hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > YARATILIŞ > Yaratılış

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 1. October 2008, 04:45 PM   #1
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Yerçekimi sabiti, evrenin hacmi ve Big Bang’in patlama şiddeti birbiriyle sabit bir dengede işbirliği ederek yumuşak bir şekilde genişleyen ve güneşimiz gibi, canlıların var olmasına yol açan orta büyüklükte bir yıldızın yeraldığı bir galaksi meydana getirmişlerdir. Bunun gibi pek çok sayıdaki hassas denge ve diğer Antropik oluşumlar, evrendeki hayatı mümkün kılmaktadır. Bunların bir kısmı şu şekilde özetlenebilir: (Michael A. Corey, The Anthropic Principle, (www.michaelacorey)

1.Doğanın temel sabitlerinin değerleri,
2.Uzayın üç boyutunun varlığı,
3.Elektromanyetik güç sabitinin yerçekimi sabitine oranı,
4.Elektronveprotonun kütle hacminin oranı.
5.Protonların elektronlara oranı,
6.Kozmik entropi seviyesi,
7.Işığın hızı,
8.Evrenin yaşı,
9.Atom hücresinin protondan kütle fazlalığı,
10.Maddenin anti-maddeden başlangıçtaki fazlalığı,
11.Güneşin ışığının parlaklığındaki tarihi değişmelerin dünyadaki yaşam çeşitlerinin ihtiyaçlarıyla birlikte değişmesi.

Fiziksel dünya, temel fiziksel kanunların ifadesidir. AP, sadece etrafımızda olan her şeyin, onları gözlemlediğimiz için öyle olduklarını söylemez. Bizi doğayı daha çok takdir etmeye yöneltir. Şu anda bilmediğimiz, ancak varlığımız için kaçınılmaz olan her hangi bir fiziksel teori bile AP ile açıklanabilir. Bilim adamlarına göre galaksilerin, gezegenlerin birçok özelliği mikro-kozmosun temel kuvvetlerine bağlıdır. (Reinhard Breuer, The Anthropic Principle, s. 8–10.)

“Dicke’nin 1961’de söylediği gibi, “Evren yeterli kadar yaşlı olmalıdır ki hidrojen dışındaki elementler, özellikle karbon var olabilsin”. Karbon ve daha pek çok diğer element, yıldızların içinde yüksek ısı derecelerinin sonucu üretilmiştir. Bu işlem milyarlarca yıl gerektirir. Ancak bu kadar zamandan sonra yıldızlar patlayıp bu yeni pişmiş elementleri uzaya saçabilir ki onlar daha sonra hayat içeren gezegenlerin bir parçası olabilsin. Böylece görüyoruz ki, hayatın oluşabilmesi için evrenin mevcut yaşında olması gerekmektedir.

Fakat evren, bundan çok daha fazla yaşlı olamaz. Aksi takdirde bütün maddeler yıldızların artıklarına dönüşmüş olurdu. Evren, niçin olduğu kadar büyüktür? Çünkü olduğundan daha küçük ya da çok daha büyük olsaydı, biz onu gözlemlemek için burada olamazdık.

Evrenin büyüklüğü insanoğlunun küçüklüğünü göstermekle birlikte aslında onun varlığı ile belirlenmiştir. Bu, evrenin daha farklı bir boyutta var olamayacağı anlamında değil, şayet farklı bir boyutta olsaydı bizim tarafımızdan gözlemlenemeyeceği anlamındadır.” (B. J. Carr, On The Origin, Evolution and Purpose of the Physical Universe, s. 146–147.)

İnsan ve çevresi arasında eşsiz ve sıkı bir ilişki vardır. Çevresi derken evrenin yapısı, güneş sistemimiz, galaksiler, bunların birbirine etkisi, temel kuvvetlerin gücü ve doğal kanunları kastediyoruz. Evrende yaşam olması için evrenin durumu ne olmalıdır? Robert H. Dicke bu soruya şöyle bir argümanla cevap verir

•Bilinçlilik, bir yaşam formuna bağlı olmalıdır.

•Yaşam, helyum ve hidrojenden ağır kimyasal maddelere gereksinim duyar.

•Ancak bu maddeler, küçük çekirdeklerin birleşmesi sonucu olan termonükleer patlamalarla oluşur.

•Nükleer füzyon ise, sadece yıldızların içinde olur ve en az 1 milyar yıl sonra bu ağır elementler belli seviyeye gelir.

•Bir milyar yıllık bir dönem ise, ancak yer çekimi kuvvetlerinin genişlemeye izin vereceği bir evrende geçebilir.

•Kozmosun yaşamının ileri safhalarında güneş gibi yıldızlar çok az olur; bunların birçoğu çok az enerjiye sahip “beyaz cüce” olur ki bunlar yaşama izin verecek bir evreni besleyemez.

Böylece şu sonuca varırız: Evren bu kadar yaşlıdır, yoksa yaşam olmazdı. AP’a göre insan yaşamı sadece evren ve fiziksel dünya belli özelliklere sahip diye ortaya çıkmamıştır; evren ve fiziksel dünya bir bütün olarak akıllı yaşamın ortaya çıkması için düzenlenmiştir. Dünyada yüzü aşkın kimyasal madde, dünyadaki karmaşık yaşamı oluşturacak şekilde uyum sağlamıştır. Bunu başka şekilde yapacak (örneğin silikona dayalı bir hayat, metan solumak gibi) bir model ortaya konamamaktadır. (R. Breuer, a.g.e., s. 2-5.)
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 1. October 2008, 04:47 PM   #2
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Big Bang’ten sonra evrenin yeterince soğuyabilmesi için evrenin yeterince yaşlı olması lâzımdır. Ayrıca oksijen, fosfor, karbon gibi elementlerin yıldızlardan dağılması için gerekli olan süre de, yaklaşık on milyar yıl gibi çok uzun bir süredir. (Hugh Ross, The Creator and the Cosmos, s. 32.)

Şayet gözlenen, gözlemcinin gelişimi ve durumuna bağlı olarak değişiyorsa bunu göz önünde tutarak birçok problem çözülebilir. Örneğin, bu dünyadaki yaşam, kızıl-dev yıldızlardan gelen ağır elementlerle (özellikle karbonla) mümkün olmuştur. Yıldızlardaki karbon üretimi yaşamın sırrıdır; vücudumuzda bulunan karbon, milyarlarca yıl önce, şu anda çoktan ölmüş bulunan kırmızı dev yıldızların içinde üçlü alfa süreciyle oluşmuştur. (Joseph Silk, Evrenin Kısa Tarihi (çev. Murat Alev), s. 21.)

Karbon çekirdeği üç helyum atomunun birleşmesiyle oluşur. Bu birleşme ise çok az görülebilir olasılıktadır. Ancak iki adımda oluşabilir. İki Helyum çekirdeği birleşerek berilyumu, o da bir helyumla birleşerek karbonu verir. Ancak berilyum atomu, oldukça kararsızdır. Mamafih berilyumla helyum atomlarının enerjileri arasındaki rezonans, bu kararsızlığı önemli ölçüde azaltır. Ancak bu da kararlı karbonun oluşması için yeterli olmayıp ikinci bir rezonansa daha gerek duyar (karbon ile berilyum arası) ancak bu rezonans, bir türlü bulunamamıştı.

İşte bu noktada AP’ı kullanan Fred Hoyle, dünyada yaşam olduğuna ve karbon olduğuna dayanarak, karbonla berilyum arasındaki bu rezonansı bulmuştur. Evrenin kütle yoğunluğu onun genişlemeye devam edip etmeyeceğini belirler. İşte burada da AP uygulanabilir. Şayet bu yoğunluk çok az olsaydı maddenin evrende dağılımı da çok az olur ve galaksiler oluşamazdı. Daha fazla olması halinde kara delikler oluşup Big Crunch’la evren çökerdi. Biz şu anda evreni gözlediğimize göre, bu kütle yoğunluğu olması gereken “KRİTİK” değerdedir. (Errol Haris, a.g.e., s. 153-154.)

Başlangıçta bir ateist olan Fred Hoyle’un dediği gibi: “Evren, süper hesaplama yapan bir entelektüel güç tarafından yaratılmıştır. Aksi takdirde, bu kadar çok ilgisiz ve imkânsız tesadüfün muhteşem bir şekilde bir arada işleyip yaşamı mümkün kılan bir evreni meydana getirmesi beklenemezdi”. (Michael Corey, The Anthropic Principle (www. michaelcorey.com)

Brandon Carter, astrofizikten yola çıkarak dünyada yaşam olup olmadığını sorgulayarak şu hususa dikkat çekmiştir: “Gezegenimizde yaşam ortaya çıkana kadar, güneşin enerji kaynağı olarak nasıl kalabildiği beni şaşırtmaktadır.” O, bu şaşırtıcı durumdan yola çıkarak bu konuda iki olasılık olabileceğini belirtir:

1.Astronomik zaman olarak yaşam çok kısa sürede çıkmıştır (Güneşle kıyaslanarak).

2.Bu zaman olandan çok uzundur (yaşamın çıkması).
Şayet birinci olasılık doğru olsaydı her gezegende yaşam olurdu. Ayrıca bu olasılığı kabul edersek dünyada yaşamın neden yavaş oluştuğunu anlamak zorlaşır. Eğer ikinci ihtimal doğru olsaydı yaşam henüz ortaya çıkmadan önce yıldızlar sönerdi. Bu olasılıkla, dünyadaki yaşam oldukça nadir görülebilen bir olay olurdu. Görülüyor ki her iki şık ta çelişki yaratmaktadır. Buna göre şu anki oluşum, çok özel bir durumdur. (R. Breuer, a.g.e., s. 197-199.)

AP, kütle çekim kuvvetinin neden bu kadar zayıf olduğunu da açıklar. Şayet bu sabit, daha büyük olsaydı, yıldızların ve gezegenlerin yarıçapları daha küçük olur, güneş daha kısa sürede söner ve Big Bang daha çabuk gerçekleşir, bu da yaşam için gerekli maddelerin oluşacağı kadar zamanın olmamasına yol açardı.

Kütle çekim sabiti daha küçük olsaydı gezegenler ve yıldızların oluşması için gerekli çekim olmayacak, her şey bir gaz ve toz bulutu olarak kalacaktı. Ayrıca yıldızlar gerekli füzyon reaksiyonlarını gerçekleştirip yaşam için gerekli enerjiyi sağlayacak kadar yeterli bir sıcaklığa da sahip olamayacaklardı. Ayrıca bundan farklı bir evrende dört temel kuvvetin birbiriyle olan ilişkileri de önemli olacaktı.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (1. October 2008 Saat 04:49 PM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 1. October 2008, 04:50 PM   #3
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 18
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Freeman Dyson: “Dünyadaki enerji akışı evrendeki enerji akışının içinde saklıdır. Kütle çekimi, nükleer reaksiyonlar ve radyasyon arasındaki ince denge bu enerji akışının çok hızlı olmasının engellemiştir” der. Örneğin yıldızların enerji kaynağı helyumun oluşmasında hidrojen çekirdekleri bir araya gelir. İlk önce protonların yarısı zayıf kuvvetin etkisi altında nötrona dönüşür. Daha sonra bir protonlu ve iki nötronlu iki çekirdek güçlü kuvvetin etkisiyle çok hızlı bir şekilde helyumu oluşturur.

Şayet ilk aşamadaki zayıf kuvvet, yavaş bir reaksiyon olmasaydı güneş ısı ve ışık veren bir kaynak olmak yerine, bir hidrojen bombası deposu olurdu. Bu da yaşama izin vermezdi. Ayrıca güneşten gelen radyasyon da aşırı olsaydı dünya aşırı miktarda ısıya maruz kalır ve yaşam olmazdı. Astronom Micheal Papagiannis: “Doğa, sanki çocuğunun sıcaklığını koruyan bir anne gibi, bir örtüyle örtülmüştür. Eğer çekirdeğini kaplayan tabaka, saydam olsaydı; güneşin sıcaklığı 6000 derece değil de, çekirdeğindeki gibi on milyon derece olurdu.

Enerji, sıcaklık artışının dördüncü kuvveti şeklinde arttığı için, güneş tüm enerjisini bir gün içinde yayardı.” Ayrıca güneşin dışının 6000 derece olması fotosentez için de önemlidir. Zira ancak 6000 derecede ışıma yapan bir madde, enerjisinin çoğunu yeşil dalga boyunda yayar.

Bu da, bitkilerin fotosentezi en yüksek seviyede yaptığı dalga boyudur. Görülüyor ki güneş ışığının özellikleriyle, bitkisel yaşam arasında tam bir uyum vardır. Eğer elektronu çekirdeğe bağlayan elektromanyetik kuvvetler farklı olsaydı güneş ışığı ya daha zayıf ya da daha güçlü olurdu. Bu ise bitkilerin tüm moleküler yapısını bozardı. (R. Breuer, a.g.e., s. 224)

“Dünyamızdaki temel fiziksel sabitelerin değeri çok önemlidir. Çünkü bunlar akıllı organizmalar tarafından algılanabilen bir dünyayı oluşturmaktadır. Aynı şey bu dünyadaki “AKIL MADDE BAĞLANTISI KANUNU” için de doğrudur.” (Quentin Smith, The Anthropic Principle and Many-Worlds Cosmologies, (www.qsmithwmu.com)

“Fizikçiler fiziksel sabitelerin niçin belli değerler taşıdığını yıllarca, uzun uzun düşündüler. Onlar için belki de en büyük şaşırtıcı nokta, yerçekimi ve elektromanyetik güçlerin kuvvetleri arasındaki fark idi”. (Victor J. Stenger, The Anthropic Principle (www.colorado.edu), s. 2.)

“Antropik gözlemlerin varlığı, bir takım beklentileri cesaretlendirir ve ALLAH’ın varlığına inanmak başka çeşit beklentileri getirir. Carter’ın AP’ından şüphe ediyorsanız şu iki noktaya inanmaya daha hazır olabilirsiniz:

1.Çok sayıda evrenin varlığı,

2.Evrenlerin özelliklerinin rastgele oluştuğu ve kozmik şişme gibi bir mekanizmanın bizim teleskoplarımıza görünebilen bölgede bunların benzer şekilde yerleşmesine sebep olduğu.

ALLAH’a inanan bir kişi de bu iki görüşü kabul edebilir. Ancak bunları kabul etmesi için çok daha az baskı hisseder. Zira şayet tek bir evren varsa bile ALLAH bunu akıllı hayatı mümkün kılacak şekilde hassas bir dengeye oturtabilecek güçtedir.” (‘Cosmology and Theology’ a.g.e., s. 7.)

Barrow-Tipler’e göre evren Big Bang ile tek bir başlangıca sahiptir, sadece bizim evrendeki özel yerimiz değil, tüm yerler bu gezegende yaşamı ortaya çıkaracak doğru yapısal düzenlemelere sahiptir. Bütün temel sabitlerin ortak paydası, biyolojik yaşamı oluşturmak olmuştur. Bu görüş, “dünyamızda yaşam olmasının, evrenin diğer yerlerindeki yapısıyla ilgisi yoktur” tarzındaki anlayışı yıkmıştır. AP, bu devrimsel görüşü vermiştir. AP evrenin yapısını ve yaşamın varlığını, tek bir dinamik birim olarak görmüştür.

Kaynak. www.allah.gen.tr
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (9. October 2008 Saat 09:08 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
akıllı, allah, ayar, bang, devrim, dinamik, element, enerji, evren, evrendeki, fizik, hassas, kütle, kozmik, kuvvet, metafizik, yıldız, yaşam, yaratılış, yaşam


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:10 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam