![]() |
|
![]() |
#1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm,
Değerli kardeşlerim. Tefekkürlerimize ışık olması dileğiyle. Nisa Suresi 22-25 ayetlerindeki pasajda yer alan muhsanât-muhsınîn sözcüklerindeki anlam farklılığı dikkat çekmektedir. Sözcüğün doğru anlaşılabilmesi için asıl anlamının tesbit edilmesi gerekir: Sözcüğün türediği ح ص ن [h-s-n] kökünün anlamı, “engel olma, koruma altına alma” demektir. Şehri koruyan sûr'a ve kaleye, حصن [hısn] denir. Konumuz olan المحصنات [muhsanât] sözcüğünün anlamı ise, “koruma altına alınmış kadın” demektir. Arap toplumunda kadın, iki yolla koruma altında olurdu: A) Hürriyet. O günkü toplumda hür kadınlar zinayı kendilerine yakıştırmazlardı. B) Evlilik akdi. Buna göre muhsanât kelimesinin anlamı, “kocası tarafından korunan kadın” demek olur. O günkü toplumda evli kadın da zina etmez ve zina etmeyi çok büyük bir vebal sayardı. O nedenle zina ve fâhişelik, genellikle câriyeler tarafından yapılırdı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات[el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” 25. âyetteki el-muhsanât ile de “hür kadınlar” kastedilmiştir. 24. âyette, Yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [nikâhlı/evli kadınlar] da haram kılındı buyurulmuştur. Müslümanlara iltica edip de himâyeye verilmiş kadınların diyar-ı küfürdeki kocalarının varlığı önemli değildir. İltica ile iş bitmiştir. Mümtehine sûresi'ndeki, Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınlar göçmenler olarak size geldiği zaman, hemen onları imtihan edin. –Allah onların imanlarını daha iyi bilir.– Artık, eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz artık onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar [göç eden mü’min kadınlar], onlara helâl değildir, onlar da bunlara helâl olmazlar. Onlara [kâfir kocalarına] sarfettiklerini verin. Ücretlerini [mehirlerini] kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür, ki aranızda O hükmeder. Allah çok bilendir, çok iyi yasa koyandır ifadesine dikkat edilmelidir. Bir diğer önemli konu da MÂ MELEKET'İN MEHİRİ konusudur. Burada üzerinde durulması gereken bir husus da, Ve sizden her kim hür mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin mâlik olduğu mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. (…) Ve örfe uygun bir şekilde ücretlerini [mehirlerini] verin buyruğudur. Bundan anlaşıldığına göre, yasalar çerçevesinde himâye altında bulunan kadınlarla evlenmek, hür kadınlarla evlenmekten daha kolay ve daha masrafsızdır. Zira sosyal konumları gereği bunların mehiri, günlük ihtiyaçları ve hayat standartları hür kadınlara göre daha az ve düşüktür. Çünkü bunlar sosyal konum itibariyle düşük, ahlâkî değer ve soy-sop itibariyle de meçhuldür. Bu nedenle de evlilik tercihinde ikinci planda kalmaktadırlar. Âyetteki, O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin mâlik olduklarını] nikâhlayın ifadesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, himâyeye tevdi edilmiş kadınlarla da ancak nikâhlanmak sûretiyle cinsel ilişki kurulabilir. Onlarla da nikâhsız ilişki kurmak, zinadır ve haramdır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Sevgili Halil hocam, 47:4'ü vahyederek köleliğe son veren Yüce Allah'a inat* "cariyeler"den yani hür olmayan kadınlar"dan nasıl dem vurulabilir ki "hür kadınlar"dan dem vurulabiliyor? _________________________________________ *Prof Abdülaziz Bayındır (https://www.youtube.com/watch?v=mF5h-h1YZUI): Batılılar köleliği cariyeliği kaldırdılar, bizimkiler de mecbur kaldılar kaldırmaya. Ondan sonra, şimdi diyorlar ki: Aslında islam köleliği kaldırmayı hedefledi ama o devirde ne yapsın şunlar bunlar vardı, onun için kaldıramadı ama hedefi buydu... Hani, özürü kabahatinden büyük derler ya işte bu da öyle bişey... Yani Allahu Teâlâ kaldıracaksa kaldırır, insanlardan mı çekinecek hâşâ? Peki işin gerçeği nedir? İslam köleliği kaldırmayı hedeflemiş falan değildir, köleliği kaldırmıştır. ... Konu Hasan Akçay tarafından (23. February 2018 Saat 05:46 AM ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm,
Değerli Hasan Akçay kardeşim, Alıntı:
Yazmış olduğum yazı"MUHSANAT" sözcüğü ile ilgili yapmış olduğum açıklamada cahiliye dönemindeki Arapların mevcut uygulamalarını belirtmek içindir. Cenabı Allah Kur'an'da müslümanlara:" Ey müslümanlar!Müslüman olmayanlara saldırın. Onların erkeklerini, kadınlarını, çocuklarını esir alın ve onları köleleştirin, kadınlarını cariye olarak kullanın mı diyor yoksa tebliğ yapılan toplumun mevcut uygulamalarının yanlış olanlarının düzeltilmesi için uyararak ilkelerini mi belirtiyor? Okuyan kardeşlerimizin görmeleri için Muhammed Suresinin 4-6 ayetlerini belirtelim: Muhammed;4: Feiza lekıytümülleziyne keferu fedarberrikab* hatta iza eshantümuhüm feşüddül vesâka, feimma mennen ba'dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzareha* zâlik* velev yeşaullahu lentesare minhüm ve lâkin liyeblüve ba'daküm Bi ba'd* velleziyne kutilu fiy sebiylillahi felen yudılle a'malehüm. "Kafir olanlarla karşılaştığınızda, boyunları vurmaya bakın. Nihayet onlara ağır bastığınızda, bağı kuvvetleyin. Ondan sonra ya karşılıksız salıvermek ya bir fida’dır/kurtulmalık karşılığı. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya kadar..." Enfal;67:Ma kâne li Nebîyyin en yekûne lehu esra hatta yüshıne fiyl Ard* türiydune aradaddünya* vAllahu yüriydül ahirete, vAllahu Azîyzün Hakiym; 67Yeryüzünde ağır basmadıkça; savaşta kesin ve tam üstünlük sağlamadıkça, kendisi için esirler oluşturması hiçbir Nebiye uygun değildir. Siz, dünya genişliğini istersiniz, Allah da âhireti ister. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Alalh'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 825
Tesekkür: 0
166 Mesajina 234 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Hayır, Hz Meryem bekardı ve korunan kadınlardan biriydi (66:12). O halde Hz Meryem örneğinde görüldüğü üzere muhsanât kelimesinin anlamı "Allah tarafından korunan kadın" demek olur. O günkü toplumda bolca vardı kendilerini Allah'a adadıkları için Allah tarafından korunan bu tür kadınlar ki aralarında 47:4'ten önce cariye yapılmış olanlar vardı. Zina etmezdi onlar, zina etmeyi çok büyük vebal sayarlardı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, Allah tarafından korunan “bekar kadınlar” kastedilmiştir. Ne kadar keyfî bir iddia değil mi, tıpkı şunun gibi: Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” kastedilmiştir. Bırakalım kardeşim, Allah'a şunu kastettirmeyi bunu kastettirmeyi de "Allah ne diyorsa o!" diyelim. 4:24'te O'nun dediği şudur: Ve kadınların korunanları ama yeminlerinizin yönettikleri hariç -Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum... Konu Hasan Akçay tarafından (24. February 2018 Saat 07:20 AM ) değiştirilmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun aleyküm,
Değerli Hasan Akçay kardeşim, Alıntı:
Ve Meryemebnete 'ımranelletiy ahsanet ferceha fenefahna fiyhi min ruhıNa ve saddekat bikelimati Rabbiha ve kütübiHi ve kânet minelkanitiyn; Ve fercini bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem’i de. Onun içine ruhumuzdan nefhettik. Ve Rabbinin Kelimelerini ve Kitablarını tasdik etti ve kanitiynden oldu. Her zaman dersiniz ya: "Allah ne dediyse o." bu sözünüzün uygulayıcısı olup Allah'ın söylemediklerini, söylemiş gibi yapmayınız lütfen. Tahrimdeki vurgu, Meryem'in bakireliği değil,fercini koruduğunadır. Cenabı Allah'ın "bakire/dokunulmamış" sözcüğünü kullandığı ayetlere de bakarsanız olayı daha net görürsünüz. Muhsanat ile ilgili yazımda: Sözcüğün türediği ح ص ن [h-s-n] kökünün anlamı, “engel olma, koruma altına alma” demektir. Şehri koruyan sûr'a ve kaleye, حصن [hısn] denir. Konumuz olan المحصنات [muhsanât] sözcüğünün anlamı ise, “koruma altına alınmış kadın” demektir. diyerek sözcüğün türetildiği kök harflerinin anlamını da vermiştim. Tahrim deki ahsanet Nisa24 deki el-muhsanât, Nisa 25 deki muhsanat ayrımına iyi bakınız lütfen. Bakmanız durumunda yine de yazınızdaki savlarda bulunacaksanız birşey diyemem. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
nisa, suresi |
|
|