hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE NECM NECM KUR'AN'IN TÜRKÇE MEALİ Hakkı YILMAZ > MEAL HAKKINDAKİ AÇIKLAMALAR

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 3. March 2013, 11:40 PM   #1
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Tan bir Halk Cocugu : EDIP YÜKSEL

Edip Yüksel

1957 yılında Bitlis'in Norşin (Göroymak) ilçesinde, herkes gibi ağlayarak dünyaya geldim. Anam şeyh Masum Mutlu'nun kızı, babam ise ünlü Molla Sadreddin (Istanbul'a göç ettikten sonra, Sadrettin Hoca). Doğduğum ilçe, yaşayanlarından çok ölüleriyle ünlü bir merkezdi. "Marqad-a Hazret," yani Hazret'in Türbesi olarak bilinen puthane Eyüp Sultan puthanesi kadar popüler olmamasina rağmen, türbedeki kemiklerin zürriyeti olan dayılarımın Bitlis vilayetindeki politik, sosyal ve ekonomik gücünü kutsallaştırmada önemli bir sembolik role sahipti . . .
Bir şeyh torunu olarak, dayılarımın Kürtçe "dest-pe" (el-ayak) olarak tanımladığı köylülerin çocuklarından farklı yetiştim. Ne var ki karpuz kabuklarından yaptığım arabaları ve kamyon diye bindiğim Kulongo yaylasının volkanik kayalarını unutamıyorum hala.

Sekiz yaşındayken İstanbul'a göçtük. Babam, Türkçe'yi çabuk öğrenmemiz için evde sıkıyönetim ilan edip Kürtçe konuşmayı yasaklayınca ne olduysa gariban anneme oldu. Okuma-yazma bilmeyen zavallı annem Türkçe'yi öğrenemediği gibi Kürtçe'yi de unuttu. Sonunda, annem Kürtçe ve Türkçe karışımı yeni bir dil (Kütürkçe!) konuşmaya başladı. Kendisini galiba bizden başka anlayan yoktu. Zaten başkasının anlamasına pek ihtiyacı da yoktu; zira, annem evden hemen hemen hiç dışarı çıkmazdı. Çıksa bile ne değişirdi. Kütürkçe konuşan peçeli-çarşaflı annem hem fiziksel ve hem de zihinsel olarak ömür boyu güneşsiz bir zindana mahkumdu. Ne yazık ki, Şafii hazretlerinin mezhebi yoluyla Allah adına uygulanan bu mahkumiyeti benimsemişti artık.

Babam beni İstanbul İmam-Hatip Lisesine verdi. Yetmiş-seksen kişilik sınıflarda bir kısmı psikopat veya paranoyak olan hocaların terörü altında ders talim ediyorduk. Ezberciliği bir türlü benimsemediğim için beni Kuran dersinden her yıl ikmale bırakan Müzekka hocanın bir kez bile gülümsediğine tanık olmadım. İmam veya müezzin olmaya hiç niyetim yoktu.

Daha orta sondayken fizik ve kimya derslerine aşırı ilgi duymaya başladım. Evin depo olarak kullandığımız bir odasını laboratuvara çevirdim. Defalarca sigorta patlatmama rağmen demir çubuklara kablo sardıktan sonra prize takıp mıknatıslar yaptım. Motor ve jeneratorler imal ettim. Hatta tahtadan filim oynatıcı bir projeksiyon makinası yaptım. Bu arada, kendi kendime kendi kendine çalışan bir makine icad etmenin yollarını düşündüm. Jenerator ile motorun eksenlerini birleştirdikten sonra ilk hareketi verirsem diye umutlanıyordum. Bu makinanın Devr-i Daim olarak bilindiğini ve yapılmasının mümkün olmadığını öğrenince ayaklarım yere bastı. Daha sonra, Milli Nizam Partisi'yle laik devlete karşı cihat ilan eden Erbakan bana meslek konusunda kutup yıldızı oldu. Ben de onun gibi makina mühendisi olacak ve vatanı masonlardan, hainlerden kurtaracaktım.

Orta Doğu Teknik Üniversitesine 7'nci olarak girdim. Devletten burs almama rağmen Milli Selamet Partisinin gençlik örgütü Akıncılar teşkilatının üssü olan bir yurda girince derslerime çalışacağıma sokaklara yazı yazmaya, bildiriler yazıp dağıtmaya, sex filimleri oynatan komşu sinemanın camlarını kırmaya, protesto mitingleri düzenlemeye, polis ile köşe kapmaca oynamaya verdim kendimi. Etkinlikleri altındaki yurtlarda kalan temiz kalpli üniversite öğrencilerini kendileri için gece gündüz bedava çalışmaya teşvik eden politikacıları kahraman bildim. Akıncılar örgütünün Ankara şubesinde ve genel merkezinde aktif bir eleman oldum.

O günün ODTÜ'sünü tamamıyla kontrol altında bulunduran silahlı sol örgütlerinin despot tavırlarını sınıfta eleştirme saflığını gösterdim. Öğrenci temsilcisi olduğum Ankara Cebeci'deki 300 kişilik Milli Gençlik Vakfı yurdunun önündeki caddede afiş aşan bir grup solcunun yanına sokularak yurdun yüz metre sağına ve soluna afiş asmamalarını nazikçe rica edince çevirile çevirile dövüldüm, kurşunlandım. Bu arada, sağcıların egemen olduğu semtlerde bildiri dağıttığım için onlardan da nasibimi aldım ve postu zor kurtardım. Konya belediye secimlerinde, Elazığlı bir Akıncının bana verdiği kullanmasını bilmediğim tabancayla sandık başında kovboyluk yaparken yakalanıp hapishaneye girdim. Belediye başkanı seçilen Keçeciler'in bana ve arkadaşıma hergün gönderdiği kızarmış tavuk ve bir kilo baklavayı koğuştaki cinayet ve soygun gibi suçlardan mahkum
olanlarla paylaştım. (O bir aylık sürede bir romanı dolduracak kadar ilginç olaylar yaşadım).

1979 yılında tekrar sınavlara girerek ilk tercihim olan Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesine girdim. Ne var ki, o günün gençliğini birbirine can düşmanı yapan kaosundan kurtulamadım. Beni öldürmek isteyen sağ ve sol örgütlerin düzenlediği bir çok süikast eylemine rağmen yaşadım. Ne var ki bana çok benzeyen bir arkadaşım solcular tarafından sokak ortasında öldürüldü, bana hedeflenen ateşlere muhatap olan bir arkadaşım yaralandı, beni Kartal 2'nci Zırhlı Tugayı Cezaevinde öldürmek isteyen bir sağcı militan yanlışlıkla bir arkadaşımı ciğerinden şişledi.

1978 yılında, 50-60 lise öğrencisini o günkü politik amaçlarım doğrultusunda eğitmek ve kullanmak amacıyla örgütledim. Fatih Camisinin etrafını saran kubbeli Vakıflar Yurdunun büyük bir odasını bu örgütün kütüphanesi olarak kullandım. Kaderin ilginç bir cilvesi olarak bu grubu FT/19 olarak adlandırdım. Akıncılar teşkilatının ünlü lideri kardeşim Metin Yüksel Cuma namazından sonra Fatih camisinden çıkarken sağcı militanlarca
avluda şehit edildi. Bu acı olay sonucu kendimi tümüyle o günün gençlik kavgasına adadım. Beni yıldırmak isteyen polis ve asker tarafından sürekli rahatsız edildim. Sekiz-dokuz kez askeri tutukevlerinde göz altına alındım. Günlerce, haftalarca beton tabanlı hücrelerde yattım. İşkencelere muhatap oldum. 1979 ve 1980 yılları polis ve askerle saklambaç oynamakla geçti.

Bu arada Iran'daki sözde Islam devrimini kopya etmenin hayallerini kurdum. Nihayet, 1980 yılının ilkbaharında Pasdaran'ın (Devrim Muhafızlarının) lideri tarafından gizlice İran'a davet edildim. İki haftalık ziyaretim boyunca devrimin ileri gelen liderleriyle görüştürüldüm. İran topraklarında Türkiye'ye yönelik yayın yapacak bir radyo istasyonu gibi kültürel yardımlar beklerken Türkiyeli Akıncıların Iran topraklarında silahlı eğitimi görmesi önerisine muhatap oldum. Türkiye'ye döndükten sonra benimle irtibata geçen bir İranlı'nın Türkiye'deki askeri tesisler hakkında
malumat toplamamı istemesi beni iyice rahatsız etti. Beni casusluk gibi sinsi ve hain bir iş için kullanmaya çalışmalarını yadırgadım.

1980 yılının Ağustos ayında, Gençlik ve Spor Bakanlığının Çanakkale'deki tesislerinde düzenlenen Dünya İslam Gençlik Konferansına katıldım. İki
hafta kadar süren bu konferans Müslüman Kardeşler örgütü tarafından düzenleniyordu. Kırkı aşkın ülkeden gençlerin katıldığı bu konferansta
Güney Afrikadaki İslam Propaganda Merkezi'nin lideri Ahmet Deedat tarafından verilen seminer benim müthiş ilgimi çekti: Kuran'daki 19 Mucizesi. Kurucusu olduğum örgütümün ismi olan 19 rakamının Kuran'daki bir matematiksel sistemin kodu olması ve eğer doğruysa böyle bir olayın felsefi boyutlarının müthiş olacağı gerçeği karşısında heyecanlandım.

Konferanstan bir hafta sonra, 11 Eylül 1980 gecesi, Fatih sokaklarında, Müslüman Kardeşler teşkilatına üye olan Mısırlı ve Suriyeli arkadaşlarla
dolaşırken, beni arayan polis tarafından göz altına alındım. Karakoldayken askeri bir darbe olduğunu öğrendim. Tevhit ve Hicret dergilerinde çıkan laikliğe aykırı yazılarımdan dolay yargılandım. Avukatımın "yorum yapalım kurtaralım" teklifini "tükürdüğümü yutmam" diyerek tersledim ve yarım saat boyunca Selimiye'deki sıkıyönetim mahkemesinde düşünce ve inanç özgürlüğü konusunda nutuk çektim (savunduğum "şeriatın" düşünce ve özgürlüğün amansız düşmanı olduğunu hiç düşünmeden!). Sıkıyönetim hakimleri 163'üncü maddeden 6 yıl hapse mahkum ederek beni yanıtladılar. Toplam dört yıl süren hapishane hayatımı burada özetlemem mümkün değil. (1986 yılında bu konuda Kitap Dergisinde yapılan bir söyleşi "Kitap Okumanın Zararları" adlı kitabımda yayınlanmıştır). Siyasi suçlardan hüküm giymiş kişilere yüksek öğrenimi yasaklayan YÖK kararından da payımı aldım.

Sakıncalı piyade olarak yaptığım bir buçuk yıllık askerlik dönemi de apayrı bir macera. Hayatımın en önemli olaylarından birisini askerdeyken 1 Temmuz 1986'da yaşadım. Amerika'daki Dr. Reşad Halife ile sürdürdüğüm mektuplu tartışmaların sonunda nihayet o gece "dini yalnızca Allah'a has kılmaya" karar verdim. Hadis ve Sünnet denilen ortaçağ Arap kültürü ve öğretilerini Kuran'a ortak koşmaktan vazgeçtim.

1987 yılında, geleneksel-mezhepçi İslam'a olan ilk eleştirilerimi "İlginç Sorular-2" kitabıyla yayımladım. Kitapları yıllarca "best seller" olan ve dinci
kitle tarafından bir kahraman olarak bilinen genç bir yazarın bu cüreti bağışlanmadı. Sünnetçi-müslüman bir dergi önce babamın hakaret dolu bir eleştirisini yayımladı. Bunu daha sonra diğer mezhepçi yazarlar izledi. Kısa sürede kendimi müthiş bir saldırı karşısında yalnız buldum. Hakaretleri tehditler izledi. Dost bildiklerim düşman oluvermişti. Entellektüel geçinen yazar arkadaşlarım tarafından bile aforoz edildim. Kitaplarımın dağıtımı durduruldu. Kitaplarım kitapçılardan toplattırıldı. Bana yöneltilen eleştirilere verdiğim cevaplar hiç bir dergi ve gazetede yayımlanmadı. Hatta kendi imkanlarımla yayımladığım "Sakıncalı Yazılar" adlı kitabımın ilk baskısı matbaadan çalındı. Haftalık popüler bir derginin kapak konusu olduktan sonra kendimi tarikatçı ve mezhepçi gazetelerin manşetlerinde din adamları tarafından "mürted" olarak ilan edilir buldum. Hadisçi-Sünnetçi dinin terminolojisine göre "mürted" ilan edilmenin "ölüm fermanı" ile eş anlamlı olduğunu çok iyi biliyordum. Sonunda, Allah'in izni ve yardımıyla 1989 yılında Amerika'ya hicret etme imkanı buldum.

Amerika'da bulunduğum süre içinde, Türkiye'de YÖK'lenen Yüksek Öğrenimimi devam ettirmeye karar verdim. Lise'yi dışardan bitirerek Arizona Üniversitesine girdim. İki bölümü, Felsefe ve Yakın Doğu Bilimleri bölümlerini iftiharla bitirdim. Bu arada Arizona'daki liselerde part-time öğretmenlik, üniversite'de belleticilik ve assitanlık yaptım. Kuran'dan başka dini kaynakları reddederek İslam'da reform hareketini destekleyen Renaissance Institute, International Community of Submitters ve The Monotheist Productions için İnglizce kitaplar ve makaleler yazdım. Boston'daki Massathusetts Universitesinde baslattığım Eleştirel ve Yaratıcı Düşünme master programını ailevi nedenlerle kesmek zorunda
kaldım. 1998 yılında Arizona Üniversitesi Hukuk Fakültesinden hukuk dalında doktora aldım. İran asıllı Amerikalı bir diet (gıda) uzmanıyla evliyim. Oğlum Yahya ve Metin, üç dilin (İnglizce, Farsça ve Türkçe) konuşulduğu bir evde yetişiyorlar. Oğlum Yahya şu anda birkaç alanda ben geçmiş durumda: kompüter oyunlarını benden daha iyi biliyor, "roller blade" ile hockey oynayabiliyor, piyanoyu benden daha iyi çalıyor, klarnet ve violin dersleri aliyor, İnglizce'yi Amerikan şivesi ile konuşabiliyor ve beni pek yakında satrançta yeneceğine inanıyor. Küçük oğlum Metin'in marifetlerini ise yakında göreceğiz. En güzeli, her iki oğlum hanımla birlikte kıldığımız namazlara arada bir seve seve katılıyorlar ve özgürce düşünebilmenin ve korkmadan herşeyi soruşturabilmenin ve eleştirmenin keyfini yaşıyorlar. Darısı tüm çocukların başına. . .
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Derin Düşünce (6. June 2013), dost1 (4. March 2013)
Alt 3. March 2013, 11:42 PM   #2
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Bir türlü ISINAMADIM

Mustafa İslamoğlu

28 Ekim 1960 Develi’de doğdu. İlk ve orta eğitimini doğduğu ilçede yaptı. Aynı dönemde babasından klasik usulde Sarf-Nahiv okudu. Yüksek
İslam Enstütüsü’nde başladığı yüksek öğrenimini Ezher Üniversitesi Şeri’a İslamiyye Fakültesi’nde sürdürdü.



Edebi ürünlerini Mavera (1980) ve Aylık Dergi (1982-1989) ve Dergah’ta yayımladı. İlk makaleleri Milli Gazete (1980) ve Yeni Devir’de (1982-83) çıktı. Üniversiteler arası şiir yarışması 1. ve 2.lik ödüllerini aldı.

Şiirlerinden oluşan ilk kitabı Heyelan, Aylık Dergi Yayınları arasından 1987’de çıktı. Değişik coğrafyalardan İslami hareket önderleriyle yaptığı
söyleşiler Eksen Yayınları tarafından Öncülerle Konuşmalar adıyla kitaplaştırıldı (1989).

Kahire’de eğitim için bulunduğu yıllarda bir yandan İslami araştırmalarda bulundu, bir yandan da dersler verdi. İlk araştırma ürünü olan İmamlar ve Sultanlar isimli çalışmasını burada kaleme aldı (1990). Yine ilk deneme eseri Yürek Devleti de bu dönemde yayımlandı. Aynı dönemde Safinaz Kazım’ın fî Mes’eti’s-Süfur ve’l-Hicab adlı eserini Kadının Özgürlüğü adıyla Türkçe’ye kazandırdı (1990). İlk cildini Kahire’de diğer ciltlerini döndükten sonra Türkiye’de kaleme aldığı Anadolu İslami Hareketleri (şimdiki adı: İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi) serisini peşi peşine yayımladı (1991-1993). Bu serinin ilk cildini Hasan Ali Beyyumi ile birlikte Arapça’ya çevirdi. Bu çeviri Daru’z-Zehra tarafından Cuzuru’l-Hareketi’l-İslamiyye fi Türkiye adıyla yayımlandı (Kahire-1994).

Bir araştırma eseri olan Yahudileşme Temayülü adlı eseri 1994’te okuruyla buluştu. Seminer notlarından oluşanTavsiyeler I-II adlı eserler de bu yıllarda yayımlandı (1995, 1998).

Kahire-Mekke hattında yazdığı şiirleri Ya-sîn adıyla yayımladı (1991). Daha sonra tüm şiirlerini Divan adlı kitabında topladı (1996). Kahire’de verdiği tefsir derslerini, bir “konulu tefsir” örneği olan Adayış Risalesi’nde bir araya getirdi (1992).

1992 yılının Ekim ayında Kahire dönüşü başlattığı tefsir dersleri 15 yıldan beri devam etmektedir. Aynı dersler www.tefsirdersi.com adlı siteden canlı olarak yayımlanmaktaydı. Yine 1998 yılında başlayan Tefsiru’l-Kur’an Te’vilu’l-furkan adlı görüntülü ve sesli (DVD, Video, Audio) tefsir projesi 2008 yılında tamamlanmış oldu.

Görüntülü tefsir projesi ile başlayan Gerekçeli Meal adı verilen Kur’an’ın Türkçe tercüme çalışması da yukarıdaki projeyle eş zamanlı olarak yürümekte ve birlikte tamamlandı.

Yazar, kimilerinde halen yazmaya devam ettiği Yeni Şafak, Anadolu’da Vakit, Akit, Selam, Aylık Dergi, Ribat, Meydan gibi gazete ve dergilerde yayımlanan makalelerini Makalat, Şafak Yazıları, Dağarcık, Yokluğunda Düşülmüş Notlar, Savaş Kesmeyen Sözler, Sözün Gücü mü, Gücün Sözü mü, Yerliler ve Yersizler, Ayetlerin Işığında isimleriyle kitaplaştı. Kendisiyle yapılan söyleşiler Söyleşiler I ve Bir Yaradan Kurşun Çıkarır Gibi adlarıyla yayımlandı.

Hükümlü olarak bulunduğu Gölcük ve Ankara cezaevlerinde çok zor şartlar altında Yahudi asıllı oryantalist Ignaz Goldziher’in De Richtungen der
İslamichen Koranauslegung adlı eserini, Arapça tercümesinden Türkçe’ye çevirdi. 1997 yılında Human Rights Watch Helmann-Hammet 1997 ödülünü aldı.

II. Uluslararası Fetih Sempozyumu’nda sunduğu tebliğ Yürek Fethi adıyla kitaplaştı (1997). Mekke’de kaleme aldığı Hac Risalesi 1998’de yayımlandı. Aralık 2000 tarihinde dini çevrelerde hayli ses getiren eseri Üç Muhammed’i yayımladı. Amerika/Atlanta’da verdiği seminerler Hayatın Yeniden İnşası İçin (2001) adıyla yayımlandı. Bunu Ne Yapmalı-Nasıl Yapmalı-Kiminle Yapmalı (2002) adlı eseri takip etti. Yazar, 1983 yılında kaleme aldığı Seyrani adlı ilk edebi kitap çalışmasını 2002’de yayımladı. Allah: Tanımak-Bilmek-Anlamak adlı eser, yazarın yayımlanmış son kitabıdır. Ayrıca yazarın konferans, seminer, hutbe ve konuşmalarından oluşan onlarca görüntülü eseri bulunmaktadır.

Kitaplarından bazıları Arapça, Almanca, İngilizce, Kürtçe, Romanca, Bulgarca, Arnavutça’ya çevrilip yayımlanmıştır.

Yazar evli ve beş çocuk babasıdır.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Derin Düşünce (6. June 2013), dost1 (4. March 2013)
Alt 27. May 2013, 04:10 PM   #3
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Bir Okuyucuya Sunulan Cevaptan: Hakki Yilmaz

Bizi tanımak istemişiniz, teşekkür ederim. 1949 yılında Anadolunun küçük bir köyünde doğmuşum. Konya, Beyşehir, Kayabaşı. Okuma yazma bilmeyen bir aile çocuğuyum. İlk dini öğrenimimi Kur’an kurslarında yaptım. Sonra İmam hatip vs. 15 yaşımda beni va’z etmem için kürsüye çıkardılar. İzmir, Antalya gibi illerde Fahri vaizlik yaptım. Yedi yaşımdan bu yana Kur’an elimde ve gönlümdedir. Dini dersler ve Arapça öğrettim. Ticaretle uğraşarak nafakamı temin ettim, dinden para kazanmadım. Dinden geçinenler ile de hiç barışık olmadım.

Mezhep fıkıhlarını ezberledim. Sonra da Kur’an ile sağlamak zorunda kaldım. Sağlama yapmaya çalışınca gözüm gönlüm açıldı. Şimdi hep Kur’an çalışıyorum. Bunu da herkes ile paylaşmaya uğraşıyorum. Yaşadığım ilde her türlü mezhep ve meşrep sahipleri bizi tanırlar.
“Din Adına Toplumdaki Yanlışlar”, Miraç Risalesi”, “Sorular, Cevaplar 1”, “Kur’ân’daki Namaz”, “Evlilik Rehberi” ve “Takva, Evliya Risalesi” çalışmalarımız yayınlandı. Şimdi de “İşte Kur’an” adıyla Kur’an’ımızın nüzul sırasına göre meal ve tebyinini (başkaları tefsir diyorlar) (10 cilt) yapmaya çalışıyorum. Birinci cildi gördüğünüzü sanıyorum. İnşallah ikinci cilt de birkaç ay içinde yayınlanacak. Çalışmalarımızı www.istekuran.com adresinde yayınlamaya çalışıyorum.


Yazınızda “Hocam!” gibi ifadeler yer almış. “Kardeşim!” demeniz bizi mutlu eder bilmenizi isterim.Bu bahis herhalde yeter.


*** Ben de bundan sonra Hakki Yilmaz Kardesim diye hitapta bulunacagim
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Derin Düşünce (6. June 2013), dost1 (27. May 2013)
Alt 3. June 2013, 12:03 PM   #4
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Berlinden sonsuz selamlar

Degerli Hakki Yilmaz Kardesimize buradan tüm kalbimle sonsuz tesekkürlerimi sunuyorum. Son derece mutlu oldugumu bilmenizi istedim.

Allah kendisinden razi olsun.

Almanya ya adresime göndermis oldugu degerli kitaplarinin yanisira 2 cilt halinde NÜZUL SIRASINA GÖRE NECM NECM KUR'AN'IN TÜRKCE MEALI elime bugün gecmis bulunuyor.

Ben bugüne kadar böyle asil bir servis görmedim. Rabbim kendisinide kat kat mükafatlandirsin emeklerinin karsiliginda.

Degerli Hakki Yillmaz Kardesimize tekrar candan tesekkürlerimi sunarken, siz degerleri kardeslerimizin sayesinde bu siteden ulasabildigim tüm degerli bilgiler dolayisiyla da sizleri en samimi bir sekilde selamlar ve tesekkürlerimi sunarim.

Yüce Allah Celle ve Celaluhu cümlenizden razi olsun.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
merdem Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Derin Düşünce (6. June 2013), dost1 (3. June 2013)
Alt 9. July 2013, 01:28 PM   #5
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart

Denizde kum bizde mealler/tefsirler, beyin kanamasina az kaldi.

http://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir.html

Kur'an Tefsiri

Kur'an Yolu Tefsiri, ülkemizin ilâhiyat alanında çalışmalarıyla bilinen dört değerli bilim adamı (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı,Prof. Dr. İ. Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş) tarafından kaleme alınmıştır. İslâm âleminde bu alanda ortaya konulmuş ortak bir çalışmanın ürünü olan ilk eserdir. Vatandaşlarımız tarafından yoğun ilgi gören tefsir, bir kaynak eser niteliğindedir. Her ayetin tefsirini yapmak yerine, meâlindekine katkı sağlama esasına göre ve olabildiğince tekrardan kaçınarak tefsir etme yolu tutulmuş, anlaşılır bir dilin kullanılmasına özen gösterilmiştir.

Birileri ESER diyor, öbürüleri YETER diyor:

http://www.ahmettekin.net/?kuran-yol...ynatanlar-1,32

daha tam inceleyemedim, ama a'sindan z'sine kadar Ahmet Tekin vermis veristirmis ve elestirmis.

Hani insanin diyesi geliyor, ilahiyat fakültesinden mezun prof'lar acep ne ögreniyorlar fakültelerde?

Beyinleri mi sulaniyor ne oluyor o kadar bilgi icinde, yoksa bastan daha aldiklari bilgilerin icine bulanik maddeler mi karisiyor.

Her halde AY ve GÜNES biribirine kavustugu zaman, bizimkiler de ortak bir noktaya gelecekler.

GECMIS OLSUN! Isimize yararsa o zaman, amenna!

Kur'an ayol elimizde tutup ta okudugumuz, KUR'AN.

Rabbimizin ap acik izah edilmistir/kendi kendini izah eden ayetler deli yumagina döndürüldü.

Dinimizle ayla eden bizleriz, bizlerle alay eden bati'yi neden asagiliyor/kiziyoruz ki.

Kendini alim ilam ilan eden, bir cobanin sürüsü hakkindaki kadar bir bilgiye/tecrübeye sahip olamiyacaklarsa, vay halimiz vay.

Eskileri tenkid edenleri baskalari tenkid ediyor: sen daha mi iyi bileceksin.....bilmem kim kadar? diye.

Verdik veristirdik, yerdik yeristirdik. Tutulacak yerimiz kalmadi dostlar. Ne arabi ne acemisi ne türkü ne de ingilizi..... Kur'an'i anladik diyen bir de bakiyor ki daha "OKU" da kalmis gerisine gecemiyor.

Akil yagdirilirken kapi arkalarinda/semsiyeler altinda mi kaldik ki bir batinin kesiflerine dahi yetisemiyoruz, birakin yetismeyi orta cagin bilgilerini yeni bir seyler dahi zannediyoruz.

Vallahi bildigim tek bir sey var, Rabbimizin buyurdugu gibi: "Gercegi ögretenlere LANET olsun, lanet edenlerin laneti de üzerine ilave olsun"

Beyin yikanmalarinda kurtulamadik gittik.

Selam ve Dua ile.
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
hakkinda, mealcilerimiz


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:18 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam