10. February 2017, 06:51 PM | #11 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Gecmis olsun Galip Agabey acil sifalar.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." |
11. February 2017, 06:49 AM | #12 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Sevgili bart.
31.Ocak.1944. Bu benim doğduğum yıl. 31.Ocak.2017. Bu benim, uzun yıllar evvel adıma aldığım, oğlum tarafından kullanılan mobil telefon hattını onun adına geçirmek istediğim tarih. İki tarihin de 31.Ocak olması bir tesadüf. İşlemin yapılacağı yetkili firmada buluştuktan sonra bir anda konuşmam ve beynim kilitleniyor/felç geçiriyor ve bende film kopuyor. O andan itibaren ben yokum. İkinci gün bir hastahanenin acilinde serum takılı ve gırtlağımda hortumlarla; ben varım. Şimdi de evde ikinci gün; açılmış vaziyette, görünürde hasarsız, istirahat etmekteyim. Olay bu. Herkese teşekkür ederim. Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (12. February 2017 Saat 05:17 AM ) değiştirilmiştir. |
11. February 2017, 06:51 PM | #13 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Masallah cok ama cok gecmisler olsun.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa." |
12. February 2017, 04:06 PM | #14 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Umarım kalıcı hasar vermez.
Büyük geçmiş olsun. Biz gençler anlamıyoruz sağlığın kıymetini yaşamı harcıyoruz bedeni tüketiyoruz. |
12. February 2017, 04:58 PM | #15 | ||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun aleyküm, değerli Kuman kardeşim.
Alıntı:
Bazı âyetlerde mülkiyet ve mal kavramı insanlara izâfe edilmiş veya malın onların tasarrufunda olduğu bildirilmiş, bazılarında fertlerin kazanç elde etmelerinden ve harcamalarından söz edilmiştir (el-Bakara 2/267, 274, 279; Âl-i İmrân 3/186; en-Nisâ 4/32; el-En‘âm 6/152; en-Nûr 24/61; Yâsîn 36/71) Kur’an’da özel mülkiyet anlayışının esas alındığını pek çok âyette gösterilir: Malları Allah yolunda harcamanın ve zekât vermenin emredilmesi terekenin belli yakınlık düzeyindeki aile fertleri arasında paylaşılması ilkesine dayalı ayrıntılı miras hükümleri konması (özellikle en-Nisâ 4/7-8, 11-12, 176), Ticarî ilişkilerin düzenlenmesi (el-Bakara 2/275, 282, 283), Haksız yollardan mal edinmenin yasaklanması (el-Bakara 2/188, 279; en-Nisâ 4/10, 29) Mala karşı işlenen suçların cezalandırılması (el-Mâide 5/33, 38) Alıntı:
Yeraltı ve yerüstü kaynakların kullanımı tasarrufu yaşadığı devletin düzenlediği yaslar çerçevesinde gerçekleştirilir. İslam Dininde savaşarak toprak sahibi olma diye birşey yoktur. Emeviler,Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar vb adını yazmadığım tüm devletlerin savaşarak aldıkları yeraltı ve yerüstü tüm kaynaklar, oralarda yaşayan insanların tasarruflarında bulunanların gasbedilmesi olayıdır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
||
12. February 2017, 05:58 PM | #16 | ||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun aleyküm değerli galibyetkin kardeşim,
Alıntı:
Alıntı:
Kur'an'da geçen ayetlere bakalım: Kehf 82; Ve emmel cidaru fekâne li ğulameyni yetiymeyni fiyl mediyneti ve kâne tahtehu kenzün lehüma ve kâne ebuhüma saliha* feerade Rabbüke en yeblüğa eşüddehüma ve yestahrica kenzehüma* rahmeten min Rabbik* ve ma fealtühu an emriy* zâlike te'vilü ma lem testı' aleyhi sabra; “Duvara gelince: O, şehirde iki yetim oğlanın idi. Onun altında onlara /iki yetim çocuğa ait bir hazine var idi. Ve babaları da salih idi. Bundan dolayı Rabbin diledi ki, o iki çocuk buluğ çağına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben onu EMR’imden yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğinin te’vili budur”. Kasas76: İnne Karune kâne min kavmi Musa febeğa aleyhim* ve ateynahu minel künuzi ma inne mefatihahu letenuü bil usbeti ülil kuvveti, iz kale lehu kavmühu la tefrah innAllahe la yuhıbbül ferihıyn; Muhakkak ki Karun, Musa’nın kavminden idi de onlara haddi aşıp zulm etti... Ona öyle hazineler vermiştik ki onların anahtarları kuvvet sahibi sargın bir topluluğa zor-ağır gelirdi. Hani kavmi ona dedi ki: “Şımarıp sevinme, muhakkak ki Allah şımarıp taşkınlık gösterenleri sevmez”. Tevbe34: Ya eyyühelleziyne amenu inne kesiyren minel’ahbari ver ruhbani leye'külune emvalenNasi bil batıli ve yesuddune an sebiylillâh* velleziyne yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yünfikuneha fiy sebiylillâhi febeşşir hüm Bi azâbin eliym; Ey iman edenler!. Muhakkak ki ahbar’dan ve ruhban’dan bir çoğu insanların mallarını batıl olarak yerler ve Allah yolundan alakoyarlar. Altın ve gümüşü depolayıp gizleyen ve onları Allah yolunda infak etmeyenlere gelince, onları elim bir azab ile müjdele! Tevbe35: Yevme yuhma aleyha fiy nari cehenneme fetükva bi ha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhurühüm* haza ma keneztüm lienfüsiküm fezuku ma küntüm teknizun; Cehennem Narı’nda, onların/altın-gümüş’ün üzeri kızdırılıp, bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün: “İşte bu kendi nefsiniz için toplayıp sakladıklarınız; artık tadın hazine edindiğinizi/depolayıp gizledikleriniz”. Tevbe Suresi Medine dönemi ayetlerindendir.Zekatın, sadakanın beytul mala toplandığı dönemdir bu dönem. Kenzin yasaklanması Tevbe 34 de baktığımızda Ahbar ve Ruhbanlar içindir. Bu sayılanlar o zamanda devleti yönetenlerdir ve vergileri toplayanlardır. Halktan toplananlar halk için harcanmaz ve gizlenip depolanırsa bunu yapanlar için de ne yapılacağı tevbe 35 de belirtilmiştir. İnananlar Zekatını verecek sadakasını verecek ve ihtiyaçtan arta kalanları infak edeceklerdir. Beytülmalı elinde bulunduranlar da bunları kenz etmeyecekler/gizlemeyecekler ve halkın refahının artması için Allah yolunda harcama yapacaklardır. Alıntı:
Miras kişilerin ihtiyacı olarak kullandıklarının varislerine bırakılması olayıdır kenz olayı değildir. Alıntı:
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
||||
12. February 2017, 06:29 PM | #17 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun aleyküm değerli galibyetkin kardeşim,
Alıntı:
Sizleri seviyoruz. Herşey gönlünüzce olsun. Sevgiyle kalın. Tez zamanda iyileşmeniz dileğiylehoşçakalınkardeşim.
__________________
Halil Ay |
|
16. February 2017, 06:10 AM | #18 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Burada yazacaklarım bir çekişme veya bir polemik yaratmak için değil, bildiklerimin açık ve anlaşılır bir şekilde ifadesidir. Ama ne yazık ki bazı dostlarımızın görüşlerine ters düşmektedir.
Bizim bildiğimize göre Müslümanlıkta ekonomik şartlardan biri de ihtiyaçtan fazlasının elde bulundurulmamasıdır. Bu nedenle herkesin sahip olması gerektiğinin üstündeki fazlalık elden çıkartılmalıdır. Bu duruma göre herkes ekonomik yönden aynı şartlara sahip olduğuna göre bir kişiye mal veya hak vasiyeti o kişinin fazlalıklı olmasına neden olur. Aynı şekilde miras da mirasçıların fazlalıklı olmasına sebeptir. Dolayısı ile "Nahl-71-: Diyanet İşleri: Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?" ayetine ve "mizanda vezin/objektif ölçü" kuralına uyabilmek ve eşit olabilmek için ihtiyaç fazlasını elden çıkartılması gerektiğinden, bizim bakış açımıza göre miras ve vasiyet mealleri anlatıldıkları mânâ ile lüzumsuz ve yanlış olmalıdır. Yani Müslümanlığın prensiplerine aykırı. Miras ile veya vasiyet ile elde edilecek mallar veya haklar ekonomik eşitliği bozacağından, bunları elde eden kişilerin diğerlerinin seviyesine inmesi için bunları elden çıkartma mecburiyeti dini bir kural olarak konulmuşsa, miras ve vasiyet maddi mal edinme olarak, niye mal varlığına katılmak üzere "aykırı" olarak düzenlensin ki/ayetlerde aykırılık bulunmaz ki. Hem edin, hem de anında elinden çıkar!.... Elden çıkartılmaz ise miras ve vasiyet yolu ile edinim imtiyaz sağlamaz mı? Ama bakıldığında bir aykırılık var ve nedeni de ayetler olamayacağına göre izah edilmek mecburiyeti de var. Acaba bu ayetler kişilere menfaat/imtiyaz değil de bazı sorumluluklar/mecburiyetler yüklüyor olmasın?.... Mesela, devlete borçlarının ödenmesi için birisini görevlendirme gibi.... Odünç/emanet olarak alınmış bir malın iadesini sağlamak için birisini görevlendirmek gibi .... Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (20. June 2017 Saat 01:42 PM ) değiştirilmiştir. |
17. February 2017, 01:11 AM | #19 | ||||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.020
Tesekkür: 3.570
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun aleyküm, değerli galipyetkin kardeşim,
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Kişiye mal ve hak vasiyeti haksızlığı ortadan kaldıran bir durumdur. Bir örnek verelim: Bir baba,anne, iki kız,üç oğlan olan bir aile var. Bu ailenin geçimini sağlayacak bağ ve bahçelerine var. Kendilerinin olan bir evleri, bir otomobilleri var. Bir kız ile iki oğlana öğretim olacağı sunuldu. Bağ ve bahçede çalışanlar öğretim olacağı bulamayan ya da kendisi tercih etmeyen bir kızla bir oğlan var. Kız da gelin oldu gitti. Evde kalan oğlan anne ,baba tarla ve bağlarını işletiyorlar ve bir kız ile iki oğlanın öğretimlerinin devamını sağlıyorlar. İki oğlan bir kız üniversiteyi bitirdiler işe başladılar ve baba öldü. Geriye kalan bağ ve bahçe miras hukukuna göre dağıtıldığında eğer baba vasiyet ile durum belirtmemişse evde olan kız ve oğlan çocuğuna zulmedilmiş olur. Mirassa adaleti sağlayan tek şey vardır o da vasiyettir. Bu örnekler daha çoğaltılabilir. Nahl 71 ise bağlamından koparılarak okunduğunda bizleri yanlış anlamalara götürür. Nahl71:71Ve Allah rızık konusunda kiminizi kiminize fazlalıklı kılmıştır. Kendilerine fazlalık verilenler, kendi rızıklarını; yiyip içeceklerini, servetlerini, sözleşmeler gereği himayelerinde bulundurdukları kimselere, hepsi rızıkta eşit olmak üzere vermezler. O hâlde bunlar Allah'ın nimetini bilerek örtbas mı ediyorlar? Bu ayette, dünya hayatında carî olan ast-üst ilişkisinin insanlığa konulan sosyolojik bir yasa olduğuna işaret edilerek Allah’ın insanlara eşit muamele etmediğini ileri süren zihniyete cevap verilmiştir. Ayette şu noktalar üzerinde durulmuştur: * Allah bazı kişileri malca, mülkçe, evlatça, ömürce, akılca fazlalıklı kılmıştır. Fazlalıklı kılmak, “üstün kılmak” anlamında anlaşılmamalıdır. * Fazlalığa sahip kişiler, sahip olduklarından ellerinin altındakilere, işçilerine, memurlarına, çalışanlara eşit olarak vermezler; bazı gerekçeleri dikkate alarak farklı farklı verirler. Onlardan hiçbirini kendileriyle aynı seviyede tutmazlar. Onlarla paylaşmazlar. Bu açıklamalardan sonra Rabbimiz “O halde bunlar Allah’ın nimetini bilerek inkâr mı ediyorlar?” buyurarak zımnen şu mesajı vermektedir: “Siz bile çalışanlarınızı; kölelerinizi, işçilerinizi kendinize eşit ortak [şerik] kabul etmiyorsunuz. Efendi ile köle, işçi ile patron arasındaki ayırımı kabul ediyorsunuz da Allah ile yaratıkları arasında fark olması gerektiğini neden kabul etmiyorsunuz? Allah hiç kullarını kendine ortak [şerik] kabul eder mi?” Rum 28: Allah, size kendinizden bir örnek veriyor: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde yasa ile size teslim edilen kişilerden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur ve kendinize çekindiğiniz/ değer verdiğiniz gibi onlarla da karşılıklı çekinir misiniz/ birbirinize aynı değeri verir misiniz, eşit olur musunuz? İşte Biz, aklını kullanan bir toplum için âyetleri böyle açıklarız. Allah’ın nimetlerini kullarına farklı ölçülerde vermesi ve bundan dolayı da bazılarının bazılarından fazlalıklı olması, sosyal düzenin yürümesi içindir: Zuhruf32: Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Şu basit dünya hayatında, onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık Biz. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye Biz, onların bir kısmını bir kısmının üzerine derecelerle yükselttik. Ve Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. Hayattaki ast-üst ilişkisi, toplumsal yaşama konulan ve insanların birbirleriyle çeşitli sosyal ilişkiler kurmasını sağlayan, böylece insanların bu ilişki kurma biçimleriyle sınandıkları ilahî bir yasadır. Burada konu edilen “derecelerle yükseltme”, keramet, üstünlük, saygınlık bakımından değil, ekonomik güç, akıl, zekâ, anlayış, bilgi-bilgisizlik bakımından oluşan farklılıklardır. Herkesin ekonomik güç, zekâ ve anlayış bakımından eşit olduğu bir toplumda “insanların birbirlerine iş gördürmeleri” demek olan “istihdam” ve “iş üretme” mümkün olmaz; “İstihdam” ve “iş üretme”nin olmadığı ortamlarda ise hayat durur. Ancak bilinmelidir ki, insanın ahlakî tutumunun esas alındığı “Hesap Günü” kriterleri arasında ekonomik ya da diğer dünyevî fazlalıkların hiçbir yeri yoktur. Hatta bu fazlalıklar, kişinin ahlakî olgunluğuna katkıda bulunmadıkları sürece, hayat yolundaki en zorlu sınanma alanlarını da oluştururlar. Ta Ha 131: Ve kendilerini imtihan etmek için, basit dünya hayatının süsü olarak, onlardan kimi çiftleri kendileriyle yararlandırdığımız mal, mülk, evlat ve saltanata sakın gözlerini dikme/rağbetle bakma. Ve Rabbinin rızkı daha iyi ve daha süreklidir. Hıcr 88,89: Sakın onlardan bazı kimselere verip de kendilerini onunla yararlandırdığımız şeylere; mal ve servete heveslenip gözlerini dikme. Onlar hakkında üzülme de... Sen kanatlarını mü’minler için indir. Ve: “Şüphesiz ben, apaçık bir uyarıcının ta kendisiyim” de. Değerli kardeşim. Kur’an kamu kaynaklarının harcanmasında servetin zenginler arasında dolaşan bir değer olmaması onun yerine dengeli dağılımını esas almasını emretmektedir. Haşr7,8: Allah'ın, o kent halkından, Elçisi'ne verdiği fey'ler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler], içinizden yalnız zenginler arasında devlet; gücün getirdiği refah olmasın diye Allah'a, Elçi'ye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirlere –ki onlar, Allah'ın armağan ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'a ve Elçisi'ne yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir–, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah'ın koruması altına da girin. Şüphesiz Allah, kovuşturması/azabı çok çetin olandır. Bu emir eşitleme emri ya da sıradan insanların mal biriktirmelerini yasaklayan, eşitlemeyi isteyen bir emir değildir. Kur’an’a göre insanlar arasında maişetleri Allah bizzat taksim eder. Bu taksimatta kimisi kimisinin yanında çalışır. Allah kimisini kimisinin emrinde çalıştırır ki, bu durum yukarıda Zuhruf Suresinin 32. Ayetinde belirtilmiştir. Burada kamu otoritesine düşen görev, Allah’a yardım edip, ortaya çıkan durumu ‘ıslah’ etmek. Paylaşımcı ekonomik politikalar uygulamak. Dengeli bir dağılımı sağlamaktır. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Devlet kendinde toplanan vergi vb gelirlerle borçluların borcunu ödemelidir. İslam asla sentez kabul etmez. Bütünlüğü içerisinde değerlendirilmelidir herşey. Devletlerin günümüzdeki uyguladıkları kapitalist,liberalisin ekonomiler ne yazık ki çoğunlukla zulümlere neden olurlar. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allaha emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
||||||
24. February 2017, 09:27 AM | #20 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Sevgili yetkin abi
Hastalığınız umarım geçmiştir eğer geçtiyse Halil bey ecevabınızı bekliyorum Halil beyin yazdıkları yenilir yutulur değil Allah ne dediyse o ise Sanırım ben Allah'a karşı geliyor oluyorum ki öylebirşey asla yapmam. Önceden insanlar eşitti sonra insan sahip olmayı öğrendi ve eşitlik bozuldu. Sahip olan sahip olmayana hükmetmeye başladı be firavunlar oluşmaya başladı. Sahip olanlar dediler ki biz diz aynı olurmuyuz biz seçildik ve sizinle eşit olmamız sadece bir zulüm dür. Peygamberler de dedi ki; Asla! Sizler çamur gibi bir şeyden yaratıldınız nasıl oluyorda büyüklük taşlıyorsunu. Sahip olanlar güçlendi kendilerini Tanrı'mın yeryüzünde ki Halife'si olarak gördüler çünkü sahip olmak böyle bir şeydir ne kadar çok şeye sahip olursanız o kadar kendinizi büyütürsünüz, eşitliği bozdukça sadece zalim olursunuz. Çünkü Allah yasa koymuştu . İnsan SAHİP olmaya değil TANIK olmaya gönderilmişti Sahip olan mutlak olandı. Ama insanlar sahipliği terletmemek için bu sefer vasiyet ve miras bıraktılar tüm insanlığın olan varlıklar toplum yada kişilerce el konuldular sonuçta 1.000.000.000 aç 1.500.000.000 obezite sorunu yaşayan insan deposu haline geldi dünya İnsanlar birbirlerine iş yaptırabilmek ve iş yaptıran olmak için gözü kapalı hiç bir değere sahip olmadan maymunlar gibi saldırdılar ve her defasında yenildiler be yenilecekler aç gözlülük böyle bir şey işte Sahip ol ki bu dünya da ki rab liğin devam etsin vasiyet etki sahiplik yer değiştirmesin devamlı senin genlerinde kalsın. Bazen diyorum da sanırım ilk insanlar daha bir insan dı şimdilerde ise insanlık YÖK denecek az. |
kuman Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | bartsimpson (25. February 2017) |
Bookmarks |
Etiketler |
bizim, vasiyet |
|
|