hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TASAVVUF > Tasavvuf Araştırmaları

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 14. November 2012, 04:56 AM   #1
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

22. ECELİN KISALMASI







Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Biz gökleri, yeri ve o ikisi arasında olanları ecel-i müsemmâsı olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.”(Ahkaf 46/3)
İnsanlar hakkında da şöyle buyurulur:

Sizi tînden yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Onun katında bir de ecel-i müsemmâ vardır.” (En’âm 6/2)
Göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsedilmesi önemlidir. Bunlardan biri, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir. Tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir. Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur. Tabipler ömür biçerken ona bakarlar. Ecel-i müsemmâ. ise kişinin yaşayacağı süredir. Bu süre sonunda insan, dalından koparılmış çiçek gibi ölür. Tabii eceli 100 sene olanın ecel-i müsemmâsı 60 sene olabilir. Bu süreyi yalnız Allah bilir.



Tîn, su ile toprağın karışmış halidir[1]. Su toprağa karışmazsa hayat olmaz. İnsan tohumu, topraktan gelen gıdalardan süzülen bir özden oluşur. Ana rahminde, yine topraktan gelen gıdalarla gelişir. İnsan ölünceye kadar topraktan beslenir. Ondan ayrılan her şey toprak olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“Sizi önce topraktan sonra meni parçasından, sonra rahime yapışık kan pıhtısından[2] yaratan odur. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır, sonra kuvvetli çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye yaşatır. Bundan önce vefat edeniniz de olur. Bunlar ecel-i müsemmâya ulaşmanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız.(Mümin 40/67)


Sonsuz hayat için yaratılan ve ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre onun ecel-i müsemmâsıdır. Bu süre içinde ruh, vücudu bir ev gibi kullanır. Vücut uykuya dalınca çıkar gider; uyanınca geri döner. Ölen vücut, yıkılan ev gibi olduğundan yeniden yaratılıncaya kadar ruh ona dönmez.
Kıyâmet günü yaratılacak yeni vücut, ihtiyarlamayan, yaşlanmayan, hastalanmayan ve ölmeyen bir vücut olacaktır. Bunu âyetlerdeki (خالدين) = hâlidîn kelimesinden anlıyoruz. Kelimenin kökü olan (الخلود) = el-hulûd; bir şeyin bozulmayacak özellikte olması ve bulunduğu hal üzere kalması anlamınadır[3]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“İman etmiş ve iyi iş yapmış olanlar cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâliddirler.” (Bakara 2/82)


Cehennemlikler de aynıdır. Onlarla ilgili olarak da şöyle buyurulur: “Görmezlik edip kâfir olan ve ayetlerimiz karşısında yalan söyleyenler cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâlidirler.” (Bakara 2/39)


Cehennemliklerin sadece derileri değişir. Bunu şu âyetten öğreniyoruz:Ayetlerimizi görmezlikten gelenleri ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar.(Nisa 4/56)


Ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre, vücudun canlı kaldığı süredir. İnsan bazen kendi eliyle, bazen başkasının eliyle hayatını kaybedebilir. Bu, ona verilen sürenin, yani ecel-i müsemmasının bitmesinden önce olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:“Her ecelin yazıldığı bir belge (bir Kitap) vardır. Allah dilediğini siler (kısaltır), dilediğini sabitleştirir. Ana Kitap onun yanındadır.”(Ra’d 13/38-39)


“Yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması bir deftere kesin olarak kayıtlıdır. Bu Allah’a kolaydır.”(Fâtır 35/11)


Ayetlere bakılanca iki şeyin eceli kısalttığı görülür; biri yanlış davranışlar, diğeri kendini Allah yolunda feda etmektir.

22.1. Yanlış Davranışlar

Kişi, yanlış davranışlarla kendi ecelini kısalttığı gibi suçsuz birinin ecelinin kısalmasına da yol açabilir.

22.1.1. Kişinin Kendi Ecelini Kısaltması

Yapılan yanlışların eceli kısaltacağı konusunda en iyi örnek, Yunus aleyhisselam ve kavmidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yunus da elçilerden biridir. Bir gün dolu bir gemiye kaçtı. Diğer yolcularla kur’a çekti ve kaybetti. Sonra onu bir balık yutuverdi, o kendini kınayıp duruyordu. Eğer tesbih etmeseydi yeniden dirilecekleri güne kadar balığın karnında eriyip gidecekti. Tesbih edince onu boş bir yere attık; hasta bir haldeydi. Yanıbaşında kabakgillerden bir bitki bitirdik. Halbuki onu yüz binlere, daha da çok kimselere elçi göndermiştik. Nihayet onlar ona inandılar. Biz de onları bir süreye dek nimetlendirdik.”(Sâffât 37/139-148)
Sonra Yunus aleyhisselam kavmine döndü. Daha önce ona inanmayan kavmi bu defa inandı ve helaktan kurtuldu. Bunu da şu âyetler haber vermektedir:
“Azap gelip çatmadan imana gelip de imanı kendine fayda vermiş bir tek kavim olsaydı keşke; Yunus kavmi başka, onlar iman ettiler; biz de kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.”(Yunus 10/98)
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Elçiler, toplumlarına dediler ki: “Allah hakkında şüphe mi olur; göklerin ve yerin yaratıcısı hakkında? O, günahlarınızı bağışlamak ve ecel-i müsemmânıza kadar yaşatmak için size çağrıda bulunmaktadır.” (İbrahim 14/10)
“Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Ben onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona dönün ki sizi ecel-i müsemmâ gelinceye kadar güzel bir şekilde yaşatsın. Fazlasını yapana, kendi katından daha fazlasını versin. Eğer yüz çevirecek olursanız, o büyük günün azabına uğramanızdan korkarım.”(Hûd 11/1-3)
“Biz Nuh’u kavmine elçi gönderdik; kendilerini acıklı bir azap çarpmadan önce onları uyar diye. Nuh dedi ki: “Kavmim! Ben sizi açıkça uyaran bir kişiyim; Allah’a kul olun; ondan sakının, sözlerimi dinleyin ki Allah günahlarınızı bağışlasın, sizi ecel-i müsemmânıza kadar yaşatsın. Çünkü Allah’ın belirlediği ecel gelince artık geri bırakılmaz. Bunu bir bilseydiniz.”(Nuh 71/1-4)
Tevbe, hem Yunus aleyhisselamın hem de kavminin kurtuluşunu sağlamıştı. Firavun da tevbe etmişti ama boğulmaktan ve kâfir olarak ölmekten kurtulamamıştı. Bu sebeple burada bu konuya değinmek gerekir.

22.1.1.1. Tevbenin Kabul Zamanı

Hem Yunus aleyhisselam hem kavmi, ölümle yüzyüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: “İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.”(Nisa 4/17-18)


Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe etmiş, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu âyetlerden öğreniyoruz:



“Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: “Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.”(Enbiya 21/87-88)


Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kafirlerle beraber olma" dedi. "Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur" diye karşılık verdi: Nuh ise: "İkram ettikleri bir yana, bugün Allah'ın bu işinden koruyacak biri yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.”(Hûd 11/42-43)


Firavun da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüzyüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takibettiler. Firavun boğulmayla yüzyüze gelince dedi ki, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.”(Yunus 10/90-92)
“Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar? Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. De ki: “Bekleyin; biz de bekliyoruz.” (En’âm 6/158)
Firavun da tıpkı Yunus aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Firavun’u ve ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.”(Zâriyat 51/40)
Kendini kınama, kafir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah) vardır.”(Müminun 23/99-100)
Peygamberimiz şöyle demiştir: “Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder[4].”
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. November 2012, 04:58 AM   #2
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

22.2. Allah Yolunda Kendini Feda Etmek

İnsanlar, canlarını Allah yolunda feda ederek de ecel-i müsemmâlarının kısalmasına yol açabilirler. Allah, bunun karşılığını kat kat verir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Hele Allah yolunda öldürülün veya ölün; görürsünüz ki, Allah’ın bağışı ve ikramı dünyada kalıp biriktireceğiniz şeylerden daha iyi olacaktır.”(Al-i İmran 3/157)
Ölen kişi, ecel-i müsemmasının dolmasıyla ölür. Ama Allah yolunda öldürülen, canını Allah için feda ettiğinden canına karşılık Allah ona yeni can verir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ama siz bunu fark edemezsiniz.”(Bakara 2/154)
Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Onlar Rableri katında diridirler; kendilerine rızık verilir. Allah'ın onlara yaptığı ikram ile mutlu olurlar. Henüz aralarına katılmamış olanlara şu müjdeyi vermek isterler: “Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” Allah'ın nimetini ve ikramını da müjdelemek isterler. Allah, müminlerin alacağı karşılığı azaltmayacaktır.”(Al-i imran 3/169-171)
Allah yolunda öldürülenler, verdikleri ömrün kat kat fazlasını alırlar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Kim bir iyilikle gelirse ona onun on katı vardır.”(En’âm 6/160)
Bu iyilik, Allah yolunda malını harcama şeklinde olursa 700 katına, hatta daha fazlasına çıkar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren bir taneye benzer. Her başakta yüz tane vardır. Allah, dilediğine kat kat verir.”(Bakara 2/261)
Allah yolunda öldürülenin ömrü ise Kıyâmete kadar uzar. Onun ömrü bitmiş olsaydı fedakarlık yapmış ve böyle bir karşılığı hak etmiş olmazdı. Bu da Allah yolunda ölen ile öldürülenin farkıdır.
İbnu Mes'ud’un bildirdiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yere bir dörtgen çizdi. Sonra, onun ortasını boydanboya keserek dışarı çıkan bir hat çizdi. Bu hattın içte kalan kısmına doğru bir çok küçük hatlar çizdi ve dedi ki:Şu hat insandır. Şu onun ecelidir; kendini çepeçevre sarmıştır. Şu dışarı uzanan bölüm onun emelidir. Şu küçük hatlar da başa gelenlerdir. Şu hat onu alt etmezse bu eder. Bu da alt etmezse bu eder[9].

Peygamberimizin çizdiği çizgiyi şu şekilde gösterebiliriz.

Allah Teâlâ, sağdan ve soldan gelen bela oklarına karşı insanları korumaktadır. Bir âyet şöyledir:
“Kişinin önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, onlarda olanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilmesi diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.”(Ra’d 13/11)



[1] Ragıp el-İsfahani, Müfredât طينmad.

[2] Alak (علق) bulaşan ve yapışan nesne anlamına gelir. Bulaşıp yapıştığı için kızıl kana, koyu kana veya pıhtılaşmış kana da alak ya da alaka denir.

[3] Müfredat خلد mad.

[4] Tirmizi, Daavat 98; İbn Mace, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, 2/132, 153.

[5] Ebû Davûd, Taharet, 127.

[6] Mirasçı yakınları.

[7] Maruf; kısaca güzelliği akıl veya din yoluyla anlaşılan şey şeklinde tarif edilmiştir.

[8] Lisan’ul-arab قصصmad.

[9] Buharî, Rikâk, 4.
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
sevginur Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (14. November 2012)
Alt 14. November 2012, 08:24 AM   #3
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
sevginur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
22. ECELİN KISALMASI







Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Biz gökleri, yeri ve o ikisi arasında olanları ecel-i müsemmâsı olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.”(Ahkaf 46/3)
İnsanlar hakkında da şöyle buyurulur:

Sizi tînden yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Onun katında bir de ecel-i müsemmâ vardır.” (En’âm 6/2)

Göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsedilmesi önemlidir. Bunlardan biri, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir. Tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir. Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur. Tabipler ömür biçerken ona bakarlar. Ecel-i müsemmâ. ise kişinin yaşayacağı süredir. Bu süre sonunda insan, dalından koparılmış çiçek gibi ölür. Tabii eceli 100 sene olanın ecel-i müsemmâsı 60 sene olabilir. Bu süreyi yalnız Allah bilir.



Tîn, su ile toprağın karışmış halidir[1]. Su toprağa karışmazsa hayat olmaz. İnsan tohumu, topraktan gelen gıdalardan süzülen bir özden oluşur. Ana rahminde, yine topraktan gelen gıdalarla gelişir. İnsan ölünceye kadar topraktan beslenir. Ondan ayrılan her şey toprak olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“Sizi önce topraktan sonra meni parçasından, sonra rahime yapışık kan pıhtısından[2] yaratan odur. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır, sonra kuvvetli çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye yaşatır. Bundan önce vefat edeniniz de olur. Bunlar ecel-i müsemmâya ulaşmanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız.(Mümin 40/67)


Sonsuz hayat için yaratılan ve ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre onun ecel-i müsemmâsıdır. Bu süre içinde ruh, vücudu bir ev gibi kullanır. Vücut uykuya dalınca çıkar gider; uyanınca geri döner. Ölen vücut, yıkılan ev gibi olduğundan yeniden yaratılıncaya kadar ruh ona dönmez.
Kıyâmet günü yaratılacak yeni vücut, ihtiyarlamayan, yaşlanmayan, hastalanmayan ve ölmeyen bir vücut olacaktır. Bunu âyetlerdeki (خالدين) = hâlidîn kelimesinden anlıyoruz. Kelimenin kökü olan (الخلود) = el-hulûd; bir şeyin bozulmayacak özellikte olması ve bulunduğu hal üzere kalması anlamınadır[3]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“İman etmiş ve iyi iş yapmış olanlar cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâliddirler.” (Bakara 2/82)


Cehennemlikler de aynıdır. Onlarla ilgili olarak da şöyle buyurulur: “Görmezlik edip kâfir olan ve ayetlerimiz karşısında yalan söyleyenler cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâlidirler.” (Bakara 2/39)


Cehennemliklerin sadece derileri değişir. Bunu şu âyetten öğreniyoruz:Ayetlerimizi görmezlikten gelenleri ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar.(Nisa 4/56)


Ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre, vücudun canlı kaldığı süredir. İnsan bazen kendi eliyle, bazen başkasının eliyle hayatını kaybedebilir. Bu, ona verilen sürenin, yani ecel-i müsemmasının bitmesinden önce olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:“Her ecelin yazıldığı bir belge (bir Kitap) vardır. Allah dilediğini siler (kısaltır), dilediğini sabitleştirir. Ana Kitap onun yanındadır.”(Ra’d 13/38-39)


“Yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması bir deftere kesin olarak kayıtlıdır. Bu Allah’a kolaydır.”(Fâtır 35/11)


Ayetlere bakılanca iki şeyin eceli kısalttığı görülür; biri yanlış davranışlar, diğeri kendini Allah yolunda feda etmektir.

22.1. Yanlış Davranışlar

Kişi, yanlış davranışlarla kendi ecelini kısalttığı gibi suçsuz birinin ecelinin kısalmasına da yol açabilir.

22.1.1. Kişinin Kendi Ecelini Kısaltması

Yapılan yanlışların eceli kısaltacağı konusunda en iyi örnek, Yunus aleyhisselam ve kavmidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Yunus da elçilerden biridir. Bir gün dolu bir gemiye kaçtı. Diğer yolcularla kur’a çekti ve kaybetti. Sonra onu bir balık yutuverdi, o kendini kınayıp duruyordu. Eğer tesbih etmeseydi yeniden dirilecekleri güne kadar balığın karnında eriyip gidecekti. Tesbih edince onu boş bir yere attık; hasta bir haldeydi. Yanıbaşında kabakgillerden bir bitki bitirdik. Halbuki onu yüz binlere, daha da çok kimselere elçi göndermiştik. Nihayet onlar ona inandılar. Biz de onları bir süreye dek nimetlendirdik.”(Sâffât 37/139-148)
Sonra Yunus aleyhisselam kavmine döndü. Daha önce ona inanmayan kavmi bu defa inandı ve helaktan kurtuldu. Bunu da şu âyetler haber vermektedir:
“Azap gelip çatmadan imana gelip de imanı kendine fayda vermiş bir tek kavim olsaydı keşke; Yunus kavmi başka, onlar iman ettiler; biz de kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.”(Yunus 10/98)
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Elçiler, toplumlarına dediler ki: “Allah hakkında şüphe mi olur; göklerin ve yerin yaratıcısı hakkında? O, günahlarınızı bağışlamak ve ecel-i müsemmânıza kadar yaşatmak için size çağrıda bulunmaktadır.” (İbrahim 14/10)
“Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Ben onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona dönün ki sizi ecel-i müsemmâ gelinceye kadar güzel bir şekilde yaşatsın. Fazlasını yapana, kendi katından daha fazlasını versin. Eğer yüz çevirecek olursanız, o büyük günün azabına uğramanızdan korkarım.”(Hûd 11/1-3)
“Biz Nuh’u kavmine elçi gönderdik; kendilerini acıklı bir azap çarpmadan önce onları uyar diye. Nuh dedi ki: “Kavmim! Ben sizi açıkça uyaran bir kişiyim; Allah’a kul olun; ondan sakının, sözlerimi dinleyin ki Allah günahlarınızı bağışlasın, sizi ecel-i müsemmânıza kadar yaşatsın. Çünkü Allah’ın belirlediği ecel gelince artık geri bırakılmaz. Bunu bir bilseydiniz.”(Nuh 71/1-4)
Tevbe, hem Yunus aleyhisselamın hem de kavminin kurtuluşunu sağlamıştı. Firavun da tevbe etmişti ama boğulmaktan ve kâfir olarak ölmekten kurtulamamıştı. Bu sebeple burada bu konuya değinmek gerekir.

22.1.1.1. Tevbenin Kabul Zamanı

Hem Yunus aleyhisselam hem kavmi, ölümle yüzyüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: “İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.”(Nisa 4/17-18)


Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe etmiş, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu âyetlerden öğreniyoruz:



“Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: “Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.”(Enbiya 21/87-88)


Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:


“Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kafirlerle beraber olma" dedi. "Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur" diye karşılık verdi: Nuh ise: "İkram ettikleri bir yana, bugün Allah'ın bu işinden koruyacak biri yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.”(Hûd 11/42-43)


Firavun da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüzyüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takibettiler. Firavun boğulmayla yüzyüze gelince dedi ki, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.”(Yunus 10/90-92)
“Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar? Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. De ki: “Bekleyin; biz de bekliyoruz.” (En’âm 6/158)
Firavun da tıpkı Yunus aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:



“Firavun’u ve ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.”(Zâriyat 51/40)
Kendini kınama, kafir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah) vardır.”(Müminun 23/99-100)
Peygamberimiz şöyle demiştir: “Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder[4].”
Sevgili Sevginur kardeşim,

Bu başlığa alıntıladığınız yazıları, alıntıladığınız yerde buna ilişkin itirazlar varsa onlarıda görüp anlayarak alıntılamanız herkes için çok önemlidir. Alıntıladığınız yeri bilemediğimden, belki, alıntıladığınız yerde bu kısma ilişkin aksi yazılarda olmayabileceğinden, bu kısımdaki anlatımlar size mantıklı geldiği için buraya alıntılamış olabilirsiniz.

Ancak; ecel nedir, müsemma ecel nedir, insan yada toplumların eceli uzayıp kısalırmı, hatta katil maktülün ecelini kılatmışmıdır, katil öldürmeseydi maktül yaşarmıydı, maktül zaten ölecekse katil neden ceza alırdı vb. soruların cevaplarını da kapsayacak şekilde bu yazıdaki kabulün tersine; "ECELİN TEK OLDUĞU, UZAYIP KISALMAYACAĞI VE BU TEK ECELE MÜSEMMA ECEL DENDİĞİ" ni anlatan itiraz yazılarım vardır.

Aslında bu forumda da bu konuyu bir başlık altında ele almıştım. Şimdi, bu yazınızı o başlık altına taşıyarak, sizin ve diğer kardeşlerimin bu yazdıklarınızı oradaki anlatımlarla karşılaştırmasını ve hangisi akıllarına yatıyorsa onu kabul etmelerini öneriyorum.

Not: bu yazınız; "Ecel tekmidir, eceli kaza ve eceli müsemma nedir, maktul öldürülmeseydi yaşarmıydı" başlığına (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2860) alıntılanmıştır.

selamlarımla...
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. November 2012, 04:55 PM   #4
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

ve aleykum degerli kardeşim aorskaya..


Bir süre vaktim oldugunca Süleymaniye vakfının derslerini izledim izleyici olarak internetten merak ettiklerimi sordum verdikleri bilgileri araştırdım.Kimisi kafama yattı kimisi yatmadı..Ecel konusunu tam izlemedim bilgim yok ..Bu kitapı netten araştıranlar için ekledim üzerinde konuşulur diye düşündüm nitekim konuşulmuş..
Alıntı yaptığım yerde sürekli güncelledim katılım hiç yoktu.. Rabıta konusu ve şefaat konusunda bir kaç tartışma yaşandıgsada itiraz edenler elleri boş döndüler yada kafaları karıştı..sizleri çok takdir ediyorum..elinizden geldiğinizce karşı tarafı bilgiye davet ediyorsunuz soruyor ögreniyor öğretiyor bilgiyi sağlamlaştırmaya çalışıyorsunuz..Aslında hepsine katılmak istiyorum şu an yogunum telafi edeceğim inşALLAH

Selametle
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
sevginur Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (14. November 2012), hiiic (14. November 2012)
Alt 17. November 2012, 08:18 AM   #5
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

Konu için sudeka kardeşimden Allah razı olsun..
sayfa sayfa kitabı eklemişti..Paylaşmak güzeldir istifade edenlerden olalım duasıyla
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 17. November 2012, 09:15 AM   #6
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
sevginur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Konu için sudeka kardeşimden Allah razı olsun..
sayfa sayfa kitabı eklemişti..Paylaşmak güzeldir istifade edenlerden olalım duasıyla
Sevgili sevginur,

Sayfa sayfa kitap eklemek, bunlarda katılıp katılmadığınız yerleri belirtmeden olursa, onlardakini doğru bulduğunuz, onayladığınız ve tavsiye ettiğiniz anlamına gelir.

Bu da içeriğini bilmeden yaptığınız şeylerle faydalanan kimseler olabileceği gibi yanlışa düşenleri de doğurabilecektir. Bu durumda, yanlışa düşmesinde sizin de sorumlu olduğunuzu atlamadan, içeriğini anlamadan, bilmeden aktarmaryınız.

Bu yazıları tenzih ederim, ama; "Dine bir şeyler sokmak isteyen kimselerin; önce dinle ilgili bir çok doğruyu konu edinirken, araya yanlış sokup tekrar doğrularla devam ederek, aradaki yanlışında doğru sanılmasını, doğru kabul edilip ona göre yaşanmasını sağlamaya çalıştıklarını" bilmiyor olabilirsiniz.

Ama, bunlar oluyor ve müslüman bunlara karşı uyanık olmalı, aktardığı her cümleyi anlayarak, kabul ederek aktarmalı, yada çekimser, bilmediği notlarıyla aktarmalıdır.

Biraz sert gibi gelen ifadelerim, konunun ciddiyetini anlatabilmek ve daha önceki tecrübelerim nedeniyle yanlışa düşülmesini engellemek adına, konuyu yumuşatmadan katı gerçekler olarak sunulması gerektiğindendir.

Aksi anlamalar olursa üzülürüm, sadece din ciddi iştir, hafife almaya gelmez, beni de bunu bilen ve bu konuda hassasiyetleri olan biri olarak dikkate alın lütfen...

selamlarımla,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (17. November 2012 Saat 10:06 AM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
sevginur (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 10:09 AM   #7
sevginur
Uzman Üye
 
sevginur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 300
Tesekkür: 477
198 Mesajina 387 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
sevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud ofsevginur has much to be proud of
Standart

Selam aorskaya..


Allah izin verirde paylaşlımlarda bulunduğumuzda göreceksiniz.Niyetim de bu zaten uyarınız çok makul haklısınız..Buradaki paylaşımların karşılıklı konuşulması hiç alışık oldugum bir şey değil ..sanırım 6 yıldır diğer formumdaki kardeşlerimin sessiz kalışından sadece teşekür ederim cevabından başka bilgi yoktu .. konuları araştırmada ama tek kaldım diyebilirim.Bıundan sonra bu konuları sizlerle degerlendireceğim inş teşekür ederim kardeşim ikazın için.......
__________________
De ki: “Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam/ Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam.
Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz/ Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.
Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim/ Ben asla sizin yapmış olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz/ Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.
Sizin dininiz sadece sizin için, benim dinim de sadece benim içindir.”
Kâfirûn Sûresi
sevginur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
sevginur Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 10:30 AM   #8
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
sevginur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam aorskaya..


Allah izin verirde paylaşlımlarda bulunduğumuzda göreceksiniz.Niyetim de bu zaten uyarınız çok makul haklısınız..Buradaki paylaşımların karşılıklı konuşulması hiç alışık oldugum bir şey değil ..sanırım 6 yıldır diğer formumdaki kardeşlerimin sessiz kalışından sadece teşekür ederim cevabından başka bilgi yoktu .. konuları araştırmada ama tek kaldım diyebilirim.Bıundan sonra bu konuları sizlerle degerlendireceğim inş teşekür ederim kardeşim ikazın için.......
Belki ben göremeyeceğim, bu bilinmez ama, sevgili kardeşim yazdıklarımızın sonuçlarının bize bir şekilde döneceğini bilerek hareket etme kabulünüz doğru bir yaklaşımdır.

Yazının içeriğini biliniz, katılınız veya katılmayınız, bunu belirterek yanlışa düşseniz dahi önemi yoktur. Ama, içeriğini bilmezseniz ve başkasına sunarsanız, bu çok önemli bir sorundur.

Rabbim kimseye gücünün yetmediğini yüklemediğinden, hatalar (bilinçlice yapılan seçimler hariç) yapmışsanız korkmayın... Ama, hata ile suçu birbirine karıştırmamak gerektiğini de unutmayalım.

selamlarımla,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
aorskaya Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (17. November 2012)
Alt 17. November 2012, 10:04 PM   #9
merdem
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
merdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud ofmerdem has much to be proud of
Standart Süleymaniye Vakfi

Alıntı:
sevginur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
ve aleykum degerli kardeşim aorskaya..


Bir süre vaktim oldugunca Süleymaniye vakfının derslerini izledim izleyici olarak internetten merak ettiklerimi sordum verdikleri bilgileri araştırdım.Kimisi kafama yattı kimisi yatmadı..Ecel konusunu tam izlemedim bilgim yok ..Bu kitapı netten araştıranlar için ekledim üzerinde konuşulur diye düşündüm nitekim konuşulmuş..
Alıntı yaptığım yerde sürekli güncelledim katılım hiç yoktu.. Rabıta konusu ve şefaat konusunda bir kaç tartışma yaşandıgsada itiraz edenler elleri boş döndüler yada kafaları karıştı..sizleri çok takdir ediyorum..elinizden geldiğinizce karşı tarafı bilgiye davet ediyorsunuz soruyor ögreniyor öğretiyor bilgiyi sağlamlaştırmaya çalışıyorsunuz..Aslında hepsine katılmak istiyorum şu an yogunum telafi edeceğim inşALLAH

Selametle
Selamun Aleykum sevginur Kardesim,


Süleymaniye vakfi bildigim kafariyla „Kur‘an Forumu“ nu tasdikliyor, yani Kur'an calismalarini, bir nevi onlara calisma imkanlari sagliyor. Yine bildigim kadariyle, ben de Süleymaniye vakfinin fetvalarindan bir kac parca okudum, hersey eski tas eski hamam, „Basörtüsü“ mevzuunda dahi bir ilerleme yok vakfin sitesinde, devamini okumaya lüzum görmedim dogrusu. Demek istedigim, madem Süleymaniye vakfi Kur‘an incelemelerini destekliyor, hic olmazsa Kur‘an‘in aktuell meallerine göre eski fetvalarini ve Kur‘an meallerini degistirsinler sitelerinde. Bilmiyorum Fetvalardan kim tarafindan cevaplandiriliyor, ama hic de can cekici degil fetvalari.

4. sayfada yayinladigin "Ecel" konusu dikkatimi cekti:

Baskasinin ömrünü kisaltmak

ECEL DEĞİŞİR Mİ?



Mutezile mezhebine mensup düşünürler ecelin değişebileceğini iddia etmiş ve bu iddialarına delil göstermişlerdir:





- Katile verilen cezanın, öldürdüğü kişinin ecelini değiştirdiği sebebiyle verildiği iddiası.





Mutezilenin katilin cezalandırılması konusundaki görüşü ise yanlış bir muhakeme üzerine bina edilmiştir. Çünkü katile verilen ceza, öldürdüğü kişinin ecelini değiştirdiği için değil, işlenmesi dinen kesin olarak yasaklanmış bir fiili işlemesi sebebiyledir. Katil, öldürdüğü kişinin ecelini bilemez. Dolayısıyla bilemediği bir süreyi de kısaltması söz konusu değildir. Katil, iradesi ile yasak olan cinayeti işlemiş ve bu konudaki ilâhî emre uymadığı için cezayı hak etmiştir. Maktul ise, Allah’ın ezelî ilmiyle bildiği bir olay sonucu, yani o fiilin olacağını bilen Allah’ın kendisi için takdir etmiş olduğu ecelde ölmüştür. Bir canlının hayatî fonksiyonlarının durması sonucunda ölümünün gerçekleşmesi zaten değişmeyen bir yasa [sünnetullah]’dır. Rabbimizin koyduğu bir kural olduğu için, böyle bir olayın meydana geleceğini bilen Yüce Allah, maktulün ecelini de ezelde ona göre takdir etmiştir.

Nitekim Ra’d suresinin 38. ayetindeki “Her ecel için bir kitap vardır” ifadesi de bunun böyle olduğunu göstermektedir.




Saygi ve selamlarimla
merdem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
bildiğimiz, doğru, işığında, kur’an, yanlışlar


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:35 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam