![]() |
![]() |
#6 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun Aleykum! Değerli Canneylesin Kardeşim!
Alıntı:
"kalp" ile ilgili yapılan bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum. "Kalp" sözcüğü; "insanın ortası, özü" demektir. Bundan dolayı "yürek"e de "kalp" denmiştir. Araplar "yürek"i, düşünce ve tefekkürün merkezi olarak bildikleri için zamanla "akıl"a da "kalp" demeye başlamışlardır. "Akıl"ın "kalp" olarak isimlendirilmesi aslında "mahalliyet mecazı mürseli" sanatı olmasına rağmen, "akıl" ve "kalp" kelimeleri giderek eş anlamlı isimler olarak görülmüş ve böylece bu kullanım, doğru bir temele dayanıp dayanmadığına bakılmaksızın "kalp" ve "akıl sözcüklerinin geçtiği diğer dillerde de uygulama alanı bulmuştur. Bu sebepledir ki Kur`an`da kalp sözcüğü, kan pompalayan organ olarak değil aklın, düşüncenin, tüm zihinsel fonksiyonların merkezi olan "beyin" anlamında kullanılmıştır. Gerçekten de tarihe bakarsak, ders almak, geçmiş olaylardan ibret almak, insanların hep birbirine tavsiye ettiği ve yapılmasının gerekli olduğuna inandığı bir yöntemdir. Ama kendisine geçmişten öğüt çıkarmak, ayette de işaret edildiği gibi, aslında kalbi (aklı) olan insanlar için söz konusudur. Kalbi (aklı) olmayan veya kalbi ölü olan (aklı çalışmayan) insan, öğüt, ibret alamaz. Kalbi (aklı) olan insan ise geçmişteki acı akıbetler konusunda son derece hassastır. Mezarlar ve örenler gibi etkileyici ve coşturucu yerler kalbi (aklı) olan insanı etkiler; duygularını coşturur, hatıralarını canlandırır, ona ilham kaynağı olur. Ama kalbi (aklı) olmayanlar, bu gibi yerler ve olaylar karşısında kör, sağır ve dilsizdirler: Bakara;18: (Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler. Münafikun; 4:Ve onları gördüğün zaman kalıpları senin hoşuna gider ve eğer konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandırlar, onlardan hemen sakın. Allah onları öldürmüştür! Nasıl da döndürülüyorlar? A`râf; 179:Ant olsun ki, cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık; onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Gözleri vardır, onlarla görmezler. Kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte bunlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar da gafillerin ta kendileridir. Furkan; 43, 44:Hevasını (kötü duygularını, tutkularını) kendisine tanrı edinen kişiyi gördün mü? Peki onun üzerine sen mi vekil oluyorsun? Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (vahye kulak) vereceğini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta yol bakımından daha sapıktırlar / şaşkındırlar (aşağıdırlar). Kasas; 50:Buna rağmen eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah`tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık / şaşkın (aşağı) kim olabilir? Kesinlikle Allah zalim kavme yol göstermez. Ahkâf; 26:Ve ant olsun ki, Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık (size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik). Onlara da kulaklar, gözler ve duygular kılmıştık (vermiştik). Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah`ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi. Kur`an, son derece manidar örneklerle anlattığı bu kâfirlerin hâlini, bağırıp çığıran ve kendi sesinden başka bir şey duymayan çobanın hâline benzetmiştir. Kuru gürültüyle hakk sözü bastırıp boğarak galip gelmeyi çok iyi bilip uygulayan kâfirler, Kur`an`a göre ancak sükûnet ve ciddiyetle dinleyerek anlaşılabilecek sözleri dinlemeye değer ve anlamlı bulmazlar. Onları kör, sağır, dilsiz ve yüreksiz olarak niteleyen Kur`an, bu kâfirlerin kıyamet günü de böyle kör, sağır ve dilsiz olarak haşredileceğini bildirmiştir (Bakara; 171 ve İsra; 97). Allah`ın kalpleri mühürlemesi ve damgalaması: Yukarıda söylediğimiz gibi bu konu, ilgili Kur`an ayetleri yardımı ile incelenecek ve Kur`an`dan öğrenilecektir. Ancak ayetlere geçmeden evvel, bu ayetlerle ilgili doğru değerlendirme yapılmasını sağlayacak iki özelliğin hatırlatılmasında yarar görüyoruz: Birinci özellik; ayetlerde zikredilen kişilerin belirgin olmasıdır. Konumuz çerçevesinde aşağıda okuyacağımız ayetlerde "kalpleri, kulakları mühürlenen/ damgalanan, uyarının fayda vermeyeceği, inanmayacak olan "kâfirler"in hepsi ism-i mevsul denilen "الّذين ellezine" sözcüğüyle ifade edilmiş olup, muarrafattandır yani, peygamberimize işaret edilen belli, belirli kişilerdir. Dolayısıyla ayetlerdeki ifadelerin, bizim kâfir olarak bildiğimiz kimseler için kullanılması doğru değildir. Çünkü biz, çevremizde gördüğümüz kalpleri mühürlü, iman etmemiş olan insanların hiçbir zaman iman etmeyeceklerini ve kâfir olarak kalacaklarını bilemeyiz. Bunu ancak Allah bilebilir. Nitekim bu ayetlerde de iman etmeyecekleri Allah tarafından bilinen kişiler, bir lütuf olarak peygamberimize bildirilmiştir. İkinci özellik; ayetlerin mucize özelliğidir. Aşağıda sunacağımız ayetler, Ebuleheb örneğinde olduğu gibi ömür boyu iman etmeyecek olanların, onlarla fazla oyalanmaması için peygamberimize bildirildiği, yani istikbalden (gelecekten) haber verildiği, bu sebeple de mucize özelliği arz eden ayetlerdir. Gerçekten de ayetlerde belirtilen bu kişiler akıllarını başlarına almamışlar, kalpleri mühürlü yaşamışlar ve cehennemlik olarak ölüp gitmişlerdir. Kaynak:İşte Kur'an (Hakkı Yılmaz) Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
![]() |
![]() |
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi: | elmuh (30. March 2010), sabaha_dogru (3. April 2010) |
Bookmarks |
Etiketler |
algı, bozukluğu, tasavvuf |
|
|