![]() |
|
![]() |
#1 | ||||||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun Aleyküm! Değerli HAsan Akçay Kardeşim!
Alıntı:
Önce sizin olabilir dediklerinize sözlükten bakalım. "Destekleyenler" olabilir demiştiniz. Net olarak görebilmek için destek, destek olmak, destekleme,desteklemek sözcüklerine bakalım. destek: * Dayanak, dayak. * Üzerine bir şey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar araç, hamil. * Yardımcı. * Bir vektörü taşıyan sonsuz doğru. * Bir birlik için sağlanan yardım veya koruma. destek olmak: * güç sağlamak, yardımcıolmak. destekleme: * Desteklemek işi. * Devletçe yapılan para yardımı, sübvansiyon. desteklemek: * Destek koymak. * Bir kimse veya kuruluşa yardım sağlamak, müzaheret etmek. * Arka olmak, arka çıkmak. "Omuz verenler" olabilir demiştiniz. omuz vermek: * omzuyla dayanmak. * destek olmak. "Ayakta tutanlar" olabilir demiştiniz. ayakta tutmak: * oturtmak gerekirken oturtmamak. * bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak. * bir kuruluşun yaşamasını sağlamak. * o şeyin sürekliliğini sağlamak. Ama koruyup gözetenler olamaz demiştiniz. Biz ne demiştik: م - Kayyim sözcüğü "dik, ayakta tutan, gözeten" demektir. Günlük hayatta "mescidin kayyımı, hamamın kayyımı" diye kullanılır. Lisanü'l Arab, c. 7, s. 549) "Kayyım" sıfatı "başkasının faydasına olan şeyleri yerine getiren" demektir. Sözcüğün mübalağa kalıbıyla çoğul formu Nîsâ Sûresinin 34. Âyetinin başında Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcadıkları şey nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine kavvamdırlar/koruyup, gözeticidirler... diye yer alır. ayakta tutmak: * oturtmak gerekirken oturtmamak. * bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak. * bir kuruluşun yaşamasını sağlamak. * o şeyin sürekliliğini sağlamak. korumak: * Bir kimseyi veya bir şeyi dışetkilerden, tehlikeden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek. * Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi her türlü tehlikeden esirgemek, onu desteklemek, himaye etmek. * Tehlikeye karşıdenetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek. * Tehlikeli, zararlı durumları önlemek. * Bir şeyin eskimesini, yıpranmasınıönlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek. * Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek. * Karşılamak, denk gelmek. gözetmek: * Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek. * Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrıtutmak. * Kollamak, kayırmak, beklemek. * Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve etkenleri dikkate almak. gözetici: * Gözetme yapan, koruyucu, bakıcı, kollayıcı Takdir sizindir. Alıntı:
Kötü örnek doğru sözü yanlış kılmadığı gibi iyi örnek de yanlış sözü doğru kılmaz. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Nisa;135:"Ya eyyühelleziyne amenu kûnu kavvamiyne bil kıstı şühedae Lillahi ve lev alâ enfüsiküm evil valideyni vel akrabiyn in yekün ğaniyyen ev fakıyren fAllahu evla bihima fela tettebiul heva en ta'dilu ve in telvu ev tu'ridu fe innAllahe kâne bi ma ta'melune Habiyra" Bu ayette hangi sözcük "adalet"tir? Sanırım siz "kıst" sözcüğünü adalet olarak anlıyorsunuz. Ayette geçen “ قسطkıst” sözcüğü genellikle “ عدلadalet” diye açıklanmıştır. Böyle açıklanmış olmakla beraber, “kıst” sözcüğü tam olarak “adalet” demek değildir. Çünkü “adalet”, “bire bir karşılık, denge, denklik, eşitlik” (Lisanü’l-Arab; c.7, s. 359-360) demek iken, “kıst” sözcüğü “nasip, pay, hak edilmiş olan pay” (Lisanü’l-Arab, c.6, s. 123-128) demektir. “Kıst” söz konusu olduğunda, mutlaka hak edilen ve söz verilen kadar karşılık ödenir. Bir nevi eşitlik olan “adalet” ise işlenene bire bir karşılık vermeyi gerektirir. Hâlbuki eşitlik her zaman hakkın karşılığı değildir, hatta bazen de zulümdür. Nitekim çalışma hayatında eşitlik esası değil, elemanların kalifiye oluşu, kıdemi gibi hususlar hesaba katılarak kıst esası uygulanır; böylece ücretler kişilerin niteliklerine göre belirlenir. Bir aile reisi de evlâtları arasında eşitlik ilkesiyle değil, kıst ile muamele yapar. Çünkü her çocuğun yaşına ve gördüğü eğitime göre ihtiyaçları değişiktir ve çocuklar aile bütçesinden bu ihtiyaçlara göre pay alırlar. Meselâ, biri ilk öğretimde diğeri üniversitede okuyan iki çocuklu bir aile, çocukların harçlıklarını hiçbir zaman eşit miktarlarda tespit etmez. Türevleriyle birlikte Kur’an’da 27 kez yer alan “kıst” sözcüğünün, “ اقتساط iktisat [zulme yol açmadan, aşırıya kaçmadan, hayırlı, yararlı yolu izlemek”, “ تقسيط taksit [hakkı olan bir şeyi belli zamanlara pay pay bölmek]” ve “ قسطاسkıstas” formları Arapça anlamlarının aynısıyla Türkçede de kullanılmaktadır. Rabbimiz hem “ عادلAdil”, hem de “ قاسطKasit”tir. Yani, hem adaletle hem de kıst ile muamele eder: Alıntı:
Nisa 34 ve 135 birbiriyle ihtilaflı değildir. Nisa;34: ErRicalu kavvamune alen nisai bi ma faddalAllahu ba'dahüm alâ ba’din ve bi ma enfeku min emvalihim fessalihatü kanitatün hafizatün lil ğaybi bi ma hafızAllah vellatiy tehafune nüşüzehünne feızuhünne vehcüruhünne filmedaciı vadribuhünne, fein eta'neküm fela tebğu aleyhinne sebiyla innAllahe kâne Aliyyen Kebiyra" "Allah'ın, bazı şeyleri bazısına fazla kılması ve erkeklerin mallarından harcamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerine iyi koruyup iyi gözeticidirler. Hâl böyle olunca, sâlih kadınlar, Allah'a itaat edicidirler; Allah'ın koyduğu kurala uyanlardır, Allah'ın koruduğu şey nedeniyle henüz gelmediği hâlde başlarına gelebilecek felaketler için koruyucudurlar. Dik kafalılık yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından korktuğunuz kadınlara da, öğüt verin ve yan gelip yattıkları yerlerde; kendi ülkeniz sınırları içerisinde göç ettirin ve de baskı yapın. Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa, artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah, çok yücedir, çok büyüktür." Nisa 135: "Ya eyyühelleziyne amenu kûnu kavvamiyne bil kıstı şühedae Lillahi ve lev alâ enfüsiküm evil valideyni vel akrabiyn* in yekün ğaniyyen ev fakıyren fAllahu evla Bihima fela tettebiul heva en ta'dilu ve in telvu ev tu'ridu fe innAllahe kâne Bi ma ta'melune Habiyra" "Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır." Ayetlerde hiçbir ihtilaf yok ancak Siz sözcüklerden algınıza göre ihtilaf olduğuınu varsanıyorsunuz. Alıntı:
Sözcüklerin anlamlarını en başda belirttik. Karar algınıza göre olacaktır. Takdir sizindir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
||||||||
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
suresi, vakıa |
|
|