hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > EKONOMİ > Yasak olan kazanç yolları > Riba(Faiz)

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 1. July 2013, 06:39 AM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2013/06/...-hikaye-2.html

EKONOMİ GERÇEKLERİ (hikaye 2)
Tüm bu sistem bana hep maymun kapanını hatırlatır.
Avcılar, canlı maymun yakalamak için kuş kafesine
benzer bir demir kafes yapıp içine ceviz koyarlar.

Bu kafesin demir parmaklıklarının arasından maymun
elini açık bir şekilde sokarak cevizleri alır.

Ancak ceviz dolu avuç çok şişkin olduğu için bu demir
parmaklıklar arasından geri çıkmaz. İçeride kalır.

Maymun bağırır, çırpınır ve bileğinin derisini soyacak
kadar bir sertlikle elini çeker ama nafile.

Kapandan bir türlü kurtulamaz. Kurtulmak için yapması gereken
tek şey, cevizleri bırakıp boş elini yine soktuğu gibi geri çekmesidir.

Ama cevizlerden bir türlü
vazgeçemeyen maymun, sonunda özgürlüğünden vazgeçmiş olur.
Hırsı yada akılsızlığı ona esaretin
kapısını açar.

İşte bu maymun tıpkı içinde bulunduğumuz problemlerden dolayı, çok muzdarip olmasına rağmen, sistemi
sorgulamayı akıl edemeyenlerin haline benziyor.

Bırakın sistemi sorgulamayı, eleştirilerin o yöne gittiğini
gördüklerinde bazılarının nasırlarına basılmış gibi zıplamasına ise anlam vermek mümkün değil. Sanırım
artık bazı şeyler cesaretle sorgulanmalıdır.

Fikirler ortaya konulmalı ve tartışılmalıdır. Tartışma ajandasının

başına da sistemin kendisi konulmalıdır. Yani bu dandik sistemin kendisi!
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. July 2013)
Alt 1. July 2013, 06:40 AM   #2
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2013/06/...-hikaye-3.html

EKONOMİ GERÇEKLERİ (hikaye 3)
BANKALARIN GERÇEK YAPISI




Çok gelişmiş ve büyük bir şirkette Solomon isminde bir memur varmış. Solomon kendi halinde, kibar,
sessiz, sakin ve dürüst bir insanmış. İşinden evine, evinden işine giden, sidk-i selamet ile çalışan, iş
arkadaşları ve yöneticileri tarafından beğenilen ve takdir edilen bir memurmuş. Kimsenin eksiğine
fazlasına karışmaz ve herkesle iyi geçinirmiş.

Bir gün iş arkadaşlarından İsmet, elinde bir tomar parayla Solomon‟a gelerek onları emaneten belli bir
müddet tutmasını istemiş. İsmet, bu paralara karşılık ondan sadece küçük bir kağıda, “İsmet‟in bende
emaneten şu kadar parası vardır” diye bir ibare yazıp imzalamasını istemiş. Solomon da kabul edip
İsmet‟in dediğini aynen yapmış. İsmet‟in bu yaptığını öğrenen bir başka arkadaşı da ayni şekilde
Solomon‟a gelerek bir miktar parayı emaneten bırakmış ve o da küçük bir kağıda “bu not, şu kadar paraya
karşılık verilmiştir” diye bir ibare yazmasını istemiş. Solomon onu da aynen yapmış. Bu böyle devam
ederken, kendisine para bırakan kişilerin emanet ettikleri süreler geçmesine karşılık paralarını geri almaya
gelmediklerini görmüş. İlk planda bundan telaşa kapılsa da, soğuk kanlılıkla olayı araştırdığında, o
yöredeki insanların büyük miktarlardaki parayı yanlarında taşıyacaklarına, kendisinin verdiği notları
taşıyarak birbirleri arasında kullandıklarını anlamış. Bu yapılan işlemlerde herhangi bir beis görmemiş.
Çünkü verdiği notlara karşılık elinde paralar mevcutmuş ve kim verdiği bir notu getirirse, notun işaret ettiği
parayı o kişiye veririm diye düşünmüş.

Zamanla Solomon‟a belli sürelerle emanet bırakılan paraların miktarı artarken günün birinden kendisini
tanıyan bir başka arkadaşı ondan borç istemeye gelmiş. Solomon da kendisinde para olmadığını sadece
emanet para bulunduğunu söyleyerek arkadaşını reddetmiş. Solomon‟un yazıp verdiği notların, piyasada
para gibi kullanıldığını bilen arkadaşı, o zaman “bu not şu kadar paraya karşılık verilmiştir” diye küçük bir
yazı yazıp kendisine vermesini istemiş. Aslında bu tür notu sadece, belirtilen miktardaki parayı getirip
kendisine emanet bırakan kişilere veren Solomon, arkadaşının ısrarcı tavrına karşı biraz düşünmek için
zaman istemiş. Solomon “elimde nasıl olsa bol miktarda nakit para var ve çok az sayıda insan verdiğim
notu geri getirip parasını alıyor. Hem hepside aynı anda gelip parasını isteyecek değil ya” diye düşünerek
arkadaşını çağırmış ve ona borç istediği miktara karşılık sanki kendisine o kadar para emanet edilmiş gibi
“bu not şu kadar para karşılığı verilmiştir” diye küçük bir kağıda yazı yazıp vermiş. Belli bir müddet yaptığı
hile açığa çıkar diye tedirgin olsa da zamanla kimsenin bu konuyla ilgilenmediğini ve her şeyin eskisi gibi
devam ettiğini fark etmiş.

Bundan sonra Solomon biraz daha cesaretle, borç isteyenlere de sanki onlar istedikleri borç kadar para
emanet etmişler gibi “bu not şu kadar paraya karşılık verilmiştir” ibaresi bulunan küçük yazılar vermeye
başlamış. Tabi bu borç isteyenlerden kimisine, kendisinde emanet bulunan asil parayı verse de verdiğinin
kahir ekseriyetini o küçük yazılar oluşturmuş. Bir küçücük yazı ile olmayan bir miktar parayı var ettiğinin
bilincinde olan Solomon, zamanla inanılmaz miktarlarda para kazandığının farkına varmış. Ama bu
kazancı büyüdükçe, “yaptığım hile açığa çıkar da mahvolurum” korkusu da gönlünde büyümeye başlamış.
Günün birinde elinde fiziksel emanet olarak var olan paralara karşılık, kendisinin “bende parası vardır” diye
yazdığı notların toplamının o miktarın yaklaşık yirmi katına ulaştığını gören Solomon, yaptığı işe devam
etse de korkusuna dayanamaz olmuş. Çünkü herkes elinde Solomon‟un verdiği kağıtla gelip emanetteki
paralarını geri almak istese, gelenlerin ancak yirmide birinin bu istekleri yerine getirilebilecektir. Bu taktirde
Solomon‟un yaptığı hile açığa çıkacak ve ceza olarak gelenler belki de kendisinin canına kastedeceklerdir.
Solomon, yaptığı hilenin bilincinde olarak korku içinde yaşamaya başlamış. Yaptığı hileyi kimseye
anlatamıyor ve “birgün mutlaka bu hilem açığa çıkarılır ve beni mahvederler” düşüncesi içini kemirip
duruyormuş. Geceleri rahat uyuyamayan Solomon‟un ailesi onun bu haline çok üzülüyor ama ne olduğunu
da pek anlayamıyorlarmış. Bu strese daha fazla dayanamayan Solomon sonunda ailecek mensub
oldukları cemiyetin “Bilge”sine gidip danışmaya karar vermiş.

Bilge‟nin huzuruna giden Solomon gerekli ritüelleri yaptıktan sonra kendisine durumu bir bir anlatmaya
başlamış. İçinde bulunduğu hileli mekanizmayı ve tüm korkularını detaylarıyla birlikte anlatıvermiş.
Anlatılanları dikkatle dinleyen Bilge bir müddet düşünüp kendisine şu tavsiyelerde bulunmuş.
Bilge, yavaş yavaş “Evladım Solomon, görünen odur ki büyük bir mekanizma kurmuşsun ve insanlara
yardim ediyorsun” demiş. Devamla, “ancak bu yaptığın hile çok açık ve yakalanman mukadderdir. Lakin
kurduğun mekanizma cemiyetimizin menfaatinedir” demiş. Bu mekanizmanın çok ciddi bir şekilde
korunması gerektiğini belirten Bilge, Solomon‟dan şunları yapmasını istemiş. Öncelikle yaptığı işe kutsal
ve mistik bir hava kazandırmasını istemiş. Akabinde, çevresindeki insanlara yaptığı işin gayet doğal bir iş
olduğunu ve ancak o şekilde yapılabileceğini inandırmasını istemiş. Son olarak da elindeki güç ile o
bölgedeki kamuoyuna sahip olmasını ve onları sürekli başka şeylerle meşgul etmesini istemiş.

Bu tavsiyeler çerçevesinde Solomon hemen işe koyulmuş. Öncelikle kendisinin çok hayırlı ve önemli bir iş
yaptığı “fısıltısını” yaymaya başlamış. Yine mümkün mertebe herkesin “emanetleri hatırına” kendisini iyi
koruması gereğini yaymış. Daha sonra kendisine yakın bazı bilim adamlarına konuyu değişik bir şekilde
ifade ederek, onlardan belli bir ücret karşılığında kitap yazmalarını istemiş. Bilge‟nin tavsiyeleri
doğrultusunda son olarak da o civarda etkili olan gazeteleri satın almış.

Yapılan bütün bu çalışmalar neticesinde, insanlar zamanla Solomon‟un hileli mekanizmasını kutsallaştırıp
bağımsızlaştırmışlar. İnsanlar hileli mekanizmayı değil, o mekanizmanın ürettiği para ve küçük kağıtların
(notların) piyasada dolaşım hızı ve muhtemel etkilerini konuşur olmuşlar. Bu şekilde Solomon‟un hilesi
basit bir kamuoyu taktiğiyle gözlerden uzak, kutsal bir köşeye çekilmiş.

Aynı zamanda Solomon, sahip olduğu medya sayesinde kamuoyunu sürekli kendi arzu ve emelleri
doğrultusunda meşgul etmiş. Toplumda kendi kontrolü dışında çıkabilecek her türlü yeniliği ve gelişmeyi,
aleyhine olur korkusuyla hemen dağıtıyormuş.

Gün geçtikçe Solomon‟un medyası, içinde bulundukları mekanizmanın hilesinden habersiz olarak, sistemin
yılmaz savunucuları haline gelmişler. Lakin ne yaparlarsa yapsınlar içinde bulundukları toplumun huzur ve
barışını temin edememişler.

Solomon ise sahnenin gerisinde tedirgin ve gergin bir şekilde olayları izliyormuş. Her ne kadar yaptığı hileyi
geçici olarak saklayabildi ise de yüreğinden “bir gün anlaşılacak” korkusunu hiçbir zaman atamamış: “Birgün anlaşılacak ve ben helak olacağım”.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. July 2013)
Alt 1. July 2013, 06:40 AM   #3
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2013/06/...ez-bankas.html

EKONOMİ GERÇEKLERİ ( merkez bankası)
TC Merkez Bankası da değişik hissedarlara sahip bir anonim şirket olarak
kurulmuştur.

TCMB Anonim Şirketi bir bakıma bir KİT‟tir ve ürettiği mal ise piyasadaki ticari faaliyetlerde
(en geniş anlamda) kullandığımız “para”dır. Bu Anonim şirket, malı (bastığı para) ile piyasanın ihtiyacını
giderir. Ancak bu ihtiyaç giderme karşılıksız olmaz.

TCMB Anonim Şirketi ürettiği parayı piyasaya borç
olarak verir, yani faiz karşılığında “para”sını satar. Üretilen her banknot, üzerinde yazılı miktar kadar borcu
ifade eder. Bu mekanizma borca dayalı para sisteminin bir gereğidir.

Dünyadaki hemen hemen bütün
merkez bankaları bu sisteme göre çalışırlar. Çeşitli kriterlere göre (bazen de hiçbir kriter olmaksızın) para
üreterek (basarak) piyasaya faiz karşılığında satarlar, yani borç verirler.

Bu nedenle, döviz kuru ve faiz
ayarlamaları modern merkez bankalarının ellerindeki en güçlü piyasaya müdahale araçlarıdır.

Ülkemizde

de şu anda yapılmaya çalışılan bundan çok farklı bir şey değildir.

***


Merkez Bankasının ürettiği bu malı bankalar faizli olarak alıyor. Merkez Bankası da bunlardan faizli alıyor. Bankalar bu malı devlet tahvili gibi yukarıda zikredilen araçlarla devlete satıyor, yani borçlandırıyor. Devlet dediğiniz kim. Siz, biz; yani hepimiz. Bunlar; vergi ve harçlar, zamlar, özelleştirme ve kamu varlıklarının sürekli satışı olarak hepimizden çıkıyor.

Sorgulanması gereken diğer önemli nokta şu. Devlet nasıl bankalardan bu kadar parayı alıyor? Bankalar bu kadar parayı nereden buluyor? İşte burada Kısmi Rezerv Sistemi’nin (KRS) anlaşılması gerekiyor. Bu malın %8-10 gibi bir kısmını Merkez Bankaları üretiyor. Kalan %92’lik kısım KRS’yle bankalar tarafından havadan üretiliyor. Yani aslında devlet bankalardan borç aldığında gerçekte para almıyor. Bankalar bu parayı havadan var ediyor. Tıpkı vatandaşların kredi çekmesiyle var ettikleri gibi. Bankaların zorunlu karşılık oranlarıyla para üretmelerinin sınırlandırıldığı söyleniyor. Ama pratikte bunun pek de sınırı yok. Bugün mevcut paranın 13 katından fazlası bu şekilde bankalarca üretilmiş durumda.

Birkaç bankacı ve bürokrat borçlandırma ihaleleriyle hepimizi borçlandırıyor. Bu borçlandırma hepimiz adına, hatta henüz doğmamış torunlarımız adına yapılıyor.

Paradigma felci olmuş ekonomistlerin tek söyledikleri “iyi ama hala borçlanabiliyoruz” ötesine gitmiyor. Bu büyük bir zulümdür veya sürdürülmesi mümkün değil diyen ekonomistler var mı? Biz bunları söylüyoruz.
Sorunu anlayanlar için artık çözümden bahsedebiliriz.

Her problemin çözümünün iki boyutu vardır. Birisi “Ne yapılmalı?” sorusunun cevabıdır. Diğeriyse “Nasıl yapılmalı?” sorusuna taalluk eder. Birincisi işlevsel çözümdür. Bunlar olması gereken genel çözümlerdir. Sorunu çözmek için yapılacak şeyleri ifade eder. Ama nasıl yapılacağı sorusu soruna spesifik çözümleri barındırır ve “yaratıcı” problem çözme tekniklerini içerir. Biz işlevsel çözümü her zeminde dile getiriyoruz. Yineleyelim.
Öncelikle para bir mal olmaktan çıkarılmalı, sadece ve sadece ölçü aracı olmalıdır. Para borca dayalı olarak üretilmemelidir. Paranın üzerinde hiçbir fazlalık (riba) olmamalıdır. Faiz veya kar payı, basit veya bileşik faiz, paranın temininde ortaya çıkışında üzerindeki her türlü fazlalık onu ölçü aracı olmaktan çıkarır.
Paranın topluma yayılması ise tavandan değil tabandan yapılmalıdır. Paranın tavandan tabana yayılmadığı küresel sistemde, paranın faizin fazla olduğu ülkelere sıcak para şeklinde akarak tüm insanlığı felakete götürdüğü açıktır.

Paranın miktarı ekonomideki mal/hizmetin devinimini sağlayacak miktarda olmalı, ne eksik ne de fazla olmamalıdır. Eksik olması deflasyon, fazla olması enflasyon dediğimiz olguyu getirir.

Para borç olarak üretilmemeli ve bankaların para yaratması anlamına gelen KRS kaldırılmalıdır. Bugün piyasalardaki paranın %92’si KRS’yle üretilmektedir.

Her şeyden önemlisi de şu: Paranın üretimi, miktarı ve kontrolü devletçe yapılmalıdır. Zira her zaman söylediğimiz gibi parayı kim üretip kontrol ediyorsa devlet odur. Bunu gerçekleştirebilmek için Merkez Bankası millileştirilmelidir. Ancak hükümetlerin gelişigüzel para miktarını artırmamaları için şeffaf, adil, profesyonel kriterlere sahip bir devlet kurumuna dönüşmelidir.

Devletin kendi parasını basması hem hakkı hem de en önemli sorumluluğudur.

Böyle bir devlet kurumu piyasada gerekli para miktarını hesaplar ve faizsiz/kar paysız şekilde basarak projeler dahilinde ve borç olmaksızın topluma yayar. Piyasada paranın eksik olması durumunda çözüm gayet kolay. Para basma yetkisi devletin olduğundan faizsiz olarak gereken fazlalığı basar ve uygun yöntemlerle topluma dağıtır.

BDPS dediğimiz sistemde vergilerin alınması zorunluluktur. Olmazsa olmazdır. Nedeni de paranın bankalarca borç olarak üretilmesi ve devlet/halkın borçlandırılmasıdır. Borcun bileşik faizle artması nedeniyle sürekli yeni paraya ihtiyaç duyulmakta ve bunlar alınan vergi ve harçlar, özelleştirmelerle bankalara aktarılmaktadır.

Piyasadaki para miktarı fazlaysa uygun vergilendirmeyle vergi olarak toplar ve yeni mal ve hizmetlerin üretilmesi durumunda tekrar geriye dağıtır. Değilse bu fazlalığı imha eder. Yani çözüm önerimizde eğer piyasada para fazlası varsa vergiye ihtiyaç bulunmaktadır. Birisinde vergiler bankalara faiz ödemeleri için diğerindeyse mal/hizmet ve para miktarı arasındaki dengeyi korumak için toplanır.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. July 2013)
Alt 1. July 2013, 06:41 AM   #4
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2013/06/...-hikaye-4.html

EKONOMİ GERÇEKLERİ (hikaye 4)

Bankaların para basma hakkına sahip olduklarında neler yapabilecekleri için John Law güzel bir örnektir.

18.yüzyılın başlarında Fransa’da kraliyet borç batağındaydı.

Vergiler düzgün toplanamıyor, borçlara mukabil gelirler artmadığından kraliyet iflas bayrağını çekmeyi planlıyordu.

Bu sırada İskoçya’dan Fransa’ya göç etmiş olan John Law ve kardeşinin banka kurmasına izin verildi.

John Law, sermayesi olan altın ve gümüşlere karşılık banknot basacak ve borç dağıtacaktı.
Fikir, kraliyetin işine geldi. Law’un bankasının bastığı paralar ile borçlar ödenmeye başlandı.
Halk da memnundu bu işten. Birçok yatırımlar finanse ediliyor, hatta banka hisselerinin halka açılmasıyla zenginlik daha da artıyordu. Bankanın hissesini bir iki binden alanlar birkaç ay içinde milyoner oluyordu.

Hatta günümüzde kullanılan ‘milyoner’ terimi de Fransa’nın o neşeli zamanlarından kalan bir mirastır.
Law, bastığı banknotlar yoluyla ülkedeki ‘çılgın’ projelerin finansmanı sağlanıyordu.

O, Fransa’da çok saygın bir insandı artık.

Onun sayesinde ülke kalkınıyor ve hızla büyüyordu.

Sanayi ve bayındırlık projelerinin artmasıyla birlikte Law da kraliyetin en yüksek kademelerinde yerini almıştı.

Lakin zamanla rüzgar tersine döndü.

Banknot sayısı artmasına rağmen altın ve gümüş karşılıkları yükselmiyordu.

Law, halka sattığı hisselere karşılık topladığı paralarla Missisipi’deN altın ve gümüş tedarik edeceğine, bu paraları tekrar devlete ve halka borç olarak dağıtıyordu.

Halk arasında banknotların karşılığı altın ve gümüş olmadığı dedikoduları yayılmaya başladı.

Ellerindeki banknotların karşılığını almak için bankalar önünde izdihamlar oluştu.

Lakin birçokları parasını alamayacaktı.

Ülke derin bir iktisadi bunalıma girdi.

İşler durdu, fiyatlar düştü.

Çünkü esnafın mallarını satın alacak kadar para yoktu piyasada.

Dünün çok değerli banknotları bir anda değersiz bir kâğıt parçasına dönüşmüştü.


Law ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Ve Fransa, yaşadığı bu korkunç deneyimi uzun yıllar ve hatta bugüne kadar üzerinden atamadı.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. July 2013)
Alt 1. July 2013, 06:42 AM   #5
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2013/06/...-hikaye-5.html

EKONOMİ GERÇEKLERİ (hikaye 5)




Kısmi rezerv sistemi fiziksel olarak sürdürülebilir değildir. Ancak kâğıt para ve günümüzde de sayısal bilgiden ibaret elektronik para sayesinde mümkün olabilmektedir. 1971 yılında Nixon’ın altın penceresini kapatmasıyla bugünkü devasa boyutuna ulaşmıştır. Fiziksel olarak sürdürülemez olduğunu göstermek için yaşanmış bir örneği hatırlatalım.

1960′lı yıllarda Yemeklik Sıvıyağ Kralı (Salad Oil King) olarak bilinen Anthony DeAngelis kısmi rezerv bankacılığını model alarak bunu sıvıyağ stoklarında uygulamış.

DeAngelis, bankacılardan esinlenerek sıvıyağın da para gibi mübadele edilebilirlik, herkesin aynı anda çekmek istememesi gibi özelliklerinden dolayı çok büyük depolar inşa eder. Kendisi “Allied Crude Vegetable Oil Company” adıyla dev ambarlara sahip işletmesinde çok miktarda yağ tankına sahiptir. Önce milyonlarca litreye yakın yağı satın alarak tanklarında toplayan DeAngelis depolarında yağ olduğunu kanıtlamak için bu faturaları kullanır. Bunlarla çeşitli bankalardan bol miktarda kredi de alır.

Daha sonra bu yağın %90’ını sattığı halde çok sayıda müşterinin yağını onlar adına depolamaya ve depo ücreti de almaya başlar. Bazı müşteriler gelirse diye %10 yağı yerinde bırakan uyanık tacir deponun kalan %90 kısmına su basar. Yağın su üzerine çıkma gibi bir fiziksel özelliği olması nedeniyle gelen teftişlerde de kimse tankların altındaki suyu fark etmez.


Bu şekilde piyasadaki yağ fiyatlarını kısa sürede kontrol etmeye ve yurt dışıyla da aynı işi yapmaya başlar. Sonunda sahip olduğu yağ rezervlerinin tüm Amerika’dakinden fazla olduğu gözükünce ciddi bir denetimde hilesi sona erer. 7 sene hapse mahkûm olur.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (2. July 2013)
Alt 1. July 2013, 06:43 AM   #6
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 906
Tesekkür: 191
556 Mesajina 1.179 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

http://vekuran.blogspot.com/2012/12/...medeniyet.html

ISSIZ ADADAKİ MEDENİYET



Bu yazıda parayı ölçü olmaktan çıkaran borca dayalı para sistemi dediğimiz hemen hemen tüm ülkelerde kullanılan uluslararası sistem hikayeleştirilmiştir...


ISSIZ ADADAKİ MEDENİYET

Aileler için düzenlenen gemiyle dünya turuna pek çok aile katılır. Gemi Büyük Okyanus üzerindeyken şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Fırtınada gemi batar ve filikaya binenlerden sadece beş aile kurtularak, üzerinde on binlerce adayı barındıran koca okyanustaki adalardan birine salimen ulaşırlar.
İlk gözlemledikleri, adada hemen her şeyin mevcut olduğudur. Bu yüzden adaya Bereket Adası ismini verirler. Bereket Adası’nda çok uzun yıllar hatta belki ömürleri boyunca kalma ihtimalinin yüksek olduğunu görüp kaderlerine razı şekilde kendi medeniyetlerini kurmaya karar verirler.
Zira; her biri maharetli insanlardan oluşan bu ailelerde bazıları marangozluk gibi yeteneklere sahip, kimisi ziraat işlerinden anlamakta ve ziraat ürünlerini işleyebilme konusunda becerili insanlar bulunmaktadır.
İlk zamanlarda kendi ürettiklerini diğerleriyle takas ederek her şeyi kendilerinin yapmalarına gerek kalmadan yaşamaya devam ederler. Zamanla refah seviyesinin artması, ailelerin genişlemesiyle artık memleketlerindeki kullandıkları para gibi bir ölçü aracına ihtiyaç duymaya başlarlar.
Lakin içlerinde para işinden anlayan yoktur. Neyi para olarak seçecekleri, parayı nasıl üretecekleri, nasıl dağıtacakları gibi hususlar konusunda karar verememektedirler. Başlarda altın veya değerli bir maden kullanmayı düşünürler. Ancak adada yaptıkları araştırmalarda böyle bir maden bulamazlar.
İşte o sıralarda adaya fırtınalı bir havada kayığıyla yeni birisi ayak basar. Fırtına sonucu batan bir gemiden kurtulan tek kişidir. Adada yaşayanları görerek sevinir. Hele onların ürettiği evler, oluşturdukları belli zenginlik sevincini iyice katlar.
Asıl sevincini artıran husus ise; ailelerin mallarını değiştirme yani takas işlemlerindeki zorlukları anlatarak para olarak kullanacakları bir şeye ihtiyaç duyduklarını ancak nasıl yapacaklarını bilmediklerini ifade etmeleri olmuştur.
Diğerleri tarafından fark edilmeyen gözlerindeki şeytani bir gülümsemeyle kendisinin bankacı olduğunu ve bu işlerin uzmanı olduğunu ifade eder. Hepsi çok sevinmiştir. Artık herkes ürünlerini rahatlıkla değiştirebilecekleri bir ölçüye kavuşmuştur. Ertesi gün bu işi halledeceklerini belirterek ayrılırlar ve güzelce uyurlar.
Ada Lirası (AL) Doğuyor
Ertesi günü bankacının yanına gittiklerinde yanında bir sandık olduğunu görürler. Bankacı bunun içinde altın var der. Bir de mürekkepli kalem ile kâğıtlar çıkarır.
Sonra şöyle devam eder:

“Adamızda Ada Lirası (AL) ismiyle yeni bir para çıkaracağız. Bu altınlara karşılık olmak üzere şimdi 1000 Ada Lirası üreteceğiz. Bunları tek tek farklı rakamlarda imzalayacağım. Bunlar sizin kağıt paralarınız olacak. Bunları her aileye 200 ada lirası olmak üzere borç vereceğim. Tabi bu benim altınlarıma karşılık olduğu için ve borç olarak verdiğimden sizden imzalı taahhütname alacağım. Bütün bunlara karşılık da az bir miktar faiz alacağım. %5 gibi bir rakamın fazla olmayacağını düşünüyorum” der ve adadakilere de kabul ettirerek 1000 ada parasını her aileye 200 Ada Lirası (AL) olacak şekilde dağıtır. Her aile borç senetlerini imzalar ve sevinçle 200 ada parasını alarak ayrılır.
Kurulan Sistemin Adı: Borca Dayalı Para Sistemi
Yukarıda görüldüğü gibi adadaki tüm para borca dayalı olarak üretilmiştir. Adadaki tüm ailelerin borcunu ödemesi durumunda ortada para kalmayacaktır.
Öte yandan, Matematikte 4 işlem yapabilen herkes eğer biraz sorgularsa kurulan sistemdeki çarpıklığı ve parayı nasıl ölçü aracı olmaktan çıkaracağını anlayacaktır.
Bankacı toplamda 1000 Ada Lirası olan bu kâğıtları her aileye 200’er Ada Lirası şeklinde dağıtıyor. Bir sene sonra her aile %5 faiziyle 210 Ada Lirası getirmek zorunda. Yani 5 aileden toplanacak 210 Ada Lirasının yıl sonunda 1050 Ada Lirası olarak (210x5) geri iade edilmesi gerekiyor.
Soru şu: Bankacının dağıttığı toplamda sadece 1000 Ada Lirası olduğuna göre 50 Ada Liralık fark nereden bulunacak?
Yani, adada dolaşan 1000 AL para miktarının üstünde (1050 AL) bir para piyasadan toplanma durumunda. Halbuki adada parayı basma yetkisi sadece bu adamda. Ortada olmayan bu para nasıl temin edilip geri ödenecek?
Bu, 50 Ada Liralık kısım ödeme taahhüdünde bulunan ailelerden çıkmak zorunda. Kurulan bu sistem Borca Dayalı Para Sistemi olarak isimlendirilip ülkelerdeki para sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu sistemde servet mütemadiyen parayı borca dayalı olarak üretenlere yani bankacılara doğru akmaktadır.
Parayı ülkelerde devlet kendisi basıyor zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Parayı ölçü aracı olarak koruma sorumluluğundaki devletler parayı kendileri basmamaktadırlar. Merkez Bankaları ortaklarını bankacıların oluşturduğu özel ve özerk kuruluşlardır.
Devlete para lazım olduğunda gider buralardan kredi alır. Karşılığında devlet ödeme taahhüdü olan tahviller vererek. Aynen sizin bankadan kredi çektiğinizde imzaladığınız ödeme taahhüdü niteliğindeki belgelerdir bunlar. Koca devletin bankadan borç alma zorunda olması garip gelse de gerçek bu.
Borca dayalı para sisteminde ortaya yeni para sürülürken yeni borçlandırmalar oluşturulmaktadır. Yani yeni para üretmek için yeni borç gerekiyor. Her üretilen yeni para için ortaya çıkan artı faizin hiçbir şekilde para karşılığı yoktur. Çünkü para üretilmekte ama faizi üretilmemektedir. Tıpkı adadaki 50 ada lirası gibi…
Peki bu 50 lira nasıl karşılanmaktadır?
İlk Kriz
Bir sene dolup da geri ödemeler yapılmaya başlandığında ailelerden birisi 50 Ada Lirası olan borcu bir türlü denkleştiremiyor (bilin bakalım neden?).
Bankacı çok iyi niyetli birisi (!). Bu aile ekili tarlalardaki birinin buğdayını 50 Ada Lirası karşılığı bankacıya verince iş tatlıya bağlanıyor. Bankacının artık elinde 1000 Ada Lirası artı 50 Ada Lirası değerinde buğday bulunmakta. Bankacı elindeki 50 Ada Lirası tutarındaki mahsule karşılık 50 ilave Ada Lirası basıyor. Ürünü de aileye 50 Ada Lirası karşılığı geri satıyor.
İkinci Sene
Artık bankacıda 1050 Ada Lirası var. Bu 50’lik fark ailenin birisinin servetinden alınarak bankacının servetine eklenmiş durumdadır. Bankacı adadakilere sevindirici (!) bir haber veriyor.
Artık her aileye 210 Ada Parası verebileceğini söylüyor. Her aile bu kez 210 Ada Lirası alabiliyor. Elbette sene sonunda %5 faiziyle ödemek üzere.
Ancak sorun şu. Para borca dayalı üretildiği için adada mevcut 1050 AL’nın sene sonunda %5 faizle toplamda 1102,5 AL olarak geri dönmesi gerekiyor. Bu sefer adada mevcut parayla yıl sonunda bankacıya ödenmesi gereken fark 52.5 AL (1050-1102.5) oluyor. Yani ikinci yıl sonunda mutlaka birilerinden bankacıya geçecek 52.5 AL tutarındaki bir servet söz konusu.
Öte yandan mutlaka birilerinin kaybedecek olması nedeniyle ortaya çıkan rekabet sonucu adada sürekli yeni şeyler üretilmeye ve tüketim artmaya başlıyor. İnsanlar daha çok paraya ihtiyaç duyuyor. Öte yandan evlenmeler nedeniyle adadaki aile sayıları da artıyor.
İkinci Senenin Sonu
Beklenen oluyor. 52.5 AL tutarındaki serveti ödeyemeyen iki aile bankacı tarafından kabul edilebilecek bir ürünü olmadığından evlerini teminat göstererek bankacıdan 52.5 AL ilave kredi alıyorlar.
Bazıları problemin kullanımdaki paranın azlığından kaynaklandığını zannediyor. Bankacıya daha çok paraya ihtiyaç olduğu anlatılıyor. Artık bankacı planın en dehşetli kısmını uygulayabileceğini anlıyor. Diyor ki “eğer isterseniz artık altın karşılığı olmasına gerek kalmadan yeni para üretelim”. Kabul edilince adadakilere de kazanma fırsatı vereceğini belirtince diğerleri nasıl diye soruyorlar?
Adadaki ilk modern banka
Bankacı “Parasını biriktirenler dilerse bankada değerlendirip %2 faiz geliri elde edebilirler.” diyor. Böylece 5000 AL daha piyasaya sürülüyor. Ayrıca “Dileyen karşılığında varlıklarını teminat gösterip dilediği kadar borç alabilir” diyor. Bu arada sistem gereği piyasada mevcut olmayan 52.5 AL’lık evi servetine katan bankacı bunu başka bir aileye satıyor. Karşılığında 52.5 AL’lık ilave para basıyor. Böylece ikinci sene sonunda ortaya sürülen 5000 AL artı parayla toplam 1102.5 para olmak üzere 6102.5 liralık bir miktar oluşuyor.
Planın en önemli kısmı devreye giriyor. Artık çoğalan aile sayısı, insanların dilediği zaman gelip para yatırabileceği (%2’lik faiz almak ta var işin ucunda), isteyenlerin de istendiği zaman borç para alabileceği bir yapı var.
Adada Fraksiyonel Rezerv Sistemi Kuruluyor
Bankacı şunu çok iyi bilmektedir. Mevduat sahipleri bankada tuttuğu paraların çok az bir kısmını gelip AYNI ANDA istemektedir. Bu oran dünyada ortalama %10 civarındadır. Yani ada halkından %10’u aynı anda gelip paralarını isteyeceği için eğer kasasında 1000 Ada Lirası varsa bunun sadece 100 lirasını tutup 900 lirasını tekrar tekrar borç verip faiz işletebilir. Bankacı toplam para miktarı 6102.5 olduğu için %10’u olan 610.25 lirayı tutarak defalarca borç vermek suretiyle 61025 lira varmış gibi faiz geliri elde etmektedir (eldeki 610,25+ 5492,25+ 4943,025+ 4448,72+ 4003,85+...=61025).
Sanırız bu, dünyada hemen her ülkede onca giderlerine rağmen en karlı kuruluşların neden bankalar olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla bankacının en karlı yılı olarak bu yıl 3051,25 liraya kadar faiz geliri elde edecektir. Kendisi ana paranın 10 katı kadar parası varmış gibi faiz elde ederken hesap sahiplerine ise sadece 6102,5’un %2’si civarında faiz verdiğinde 122,05 lira ödeme yapacaktır.
Yani kasasındaki 6102.5 AL’na karşılık 2929.2 AL gelir. Bu sene daha karlı yılların başıdır. Her sene sistem kendini büyüterek devam edecektir. Bankacı Fraksiyonel Rezerv sisteminin daha ilk yılında piyasaya sürdüğü 6102.5 AL karşılığında 2929.2 AL faiz geliri elde etmiştir. O yıl insanların 2929.2 AL tutarındaki serveti bankacıya eklenmiştir.
Bu nasıl bir sistem?
Bu nasıl bir sistem?
Bu sistem kendini eksponansiyel olarak büyütmektedir. Diyelim ki 2000 yıl önce birisi bu sistemde bir kuruma %5 faiz üzerinden 1 kuruş borç verseydi 15. yılda 2.08 kuruş, 30. yılda 4.32 kuruş,1450 yıl sonra 4.809.556.747.171.530.000.000.000.000.000 kuruş (yani tümü altından oluşan bir dünya) ve 2000 yıl sonra 23.911.022.046.136.200.000.000.000.000.000.000.000 .000 TL geri borç ödenmesi gerekirdi. Bu da tümüyle altından oluşan 250’den fazla dünya demektir.
Borç, faiz yüzdesine bağlı olarak belli sürelerde katlanıyor. Basit olarak (70/faiz yüzdesi) formülü ile borcun yaklaşık kaç yılda katlandığı bulunabilir. Örneğin %5 faiz yüzdesi ile her 14 yıldan sonra (70/5) borç ikiye katlanacaktır.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
ekonomi, gerçekleri


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:13 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam