hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 3. October 2012, 01:12 PM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 5

Ahzab Suresi 21. ayette şöyle denilmektedir: “Yemin olsun, Allah elçisinde sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah’ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.” (33:21). O halde geleneksel din kaynaklarına ve peygambere isnat edilen hikâyelere bakmalıyız.

Düzeltme 5

Elçinin örnek teşkil ettiği konular, mesela onun dini konularda nasıl davrandığı, Kuran’da belirtilmiştir. O’nun Kuran’da anlatılan bu kişiliği örnek alınmalıdır. O’nu örnek almak için öncelikle Kuran’ı dikkatlice okumak gerekmektedir. Aslında tam da bu yüzden Allah’ın Kitap’ında, Hz. Muhammed üzerine tanık olacak kişilerin Kuran’ı derinlemesine bilen kişiler oldukları anlatılmıştır. Aşağıdaki ayet buna kanıttır:

“İnkara sapanlar, ‘Sen gönderilmiş bir elçi değilsin.’ diyorlar. De ki: ‘Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında Kitap bilgisi bulunanlar yeter.’” (13:43)

Peygamberin örneğini izlemek için sadece Allah’ın Kitap’ındaki bilgileri edinmek yeterlidir. Öyle olmasaydı Allah bu ayette tanık olmak için gerekli bilgiyi Kitap’ın bilgisi ile kısıtlamaz, onun yanına başka kitapların bilgisini de eklerdi.

Ahzab Suresi’nde geçen “güzel bir örnek” ifadesini anlayabilmek için peygamberin hayatta nasıl davrandığını ve onun hayatına yön veren prensipleri bilmemiz gerekir. Bu durum Yunus Suresi’nde şöyle açıklanmaktadır:

“Ben sadece bana vahiy olunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim.” (10:15)

Bu ayetin de gösterdiği gibi, Allah’ın elçisi olan peygamberimiz gibi davranmak, onu kendimize örnek almak için ona vahiy edilene yani Kuran’a uymalıyız. Çünkü Allah’ın elçisi de kendisine sadece Kuran’ı rehber edinmiştir. Biz de peygamberimizi kendimize örnek almak istiyorsak hayatımızı Kuran’a göre düzenlemeliyiz.

Mümtehine Suresi’nde Allah, İbrahim Peygamber ve beraberindekilerde bizler için güzel bir örnek olduğundan bahseder:

“İbrahim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır.” (60:4)
Peki peygamberimizin örneğini hadis kitaplarında bulmalıyız diyen kişiler bu ayet için ne diyecekler? Bu ayette bize öğütlenen İbrahim Peygamber’in örneğini bulmak için geleneksel kitaplara ve ona atfedilen uydurmalara mı bakmalıyız? Elbette hayır. İbrahim Peygamber’in inananlar için örnek olacak davranışlarını da Kuran’da bulmalıyız. Nitekim birçok ayet bize İbrahim Peygamber’in karakteri hakkında bilgi vermektedir (Örneğin 16:120, 6:79-81, 14:35).

İnananlar işte bu ayetlerde geçen davranışları kendi hayatlarında uygulamalıdırlar.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
khaos (4. October 2012), Miralay (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:15 PM   #2
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 6

Peygambere Kuran dışında, ona benzer bir vahiy daha indirilmiştir. Kuran’a benzeyen bu kaynak peygamberin davranışlarını içerir ve bu kaynak hadis kitaplarında bulunur.

Düzeltme 6

Allah, Kuran’a benzer ya da denk bir kaynak olduğunu kesin bir şekilde reddetmiştir. Aşağıdaki ayet bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor:

“De ki: Andolsun, bu Kuran'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insan ve cin toplulukları bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler.” (17:88)
Peki Kuran bu ayette gördüğümüz gibi, kendisinin bir benzeri olmadığını söylerken, “Allah’ın elçisine Kuran’ın benzeri bir kaynak verildi” diyebilir miyiz?

Tur Suresi’nin aşağıdaki ayeti durumu daha da netleştirecektir. Tur Suresi’nde inanmayanlara şu şekilde meydan okunuyor:

“Yahut ‘Onu kendisi uydurdu!’ mu diyorlar? Hayır, onlar inanmazlar. Eğer doğru iseler onun benzeri bir ‘hadis’ (söz) getirsinler.” (52:33-34)

Allah, kendisine inanmayanlara Kuran’a benzer bir “hadis”, yani “söz” getirmeleri konusunda bu ayetle meydan okuyor. Allah “Eğer doğru sözlü iseler onun benzeri bir ‘hadis’ getirsinler” diyerek hiçbir hadisin, hiçbir sözün Allah’ın Kitap’ına benzer ya da denk olamayacağını vurguluyor.

Bakara Suresi’nde de hiç kimsenin Allah’ın Kitap’ına denk ya da benzer bir şey ortaya koyamayacağı söyleniyor:

“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın. Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş, inkârcılar için hazırlanmıştır.” (2:23-24)

Yukarıdaki ayetler Kuran’a benzer ya da denk bir sözün olamayacağını açıkça gösteriyor.

KURAN EN GÜZEL HADİSTİR

Kuran’dan, daha önce de değindiğimiz gibi 69:40’ta elçinin sözü olarak bahsedilmiştir. Başka bir ayette de, Kuran, “ahsen-ül-hadis”, yani “en güzel hadis, en güzel söz” olarak tanımlanmıştır. Şimdi sözü geçen bu ayeti alıntılıyoruz:

“Allah, hadisin (sözün) en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların, bu Kitap'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.” (39:23)

Kuran kendisini en güzel hadis (söz) olarak nitelendirirken, Allah’ın elçilerinin gerekli olan hadislerini (sözlerini) de içerdiğini anlatır. (Bakınız 20:9, 51:24, 79:15)
Allah birçok ayette Kuran’dan hadis (söz) diye bahsetmektedir:

“Şimdi sen, bu hadise (söze) inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.” (18:6)

“Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. Yaklaşmakta olan yaklaştı. Onu Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur. Şimdi siz bu hadise (söze) mi şaşıyorsunuz?” (53:56-59).

“Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim -ki bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- şüphesiz bu, onurlu bir Kuran'dır, korunmuş bir kitaptır. Onu ancak temizler kavrayabilir. Evrenlerin Rabbinden indirilmiştir. Siz bu hadisi (sözü) mü küçümsüyorsunuz? Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?” (56:75-82)

“Bu hadisi (sözü) yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.” (68:44)

Allah bir yandan Kitap’ını, elçisinin sözü olarak nitelendirirken, bir yandan da bizleri en güzel hadis olan Kuran dışında bir hadisi kabul etmememiz konusunda uyarıyor. Aşağıdaki ayetler Allah’ın Kitap’ı olan Kuran’ın, elçiye verilen hadis olarak yeterli olduğunu ispatlıyor:
“Onlar artık bundan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar.” (77:50)

“Göklerin ve yerin egemenliğine, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kuran'dan sonra hangi hadise (söze) inanacaklar?” (7:185)

“Hadis (söz) bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır!” (4:87)
Görüldüğü gibi Allah kendi Kitap’ı dışında bir hadisi (sözü) takip etmememiz konusunda bizi kesin olarak uyarmıştır. Ayetlerde de görüldüğü gibi Kuran, Allah’ın onay verdiği tek hadistir:

“İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah’tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanacaklar? Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin! O, Allah’ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele! Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!” (45:6-9)

Aşağıdaki ayet göstermektedir ki Kuran uydurulmuş bir hadis ya da bir söz değildir:
“Yemin olsun ki, onların hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kuran, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111)

Kuran böyle bir ifade kullanarak, Kuran’da yer almayan, insanlar tarafından uydurulan hadislerin varlığına da işaret etmektedir. Lokman Suresindeki ayetler bu anlamda önemlidir:

“İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis (söz) eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır. Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula.” (31:6-7)

Ayette bahsedilen bu kişiler inananları Allah yolundan saptırmak için “lahval hadis” yani “söze dayalı eğlence/boş söz” kullanmaktadırlar. Yukarıdaki ayet ayrıca bu insanların Kuran’ın rehberliğini duyduklarında kibirlendiklerini ve ayetlerden yüz çevirdiklerini söylemektedir. Bu insanlarla ilgili daha detaylı bilgi Enam Suresinde verilmektedir:

“Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak. Ki ahirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler.” (6:112-113)

Ve Allah başka bir surede de şöyle buyuruyor:
“Biz senden önce hiçbir elçi ve peygamber göndermedik ki, o bir şey tasarladığında/okuduğunda, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın.

Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah Bilen’dir, Bilge'dir. Bu, Allah’ın; şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara, gönülleri katılaşanlara bir deneme yapması içindir. Zalimler, geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.” (22:52-53)

Ayetlerin anlattığı gibi, bu aldatıcı sözleri üretenler İslam’ın düşmanlarıdır. Ne yazık ki ayette de bahsedildiği gibi insanlar bu uydurmalara yönelebilmekteler. Şeytani akıllar bu uydurmaları Allah’a isnat etmektedirler:

“O (Şeytan) size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (2:169)

Şeytanın, Allah’a ve elçisine isnat edilen aldatıcı sözlerini takip edenler kendilerini doğru yol üzerinde sanmaktadırlar. Bu insanlar Kuran’ın mesajına karşı bilgisiz ve kördürler:
“Kim Rahman'ın Zikri'ni (Kuran’ı) görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ doğru yol üzerinde olduklarını sanırlar.” (43:36-37)

Bizler bu şeytani uydurmalara karşı tetikte olmalı, Allah’ın Kitap’ında yer alan gerçek kutsal öğretilere yoğunlaşmalıyız. Yukarıda değinilen tüm ayetler göstermektedir ki Kuran’a benzer ya da denk bir şey yoktur. Yine ayetler göstermektedir ki Kuran, elçinin sözü ve Allah’ın elçisine verdiği hadistir. Ayrıca Allah insanlara Kuran’dan sonra hangi “hadis”e inanacaklarını sormuş, şeytani fikirlere sahip insanların yanlış sözler uyduracağını ve bunları kutsal gerçekler olarak sunacağını bize ayetleriyle bildirmiştir. Biz inananlara düşen sadece Allah’ın Kitap’ına tutunmak ve din diye sunulan uydurmalardan uzak durmaktır.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:16 PM   #3
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 7

Kuran rehberlik için gereken her şeyi içermez. Dinle ilgili konularda kaynak olarak yeterli değildir.

Düzeltme 7

Şimdi ayetlere bakarak Allah’ın, Kuran’ı kullarına rehberlik için yeterli bir kaynak olarak yaratıp yaratmadığını inceleyelim.

KURAN KUTSAL REHBER OLARAK GEREKEN HER ŞEYİ İÇERİR

“Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlar’a da bir müjde olsun.” (16:89)

“Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111)

KURAN TAM BİR HAYAT KILAVUZU İÇERİR

“Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O, İşiten’dir, Bilen’dir.” (6:115)

“…Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık…” (6:38)

“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah Üstün’dür, Bilge’dir.” (31:27)

KURAN EKSİK BİR KİTAP DEĞİLDİR

“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114)

“Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7:52)

“Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kuran halinde ayrıntılı kılınmış bir Kitap’tır bu.” (41:3)

“Biz, öğüt alacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.” (6:126)

“İşte iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (10:24)

“İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.” (30:28)

“Bu Kuran Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitap'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.” (10:37)

KURAN AÇIK VE YALIN BİR KİTAPTIR; ANLAM AÇISINDAN MUĞLAK DEĞİLDİR

“Elif. Lâm. Râ. Bu, Bilge ve her şeyden haberdar olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir Kitap’tır.” (11:1)

“Hâ, Mîm! Apaçık Kitap’a andolsun ki, Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kuran kıldık.” (43:1-3)

“Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitap'a andolsun ki.” (44:1-2)

“Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.” (3:118)

“Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?” (54:17)

KURAN İNANANLAR İÇİN YETERLİDİR

“Karşılarında okunup duran bir Kitap’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29:51)

Tüm bu ayetler kesin olarak göstermektedir ki, Allah’ın Kitap’ı tamdır, kutsal rehber olarak yeterlidir, dini ilgilendiren konuları açıklar, anlamı açıktır, inananlar için yeterlidir ve tüm zamanlar içindir.

KURAN TÜM ZAMANLAR İÇİN İNDİRİLMİŞTİR

Allah’ın Kuran’da verdiği kutsal rehberlik kalıcıdır, tüm zamanlar içindir. Ancak ayrıntısı verilmeyen konularda, Kuran’daki değişmez kanunlar göz önünde bulundurularak düzenlemelere gitmek gerekebilir. İnsanların koyduğu bu kanunlar, Kuran’da getirilen kanunlar gibi değildir. Zamanın ve mekânın gerektirdiği şartlara göre değişim gösterebilir. Kuran’ın hükümleri ise zaman ve mekâna göre değişmez:

“Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (6:115)
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:18 PM   #4
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 8

Haşr Suresi’nde şöyle buyurulmaktadır: “Elçi size ne verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa ondan da sakının.” O halde geleneklerin ve hadis külliyatının bize öğreti olarak verdiklerini kabul etmeli, bizden yasakladıklarından kaçınmalıyız. Ayrıca Nisa Suresi 65. ayette belirtildiği gibi insanlar Allah’ın elçisini aralarındaki anlaşmazlıklarda hakem kabul etmedikçe ve onun kararlarına içten bir şekilde uymadıkça inanmış sayılmayacaklardır. Bu ayet de geleneksel kitapların ve hadis kitaplarının önemini vurguluyor.

Düzeltme 8

İlk olarak şu bilinmelidir ki, geleneksel din savunucularının sık sık başvurdukları Haşr Suresi’ndeki ayetin bu parçası içeriğinden koparılarak verilmektedir. İçeriği anlamak için Haşr Suresi’ndeki o ayetlere bakalım:

“Allah'ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler Allah'ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verilmelidir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. Allah'ı dinleyin. Allah'ın cezalandırması çetindir. Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar içindir. Onlar ki, yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah’tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah’a ve elçisine yardım ederler. İşte onlardır, özü-sözü doğru olanlar.” (59:7-8)

Yukarıdaki ayet açıkça ortaya koymaktadır ki “Elçi size ne verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa ondan da sakının” ifadesi peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretileriyle ilgili değil, ganimetlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtımıyla ilgilidir. Dahası, burada geçen ve genel bağlamından kopartılan ifade peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretilere işaret etseydi dahi, bu ifadeden hadisleri anlamak mümkün olmazdı. Kuran, peygamberin insanlar arasında yaydığı öğretilerin neler olduğu ve peygamberin insanları nelerden alıkoyduğu konusunda gayet nettir. Peygamber, insanlara kutsal öğreti olarak sadece Kuran’ı yaymaktadır. Bu görüş aşağıdaki ayetlerle de desteklenmektedir:

“Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara Kuran'la öğüt ver.” (50:45)

“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114)

“Bu Kuran bana vahiy olundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.” (6:19)

“Bu bizim indirdiğimiz bir Kitap’tır. Kutsal ve bereketli. Artık O’na uyun ve sakının ki size merhamet edilsin.” (6:155)

Peygamber bize kutsal öğreti olarak Kuran’ı verirken, Allah’ın Kitap’ından başka rehber edinmememiz hususunda bizi uyarmıştır:

“De ki, ‘Doğru sözlü iseniz, Allah katından bu ikisinden (Kuran ve Tevrat’tan) daha iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım.’” (28:49)

“Bir Kitap’tır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7:2-3)

“Oysa biz onlara ders alacakları kitaplar vermemiştik ve kendilerine senden önce bir uyarıcı göndermemiştik.” (34:44)

Tüm bu ayetler şu gerçekleri ortaya çıkarmıştır: İlk olarak, Haşr Suresi 7. ayette kullanılan ifade bağlamından koparılarak kullanılmıştır. Ganimetlerin paylaşılması ile ilgili olan bu ifade peygamberin yaydığı öğretilerle ilgili gibi gösterilmiştir. İkinci olarak, bu ayetin peygamberin genel öğretileri ile ilgili olduğunu varsaysak da, Kuran peygamberin insanlara hangi kutsal öğretileri verdiği ve onları hangilerinden alıkoyduğu konusunda açıktır. Allah, elçisinden, inananlara sadece Kuran ile öğüt vermesini istemektedir:

Şimdi, Nisa Suresi’ndeki ayete bakalım:

“Hayır, Rabbine yemin olsun ki iş, onların sandığı gibi değil. Onlar, aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiçbir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olamazlar.” (4:65)

Bu ayette insanların anlaşmazlıklarında elçiyi aralarında hakem yapmaları ve onun kararlarına tam olarak uymaları gerektiği söylenmekte. Peki elçi insanlar arasında nasıl hakemlik yapacaktır? Kendi kişisel fikri doğrultusunda mı karar verecektir? Kuran bize bu sorunun cevabını da vermektedir:

“Sen de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.” (5:49)

Elçi insanlar arasında hakemlik görevini yürütüyordu. Ancak, yukarıdaki ayetin de işaret ettiği gibi, bunu yaparken kişisel değer yargılarına ve fikirlerine göre değil Kuran’a göre hüküm veriyordu.

Nahl Suresi’ndeki 64. ayet bu konuyu daha da aydınlatmaktadır:

“Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.” (16:64)
Sonuç olarak, tüm bu ayetlerin gösterdiği gibi peygamber insanlar arasında hüküm verirken Allah’ın Kitap’ını kullanmıştır ve insanlar arasındaki anlaşmazlıklar, başka bir kaynak ya da fikir ile değil, Kuran ile çözülmüştür.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:19 PM   #5
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 9

Vahiy iki türlüdür. Birincisi “vahy-i metluv” yani Kuran’da yer alan ve inananlara okunan vahiydir. İkinci tip vahiy ise “vahy-i gayri metluv”dur ki bu tip vahiy Kuran’da yer almaz. Bu ikinci tip vahyi, gelenek ve hadis kitaplarında bulabiliriz.

Düzeltme 9

Daha önce gösterdiğimiz kanıtlar ortaya koymuştur ki Allah’ın Hz. Muhammed’e gönderdiği tek vahiy Kuran’dır. Kuran, vahiy olan tek kaynaktır ve inananlara okunmuştur. Aşağıdaki ayetler, vahyin inananlara okunan ve okunmayan olmak üzere iki tür olduğu iddiasını çürütmektedir.

Rad Suresi’nde Allah’ın elçi göndermekteki amacının, elçinin kendisine indirileni inananlara okuması olduğunu görüyoruz. Bu ayet gösteriyor ki vahiy sadece okunmak içindir.

“Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahiy ettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. O'na güvendim ve dönüş sadece O'nadır.” (13:30)

Bu ayette geçen “sana vahiy ettiğimizi onlara okuyasın” ifadesi açıkça ortaya koymaktadır ki vahyin tek türü “vahy-i metluv”dur, yani okunan vahiydir.

Fatır Suresi’nde vahyin Allah’ın Kitap’ında sunulduğu ve kesin gerçeği içerdiği belirtiliyor:

“Kitap'tan sana vahiy ettiğimiz, kendinden öncekini doğrulayıcı olarak gelen gerçektir.
Allah, kullarından tam haberdardır, onları iyice görmektedir.” (35:31)

Aşağıdaki ayetin de işaret ettiği gibi, elçinin görevi kendisine vahiy edileni insanlara okumaktır:

“Rabbinin Kitabı'ndan sana vahiy edileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.” (18:27)

Ve elçi, Allah’ın Kitap’ında bulunan vahiy ile insanları uyarmıştır:

“Bu Kuran bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahiy olundu.” (6:19)

“De ki: ‘Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum.’ Ama sağırlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler ki!” (21:45)

Kuran ayetlerinin açıkça ortaya koyduğu gibi vahiy sadece okunan türdedir. Peygambere okunan ve okunmayan olmak üzere iki çeşit vahyin geldiği iddiası Kuran tarafından onaylanmaz. Hüküm de, rehberlik de, öğüt de sadece o Kitap’tadır:

“Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6:114)

“Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” (7:52)

“Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?” (54:17)

“Karşılarında okunup duran bir Kitap’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29:51)
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:21 PM   #6
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 10

Kuran’ı anlamak için “esbab-ı nüzul”u (ayetin iniş sebebini) bilmeliyiz. Çünkü bir ayetin neden ve nasıl bir tarihsel arka plan ile vahiy edildiği konusunda bilgilenmeden Kuran’ı anlayamayız.

Düzeltme 10

Kuran, uyarıları ve emirleri sadece belli bir zaman ve mekâna hitap eden bir kitap değildir. Kuran her dönemde uygulanması gereken değişmez prensipler verir. Kuran’ın açıklanması için belli bir dönemle ilgili tarihsel rivayetlere ihtiyaç olduğunu iddia etmek, Kuran’ı belli bir döneme hapsetmek ve onu varsayımlara bağlamaktır. Oysa Allah, Kuran’ı “herkes için bir öğüt” (81:27) ve “insanlara kılavuz” (2:185) olarak niteleyerek bu görüşe karşı çıkmaktadır. Kuran, ayetlerin de gösterdiği gibi tüm insanlar için, her yerde ve zamanda toplumun inşası veya yeniden inşası için gerekli kutsal prensipleri sunar. İnsanlığın olduğu her yerde, Kuran’ın kutsal değerleri geçerlidir. Bu değerler kalıcı, sürekli ve değişmezdir. Zamanın ve mekânın şartlarına göre değişiklik göstermez. Kuran’ın bu değişmez hükümleri geçmişte ne kadar uygulanabilirse şimdi de o kadar uygulanabilir. Kuran’da anlatılanlar, hatta geçmiş kavimler ve elçiler hakkında anlatılanlar bile, tarihi hikâyeler olarak sunulmamaktadır. Bu tarihsel anlatılar bize bazı prensipleri öğretir. Bize düşen görev tüm Kuran’ı bir rehber ve içinde yaşadığımız zaman için bir ışık olarak düşünmek, günümüz sorunlarının çözümlerini bu kutsal uyarı ve emirlerde aramaktır. Geçmişte yaşandığı iddia edilen tarihsel rivayetleri araştırmaya çalışıp, Allah’ın Kitap’ını bu rivayetlere tabi kılmak büyük bir hatadır.
Yusuf Suresi’nde bu konu hakkında bir hatırlatma yapılmaktadır:

“Yemin olsun ki, onların hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kuran, uydurulacak bir hadis (söz) değildir; aksine o, kendisinden öncekileri tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.” (12:111)
Hud Suresi’nde de benzer bir hatırlatma vardır:

“Elçilerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana gerçek gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.” (11:120)

Görüldüğü gibi, Kuran’da geçmiş nesiller ve elçiler hakkında verilen tüm örnekler, tarihsel hikâye oldukları için değil, insanlara kutsal rehber oldukları ve ahlaki dersler verdikleri için indirilmiştir. Allah, bir yandan Kitap’ının tüm zamanlar için bir rehber olduğunu ve her dönemde uygulanabilir olduğunu belirtirken, bir yandan da bazı insanların Kuran’ı belli bir zamanla kısıtlı göreceklerini ve onun günümüzde anlaşılamayacağını iddia edeceklerini söylemektedir:

“Hiç kuşkusuz Allah, onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor. Hiç kuşkusuz, O, büyüklük taslayanları sevmiyor. Onlara, ‘Rabbiniz ne indirdi’ dendiğinde şöyle dediler: ‘Öncekilerin masallarını.’” (16:23-24)

Bir diğer ayette de Allah şöyle buyuruyor:

“Şunların hiçbirine itâat etme: yemin edip duran, aşağılık, kötüleyen, söz götürüp getiren. Hayrı engelleyen, saldırgan, günahkâr. Kaba ve kötülükle damgalı. Mal ve oğullar sahibi olmuş diye… Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: ‘Daha öncekilerin masalları!’” (68:10-15)

Yukarıdaki ayette açıkça görmekteyiz ki Allah’ın Kitap’ını belli bir dönemle kısıtlamak inanmayanların yaptığı bir eylemdir. Dahası, esbab-ı nüzul -yani vahyin iniş nedeni ve ayetlerin indirilmesiyle ilişkilendirilen tarihsel arka plan- bilinmeden Kuran’ın anlaşılamayacağını iddia edenler, bizi şu konuda bilgilendirmelidirler: Allah’ın Kitap’ını bağımlı kıldıkları külliyat, Kuran’ın her ayeti hakkında tarihsel koşulları içeriyor mu? Bu konuda tek bir tutarlı bilgi seti mevcut mu? İslam dünyası bu konuda hatasız, çelişkisiz bir kaynağa mı sahip yoksa her mezhebin kendine ait bir esbab-ı nüzul’u mu var? Kuşkusuz, Allah’ın tutarsızlıklardan uzak, anlamı açık olan, her dönem uygulanabilen Kitap’ını; eksik, kendi içinde ve bilimin verileriyle çelişkili, bir kısmının belli mezheplerce reddedilip, bir kısmının kabul edildiği, Kuran’ın vahyi sürerken doğmamış insanlar tarafından zanna dayanarak ve sapkınca toplanmış bir kaynağa bağımlı kılamayız. Kuran, yorumlanması için birbirleriyle çelişen ve mantığa aykırı olan bu rivayetlere ihtiyaç duymamaktadır. Kuran’ın dediği gibi, “zan” hiçbir zaman “kesin gerçek”e eşit olamaz:

“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak yalan söylerler.” (6:116)
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Alt 3. October 2012, 01:23 PM   #7
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 880
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Yanlış İddia 11

Kuran, bazı ayetlerinde elçinin, Kitap’ın ve “hikmet”in (yani bilgeliğin) bilgisini vermekle görevli olduğunu belirtir. Kitap ile Kuran kastedilirken, hikmet ile Kuran dışında, okunmayan, peygambere verilmiş ve gelenek kitaplarında bulunan gizli bir vahiy kastedilir.

Düzeltme 11

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kuran bir kavram verdiği zaman onu havada bırakmaz, açıklar. Bazı Kuran ayetlerinde Allah’ın elçisinin, Kitap’ın ve hikmetin bilgisini vermekle görevli olduğu söylenir. İşte bu noktada, Kuran bizlere Kitap’ın ve hikmetin ne olduğunu açıklamaktadır:

“‘Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir elçi gönder. Sen, evet sen, Yücesin, Bilgesin.’” (2:129)

“Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara öyle bir elçi gönderdi ki, onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler.” (3:164)

Yukarıdaki ayetlerde ve birçok benzerlerinde elçinin Kitap’ı ve bilgeliği vermekle görevli olduğu söyleniyor. Kitap ile kastedilenin Kuran olduğunu aşağıdaki ayetler göstermektedir:
“Elif. Lâm. Mîm. İşte sana o Kitap! Kuşku yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.” (2:1-2)

“Rabbinin Kitapı'ndan sana vahiy edileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.” (18:27)

Ancak gelenekselciler, hikmet yani bilgelik ile kastedilenin Kitap dışında bir kaynak olduğunu ve bu kaynağın elçiye indirilen başka tür bir vahiy olduğunu iddia etmektedirler. Onlara göre hikmet olarak tanımlanan, okunmayan, bu gizli vahiy Kuran’da yer almaz. Bu kişilerin iddiasına göre hikmet olarak tanımlanan vahiy ancak onların mezhepleri tarafından onaylanmış geleneksel kaynaklarda yer alır.

Ne var ki geleneksel kaynakları hikmet yani bilgelik olarak tanımlamak çok hatalıdır. Zira, aşağıda da şahit olacağımız gibi Kuran kendisinden hikmet olarak bahsetmektedir. Kuran’daki kutsal değerleri sıraladıktan sonra Allah şöyle buyurmaktadır:

“İşte bunlar, Rabbinin sana vahiy ettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme; sonra kınanmış ve uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın.” (17:39)

Bu ayet Kuran’ın kendisinin hikmet olduğunu göstermektedir. Hikmet, yani bilgelik, Allah’ın Kitap’ının niteliklerinden birisidir. Kamer Suresi’nde bu gerçek tekrar edilmiştir:

“Andolsun onlara, kötülüklerini engelleyecek nice önemli haberler gelmiştir. Bu, büyük bir hikmettir. Fakat uyarılar yarar sağlamıyor.” (54:4-5)

Son olarak, hikmetin Kuran dışında, okunmayan bir vahye karşılık geldiğini iddia edenlerin yanıldıklarını aşağıdaki ayet de göstermektedir. Ayet, hikmetin okunan bir vahiy olduğunu anlatıyor. Ayette peygamberin eşlerine şu hatırlatma yapılıyor:

“Evlerinizde Allah’ın ayetlerinden ve hikmetten okunanları hatırlayın. Kuşkusuz, Allah Latîf'tir, Haberdar’dır.” (33:34)

Yukarıdaki ayet açıkça ortaya koymaktadır ki, hikmet de okunmaktadır, dolayısı ile bu ayet hikmetin okunmayan bir vahiy türü olduğu iddiasını geçersiz kılmaktadır.

Daha önce gördüğümüz gibi Kuran, hikmetin Kuran dışında bir vahiy olmadığını, ancak Kuran’ın niteliklerinden birisi olduğunu ortaya koymaktadır. Allah tüm elçilerine “Kitap”ı, yani toplum için gerekli olan yasa ve emirleri, vermiştir. Bunun yanında Allah insanlara o yasaların ardındaki bilgeliği ve gerekçeyi de vermiştir. Böylece bizi, o kutsal yasayı toplumumuzda uygulamakla elde edeceğimiz faydaları düşünmeye çağırmıştır.
Bu konuda bir örnek verelim. Örneğin, Kuran bir ayetinde inanan kadınlara iffetli giyinmelerini öğütledikten sonra bu yasanın arkasındaki bilgeliği -yani hikmeti- şöyle açıklıyor:

“Bu (giyim tarzı), onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Bağışlayan’dır, Esirgeyen’dir.” (33:59)

Birçok ayet Kuran’dan bilgeliklerle -hikmetlerle- dolu kitap olarak bahseder. Aşağıdaki iki ayet gibi:

“Yâ. Sîn. Yemin olsun o hikmetlerle (bilgeliklerle) dolu Kuran'a ki, hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin.” (36:1-3)

“Elif. Lâm. Mîm. İşte sana, o hikmetlerle (bilgeliklerle) dolu Kitap'ın ayetleri. İyilik ve güzellik sergileyenlere bir merhamet ve bir kılavuz olarak.” (31:1-3)

Ayetlerin de gösterdiği gibi, hikmet Kuran’ın dışında, okunmayan bir vahiy türü değildir.

Tersine hikmet, Allah’ın Kitap’ının bir ismidir ve kutsal yasaların arkasındaki akıl ve mantığa karşılık gelir. Hikmet kavramı ile kastedilenin mezheplerin geleneksel kitapları olduğunu iddia edenlere şu sorulmalıdır: Allah, Kuran boyunca Davut Peygamber’e (2:215), İsa Peygamber’e (3:48), İbrahim Peygamber’in takipçilerine (4:54) ve Lokman Peygamber’e de (31:12) hikmet verdiğini söylemektedir. Eğer Allah gerçekten de hikmet ile geleneksel mezhep kitaplarını kastediyorsa, bu peygamberlere de geleneksel mezhep kitapları mı verilmiştir?
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
khaos (4. October 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
arzı, hadislerin, kurana


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:50 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam