|  | 
|  | 
|  8. October 2011, 11:36 PM | #1 | 
| Uzman Üye Üyelik tarihi: Mar 2010 
					Mesajlar: 1.979
				 Tesekkür: 1.908 
		
			
				1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
			
		
	Tecrübe Puanı: 27         |   
			
			Çok detaya inmiyorum, bilimi destekliyorum ama bilimsel olarak ispatlıdır ki; bilim adamlarıda bazen körük eder. bilim adamlarının bazen hatalı düşündükleri, yanılmış oldukları ve yanılabilecek olmaları Bilimsel Olarak ispatlı bir konudur.. Ben şuna anlam veremiyorum mesea;;; Doğanın çıplak bağrında, var olan yaşamı dahi tehlikeye atacak bir atmosferde, kimyasal ve fiziksel sert şartlarda şans eseri bir araya geldiği farzedilen canlı organizması (ki bu gün dünyanın herhangi biryerinde de meydana gelebilir ama gözlemliyemiyoruz) nasıl olurda, yaşam için elverişli anne karnında şans eseri bir araya gelmez. Hangisi daha zor? çıplak doğada tesadüfen organizmanın bir araya gelmesi mi yoksa ana rahminde tesadüfen sadece 1 zigot hücresinin oluşması mı? Her ikisini de bu gün gözlemliyemiyor gelişimini bilimsel olarak takip edemiyoruz. Ama kiloya vurduğumuzda 2. olasılık bana daha yakın geliyor... Sizce? Âl-i İmrân 59 Allah nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. | 
|   |   | 
|  24. May 2012, 10:36 PM | #2 | ||
| Guest 
					Mesajlar: n/a
				 |   
			
			Hepinize selamlar. Son birkaç ayda yaptığım araştırmalara, edindiğim bilgilere dayanarak sanırım bu konuda daha iyi tartışmalar yapabilirim. Bilimsel gelişmelerin aslında bugün düşündüğümüzden ne kadar da ilerde olduğunu fakat bilimi engelleyenler, ona karşıt olanlar nedeniyle çoğu şeyden habersiz kalmışız. Ben bu yıl üniversiteye başlamış bir hazırlık sınıfı öğrencisiyim. Geçmişime şöyle bir bakarsam 8. sınıfta elektronların belirli ve Güneş sistemiyle benzerlik kurulan (çekirdek Güneş, elektron gezegen gibi) yörüngelerde döndüğünü öğrenmiştim. Bu düşünce aslında nerden bakarsanız 100 yıl öncesinden kalma ve kuantum fiziğinin gelişmesiyle tarihe gömüldü. Liseye geçtiğimdeyse kuantum kuramına uygun bir atom modeli öğretilmeye başlandı. Fakat olayın temeli anlatılmadığından ve anlamsız gelen birçok kavram ortaya atıldığından (enerji seviyesi, belirsizlik... bunar benim için karmakarışıktı ve anlaşılmazdı.) Fizikte ise  lise son sınıfta ışığın tanecik dalga özellikleri hakkında temel bilgiler verilse de okula hiç gitmediğimizden, dersanedeyse ben dersi dinlemediğimden öğrenememiştim. Gerçi dersi öğrenen arkadaşlarıma soruyorum da aradan bir yıl geçmiş ve hiçbir şeyi hatırlamıyorlar. 20. yy'ın çığır açan 2 kuramı Görelilik ve Kuantum konuları bize hiçbir şekilde öğretilmedi. Ben geçen yazdan başlayarak bu alanlarda kitap okumaya başladım ve aslında hiçbir şey bilmediğimizi, bilmemizi sağlayacak hiçbir eğitim kaynağı olmadığını da gördüm. Neyse, bu yıl içerisinde (her ne kadar kendimi bu konularda çok yetersiz görsem de) uzayzaman, dalga-parçacık, karadelik, zaman bükülmesi, büyük patlama derken bilim insanlarının evrenin en en geçmişine dek(10^-43.sn'den falan bahsediyorlar) açıklamalar yapabildiklerini gördüm. Fakat yine de yaşamın kökeni hakkında hiçbir bilgi edinemiyordum. Evren ile ilgili pek çok şey bilinirken canlılık hakkında hiçbir açıklama bulunamaması kafamı kurcalayan sorunlarsan biriydi. Protein var, yağ var cansız bunlar; eee bunlar nasıl canlı oldu peki diye diye kafayı yemişliğim çok oldu.   İnternetteki araştırmalarında hep H.Yahya'nın internet siteleri çıkıyordu. Onun çalışmaları ise "Canlılar tesadüfen olmamıştır, Allah onları aniden yaratmıştır" demekten başka bir şey demiyordu. Bense böyle kestirilip atılmasını kabul etmiyordum. Yıldızları, gezegenimizi, bebekleri de Allah yaratmıştır diyorduk ama onlarda bi anda oldu işte yaa demeyip nasıl yarattığını ayrıntılarıyla bilip öğrenebiliyorduk. Aynısının canlılığın kökeninde de olacağına inancım tamdı. H.Yahya'nın yazdıklarından umudumu kesmiştim artık, bir süre sonra da onun bilim düşmanlığını görüp sırt çevirecektim onlara. Sonra, 2-3 ay önce internet üzerinden, üniversitemin biyoloji topluluğundan birkaç arkadaşın insanları abiyogenez kuramı ve evrim kuramı hakkında bilgilendiren bir sayfa açtıklarını gördüm. Canlılığın kökenine bilimsel temellerle inen ve bu işin nasıl olduğunu gösteren bir kaynak bulmuştum sonunda. İlk başta önyargılarım olsa da başkalarının "Allah şöyle yaratmıştır buna inanmak zorundasın" tarzındaki Tanrı zar atmaz biçimlendiriciliğinden (Einstein'a saygı duyarım ama bu sözüyle yanlış yapmıştır bence) uzak duracağıma söz verdim kendime ve gerçeği kendime uydurmak yerine gerçek neyse ona uymaya karar verdim. Araştırmalarım hala devam ediyor ve kafamda hala sorular var tabi ki. Bu konuda yazılan yazılara bilimsel bir bakış açısı getirerek gerçeği kavramamızın kolaylaşacağını umuyorum. Ve sizlerle de fikir alışverişi yaparak kendimi daha da geliştirmeyi düşünüyorum. Alıntı: 
 Alıntı: 
 Düşünüyorum da Adem meselesine bir de bu meseleden baksak iyi olabilir. Paleontolojik bulgulara göre ilk insan (homo "cinsi") 2,5 milyon yıl önce var oldu, günümüzdeki insan ise (homo sapiens "türü") 200.000 yıl önce meydana geldi. Acaba Adem bu milyonlarca yıllık sürecin bir meyvesi(hem de meve yiyen bir meyvesi  ) olabilir mi? Bunu tartışabiliriz, yukardaki mesajlarda Kuran'dan ayetler söylemişsiniz; toprak, kurumuş çamur vs. kelimelerini açıklamışsınız, ben de bu kelimeleri iyice özümsemek istiyorum. Allah bilgimizi arttırsın. Konu Altimuray tarafından (24. May 2012 Saat 10:39 PM ) değiştirilmiştir. | ||
|   | 
| Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi: | 
|  | 
| Bookmarks | 
| Etiketler | 
| adem, çoğalması, değildir, havadan, ilk, insanların | 
| 
 | 
 |