hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Makaleler

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 7. February 2013, 12:29 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
575 Mesajina 960 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Merdem, Sayın Aorskaya.

1) Bu verdiğim İşte Kur'an'dan:
155–157. Âyetlerde ise insanların, özellikle de mü'minlerin "korku, açlık, mal, can ve üründen eksiltme" ile sınanacakları bildirilmekte ve sabretmeleri istenmekte, sabrın karşılığının nasıl olacağı da, Rabb'lerinden, birtakım destekler ve rahmet kendilerinedir. İşte onlar, hidayete erenlerin de ta kendisidir ifadeleriyle beyan edilmektedir.

Âyette bahsedilen korkuyu, "düşman ve savaş korkusu"; açlığı, "kâfirlerle mücadele ederken sıkıntıya düşmek, kıtlık, kuraklık gibi nedenlerle ürünsüz kalmak"; mallardan eksiltmeyi, "zekât, sadaka, infak, yangın, deprem, hırsızlık, gasp gibi şeylerle eksiltmek"; canlardan eksiltmeyi, "ölmek, öldürmek, vücudun fonksiyonlarını ve organlarını yitirmesi, körlük, sağırlık, kısırlık, topallık, menapoz, antrapoz vs."; ürünlerden eksiltmeyi, "meyve ve ürünlerin verimsizliği, ticarî zarar etme..." olarak anlamak mümkündür.

Âyette, musibete uğrayan mü'minlerin, Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve yalnız O'na döneceğiz diyerek sabrettikleri bildirilmektedir ki bu durum, imanın güzel bir şekilde açığa vurumu olup, insanların Allah'ın mülkü olduğunun ve fani oluşun itirafıdır. Allah'a dönmek, tabii ki mekân ve cihet itibariyle bir dönüş değildir. Araplar, "Krala müracaat edeceğim" derler ve bununla, "kralın yanına çıkmayı" değil, "onun kudretine başvurmayı, anlaşmazlığı ona taşımayı, onun merhametine sığınmayı" kastederler. Bu ifade özetle, kulun başına gelen musibetlere razı olduğuna, bunların neticesini Allah'a havale ettiğine, O'nun kendisine zulmedenlerden intikamını alacağına inandığına delâlet eder.

Allah'ın Müslümanları ne ile ve nasıl imtihan edeceğine dair birçok Âyet bulunmaktadır, bunların bazılarını sunuyoruz:

(Âl-i İmrân: 186) Hiç kuşkusuz siz, mallarınız ve canlarınız hususunda belâlanacaksınız [imtihan olunacaksınız]. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan birçok eza da işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah'a takvâlı davranırsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.

(Mülk: 1–2) Mülk [hükümranlık], elinde bulunan o zat [Allah], ne cömerttir! Ve O, her şeye güç yetirendir. O, hanginizin amelce daha iyi-güzel olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı yarattı. O, Azîz'dir, Gafûr'dur.

(Zümer: 10) De ki: "Ey iman etmiş olan kullar/kölelerim! Rabbinize takvâlı davranın. Bu dünyada iyilik-güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Şüphesiz Allah'ın arzı [yeryüzü] geniştir. Ancak sabredenler, mükâfatlarını hesapsız tastamam alacaklardır."

(Muhammed: 31) Kesinlikle Biz, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri bilinceye kadar sizi belâlandıracağız. Haberlerinizi de belâlandıracağız.

(A'râf: 168) Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. Onlardan bir kısmı sâlihlerdi, bir kısmı da bundan aşağı idi. Ve Biz, onları dönsünler diye iyiliklerle ve kötülüklerle belâlandırdık [imtihan ettik].

(En'âm: 164–165) De ki: "O [Allah] her şeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka Rabb mı arayayım?" Her kişinin kazandığı yalnız kendisine aittir. Yükünü taşıyan kimse, bir başkasının yükünü taşımaz. Sonra sadece Rabbinizedir dönüşünüz. Böylece O [Allah], ayrılığa düştüğünüz şeyi size haber verecektir. Ve O, sizi yeryüzünün halifeleri kılan, verdikleriyle sizi belâlandırmak [sınamak] için, kiminizi kiminizin üzerine derecelerle yükseltendir. Şüphesiz Rabbin, kovuşturması çabuk olandır ve şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

(Nahl: 112) Ve Allah bir kenti misal olarak verdi: O [bu kent], güvenli, huzurlu idi ve oraya her bir yerden rızkı bol bol gelirdi. Ne var ki, onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yapıp ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini [felâketini] tattırıverdi.

(Fecr: 15–16) İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse, "Rabbim beni üstün kıldı" der. Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, "Rabbim beni aşağıladı" der.

(Teğâbün: 15) Kesinlikle mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir. Allah ise, büyük ecir Kendi katında olandır.

(Muhammed: 38) İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. Öyleyken sizden kimileri cimrilik ediyor. Ve kim cimrilik ederse kendi benliğinden cimrilik ediyordur. Ve Allah zengindir, siz ise fakirlersiniz. Eğer siz yüz çevirirseniz O [Allah], yerinize sizden başka bir toplum getirir.

159–160. Şüphesiz indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti, Biz, Kitapta insanlara apaçık gösterdikten sonra gizleyen kimseler; işte onlar; onlara Allah ve lânet ediciler lânet eder. Ancak tövbe eden ve düzeltenler ve (açık delilleri ve hidayeti) açıkça ortaya koyanlar başkadır. İşte onlar; Ben onların tövbelerini kabul ederim. Ve Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.

161–162. Şu inkâr edip de inkârcı olarak ölen kimseler; işte onlar; Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lâneti onlaradır. Onlar onda [lânette] temelli kalıcıdırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmayacaktır da.

163. Ve sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. O'ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. O, Rahmân'dır, Rahîm'dir.

Bu Âyet grubunda, kendilerine bildirileni gizleyenler tehdit edilmektedir. Kaynaklarda bunların, Yahudi bilginleri ve Hıristiyan rahipleri olduğu ifade edilir.

Yahudi ve Hıristiyanların bilginleri, Kitaplarındaki öğretileri gizleyerek dini tekellerine aldılar ve hevalarına göre yeni bir din uydurarak kitlelere empoze ettiler. İşte bu yüzden Allah'ın lânetine [merhamet ve aftan dışlama cezasına] uğradılar.

Paragrafın son bölümündeki, Ancak tövbe eden ve düzeltenler ve (açık delilleri ve hidayeti) açıkça ortaya koyanlar başkadır. İşte onlar; Ben onların tövbelerini kabul ederim. Ve Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. Şu inkâr edip de inkârcı olarak ölen kimseler; işte onlar; Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lâneti onlaradır. Onlar onda [lânette] temelli kalıcıdırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmayacaktır da açıklamasıyla, yine de onlara mağfiret kapısının açık tutulup ölmeden tövbe edebilecekleri bildiriliyor.

Bu Âyetlerde verilen mesajlar, sadece Yahudi ve Hıristiyan bilginlerine yönelik değil, tüm insanlara olup, insanları değerlendirirken ömürlerinin son demlerinin dikkate alınması istenmektedir. Zira bugün kâfir olan, yarın tövbe ederek Allah'ın rahmetine nail olabilir.

Âyetlerdeki bir başka mesaj da, hakkı gizleyenin lânetleneceğidir. Dolayısıyla, kim Allah'ın dini hususundaki bir bilgiyi veya başkasının hidayetine sebep olabilecek bir açıklamayı gizlerse, Allah'ın lânetine uğrar.


Buradea Sayın Hakkı Yılmaz da bizim gibi düşünmekte ve l57. ayette Allah'a aidiyetin ve O'na dönüşün ne olduğunu açıkça anlatmaktadır.

2) Biz de ''Bakara:156-157''yi şöyle anlıyoruz:
''Nasıl kâinat Allah'ın mülkü ise ve ''ol'' emri ile oluşmuş ise , dünya yaşayanı/mütemmim cüz'ü veya teferruatı, diğer bir ifade ediş ile Allah'ın kul olarak mülkü olan biz insanlar da O'nun emri ile oluşmuş, var olmuşuz.
Dünya gibi dünyadaki yaşayışımızla kendi kendimize şahit olduktan sonra yine O'nun emri ile yeni bir gerçeği yaşayacağız. Bu gerçeklerden biri de, biz insanlar yeniden yaratılıp da dünya yaşamında kendimizin hoşuna gitmeyen bir olay ile karşılaşmış olsak bile ''Biz Allah İçiniz ve Ona dönücüyüz'' dememizin karşılığı 157. ayette: ''İşte Rablerinin SALAVATI ve HİDAYETİ bu gerçeği görenler, yani durumlarının hakikatini fark ettirmek üzere O'nun İRADESİNİN TECELLİ EDECEĞİNİ bilenler üzerinedir''
denmek suretiyle açıklama zaten yapılmıştır.

Yoksa görünen ve görünmeyen kainat zaten şu anda Allah'ın huzurunda (görüş ve denetimi altında) değil mi?

Siz ve biz kim ve ne oluyoruz ki de bizim için gayb, bir mevhum/kavram olan Allah'ı kişileştirip de ona bir mekân tayin edip huzuruna çıkacağız? Bunu ancak Olympos dağından alıp da Allahlarını arşa yerleştirenler yapar. Başkalarını bilmem ama ben ''huzura çıkma'' denince suçlarımın ve sevaplarımın alenileştirilmek ve eylemlerimin karşılığının neden cennet veya cehennem olduğunun açıklandığı o güne kadar yaşatılmışların toplandığı Mahşer olarak anlıyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (7. February 2013 Saat 09:02 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (7. February 2013)
Alt 7. February 2013, 01:27 PM   #2
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Merdem, Sayın Aorskaya.

Allah'a dönmek, tabii ki mekân ve cihet itibariyle bir dönüş değildir. Araplar, "Krala müracaat edeceğim" derler ve bununla, "kralın yanına çıkmayı" değil, "onun kudretine başvurmayı, anlaşmazlığı ona taşımayı, onun merhametine sığınmayı" kastederler. Bu ifade özetle, kulun başına gelen musibetlere razı olduğuna, bunların neticesini Allah'a havale ettiğine, O'nun kendisine zulmedenlerden intikamını alacağına inandığına delâlet eder.


Siz ve biz kim ve ne oluyoruz ki de bizim için gayb, bir mevhum/kavram olan Allah'ı kişileştirip de ona bir mekân tayin edip huzuruna çıkacağız? Bunu ancak Olympos dağından alıp da Allahlarını arşa yerleştirenler yapar. Başkalarını bilmem ama ben ''huzura çıkma'' denince suçlarımın ve sevaplarımın alenileştirilmek ve eylemlerimin karşılığının neden cennet veya cehennem olduğunun açıklandığı o güne kadar yaşatılmışların toplandığı Mahşer olarak anlıyorum.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Sayın yetkin,

Basit bir anlatımı bile bu kadar uzun yazarak ve sadece bu hususu anlatmayıp başka durumlarıda açıklayan ayetlerle anlamayı zorlaştırmaya gerek yoktu.


Siz ve biz kim ve ne oluyoruz ki de bizim için gayb, bir mevhum/kavram olan Allah'ı kişileştirip de ona bir mekân tayin edip huzuruna çıkacağız?
demişsiniz.

İyide zaten kimse bu iddiada bulunmadıki! Biz hesap günü hesapların görülmek üzere bir yerde toplanacağımızı söyledik. Bu deyimden sanki padişahın huzuruna çıkıp, karşımızda padişah el etek öpmek gibi, secde edeceğimiz iddiasında bulunulmadıki!

"Bizim toplanacağımız mekanda; Allah, kişi gibi bulunacaktır" diyen yok. Ama, sizin daha önce iddia ettiğiniz gibi, sadece sözlerine dönme durumu da yoktur. Aksi halde, hesap gününde diriltilmiş insanların hesaplarının nasıl görüleceğini düşündüğünüzü açıklayarak devam edebilirsiniz.

Sanırım artık daha fazla yazmaya gerek kalmamıştır.

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (7. February 2013 Saat 01:29 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ahirette, değildir, dini, dinini, islam, mezarlıklar, müslüman, yaşayacak


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:39 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam