12. January 2013, 05:33 PM | #21 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Rivayet Kültürü ve Yanlış Din anlayışı
İbrahim sarmış Kitabın adından da belli olduğu gibi,Sürü psikolojisi din anlayışı yani taklitten öteye geçmeyen geleneksel rivayetlere dayanan din anlayışının, kültürlerin de içine girmesiyle doğruyu nasıl saptırdığını gösteren oldukça faydalı oldu kurana daha çok yöneldim..ayetleri muhattab olmaya yöneltti Belki birçok tabuları yıkması sebebiyle eleştirilmeye müsait Çünkü rivayetlerle aktarılan birçok hadisin, Kur-an ile irtibatı ve aykırılığı ve tarihsel bilgi sunuyor..öğreneceğimiz çok şey var
__________________
De ki: “Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam. Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız. Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz. Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.” Kâfirûn Sûresi |
26. February 2013, 05:09 PM | #22 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Hayat Kitabi
Dogdugumuz andan beri, nefes almamiz devam ettigi müddetce tükenip bitmeyen sayfalariyla HAYAT KITABI'ni okumaya devam ediyorum.
InsaAllah, hayirli ve dogru satirlarini kalbimize beynimize isleyerek yasamanin bilincindeyizdir.. |
4. April 2013, 01:46 AM | #23 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Son zamanlarda okuduğum ve çok faydalandığım bir kitabı tavsiye etmek istiyorum.
AZ SEÇİLEN YOL - M.SCOTT PECK Gerçek anlamda hayattan okumalar içeren bir kitap. Kitaptan bazı yerleri sayfam için alıntılamıştım. Buraya ekliyorum. Biraz fikir verebilir sizlere içeriğiyle ilgili belki. ---------------------------------- Yaşam zordur. Bu yüce bir gerçektir, en yüce gerçeklerden biri. Yüce bir gerçektir çünkü bir kez bu gerçeği görürsek, onun üstesinden gelebiliriz. Bir kez gerçekten zor olduğunu anlarsak-iyice anlar ve kabul edersek-yaşam artık zor olmaktan çıkar. Çünkü bunu kabullenince yaşamın zor olduğu gerçeği artık önem taşımaz. ********************************** Gerçekten seven herkes, sevmenin ne büyük bir zevk verdiğini bilir. Gerçekten sevdiğimiz zaman bunu sevmek istediğimiz için yaparız. Çocuk sahibi oluruz çünkü çocuk sahibi olmak isteriz ve eğer sevgi dolu na-babalar isek, bu da böyle olmak istediğimiz içindir. Sevginin, benliğin gelişimini içerdiği doğrudur, ama bu değişiklik benliğin genişlemesidir, yoksa kendini feda etmek değildir. Gerçek sevgi, benliğin kendini yenilemesini beraberinde getirir. Hatta daha da fazlasını yapar, benliği daraltmak yerine genişletir, benliği tüketip boşaltmaz, aksine doldurur. Bu anlamda sevgi de sevgisizlik kadar bencildir. Burada sevginin bir başka paradoksuyla karşılaşıyoruz; sevgi aynı zamanda hem bencildir, hem değildir. Sevgiyi sevgisizlikten ayıran, söz konusu eylemin amacıdır. Gerçek sevgide amaç her zaman ruhsal tekamüldür. Sevgisizlikte ise hedef daima başka birşeydir. ************************************* Sevgi bir duygu değildir. Sevgi duygusu taşıyan ve bu duygunun etkisiyle faaliyette bulunan pek çok insan, hiç de sevgi dolu olmayan hatta yıkıcı olacak şekilde davranırlar. Halbuki gerçekten seven bir kişi, bilinçli olarak hoşlanmadığı, o anda sevgi duymadığı, hatta kendisine itici bile gelebilen bir insana karşı sevgi dolu ve yapıcı davranışlarda bulunur. Sevgi, sevgi duygularının var olup olmamasına bağlı olmaksızın vardır. Gerçek sevgi, duygusal olmaktan çok iradidir. Gerçekten seven bir insan, sevmeye karar vermiş olduğu için sever. Sevgi duygularını sevgi ile karıştırmak insanların işine gelmektedir. İnsanın sevgisinin kanıtını duygularında bulması hem kolay hem de haz vericidir. Halbuki insanın faaliyetlerinde sevginin kanıtlarını araması zor ve acı verici olabilir. Sevginin aynası iştir, lafa bakılmaz. **************************************** Sevgi, insanın, kendisinin veya bir başkasının ruhsal tekamülünü desteklemek amacıyla benliğinin sınırlarını genişletme arzusudur. Aşık olmak, insanın sınırlarını genişletmesi değil, geçici olarak sınırlarını kaldırması, onları çökertmesidir. İnsanın sınırlarını genişletmesi çaba ister, aşık olmak ise çaba gerektirmez. Aşk anı geçti ve sınırlar yeniden kapandı mı, kişi düş kırıklığı içinde rüyadan uyanabilir ama bu deneyimden tekamül ederek çıktığını söylemek zordur. Öte yandan, benlik sınırları zorlandı ve genişletildiyse, kişiler bu gelişmeyi sürdürmeye daha yatkındırlar. Gerçek sevgi insanın benliğini kalıcı bir şekilde genişleten, yeni ufuklara eriştiren bir deneyimdir. Sevgi vasıtasıyla sınırlarımızı genişletmemiz demek; dışarıya doğru uzanmamız, deyim yerindeyse, tekamülünü arzu ettiğimiz sevdiğimize elimizi uzatmamız demektir. **************************************** Yaşam, sorunlarla karşılaşıp onlara çözüm getirmek sürecinden dolayı anlam kazanır. Sorunlar, cesaret ve bilgeliğimizi öne çıkarırlar; gerçekte cesaret ve bilgeliği yaratan şey sorunlardır. Sorunlarla yüzyüze gelmenin ve onları sonuçlandırmanın verdiği acı vasıtasıyla öğreniriz biz. B.Franklinin dediği gibi; ''Acı veren şeyler öğreticidir.'' Bu nedenledir ki akıllı insanlar sorunlardan korkmamayı, tam tersine sorunları, hatta onların getirdiği acıları da iyi karşılamayı öğrenirler. Ama çoğumuz böyle akıllı davranmayız. Sanki sorunlarımız yokmuş gibi davranır, onları unutur, görmezden geliriz. Sorunlarımıza cepheden saldıracağımıza, etraflarından dolaşmaya çalışırız.İşte bu durum tüm ruhsal hastalıkların temelini oluşturur. ''Nevrozlar, daima katlanılması gereken normal acıların yerine konur.'' Yaşamın sorunlarını çözmenin tek yolu, onları çözmektir. ***************************************** Değişmenin, büyümenin ve çocuklarından öğrenmenin getireceği acıları göze alamayan ana babalar, -farkında olsalar da olmasalar da- ihtiyarlığın yolunu seçmektedirler ve çocukları ve bütün dünya onları çok gerilerde bırakacaklartır. İnsanların anlamlı bir yaşlılık geçirebilmeyi garantiye alabilmek için önlerine çıkan en iyi fırsat, çocuklarından birşeyler öğrenmeleridir. Ne yazık ki pekçoğu bu fırsatı kaçırır. ***************************************** Gerçek dinleme, mutlak konsantrasyon, daima bir sevgi belirtisidir. Gerçek dinlemenin temel bölümlerinden biri de paranteze alma disiplinidir. Yani insanın geçici olarak kendi önyargılarını, değer yargılarını, arzularını bir yana bırakarak konuşan kişinin dünyasını içeriden görmeye çalışması, kendini onun yerine oymasıdır. Konuşmacı ile dinleyicinin bu birleşmesi, aslında benliğimizi genişletmemize yol açar ve bu da bize her zaman yeni bilgiler kazandırır. Daha da ötesi, geçici olarak karşımızdakini tümüyle kabullenmemizi içerir. Bu kabulü hisseden konuşmacı da artık incinmeyeceğinden emin olarak , zihninin derinliklerinde saklı olanları dinleyiciye açabilecektir.Bu yapıldıkça da, konuşmacı ile dinleyici birbirlerini daha iyi anlamaya ve birbirlerine daha çok değer vermeye başlarlar ve böylece sevginin karşılıklı dansı yine başlar. *************************************** Gücünü sevgiyle kullanmak çok çalışmayı gerektirir. Sorun şudur: İnsan ne kadar sevgi doluysa o kadar alçakgönüllü olur, insan ne kadar alçakgönüllüyse, güç kullanmakta potansiyel olarak varolan kendini üstün görme duygusu karşısında o denli şaşkınlık ve korku duyar. Bir yandan da bunun hiçbir şey yapmamaktan başka alternatifi olmadığını da bilirler. Sevgi, yaptığımızın ne denli zor olduğunu bile bile bizi Tanrı rolüne çıkmaya zorlar. Seven bir insan, bunun bilincinde olarak bu sorumluluğu üstlenir. Ancak sevginin verdiği alçakgönüllülükle insanlar Tanrı olmaya cesaret edebilirler. ****************************************** Zihin bazen mucize diye bir şey olmadığını düşünmesine rağmen, kendisi bir mucizedir. *************************************** İnsanoğlunun ruhsal gelişim düzeyinin yükselme süreci içinde olduğuna inanmak gerçekçi görünmeyebilir. Heryerde savaş, çürüme ve kirlenme var. Ama ben işte tam bunu söylüyorum. Bizim düş kırıklığımız aslında atalarımıza oranla kendimizden çok şey beklememizden kaynaklanıyor. Bugün itici ve kötü bulduğumuz davranışlar daha dün normal kabul edilirdi. ******************************************* Sevgi, yani benliğin genişletilmesi tekamülün gerçek eylemidir. O, ilerleme halindeki tekamüldür.Tüm yaşamda bulunan bu evrimsel güç, kendini insanoğlunda insani sevgi olarak gösterir. ****************************************** Kötüler ışıktan nefret ederler çünkü ışık onların kendi kendilerini görmelerine, benliklerinin açığa çıkmasına neden olur. İyilikten nefret ederler, çünkü iyilik onların kötülüklerinin ortaya çıkmasına neden olur. Böylece, kendi benliklerinin farkına vardıkları zaman çekecekleri acıdan kurtulmak için ışığı, iyiliği, sevgiyi yok ederler. ******************************************** Hepimiz lütuf tarafından O’na çağırılırız ama pek azımız bu sesi dinlemeyi seçer. Biz hayatımızı Tanrının gözünün önünde geçiririz, hem de kenarında köşesinde değil, tam gözünün bebeğinde. O’nun derin ilgisiyle. Bu evren, bu atlama taşı, bizim yolumuzu hazırlamak için yaratıldı. Ama biz bu basamaktan, birer birer, bizzat kendimiz atlamak zorundayız. Lütuflar sayesinde tökezlemeden geçebiliriz ve yine lütuflar nedeniyle orada bize kucak açılacağını biliyoruz. Daha fazla ne isteyebiliriz ki? .
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif. |
Barış Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (4. April 2013) |
4. April 2013, 02:14 PM | #24 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
uluslararsı ekonomi politiği (hiç tavsiye etmem)
Çocukara söz geçirme sanatı (Çocuğu olanlara tavsiye ederim) uğur mumcu kürt dosyası - terörsüz özgürlük |
2. August 2013, 08:41 PM | #25 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Yaşar Nuri Öztürk - İmamı Azam Ebu Hanife
Yaşadığı dönemin öncesindeki tarihi ekonomik siyasal şartları da içine alarak yazılmış bir kitap. Emevi İslamı diyebileceğimiz tavrı da çok güzel ortaya koymuş, o dönemlerde yaşananları anlatırken. Tüm arkadaşlara tavsiye ederim.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif. |
Barış Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (2. August 2013) |
Bookmarks |
Etiketler |
kitabı, okuduğumuz, paylaşalım |
|
|