır:
Al-i Imran 142, Tevbe 16, 19, 20, 24, 73, 88, Bakara; 218, Muhammed; 31, Enfal, 72, 74, 75, Nahl; 10, Ankebut; 68, Maide; 35, 43, Tahrim 9, Hacc; 78.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (14. February 2013), merdem (15. February 2013)
Alt 15. February 2013, 08:23 AM   #8
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun Aleyküm! Değerli Aorskaya Kardeşim!
Allah razı olsun. "Müslim/müslüman" sözcüğünü biraz daha açmamıza vesile oldunuz.
Değerli dost1,

Eksik bulduğum kısımla ilgili son yazınızdaki içerikle düzeltmeleriniz sonucu konu okuyucular tarafından daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

Nazikane yaklaşamınız ve zahmetten kaçınmadan ortaya koyduğunuz güzel yazılarınız için teşekkür ederim.

saygı ve selamlarımla,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. February 2013, 08:34 PM   #9
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Sevgili kardeşim Bart;
Çok sevdiğim bir dostum vardı, aynen benim gibi yazar aynen düşündüğüm gibi düşünürdü. Sanki ikizimdi. Kardeşimdi.
... yı her yaptıgımda onu hatırlarım.
Bir dileği begenmenize mutlu oldum.
İnsallah...
Sayın aorskaya amacım ne sizi nede sayın merdemi kırmak. Aksine bazı yazılariniza katilmasam da hepsini severek okuyorum. Sanirim bu forumda kacirdigim hicbir yazi yok uzun suredir. Anlatiş şeklimi bağışlayın ama kişisel olarak algılamayınız.
Burayi bir okul olarak goruyorum.
Daha ogrenecek cok seyi olan ogrencileriz biz.
Benim dogrularim kesindir dogrudur demem bence boyledir derim.
Selametle
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (14. February 2013), merdem (14. February 2013)
Alt 15. February 2013, 08:18 AM   #10
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili kardeşim Bart;
Çok sevdiğim bir dostum vardı, aynen benim gibi yazar aynen düşündüğüm gibi düşünürdü. Sanki ikizimdi. Kardeşimdi.
... yı her yaptıgımda onu hatırlarım.
Bir dileği begenmenize mutlu oldum.
İnsallah...
Sayın aorskaya amacım ne sizi nede sayın merdemi kırmak. Aksine bazı yazılariniza katilmasam da hepsini severek okuyorum. Sanirim bu forumda kacirdigim hicbir yazi yok uzun suredir. Anlatiş şeklimi bağışlayın ama kişisel olarak algılamayınız.
Burayi bir okul olarak goruyorum.
Daha ogrenecek cok seyi olan ogrencileriz biz.
Benim dogrularim kesindir dogrudur demem bence boyledir derim.
Selametle
Sevgili ateş kardeşim,

Beni kırmanız çok önemli değildir. Çünkü, herhangi bir zamanda basitçe "kusura bakma" demeniz halinde kırgınlık giderilebilir, yada aynı şekilde devam edilirse de kırgınlık sürebilir.

Ancak, bunlarla kıyaslanmayacak kadar önemli olan başka bir tehlikeli durumu yaratmamaya dikkat etmek gerekir.

Ahiret konusu, cennet ve cehennem konusu hayati öneme sahip konulardır. Bu hususlarda yapılacak yanlışlar, kişinin ebedi yaşamını cehennemde geçirmesine sebep olabilecek, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

İşte bu yüzden, cennet ve cehennem gerçeği, kur'andaki anlatımı ile ele alınmalı, burayı kimlerin ne şekilde yaşayarak hakedecekleri, hiç bir durum hafife alınmadan anlatılabilmelidir.

Bu durumun aksine, kurana dayanmayan akıl yürütmeleri ile kişilerin ahiret yerlerini belirlemeye çalışmak telafisi imkansız yanlışa düşmek olur.

Konular hakkındaki hassasiyetim bu yüzdendir. İmansızların, zalimlerin bilerek bu durumu yaratmalarına sadece buna kanacak kimseler için ikaz amaçlı yazılarımı yazar, bırakırım ama aynı durum müslüman kardeşim tarafından kur'andan ayrılması yüzünden oluşuyorsa, kendisine de hatasını görmesi için çabalara girerim.

Size yazdıklarımla ilgili yansımaları bu şekilde değerlendirmenizi rica eder, gelişmelerle ilgili açıklamanız için teşekkür eder ve özellikle ahiret konularına çok dikkat ederek yazmanızı dilerim.

saygı ve selamlarımla...
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ahriette, bazılarının, bilinip, hali, insan, iyi, müslüman, nasıl, olacak, olarak, olmayan

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:52 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam