![]() |
![]() |
#3 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 9
Tesekkür: 2
4 Mesajina 7 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 ![]() |
![]()
MİLLETİN Bayramları DEVLETİN Bayramlarını DÖVER
MAHMUT KARAKÖSELİ Dünyada kutlanan bayramları, resmi bayramlar ve halkın bayramları şeklinde iki kategoride incelemek mümkündür. Resmi bayramlar demokratik ülkelerde aynı zamanda halkın da itibar ettiği, benimsediği ve gönüllü katıldığı, kutladığı bayramlardır. Vatandaşın ihtiyaçlarını ve iradesini dikkate alan demokratik ülkelerde resmi bayram, halk bayramı ayrımı yoktur. Resmi bayramlar halkın itibar ettiği, yürekten kutladığı bayramlardır; halkın bayramları da devlet tarafından yadırganmaz, tu-kaka edilmez, bilakis sahiplenilir. Bayramlar devlet zoruyla, üniformalıların katılımıyla, kalabalıklar statlara tıkılarak ve resmigeçitlere maruz bırakılarak yapılmaz. Devlet sivil ve gönüllü organizasyonlara imkânlar tanır, kolaylıklar sağlar. Halkın, sivillerin kutlamalarına destek olur. Totaliter devletlerde, despotik yönetimlerde ise bayramlar hem çoktur, hem de taban bulamamış, halkın gönüllü katılmadığı kutlamalardır. Bayramlar ya propaganda amaçlıdır veya o ülkedeki diktatörün şahsıyla ve resmi ideoloji ile ilgilidir. Despotik liderlerin veya kurucuların doğum günü, iktidara geldiği günler vs. “bayram” olarak kutlanır. Bu bayramlar devletin gücüyle, zorlamasıyla; banal ve soğuk atmosferlerde kutlanır ve kalabalığı daha çok resmi kimliği haiz kişiler oluşturur. Rejimden ve totaliter yönetimden nemalananlar, bu tür bayramlara gönüllü katılırlar. Bir kısım vatandaş ise, devletin zararından çekindiği için merasimlere katılmaya özen gösterir. Anti demokratik yönetimlerde, resmi bayramlarda devlet kurumlarına bayraklar asılır; memurlar, öğrenciler, askerler salonlarda toplanır ve uzun nutuklar dinlemek zorunda bırakılırlar. Büyük stadyumlarda askeri geçitler eşliğinde, kamu görevlilerinin sıkıcı hitapları altında günün önemi anlatılır. Bu bayramlara heyecandan, mutluluktan, coşkudan öte; resmi, sıkıcı bir hava hâkimdir. Merasimlere katılan herkes; memur, öğrenci, asker, vatandaş, bayramın bir an önce bitmesini arzular. Türkiye’de de bayramlar, resmi ve sivil bayramlar diye iki gurupta incelenebilir. Bir, halkın yaygın ve gönüllü kutladığı Ramazan ve Kurban bayramları vardır. Birde, devlet desteğinde stadyumlarda ve resmi kurumlarda kutlanan, vatandaşın katılımının sınırlı olduğu resmi bayramlar vardır. Ramazan ve Kurban Bayramlarında (Şeker Bayramı olarak değiştirilmek istendi, ama belli kesimler hariç, bu isimlendirme tutmadı) yemekler hazırlanır tatlılar alınır, evler temizlenir. Tatlı bir telaş ve heyecan içinde, misafirliğe gidilir veya misafirler beklenir. Küsler barışır, insanların tahammülü, toleransı artar. Memleket ziyaretleri yapılır. Halkın tekellüfsüz, zorlamasız benimsediği bu bayramlarda; yediden yetmişe, her kesimden kimseler hazırlıklar yaparlar ve bayramı kutlarlar. Halkın özümsediği bu bayramlar toplumun bütün kesimlerine bir heyecan, hareket getiren, zorlamalardan, resmi soğukluktan uzak; tabii ve gönüllü sosyal faaliyetlerdir, kutlamalardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve tek parti döneminde toplumu dönüştürme projeleri çerçevesinde halkın binlerce yıllık bayramları ve merasimleri önemsizleştirilmeye ve resmi ideolojinin müdahaleleri doğrultusunda değiştirilmeye çalışılmıştı. Toplumun yeniden inşası ve modernleştirilebilmesi(!) İçin; yeni bayramlar, sevinç günleri, kutlamalar icat edildi. Bu merasimler devlet ve kurumlar eliyle desteklendi, finanse edildi. Merasimlere devletin en yetkili isimleri aralıksız katıldılar. Ama tepeden, zoraki yöntemlerle millete dikte ettirilmeye çalışılan bu bayramlar, küçük bir kesim dışında genel kabul gören merasimler haline getirilemedi. Vatandaş bu bayramlara tavır almadıysa da, gönüllü ve coşkuyla kutlamadı, bu günler soğuk ve resmi programlar olarak kaldı. Tatil ilan edilmesine rağmen ne börekler açıldı, ne baklavalar alındı, ne panayırlar düzenlendi; ne de millet bu günlere bir kutsiyet atfetti. Cumhuriyetin hâkim ideolojisinin sonradan icat ederek, devlet eliyle yaygınlaştırmaya çalıştığı bu bayramlar hedeflendiği gibi olmadı. Devletin bayramları bütün zorlamalara rağmen istenen ilgiyi elde edemedi, halkın benimsediği diğer bayramlar yanında çok sönük kaldı. Bu bayramların önemini artırmak için diğer bayramlara yapılan müdahaleler ve önemsizleştirme çabaları, bazen karalama gayretleri de etkili olmadı. Resmi bayramların yeterince kabul görmemesinin başlıca sebebi, bu bayramların tabii bir süreç içinde gelişen ve benimsenen günler olmayıp, devletin dikte ettiği günler olmasıdır. Uzun yıllardır kutlanan bu merasimler, bayramlar pekâlâ halkta da taban bulabilirdi. Zira bu günlerin bir kısmı tarihi, sosyolojik olaylara dayanmaktaydı, tepeden inmeci yöntemlere başvurulmaması ve uygun formlarda kutlanması durumunda genel kabul görebilirdi. Ancak bu merasimler resmi, soğuk kutlamalar olmaktan kurtarılamadı. Halka mal edilerek, sivil eğlenceler haline getirilemedi. Resmi bayramların yaygın kutlanamamasında ve kabul görmemesinde resmi ideolojiye açılı duran kesimlerin aldıkları tavırlar da etkilidir. Demokratik kriterlere rağmen hala dayatılan bazı tek parti ideolojisi uygulamaları, toplumun pek çok kesimi tarafından yadırganmaktadır. Toplumun önemli bir kesimi, resmi bayramları tek parti döneminin “dönüştürücü” yaklaşımın devamı olarak gördüğünden, bu merasimlere iltifat etmemektedir. Oysa tabii bir süreç içinde yerleşen ve kabullenilen Ramazan ve Kurban bayramları dini ritüellere mesafeli laik, seküler, Alevi vs. kesimler tarafından bile kutlanmaktadır. Gayrı Müslimler dahi bu bayramlara saygı duymakta, iştirak etmektedirler. Demek ki bazı günlerin devlet eliyle “bayram” ilan edilmesi, o günlerin halk tarafından bayram olarak kabullenilmesini ve coşkuyla kutlanmasını sonuç vermiyor. Türkiye’de resmi bayramların hala devlet eliyle, askeri geçitlerle, üniformalarla kutlanmaya çalışılması, ülkemizdeki demokratikleşmenin ve sivilleşmenin seviyesini ortaya koyuyor. |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
bayram |
|
|