![]() |
|
![]() |
#1 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 4
Elçinin görevi Kuran’ı sadece bir postacı gibi iletmek değildir. O, bu ilahi mesajı açıklamanın yanı sıra onun üzerine yorum yapmakla da yükümlüdür. Birçok Kuran ayetinde ona Kitap’tan bilgi verildiği söyleniyor. Peygambere verilmiş olan Kuran’ın bilgisi ve tefsiri geleneksel din kitaplarında bulunmaktadır. Bu durumda Kuran teoriyi oluştururken geleneklerin derlendiği eserler Kuran’ın tefsiri, açıklaması konumundadır. Düzeltme 4 Bakara Suresi 129. ayette geçen “kendilerine Kitap'ı ve bilgeliği öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul” ifadesinden de anlaşılacağı gibi elçinin tek görevi insanlara Kuran’ı okumak değildir. Ancak bilgeliği öğrenmek için birçok farklı mezhep tarafından oluşturulmuş ve peygambere atfedilen geleneksel kitaplardan faydalanma fikri temelsizdir. Peki bu durumda elçi, Kitap’ın bilgisini nasıl öğretmiştir? Biz bu açıklamaları nereden bulabiliriz? İşte bu önemli soruların cevaplarını yine Kuran veriyor. Allah, Kuran’ın kendi kendisini açıklayan bir kaynak olduğunu söyleyerek, Kuran’ı anlamak için başka hiçbir geleneksel kaynağa ihtiyacımız olmadığını belirtiyor. Kuran gerçekten de bu yönüyle sıradan kitaplardan çok farklıdır. Genelde kitaplarda, belli bir konu bir yerde tartışılır ve böylece her konu ilgili bölüm başlıkları altında ele alınır. Buna karşın Allah’ın Kitap’ında konular kitap boyunca çeşitli bölümlere dağıtılmıştır. Örneğin, Allah’ın Kitap’ının “boşanma” konusu hakkında ne söylediğine baktığımızda 2. sure olan Bakara Suresi’nde, 4. sure olan Nisa Suresi’nde, 33. sure olan Ahzab Suresi’nde ve 65. sure olan Talak Suresi’nde yer alan ayetleri incelememiz gerekmektedir. Bütün bu ayetleri bir arada incelersek Kuran’ın “boşanma” konusunda ne söylediğini öğrenebiliriz. Ve bu incelememiz sonucunda şunu görürüz ki her ayet bir diğerini açıklamakta ve aydınlatmaktadır. Allah bu metodu kullanarak -yani bir konuyu Kuran boyunca farklı yerlerde tekrar ederek- Kuran’ın kendi kendisini açıklamasını mümkün kılmıştır. Nitekim Kuran’ın bu özelliği ayetlerde şöyle dile getirilir: “Bak, iyice kavrayıp anlamaları için ayetleri nasıl çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.” (6:65) “Muhakkak ki biz, bu Kuran'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.” (17:89) Allah, Kitap’ında konuları değişik yerlerde ele almış, bir yerde tamamen açıklanmamış bir konuyu başka yerde açıklamıştır. Bir ayet diğerini aydınlatmaktadır. Üstelik Allah’ın elçisi olan peygamberin de Kuran’ı Kuran ile açıkladığını biliyoruz. “İşte biz, ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz. Öyle ki sana: ‘Sen ders almışsın’ desinler ve biz de bilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım.” (6:105) Yukarıdaki ayet açıkça gösteriyor ki peygamberin Kuran hakkında verdiği dersler Kuran’daki konuları aydınlatmaya yönelikti. Bu dersler yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı üzere yine Kuran’a dayanıyordu. Başka bir deyişle Kuran kendi kendisini açıklayan bir kitaptır. Bu gerçek, inanmayanların itirazlarını ortaya koyan şu ayette de açıkça görülmektedir: “İnkârcılar dediler ki: ‘Kuran ona toptan, bir kerede indirilseydi ya!’ Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça okuduk. Onlar sana bir örnek getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.” (25:32-33) Bu ayetler bizi önemli bir konuda bilgilendiriyor. İnkârcıların “Kuran neden bir defada indirilmedi?” sorusuna karşılık, Kuran’ın aşağıdaki nedenlerden ötürü parça parça vahiy edildiği anlatılmıştır: 1) Böylece elçinin kalbi güçlü kılınacaktır. Ayetlerde geçen “Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça okuduk.” ifadesi bu durumu doğrulamaktadır. Böylece elçi cesaretlendirilmiş, Kuran ayetlerinin vahyi esnasında güçlü olması konusunda tembihlenmiştir. 2) Böylece inkârcıların sorularına ve getirecekleri itirazlara Kuran tarafından tatmin edici cevaplar verilecektir. “Onlar sana bir örnek getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.” ifadesi bu gerçeğe işaret eder. 3) Kuran’ın parça parça indirilmesinin bir diğer amacı ise Allah’ın Kitap’ının en kusursuz şekilde açıklanmasını sağlamaktır. “Onlar sana bir örnek getirdikçe, biz sana hakkı ve en güzel yorumu getiririz.” cümlesi bu gerçeğe işaret eder. Böylece Allah ayetlerin açıklanması için başka ayetler indirmiştir. Allah’ın Kitabı’nın yorumlanması için geleneksel kitaplara ihtiyaç yoktur. Allah, Kuran’ın bu özelliği sayesinde elçisine Kitap’ını açıklamış, elçi de Kuran’dan öğrendiklerini diğer insanlarla paylaşmıştır. Peygamber Kuran’ı açıklamak için başka bir kitap kullanmadığı gibi ümmetine de başka bir kitap bırakmamıştır çünkü Kuran’ın açıklaması yine Kuran’ın içindedir. Allah’ın Kitap’ında bir konunun çeşitli yerlerde ele alınarak açıklandığını söylemiştik. Bununla beraber Kuran’ın mesajını anlayabilmek için Kuran üzerine derin düşünmek ve kafa yormak gerekmektedir. Öğrenme ve araştırma becerilerini kullananlar için Kuran’ın mesajı netleşecektir: “Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.” (10:24) “İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.” (6:98) 24 Allah bizleri Kuran üzerine kafa yormak ve onun üzerine derin derin düşünmek ile öğütlemiştir: “Sana bu mübarek Kitap'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (38:29) Görüldüğü gibi Kuran üzerine derin derin düşünme görevi tüm nesillere verilmiştir. İnsanlar ilahi kılavuz olan Kuran’ın ışığında yaşadıkları dönemin sorunlarına çözüm aramalıdırlar. Kuran’ın anlamı bir konudaki ayetlerin çeşitli surelerde tekrarlanması ile açıklanacak, bir yandan da insanlar Allah’ın istediği gibi akıllarını ve entelektüel birikimlerini Kuran’ı anlamak için kullanacaklardır. Takip eden ayetler bu durumu daha da açıklıyor: “Bak, anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz!” (6:65) “Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâlâ yüz çeviriyorlar!” (6:46) Allah, Kuran’ın müfessiri, yani açıklayıcısıdır. Ve daha önce de belirttiğimiz gibi, bir ayetin açıklaması konuyla ilgili başka ayetlerin vahyi ile gerçekleşmiştir. Bu yüzden Allah Kuran’da şöyle buyurur: “Çok merhametli (Allah). O öğretti Kuran'ı.” (55: 1-2) Allah Kuran’ı indirmek, tamamlamak ve korumakla kalmamış, onu açıklamıştır da: “Onu (Kuran'ı) aceleye getirip dilini oynatma. Onu toplamak da okutmak da bize düşer. O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.” (75: 16-19) Şimdi Kuran’daki konuların açıklamasının yine Kuran tarafından nasıl yapıldığını inceleyeceğiz. ALLAH TARAFINDAN KURAN’DA VERİLEN VE PEYGAMBER TARAFINDAN İSLAM TOPLULUĞUNA ÖĞRETİLEN BİR TEFSİR ÖRNEĞİ Burada Kuran’ın kendi kavramlarını nasıl açıkladığını ve kendini nasıl tefsir ettiğini göstereceğiz. Kuran’ın hemen başında, Bakara Suresi’nde Allah’ın Kitap’ının “Muttakiler/takva sahipleri” yani dinî konularda titiz olanlar ve yanlışlıklardan sakınanlar için rehber olduğu söylenmektedir. “O kitap; onda asla şüphe yoktur. O, takva sahipleri için bir yol göstericidir.” (2:2) Yukarıdaki ayetle ilgili “Muttakiler/takva sahipleri kimlerdir?” ya da “Bu kişilerin özellikleri nelerdir?” diye bir soru sorulabilir. Bu soruların cevapları Kuran’da verilmiştir: “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (3:133-135) Böylece bu ayetler “Muttakilerin/takva sahiplerinin” özelliklerine ışık tutmaktadır. Benzer şekilde aynı ifadenin tefsiri Kuran’da başka bölümlerde de yapılmaktadır: “Şüphesiz takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadırlar; Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce güzellikte bulunanlardı. Gece boyunca pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde af dilerlerdi. Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.” (51:15-19) Muttakiler/Takva sahipleri insanlarla ilişkilerinde de kutsal rehberi her zaman ön planda tutarlar ve ilahi kurallar ile uyumsuz olan kötü hareketlerden sakınırlar: “Takva sahipleri var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” (7:201) Muttakiler/Takva sahipleri sosyal olaylarda Allah’ın Kitap’ını rehber edinmekle kalmayıp, doğa kanunlarını ve onların faydalarını da önemserler. Bu konuda muttakiler aşağıdaki ayetlerle uyarılmışlardır: “Güneş’i bir aydınlık, Ay’ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır. Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır.” (10:5-6) Yukarıdaki ayetler bize Kuran’da geçen bir kavramın Kuran’ın başka yerlerinde nasıl açıklandığını göstermektedir. Kuran’ın kendi kendisini tefsir etmesi/açıklaması ile ilgili bir diğer örnek aşağıdadır: “Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında itibarı olan birisiydi.” (33:69) Yukarıdaki ayette bazı kişilerin Allah’ın elçisi olan Musa Peygamber’i rahatsız ettikleri anlaşılıyor. Peki bu insanlar kimdir ve Musa Peygamber’i nasıl rahatsız etmişlerdir? Kuran bu kategoriye giren insanları ve onların rahatsız etme yollarını detaylarıyla anlatıyor. MUSA’YA KAVMİ TARAFINDAN YAPILAN EZİYETİN AYRINTILARI Musa’nın kavmi, onları Firavun’un esaretinden kurtardığı için Musa’ya şükran duyacaklarına şöyle demeyi tercih etmişlerdir: “Dediler ki: 'Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık.'” (7:129) Kendilerine gökten indirilen tüm nimetlere rağmen isyan edip Musa’ya şöyle dediler: “Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız…” (2:61) Puta tapan bir kavmin yanından geçerken, onlara her zaman sadece Allah’a tapmalarını söyleyen Musa’ya dönüp şu istekte bulundular: “'Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.' O da: 'Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz' dedi.” (7:138) Musa, kısa bir süreliğine kavminden uzaklaştığında kavmi ineğe tapmaya başlamıştı (Bakınız 20:86). Onlara şehre belli bir şekilde girmeleri gerektiği söylendiğinde bilerek saygısızlık yapmışlardı (Bakınız 2:58-59). Musa onları Allah’a inanmaya çağırdığında Musa’ya şöyle cevap verdiler: "Ey Musa! Biz, Allah’ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." (2:55) Musa’nın kavmi, ineği ilah edinmekle doğru yoldan sapmıştır. Allah, Musa aracılığı ile onlardan kendilerini bu hatalarından arındırmak için bir ineği kurban etmelerini istemiş, ancak onlar kurban etmemek için sayısız bahane üretmişlerdir (Bakınız 2:67-71). Musa onlar için yazılmış kutsal topraklara girmelerini istediğinde, kavmi yine bahaneler üretmiş ve Musa’ya şöyle demiştir: “…sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız.” (5:24) Musa’nın halkı onun karşısında bu tavrı ve davranışı benimseyince Musa şöyle demek zorunda kalmıştır: “Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?” (61:5) Ve Musa Allah’tan şunu dilemiştir: “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hâkim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır.” (5:25) İsrailoğulları hakkında anlatılan bu kıssalar sonucunda Kuran’da geçen “Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın.” ifadesinin ne anlama geldiğini öğrenmekteyiz. Kuran’ı okuyan kişi görecektir ki Kuran akıllarda hiçbir bulanıklık bırakmadan Musa’nın kavminin Musa’ya uyguladığı eziyeti anlatmaktadır. Böylece 33:69 ayetinde geçen ifade yine Kuran’ın içinde açıklanmıştır. Ne var ki, geleneksel kitaplar bu açıklamalardan tatmin olmamış, Kuran’da verilen bilgiler yerine aşağıdaki hikâyeyi açıklama olarak almışlardır. Kuran’da yer almayan bu açıklama okunurken unutulmamalıdır ki Allah, 6:104’te olduğu gibi, elçisine Kuran’ın tefsirinin yine Kuran ile yapılacağını hatırlatmıştır. |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Miralay (4. October 2012) |
![]() |
#2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 5
Ahzab Suresi 21. ayette şöyle denilmektedir: “Yemin olsun, Allah elçisinde sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah’ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.” (33:21). O halde geleneksel din kaynaklarına ve peygambere isnat edilen hikâyelere bakmalıyız. Düzeltme 5 Elçinin örnek teşkil ettiği konular, mesela onun dini konularda nasıl davrandığı, Kuran’da belirtilmiştir. O’nun Kuran’da anlatılan bu kişiliği örnek alınmalıdır. O’nu örnek almak için öncelikle Kuran’ı dikkatlice okumak gerekmektedir. Aslında tam da bu yüzden Allah’ın Kitap’ında, Hz. Muhammed üzerine tanık olacak kişilerin Kuran’ı derinlemesine bilen kişiler oldukları anlatılmıştır. Aşağıdaki ayet buna kanıttır: “İnkara sapanlar, ‘Sen gönderilmiş bir elçi değilsin.’ diyorlar. De ki: ‘Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında Kitap bilgisi bulunanlar yeter.’” (13:43) Peygamberin örneğini izlemek için sadece Allah’ın Kitap’ındaki bilgileri edinmek yeterlidir. Öyle olmasaydı Allah bu ayette tanık olmak için gerekli bilgiyi Kitap’ın bilgisi ile kısıtlamaz, onun yanına başka kitapların bilgisini de eklerdi. Ahzab Suresi’nde geçen “güzel bir örnek” ifadesini anlayabilmek için peygamberin hayatta nasıl davrandığını ve onun hayatına yön veren prensipleri bilmemiz gerekir. Bu durum Yunus Suresi’nde şöyle açıklanmaktadır: “Ben sadece bana vahiy olunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim.” (10:15) Bu ayetin de gösterdiği gibi, Allah’ın elçisi olan peygamberimiz gibi davranmak, onu kendimize örnek almak için ona vahiy edilene yani Kuran’a uymalıyız. Çünkü Allah’ın elçisi de kendisine sadece Kuran’ı rehber edinmiştir. Biz de peygamberimizi kendimize örnek almak istiyorsak hayatımızı Kuran’a göre düzenlemeliyiz. Mümtehine Suresi’nde Allah, İbrahim Peygamber ve beraberindekilerde bizler için güzel bir örnek olduğundan bahseder: “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır.” (60:4) Peki peygamberimizin örneğini hadis kitaplarında bulmalıyız diyen kişiler bu ayet için ne diyecekler? Bu ayette bize öğütlenen İbrahim Peygamber’in örneğini bulmak için geleneksel kitaplara ve ona atfedilen uydurmalara mı bakmalıyız? Elbette hayır. İbrahim Peygamber’in inananlar için örnek olacak davranışlarını da Kuran’da bulmalıyız. Nitekim birçok ayet bize İbrahim Peygamber’in karakteri hakkında bilgi vermektedir (Örneğin 16:120, 6:79-81, 14:35). İnananlar işte bu ayetlerde geçen davranışları kendi hayatlarında uygulamalıdırlar. |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 6
Peygambere Kuran dışında, ona benzer bir vahiy daha indirilmiştir. Kuran’a benzeyen bu kaynak peygamberin davranışlarını içerir ve bu kaynak hadis kitaplarında bulunur. Düzeltme 6 Allah, Kuran’a benzer ya da denk bir kaynak olduğunu kesin bir şekilde reddetmiştir. Aşağıdaki ayet bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor: “De ki: Andolsun, bu Kuran'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insan ve cin toplulukları bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler.” (17:88) Peki Kuran bu ayette gördüğümüz gibi, kendisinin bir benzeri olmadığını söylerken, “Allah’ın elçisine Kuran’ın benzeri bir kaynak verildi” diyebilir miyiz? Tur Suresi’nin aşağıdaki ayeti durumu daha da netleştirecektir. Tur Suresi’nde inanmayanlara şu şekilde meydan okunuyor: “Yahut ‘Onu kendisi uydurdu!’ mu diyorlar? Hayır, onlar inanmazlar. Eğer doğru iseler onun benzeri bir ‘hadis’ (söz) getirsinler.” (52:33-34) Allah, kendisine inanmayanlara Kuran’a benzer bir “hadis”, yani “söz” getirmeleri konusunda bu ayetle meydan okuyor. Allah “Eğer doğru sözlü iseler onun benzeri bir ‘hadis’ getirsinler” diyerek hiçbir hadisin, hiçbir sözün Allah’ın Kitap’ına benzer ya da denk olamayacağını vurguluyor. Bakara Suresi’nde de hiç kimsenin Allah’ın Kitap’ına denk ya da benzer bir şey ortaya koyamayacağı söyleniyor: “Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın. Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş, inkârcılar için hazırlanmıştır.” (2:23-24) Yukarıdaki ayetler Kuran’a benzer ya da denk bir sözün olamayacağını açıkça gösteriyor. KURAN EN GÜZEL HADİSTİR Kuran’dan, daha önce de değindiğimiz gibi 69:40’ta elçinin sözü olarak bahsedilmiştir. Başka bir ayette de, Kuran, “ahsen-ül-hadis”, yani “en güzel hadis, en güzel söz” olarak tanımlanmıştır. Şimdi sözü geçen bu ayeti alıntılıyoruz: “Allah, hadisin (sözün) en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.” (39:23) Kuran kendisini en güzel hadis (söz) olarak nitelendirirken, Allah’ın elçilerinin gerekli olan hadislerini (sözlerini) de içerdiğini anlatır. (Bakınız 20:9, 51:24, 79:15) Allah birçok ayette Kuran’dan hadis (söz) diye bahsetmektedir: “Şimdi sen, bu hadise (söze) inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.” (18:6) “Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. Yaklaşmakta olan yaklaştı. Onu Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur. Şimdi siz bu hadise (söze) mi şaşıyorsunuz?” (53:56-59). “Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim -ki bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- şüphesiz bu, onurlu bir Kuran'dır, korunmuş bir kitaptır. Onu ancak temizler kavrayabilir. Evrenlerin Rabbinden indirilmiştir. Siz bu hadisi (sözü) mü küçümsüyorsunuz? Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?” (56:75-82) “Bu hadisi (sözü) yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.” (68:44) Allah bir yandan Kitap’ını, elçisinin sözü olarak nitelendirirken, bir yandan da bizleri en güzel hadis olan Kuran dışında bir hadisi kabul etmememiz konusunda uyarıyor. Aşağıdaki ayetler Allah’ın Kitap’ı olan Kuran’ın, elçiye verilen hadis olarak yeterli olduğunu ispatlıyor: “Onlar artık bundan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar.” (77:50) “Göklerin ve yerin egemenliğine, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kuran'dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar?” (7:185) “Hadis (söz) bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır!” (4:87) Görüldüğü gibi Allah kendi Kitap’ı dışında bir hadisi (sözü) takip etmememiz konusunda bizi kesin olarak uyarmıştır. Ayetlerde de görüldüğü gibi Kuran, Allah’ın onay verdiği tek hadistir: “İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanacaklar? Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin! O, Allah’ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele! Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!” (45:6-9) Aşağıdaki ayet göstermektedir ki Kuran uydurulmuş bir hadis ya da bir söz değildir: “Yemin olsun ki, onların hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kuran, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111) Kuran böyle bir ifade kullanarak, Kuran’da yer almayan, insanlar tarafından uydurulan hadislerin varlığına da işaret etmektedir. Lokman Suresindeki ayetler bu anlamda önemlidir: “İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis (söz) eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula.” (31:6-7) Ayette bahsedilen bu kişiler inananları Allah yolundan saptırmak için “lahval hadis” yani “söze dayalı eğlence/boş söz” kullanmaktadırlar. Yukarıdaki ayet ayrıca bu insanların Kuran’ın rehberliğini duyduklarında kibirlendiklerini ve ayetlerden yüz çevirdiklerini söylemektedir. Bu insanlarla ilgili daha detaylı bilgi Enam Suresinde verilmektedir: “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak. Ki ahirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler.” (6:112-113) Ve Allah başka bir surede de şöyle buyuruyor: “Biz senden önce hiçbir elçi ve peygamber göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah Bilen’dir, Bilge'dir. Bu, Allah’ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir deneme yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.” (22:52-53) Ayetlerin anlattığı gibi, bu aldatıcı sözleri üretenler İslam’ın düşmanlarıdır. Ne yazık ki ayette de bahsedildiği gibi insanlar bu uydurmalara yönelebilmekteler. Şeytani akıllar bu uydurmaları Allah’a isnat etmektedirler: “O (Şeytan) size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (2:169) Şeytanın, Allah’a ve elçisine isnat edilen aldatıcı sözlerini takip edenler kendilerini doğru yol üzerinde sanmaktadırlar. Bu insanlar Kuran’ın mesajına karşı bilgisiz ve kördürler: “Kim Rahman'ın Zikri'ni (Kuran’ı) görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ doğru yol üzerinde olduklarını sanırlar.” (43:36-37) Bizler bu şeytani uydurmalara karşı tetikte olmalı, Allah’ın Kitap’ında yer alan gerçek kutsal öğretilere yoğunlaşmalıyız. Yukarıda değinilen tüm ayetler göstermektedir ki Kuran’a benzer ya da denk bir şey yoktur. Yine ayetler göstermektedir ki Kuran, elçinin sözü ve Allah’ın elçisine verdiği hadistir. Ayrıca Allah insanlara Kuran’dan sonra hangi “hadis”e inanacaklarını sormuş, şeytani fikirlere sahip insanların yanlış sözler uyduracağını ve bunları kutsal gerçekler olarak sunacağını bize ayetleriyle bildirmiştir. Biz inananlara düşen sadece Allah’ın Kitap’ına tutunmak ve din diye sunulan uydurmalardan uzak durmaktır. |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | khaos (4. October 2012) |
![]() |
#4 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 7
Kuran rehberlik için gereken her şeyi içermez. Dinle ilgili konularda kaynak olarak yeterli değildir. Düzeltme 7 Şimdi ayetlere bakarak Allah’ın, Kuran’ı kullarına rehberlik için yeterli bir kaynak olarak yaratıp yaratmadığını inceleyelim. KURAN KUTSAL REHBER OLARAK GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR “Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlar’a da bir müjde olsun.” (16:89) “Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111) KURAN TAM BİR HAYAT KILAVUZU İÇERİR “Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, İşiten’dir, Bilen’dir.” (6:115) “…Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık…” (6:38) “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah Üstün’dür, Bilge’dir.” (31:27) KURAN EKSİK BİR KİTAP DEĞİLDİR “Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114) “Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7:52) “Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kuran halinde ayrıntılı kılınmış bir Kitap’tır bu.” (41:3) “Biz, öğüt alacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.” (6:126) “İşte iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (10:24) “İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.” (30:28) “Bu Kuran Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitap'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.” (10:37) KURAN AÇIK VE YALIN BİR KİTAPTIR; ANLAM AÇISINDAN MUĞLAK DEĞİLDİR “Elif. Lâm. Râ. Bu, Bilge ve her şeyden haberdar olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir Kitap’tır.” (11:1) “Hâ, Mîm! Apaçık Kitap’a andolsun ki, Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kuran kıldık.” (43:1-3) “Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitap'a andolsun ki.” (44:1-2) “Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (3:118) “Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?” (54:17) KURAN İNANANLAR İÇİN YETERLİDİR “Karşılarında okunup duran bir Kitap’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29:51) Tüm bu ayetler kesin olarak göstermektedir ki, Allah’ın Kitap’ı tamdır, kutsal rehber olarak yeterlidir, dini ilgilendiren konuları açıklar, anlamı açıktır, inananlar için yeterlidir ve tüm zamanlar içindir. KURAN TÜM ZAMANLAR İÇİN İNDİRİLMİŞTİR Allah’ın Kuran’da verdiği kutsal rehberlik kalıcıdır, tüm zamanlar içindir. Ancak ayrıntısı verilmeyen konularda, Kuran’daki değişmez kanunlar göz önünde bulundurularak düzenlemelere gitmek gerekebilir. İnsanların koyduğu bu kanunlar, Kuran’da getirilen kanunlar gibi değildir. Zamanın ve mekânın gerektirdiği şartlara göre değişim gösterebilir. Kuran’ın hükümleri ise zaman ve mekâna göre değişmez: “Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (6:115) |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | khaos (4. October 2012) |
![]() |
#5 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 8
Haşr Suresi’nde şöyle buyurulmaktadır: “Elçi size ne verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa ondan da sakının.” O halde geleneklerin ve hadis külliyatının bize öğreti olarak verdiklerini kabul etmeli, bizden yasakladıklarından kaçınmalıyız. Ayrıca Nisa Suresi 65. ayette belirtildiği gibi insanlar Allah’ın elçisini aralarındaki anlaşmazlıklarda hakem kabul etmedikçe ve onun kararlarına içten bir şekilde uymadıkça inanmış sayılmayacaklardır. Bu ayet de geleneksel kitapların ve hadis kitaplarının önemini vurguluyor. Düzeltme 8 İlk olarak şu bilinmelidir ki, geleneksel din savunucularının sık sık başvurdukları Haşr Suresi’ndeki ayetin bu parçası içeriğinden koparılarak verilmektedir. İçeriği anlamak için Haşr Suresi’ndeki o ayetlere bakalım: “Allah'ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler Allah'ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verilmelidir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. Allah'ı dinleyin. Allah'ın cezalandırması çetindir. Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar içindir. Onlar ki, yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah’tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah’a ve elçisine yardım ederler. İşte onlardır, özü-sözü doğru olanlar.” (59:7-8) Yukarıdaki ayet açıkça ortaya koymaktadır ki “Elçi size ne verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa ondan da sakının” ifadesi peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretileriyle ilgili değil, ganimetlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtımıyla ilgilidir. Dahası, burada geçen ve genel bağlamından kopartılan ifade peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretilere işaret etseydi dahi, bu ifadeden hadisleri anlamak mümkün olmazdı. Kuran, peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretilerin neler olduğu ve peygamberin insanları nelerden alıkoyduğu konusunda gayet nettir. Peygamber, insanlara kutsal öğreti olarak sadece Kuran’ı yaymaktadır. Bu görüş aşağıdaki ayetlerle de desteklenmektedir: “Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara Kuran'la öğüt ver.” (50:45) “Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114) “Bu Kuran bana vahiy olundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.” (6:19) “Bu bizim indirdiğimiz bir Kitap’tır. Kutsal ve bereketli. Artık O’na uyun ve sakının ki size merhamet edilsin.” (6:155) Peygamber bize kutsal öğreti olarak Kuran’ı verirken, Allah’ın Kitap’ından başka rehber edinmememiz hususunda bizi uyarmıştır: “De ki, ‘Doğru sözlü iseniz, Allah katından bu ikisinden (Kuran ve Tevrat’tan) daha iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım.’” (28:49) “Bir Kitap’tır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7:2-3) “Oysa biz onlara ders alacakları kitaplar vermemiştik ve kendilerine senden önce bir uyarıcı göndermemiştik.” (34:44) Tüm bu ayetler şu gerçekleri ortaya çıkarmıştır: İlk olarak, Haşr Suresi 7. ayette kullanılan ifade bağlamından koparılarak kullanılmıştır. Ganimetlerin paylaşılması ile ilgili olan bu ifade peygamberin yaydığı öğretilerle ilgili gibi gösterilmiştir. İkinci olarak, bu ayetin peygamberin genel öğretileri ile ilgili olduğunu varsaysak da, Kuran peygamberin insanlara hangi kutsal öğretileri verdiği ve onları hangilerinden alıkoyduğu konusunda açıktır. Allah, elçisinden, inananlara sadece Kuran ile öğüt vermesini istemektedir: Şimdi, Nisa Suresi’ndeki ayete bakalım: “Hayır, Rabbine yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar.” (4:65) Bu ayette insanların anlaşmazlıklarında elçiyi aralarında hakem yapmaları ve onun kararlarına tam olarak uymaları gerektiği söylenmekte. Peki elçi insanlar arasında nasıl hakemlik yapacaktır? Kendi kişisel fikri doğrultusunda mı karar verecektir? Kuran bize bu sorunun cevabını da vermektedir: “Sen de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.” (5:49) Elçi insanlar arasında hakemlik görevini yürütüyordu. Ancak, yukarıdaki ayetin de işaret ettiği gibi, bunu yaparken kişisel değer yargılarına ve fikirlerine göre değil Kuran’a göre hüküm veriyordu. Nahl Suresi’ndeki 64. ayet bu konuyu daha da aydınlatmaktadır: “Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.” (16:64) Sonuç olarak, tüm bu ayetlerin gösterdiği gibi peygamber insanlar arasında hüküm verirken Allah’ın Kitap’ını kullanmıştır ve insanlar arasındaki anlaşmazlıklar, başka bir kaynak ya da fikir ile değil, Kuran ile çözülmüştür. |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | khaos (4. October 2012) |
![]() |
#6 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 9
Vahiy iki türlüdür. Birincisi “vahy-i metluv” yani Kuran’da yer alan ve inananlara okunan vahiydir. İkinci tip vahiy ise “vahy-i gayri metluv”dur ki bu tip vahiy Kuran’da yer almaz. Bu ikinci tip vahyi, gelenek ve hadis kitaplarında bulabiliriz. Düzeltme 9 Daha önce gösterdiğimiz kanıtlar ortaya koymuştur ki Allah’ın Hz. Muhammed’e gönderdiği tek vahiy Kuran’dır. Kuran, vahiy olan tek kaynaktır ve inananlara okunmuştur. Aşağıdaki ayetler, vahyin inananlara okunan ve okunmayan olmak üzere iki tür olduğu iddiasını çürütmektedir. Rad Suresi’nde Allah’ın elçi göndermekteki amacının, elçinin kendisine indirileni inananlara okuması olduğunu görüyoruz. Bu ayet gösteriyor ki vahiy sadece okunmak içindir. “Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahiy ettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. O'na güvendim ve dönüş sadece O'nadır.” (13:30) Bu ayette geçen “sana vahiy ettiğimizi onlara okuyasın” ifadesi açıkça ortaya koymaktadır ki vahyin tek türü “vahy-i metluv”dur, yani okunan vahiydir. Fatır Suresi’nde vahyin Allah’ın Kitap’ında sunulduğu ve kesin gerçeği içerdiği belirtiliyor: “Kitap'tan sana vahiy ettiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı olarak gelen gerçektir. Allah, kullarından tam haberdardır, onları iyice görmektedir.” (35:31) Aşağıdaki ayetin de işaret ettiği gibi, elçinin görevi kendisine vahiy edileni insanlara okumaktır: “Rabbinin Kitabı'ndan sana vahiy edileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.” (18:27) Ve elçi, Allah’ın Kitap’ında bulunan vahiy ile insanları uyarmıştır: “Bu Kuran bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahiy olundu.” (6:19) “De ki: ‘Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum.’ Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!” (21:45) Kuran ayetlerinin açıkça ortaya koyduğu gibi vahiy sadece okunan türdedir. Peygambere okunan ve okunmayan olmak üzere iki çeşit vahyin geldiği iddiası Kuran tarafından onaylanmaz. Hüküm de, rehberlik de, öğüt de sadece o Kitap’tadır: “Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114) “Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7:52) “Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?” (54:17) “Karşılarında okunup duran bir Kitap’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29:51) |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | khaos (4. October 2012) |
![]() |
#7 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 824
Tesekkür: 191
545 Mesajina 1.168 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Yanlış İddia 10
Kuran’ı anlamak için “esbab-ı nüzul”u (ayetin iniş sebebini) bilmeliyiz. Çünkü bir ayetin neden ve nasıl bir tarihsel arka plan ile vahiy edildiği konusunda bilgilenmeden Kuran’ı anlayamayız. Düzeltme 10 Kuran, uyarıları ve emirleri sadece belli bir zaman ve mekâna hitap eden bir kitap değildir. Kuran her dönemde uygulanması gereken değişmez prensipler verir. Kuran’ın açıklanması için belli bir dönemle ilgili tarihsel rivayetlere ihtiyaç olduğunu iddia etmek, Kuran’ı belli bir döneme hapsetmek ve onu varsayımlara bağlamaktır. Oysa Allah, Kuran’ı “herkes için bir öğüt” (81:27) ve “insanlara kılavuz” (2:185) olarak niteleyerek bu görüşe karşı çıkmaktadır. Kuran, ayetlerin de gösterdiği gibi tüm insanlar için, her yerde ve zamanda toplumun inşası veya yeniden inşası için gerekli kutsal prensipleri sunar. İnsanlığın olduğu her yerde, Kuran’ın kutsal değerleri geçerlidir. Bu değerler kalıcı, sürekli ve değişmezdir. Zamanın ve mekânın şartlarına göre değişiklik göstermez. Kuran’ın bu değişmez hükümleri geçmişte ne kadar uygulanabilirse şimdi de o kadar uygulanabilir. Kuran’da anlatılanlar, hatta geçmiş kavimler ve elçiler hakkında anlatılanlar bile, tarihi hikâyeler olarak sunulmamaktadır. Bu tarihsel anlatılar bize bazı prensipleri öğretir. Bize düşen görev tüm Kuran’ı bir rehber ve içinde yaşadığımız zaman için bir ışık olarak düşünmek, günümüz sorunlarının çözümlerini bu kutsal uyarı ve emirlerde aramaktır. Geçmişte yaşandığı iddia edilen tarihsel rivayetleri araştırmaya çalışıp, Allah’ın Kitap’ını bu rivayetlere tabi kılmak büyük bir hatadır. Yusuf Suresi’nde bu konu hakkında bir hatırlatma yapılmaktadır: “Yemin olsun ki, onların hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kuran, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111) Hud Suresi’nde de benzer bir hatırlatma vardır: “Elçilerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana gerçek gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.” (11:120) Görüldüğü gibi, Kuran’da geçmiş nesiller ve elçiler hakkında verilen tüm örnekler, tarihsel hikâye oldukları için değil, insanlara kutsal rehber oldukları ve ahlaki dersler verdikleri için indirilmiştir. Allah, bir yandan Kitap’ının tüm zamanlar için bir rehber olduğunu ve her dönemde uygulanabilir olduğunu belirtirken, bir yandan da bazı insanların Kuran’ı belli bir zamanla kısıtlı göreceklerini ve onun günümüzde anlaşılamayacağını iddia edeceklerini söylemektedir: “Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor. Onlara, ‘Rabbiniz ne indirdi’ dendiğinde şöyle dediler: ‘Öncekilerin masallarını.’” (16:23-24) Bir diğer ayette de Allah şöyle buyuruyor: “Şunların hiçbirine itâat etme: yemin edip duran, aşağılık, kötüleyen, söz götürüp getiren. Hayrı engelleyen, saldırgan, günahkâr. Kaba ve kötülükle damgalı. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye… Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: ‘Daha öncekilerin masalları!’” (68:10-15) Yukarıdaki ayette açıkça görmekteyiz ki Allah’ın Kitap’ını belli bir dönemle kısıtlamak inanmayanların yaptığı bir eylemdir. Dahası, esbab-ı nüzul -yani vahyin iniş nedeni ve ayetlerin indirilmesiyle ilişkilendirilen tarihsel arka plan- bilinmeden Kuran’ın anlaşılamayacağını iddia edenler, bizi şu konuda bilgilendirmelidirler: Allah’ın Kitap’ını bağımlı kıldıkları külliyat, Kuran’ın her ayeti hakkında tarihsel koşulları içeriyor mu? Bu konuda tek bir tutarlı bilgi seti mevcut mu? İslam dünyası bu konuda hatasız, çelişkisiz bir kaynağa mı sahip yoksa her mezhebin kendine ait bir esbab-ı nüzul’u mu var? Kuşkusuz, Allah’ın tutarsızlıklardan uzak, anlamı açık olan, her dönem uygulanabilen Kitap’ını; eksik, kendi içinde ve bilimin verileriyle çelişkili, bir kısmının belli mezheplerce reddedilip, bir kısmının kabul edildiği, Kuran’ın vahyi sürerken doğmamış insanlar tarafından zanna dayanarak ve sapkınca toplanmış bir kaynağa bağımlı kılamayız. Kuran, yorumlanması için birbirleriyle çelişen ve mantığa aykırı olan bu rivayetlere ihtiyaç duymamaktadır. Kuran’ın dediği gibi, “zan” hiçbir zaman “kesin gerçek”e eşit olamaz: “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak yalan söylerler.” (6:116) |
![]() |
![]() |
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | khaos (4. October 2012) |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
arzı, hadislerin, kurana |
|
|