![]() |
|
![]() |
#1 | |||||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.076
Tesekkür: 3.618
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm, Değerli Galipyetkin kardeşim,
Alıntı:
Sorunuza geçmeden kavramlara açıklık getirerek, örneklemeler yapmak istiyorum. “Riba” sözcüğü Arapça bir sözcük olup “artma, çoğalma, şişme” anlamındadır. "Faiz/faid" sözcüğü de Arapça bir sözcük olup "artık, artan, taşıp dökülen, fazla vb" anlamlardadır. Türkçemizde kullanılan "feyiz" sözcüğü ile sözkonusu "faiz" sözcüğü aynı kök harflerden türemiş sözcüklerdir. Riba ile fâiz arasındaki fark ise riba olarak adlandırılan artma ,çoğalma ve şişmenin karşılıksız,risksiz olmasına karşın fâiz olarak adlandırılan fazlalığın karşılığının ve riskinin olmasıdır. "Kâr" sözcüğü Farsça bir sözcük olup, "gelir getiri vb" anlamındadır. "Zekât" sözcüğü, “ üreme ve artma, arıtma” anlamındaki kök harflerden türetilmiş "bir şeyin en iyi, en temiz, en düzgün hali" anlamında bir sözcüktür. Örneklersek;“malın zekâtı”: “Malın temizlenmesi, saf; arı-duru hale getirilmesi” anlamındadır ki, mü'minlerin yaşadıkları bağımsız devlete vermeleri gereken vergidir. Bu vergi, müminlerin bağımsız bir devlet ortamında devletin kendisinden beklenen eğitim, öğretim, sağlık, iç-dış güvenlik, alt yapı işlerinin yapılması, dini hizmetlerin yerine getirilebilmesi, geleceğin güvence altına alınması, dinin ve bağımsız bir yurdun korunabilmesi ve tüm ibadetlerini özgürce yapmalarını sağlamaya yönelik olarak yapılması mutlak olan bir ibadettir. Kur'an'da konumuz ile ilgili ayetlere baktığımızda "faiz" sözcüğünün değil "riba" sözcüğünün kullanıldığını görürüz. Türkçemizde ise ikisi de Arapça olan sözcüklerden "riba" değil "faiz" sözcüğü kullanılmaktadır. Bakara Suresi: 275- O ribayı yiyen şu kişiler, şeytanın bir dokunuşuyla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu, şüphesiz onların, ”Alışveriş, riba gibidir” demeleriyledir. Oysa ki, Allah, alışverişi helal, bu ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah’adır. Ve kim ki yeniden dönerse, işte onlar ateşin dostlarıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır. 276- Allah, ribayı yok eder, sadakaları da artırır. Allah, tüm aşırı nankör ve günahkar kimseleri sevmez. 277- Şüphesiz iman eden ve salihatı işleyen, salâtı ikame eden ve zekâtı veren kişilerin Rabbleri katında mükâfatları vardır. Ve onlar üzerine hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de. 278- Ey iman etmiş kimseler! Eğer müminler iseniz, Allah’a takvalı davranın ve ribadan kalanı bırakın. 279- Artık böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve elçisinden size savaşı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız. 280- Eğer o (borçlu), darlık içindeyse, kolaylığına kadar mühlet! Eğer biliyorsanız, sadaka olarak vermeniz, sizin için daha hayırlıdır. 281- Ve kendisinde Allah’a döndürüleceğiniz güne takvalı davranın. Sonra da herkes kazancını tastamam alır. Ve onlar zulmedilmezler. Âl-i Imran Suresi: 130- Ey iman etmiş kimseler! Kat kat artırılmış olarak ribayı yemeyin. Felâh bulmanız için Allah'a takvalı davranın. Nisa Suresi 160, 161– Sonra da Yahudileşen kimselerden olan zulüm, onların birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları hâlde riba almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle kendilerine helâl kılınmış temiz şeyleri haram kıldık. Ve onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık. Kur'an'da er ribanın yasaklanış nedenleri de belirtilmiştir: Necm Suresi: 39 - Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başka şey yoktur. Bakara Suresi: 188 - Aranızda mallarınızı da batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bilerek ve günah ile yemek için, hâkimlere aktarmayın. Nisa Suresi: 29- Ey iman etmiş kişiler! Mallarınızı kendi aranızda yaptığınız ticaret şekli hariç olmak üzere, aranızda haksız yolla yemeyin, kendilerinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size çok merhametlidir. Bakara Suresi: 268- Şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size aşırılığı emreder. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan vaat eder. Ve Allah Vâsi’dir , en iyi bilendir. Bakara Suresi: 195– Ve Allah yolunda İNFAK yapın, ellerinizi /ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve iyileştirin, güzelleştirin. Şüphesiz Allah, iyileştirenleri, güzelleştirenleri sever. Allah, mal ve servetin, toplumda belli bir zümrenin kontrolünde bulunmasını da istememektedir: Haşr Suresi: 7, 8- Allah'ın, o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşmasın diye Allah'a, Elçi’ye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirler -ki onlar, Allah’ın lütuf ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'a ve Elçisine yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir-, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah’a da takvalı davranın. Şüphesiz Allah, kovuşturması çok çetin olandır. Alışveriş sonucu doğan Kâr ile Riba karşılaştırması: İlk aşamada; Alışveriş yaparak kazanç sağlamayı planlayan kişi, önce bir malı satın alarak o malın sahibi olur. Riba doğuran işlemlerden kazanç sağlamayı planlayan kişi ise, sahibi bulunduğu para veya malı ödünç vermek için, bu para veya mala ihtiyaç duyan bir başka kişiyi arar veya ihtiyaç sahibinin, kendisini bulmasını bekler. İkinci aşamada; Alışveriş yaparak kazanç sağlamayı planlayan kişi, sahibi olduğu malın alış fiyatı üzerine, elde etmeyi düşündüğü kârı ilâve ederek bir satış fiyatı belirler. Bu kâr içinde, malın alışından itibaren yaptığı masraflar ile kişinin yaptığı bu hizmet karşılığı kendisine değer biçtiği ücret vardır. Riba doğuran işlemlerden kazanç sağlamayı planlayan kişinin ise, belirlediği riba miktarına kaynak olacak ne bir masrafı ne de değer biçeceği bir hizmeti vardır. O sadece, kendisi gibi ribadan kazanç sağlayanlarla birlikte belirlediği riba miktarını ödünç isteyene bildirir. Üçüncü aşamada; Alışveriş yaparak kazanç sağlamayı planlayan kişi malını, kendi belirlediği fiyata göre değil de iradesi dışında piyasada oluşan fiyata göre satmak zorundadır. Riba doğuran işlemlerden kazanç sağlamayı planlayan kişi ise sözleşmesini, kendi belirlediği riba miktarı üzerinden yapar. Görüldüğü gibi, alışveriş yaparak kazanç sağlamayı planlayan kişi ile riba doğuran işlemlerden kazanç sağlamayı planlayan kişi, yukarıdaki aşamaları farklı davranışlarda bulunarak geçirirler ve farklı sonuçlar elde ederler: Alışveriş yaparak kazanç sağlamayı planlayan kişi, eylemli olarak gerçekleştirdiği iki hukukî işlemle, söz konusu malı üreticiden alarak tüketiciye ulaştırır. Bu kişinin belirlediği kâr, verdiği hizmete karşılıktır ama garanti değildir, risk altındadır. Riba doğuran işlemlerden kazanç sağlamayı planlayan kişi ise, sözleşme imzalamak suretiyle eylemsiz yaptığı bir hukukî işlemle, herhangi bir masraf ve hizmet karşılığı olmadan belirlediği fazlayı, vade süresince almayı sürdürür. Riski; ödünç alanın ödeyemez duruma gelmesidir ki bu ahval de muhtemelen önceden düşünülmüş ve risk, rehin veya kefil yoluyla bertaraf edilmiştir. Alışveriş ile riba doğuran işlemler arasındaki bu çok önemli farklar, sadece ticarî alanda değil, sanayi ve tarım sektörlerinde emek harcanarak yapılan üretim faaliyetleri için de söz konusudur. Yani kol gücü ve beyin gücü konularak meydana getirilmiş bir üretimin satışından elde edilen kâr ile, borç para vererek borçlunun serveti, emeği üzerinden sağlanan fazla, bir tutulamaz. Yukarıda sayılan farklar, bir cümle ile ifade edilmeye çalışılsa, şunu söylemek mümkündür: Alışverişteki, sanayideki, tarımdaki emek; “yapıcıdır” ve bu emek karşılığı elde edilen kâr helâldir, riba doğuran işlemler sonucu elde edilen fazla ise; “yıkıcıdır” ve bu yolla sağlanan kâr haramdır. Rabbimizin yasakladığı “er riba”; herhangi bir masraf veya hizmet karşılığı olmadan alınan, yani ödeyenin kazancına risksiz bir şekilde ortak olmak anlamına gelen ribadır. Başka bir söyleyişle Rabbimiz, “karşılıksız” ve “risksiz” olan “fazla”yı yasaklamıştır. Değerli Galipyetkin kardeşim, Bu açıklamalardan sonra sorunuza geçecek olursak; Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Yazılı iletişimde kullandığımız kavramları açıklama gibi bir alışkanlığımız olmadığından yazan ile okuyan kişiler arasında her zaman sözcüklere yüklenen kavramlar nedeniyle iletişim sorunu yaşanabiliyor. Sözlü iletişimin, yazılı iletişimden daha iyi olduğunu düşünüyorum. İnşaAllah RAbbim nasip eder de yüzyüze konuşur konuları müzakere eder ve birbirimizden yararlananlardan oluruz. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle, Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|||||||
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
aldatmaca, bankacılığı, bir, dır, katılım, tuzaktır |
|
|