![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.094
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
Selamun aleyküm, Değerli Mustafabey Kardeşim,
"Ve lâ tucâdilû ehlel kitâbi illâ billetî hiye ahsenu illellezîne zalemû minhum ve kûlû âmennâ billezî unzile ileynâ ve unzile ileykum ve ilâhunâ ve ilâhukum vâhıdun ve nahnu lehu muslimûne" âyetinde geçen "muslimûne" sözcüğünün türetildiği kök harfler; “berâet/uzak tutma; korkudan, kuşkudan, beladan, huzursuzluktan, mutsuzluktan, kavgadan savaştan, ağrıdan, sızıdan, maddî ve manevî sıkıntılardan, zayıflıktan çürüklükten, tüm olumsuzluklardan uzak olma” ( Lisânu'l-Arab; c. 4, s. 660.) anlamındaki " س ل م/s-l-m" dir. Bu kök harfler islam,sâlim, selâm, teslim vb sözcüklerinin de köküdür. Âyette geçen müslimune sözcüğü bu kökten if‘âl kalıbında türetilmiş mastar bir sözcük olup isim ve mastar olarak kullanılabilen " الإسلام/islâm", sözcüğünün çoğul olan ismi failidir yani islamlaştıranlardır. Sözcüğün islâm kalıbını Türkçeye , “sağlamlaştırma” [dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaştırma], "müslimune" yi de sağlamlaştıranlar olarak çevirebiliriz. Dinimizin adı da; İslâm dini; “insanları sağlamlaştıran din” [dert, tasa, savaş, zayıflık, manevî hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp sağlama, güvenceye alan ilkeler] olur. Galip Kardeşimizin kullandığı mealde geçen "müslimune"," islamlaştıranlar" olarak doğru çevrilmiştir. Aslında islamlaştıran sözcüğünü de tam olarak "sağlamlaştıranlar" Türkçeye çevirmek gerekir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
|
|
| dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi: | bartsimpson (27. February 2016), mustafabey (12. June 2014) |
|
|
#2 | |
|
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 108
Tesekkür: 19
41 Mesajina 61 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Alıntı:
Günümüzde var olan durumu incelediğimizde adı islam ile anılan toplumlarda müslimine ile ifade edilecek "dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri şeylerden uzaklaşma" yani müslüman toplumlarda barış, huzur, refah ortamının olmadığı açıkca görülmektedir. Eleştirdiğim kısım Ankebut 46 daki ifadenin kitap ehli diye anlaşılan hristiyan ve yahudileri kurtarma amaçlı Allah için islamlaştırmaya çalışma, mücadele etme olarak anlaşılması. Öncelikle bizim toplumun veya kendini müslüman zanneden diğer toplumların islamlaştırılması yani barışa, huzura, derten tasadan uzak bir duruma gelmeleri gereklidir. Biz kendimiz öncelikle bu derten tasadan hastalıklardan kurtaran ilkeleri uygulayız, bir başarı olmalı ki diğer toplumlara islamı tavsiye etmek için delilimiz olsun Ortada bir başarı yok! Kim islamlaştıracak bizleri? bu allah için islamlaştıran kimseler niye şimdiye kadar ortaya çıkmamış? Eleştirilecek olan durum; biz keliz merhemimiz olsa önce kendi başımıza sürmemiz lazım. Kuranda müslüman ismini görünce hemen yapışıyoruz, bizden, kendimizden bahsediyor zannediyoruz, sahipleniyoruzda ortada bu anlatılan müslüminler yok! mücadele başkasına karşı değil kendimize karşı olmalı, kendi toplumuzun halini görmeliyiz. |
|
|
|
|
| mustafabey Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (12. June 2014) |
![]() |
| Bookmarks |
| Etiketler |
| davet, ehli, ehlikitabı, hoşgörüye, kitabı, tüm |
|
|