![]() |
|
![]() |
#1 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]()
Kardeşim bu konuda size katılmıyorum. Anlamını öğrenme ve tefekkür etme imkanı size verilmişken anlamını bilmeden okuma veya sayılı zikir gibi uygulamaları ibadet olarak görmüyorum. Allah rızası için yapabileceğimizin en iyisini yapmak gerekir. Allah bize aklı beyni boşuna vermemiştir, kullanalım, ZORLAYALIM diye vermiştir.
|
![]() |
![]() |
Anonymous Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | Barış (7. January 2011) |
![]() |
#3 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Bu Ayetlerle zaten bildirilmemişmidir. Hem Kuranı tefekkür edelim diyorsun al et bakalım ne anlıyorsun. Nisâ 103 Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır. فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۚ إِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا Eğer Burdada anladığımız zikirse o halde ALLAHU TEALA nın ayetlerinde belirttiği ibadet olmayacakta ne olacak.Hadi hadisleri almıyorsunuz.Artık ayetleridemi bıraktınız. ALLAH için bir konuda eleştiri yapmadan önce biraz içtihad edelim çalışalım. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Ayrıca bkz: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=661 Allah hepimizi doğru yoluna iletsin, şeytanın kestirme yol vaadleriyle beynimizi uyuşturup UYUTARAK amellerimizi/ahiretimizi zayi ettirmesine karşı uyanık kılsın. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() Alıntı:
Zikri almışlar tefekküre götürmüşler. ALLAH ın ayetleriyle dalgamı geçiyorlar. İşte sen ALLAH Rasulune yorum yetkisi vermeyince zikir önce tefekkür olur.Sonra fikir sonarda şeytanı anmaya kadar götürürler. Gerekçelere bak Bu KURANI en iyi yorumlayan ALLAH RASULU ve Sahabeleri böyle yapmamışlar. Hani delilin fasa fiso.ADı HAdis nRivayetlerine uydurmacı din düşmanı diyenler din düşmanlığı yapabilmek için hiç bir senedi olmayan rivayet dahi olmayan akıllarındakileri ALLAH RAsulune isnad ederek. Zikrullahı önce tefekkür diye yutturmaya kalkarlar sonrada YA burda aslında şeytanı anın demeye kalkkarlar. Sen nerden biliyorsun sahabenin tesbihi olmadığını yada ALLAHI zikretmediğini ordamıydın. Biz kalksak hadis kitaplarından kaynak versek.Uydurmadır. Adam o çağda yaşamış gibi sallamakta onunki kaynak oluyor hemide sahih hatta mütevatirdir. Yok canım belkide vahy geliyordur. HACC - 9 İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız. Böyle insanlara kanıpda zikri tefekkür sanıp insanları ALLAH ı anmaktan alıkoyanlarada diyecek bir şey bulamıyorum.Bunlara sadece hidayet için dua ediyorum.Zira onlar ALLAHIN Kelamıyla kandırılıyorlar. Lakin bu fitneleri çıkaranlarada lanet olsun diyorum. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | |||||||||
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.093
Tesekkür: 3.632
1.093 Mesajina 2.442 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 ![]() |
![]()
Selamun Aleykum!
Alıntı:
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. “Allah’ın ayetleri ile dalga mı geçiyorlar ? Bu nasıl bir soru ? Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Ömrünün 40 yılından fazlasını Allah’ın ayetlerini anlamak ve tebyin etmek için geçiren bir kişiye böyle söylüyorsunuz. Kur’an okumak ve anlamak emek ister gayret ister. Bu işler alimlerin yüzüne bakarak ibadet yapmaya benzemez . Hele şeyhlere rabıta yaparak kalbin mutmain olmasına hiç benzemez. Alıntı:
"Sonra da şeytanı anmaya götürürler." demeye utanmıyor musunuz? Yazıyı buraya yeniden asıyorum ki çarpıtma ve iftiranız herkesçe görülebilsin. Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim! “Zikr” sözcüğü, “ALLAH” sözcüğü ile tamlama yapılıp, “ZİKRULLAH” olarak ifade edildiğinde anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demek olur ki bizim de ana konumuz budur. Yani “zikr” mastarı (fiilin kökü) ma’mulüne muzaf olarak izafet-i lâfziyye oluşturduğunda (“anmak” mastarı, tümleci olan “ALLAH” sözcüğü ile tamlama oluşturduğunda) anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demektir. Nitekim Kur’an ayetlerinde de “… Allah’ı ANARLAR”, “… Allah’ı ANMAYA koşunuz” tarzında kullanılmıştır. Kur’an’ın bir çok ayetinde “zikrullah”tan (Allah’ın anılmasından) bahsedilerek bunun önemine ve gereğine değinilmektedir: Âl-i Imran; 191: O (Aklını kullanan) kişilerdir ki, ayakta, otururken yan yatarken ALLAH’I ANARLAR ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın! Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!” Nisa; 103: Sonra da namazı tamamlayınca, artık ALLAH’I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. Sonra sükûnet bulduğunuzda da, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur. Bakara; 114: Ve Allah’ın mescitlerini, içlerinde ALLAHIN ADI ANILMASIN diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir! Böylelerinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Onlar için dünyada bir rezillik vardır. Bunlar için ahirette de büyük bir azap vardır. Ankebut; 45: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da kıl. Şüphesiz ki namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki ALLAH’I ANMAK daha büyüktür. Allah yaptığınız şeyleri bilir. Hadid; 16: İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi ki, kalpleri ALLAH’I ANMAK ve Hakk’tan gelen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu da yoldan çıkmıştır. Zümer; 22: Peki Allah kimin göğsünü İslâm’a açarsa, o zaman o, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Öyleyse ALLAH’I ANMAYA karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. İşte onlardır, açık seçik sapıklık içindekiler. Ta Ha; 42: Sen ve kardeşin ayetlerimi götürün ve BENİ ANMAKTA ikiniz de gevşeklik etmeyin. Ta Ha; 124-126:Kim BENİM ANILMAMDAN (beni anmaktan) yüz çevirirse hiç şüphesiz onun için zor, sıkıcı bir geçim vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: “Rabbim ben gören biri olduğum hâlde beni neden kör olarak haşrettin?” (Allah) Der ki: “Bu böyledir, ayetlerimiz sana geldiğinde sen onları terk etmiştin; bu gün de aynı şekilde sen terk ediliyorsun.” A’râf; 205: Ve sabah akşam (her zaman) kendi içinden, korkarak ve yalvararak, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma! Cinn; 17: onları, onun içinde imtihan edelim. KİM RABBİNİN ANILMASINDAN yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar. Nur; 37: Öyle erkekler vardır ki, ne bir ticaret ne bir alış veriş onları ALLAH’I ANMAKTAN, namaz kılmaktan zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar kalplerle gözlerin ters döneceği günden korkarlar. Münafikun; 9: Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLAH’I ANMAKTAN alıkoymasın. Böyle bir şeyi kim yaparsa işte onlar, hüsrana uğramışların ta kendileridir. Cuma; 9: Ey inananlar! Toplantı günü namaz için çağrı yapıldığı zaman ALLAH’I ANMAYA koşun, alış verişi de bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Bakara; 152: Öyleyse BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM. Ve Bana şükredin, Bana nankörlük etmeyin. Rad; 28: O kişiler inanan ve kalpleri ALLAH’I ANMAKLA yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Kalpler yalnız ve yalnız ALLAH’I ANMAKLA yatışır/ tatmin olur. Müslümanlar, Kur’an’da bu kadar önem verilen “zikrullah”ın ne demek olduğunu, nasıl yapılacağını Kur’an’dan öğrenecek yerde İslâm düşmanlarından öğrenmeye kalkınca, ortaya “zikr” yaptıklarını söyleyen bir takım gruplar çıkmıştır. Bu gruplar Dünya üzerinde, özellikle geri kalmış, sürünen Müslüman ülkelerde binlerce cemaat, tarikat, zikir halkaları şeklinde oluşmuş, haftanın belirli gün ve saatlerinde doksan dokuzluk, binlik, on binlik elde tespihleriyle “zikr” yaptıklarını zannederek “Allah, Allah”, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” veya “Hu, Hu” diye bağırıp durmuş ve bu yaptıklarıyla da kolayca ve garanti olarak cennete gideceklerine inanmışlardır. Acaba bunların yaptıkları ve inandıkları doğru mudur? Hayır! Bu tarz inanışlar doğru değildir ve bu tip yozlaştırılmış davranışların hiç kimseye bir yararı olmaz. Parayı çok seven veya paraya ihtiyacı olan bir kimsenin herhangi bir para kazanma uğraşısına girmeden, eline bir tespih alıp günde binlerce kez “para, para, para, ...” diye sayıklamak suretiyle para kazanması nasıl mümkün değilse, ahirette cennetle ödüllendirilmek isteyen bir kimsenin de, yukarıda açıkladığımız yoz ve saçma davranışlarla Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Çünkü Yüce Allah, cennetin bedelini Kur’an’da bildirmiştir: Tövbe; 111: Kesinlikle Allah, Müminlerin CANLARINI ve MALLARINI, KARŞILIĞINDA CENNET VERMEK ÜZERE SATIN ALMIŞTIR. … Cennetin bedelinin CANLARIMIZ ve MALLARIMIZ olduğunu söyleyen yukarıdaki ayet Kur’an’da duruyor iken, bir Müslüman’ın bilmem kaç tane tespih çekerek Allah’ın rızasını kazanmayı umması ve cennete gireceğine inanması; ucuza cennet kapatma uyanıklığından (!) veya ömrünü lâklâkla geçiren leylek gibi, ömrü bilinçsizce harcama enayiliğinden başka nedir ki? İslâm düşmanları tarafından uydurulan bu tip yalanlar, Müslümanları gayretten, faaliyetten, rekabetten uzaklaştırıp, tembelliğe, miskinliğe ve uyuşukluğa sevk etmekte ve bu yalanlara uyarak dünya hayatını Allah’ın razı olmayacağı şekle sokanların ahiret hayatlarını da karartmaktadır. Oysa, Allah’ın bizden beklediği doğru davranışların hepsi Kur’an’da mevcuttur. Bir Müslüman olarak bize düşen, Allah’ın bizden istediklerini Kur’an’daki şekliyle öğrenip uygulamaktır. Konumuz hakkında da Yüce Allah, kendisini anmamızı emretmiştir. Dinini Kur’an’dan öğrenen bir Müslüman’ın bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yapacağı tek şey Kur’an’a başvurmaktır. Çünkü, “Madem ki Yüce Allah kendisini anmamızı istemiştir, bunun nasıl yapılacağını da mutlaka bize bildirmiştir.” mantığı ile başvurulacak ve Allah’ın mesajını taşıyan yegâne kaynak Kur’an’dır. Nitekim Yüce Allah, “zikrullah” eyleminin, kendisinin gösterdiği şekilde yapılmasını istemiştir: Bakara; 198: Rabbinizden bir lütuf istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Sonra Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ari-Haram’da ALLAH’I ANIN. Ve O’nu O’nun SİZE GÖSTERDİĞİ GİBİ ANIN. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz. Yüce Allah’ın, kendisini anmamız için bize gösterdiği, öğrettiği şekil ise iki ayet sonrasında bildirilmiştir: Bakara; 200: Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine ALLAH’I ANIN, TIPKI BABALARINIZI ANDIĞINIZ GİBİ. Hatta DAHA KUVVETLİ BİR ANIŞLA ANIN. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de Ahiret’te bir nasip yoktur. Ayetlerden açık ve net olarak anlaşıldığı gibi Yüce Allah, kendisini babalarımızı andığımız gibi, hatta daha kuvvetle/ şiddetle anmamızı emretmektedir. Bu durumda, öncelikle babalarımızı nasıl andığımızı düşünmemiz gerekmektedir. Babasını, elde otuz üçlük, doksan dokuzluk, binlik, ... tespih, gece gündüz “Baba, Baba ...” diye diliyle anan bir kişinin bile mevcudiyeti söz konusu olamayacağına göre, burada düğümü çözecek olan ipucu, babamızı anmamızın, onu düşünmemizin nasıl olması gerektiğindedir. Babalarımızın bizlere “Oğlum/ kızım beni unutma!” dedikleri zaman, elimize bir tespih alıp gece gündüz durmadan “Baba, Baba ...” diye tespih çekmemizi kastetmedikleri kesindir. O hâlde babalarımızı anmamız; “onları düşünmemiz, onları aklımızdan çıkarmamamız, ONLARIN BİZLER ÜZERİNDEKİ HAKLARINI DÜŞÜNÜP, ONLARA KARŞI MADDÎ VE MANEVÎ SORUMLULUKLARIMIZI HATIRLAYIP ONLARA SEVGİDE SAYGIDA KUSUR ETMEMEMİZ” demektir. Aksi görüşte olup “zikrullah”ı tespihle yapan zihniyetin, Allah’ın Bakara suresinin 152. ayetinde verdiği “BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM” mesajı hakkında ayrıca kafa yormalarında ve Allah’ı “Allah, Allah …” diye anan kullarını, Allah’ın “kulum, kulum …” diye mi andığını düşünmelerinde, kendi çıkarları açısından büyük yarar vardır. Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir. Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır. Evet, ZİKRULLAH/ ALLAH’I ANMAK işi işte bu dur. Allah’ın istediği de budur. Kaynak:İşte Kur'an Diğer yazı da buradan bakılabilir Alıntı:
Alıntı:
Aklımızdaki değil Allah’ın Kitabında belirttiği Resulune dayanmak ki onun da tartışmasız olanı Kur’an’dır. Alıntı:
“Zikrullahı” nerede “tefekkür” diye yutturmaya kalkmışız? Nerede aslında şeytanı anın demeye kalkmışız? Alıntı:
Ancak, Kur’an ayetlerinde geçen “tesbih ediniz”, “tesbih ederler” sözlerini elde çekilen tesbihlerle karıştırmayasınız. Buyur hadis kitaplarından kaynak ver bakalım. Uydurma olup olmadığını birlikte görelim. Okuyucuları bekletmemek için Hadis kitaplarında "Allah’ın zikredilmesi" ile ilgili rivayetlerden örnekleri ben vereyim. Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allahu Teâlâ'yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini "Aradığınıza gelin!" diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semasına kadar arayı doldururlar. Allah, -onları en iyi bilen olduğu halde- meleklere sorar: "Kullarım ne diyorlar?" "Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmid okuyorlar. Sana ta'zim (temcîd) ediyorlar" derler. Rabb Teâlâ sormaya devam eder: "Onlar beni gördüler mi?" "Hayır!" derler. "Ya görselerdi ne yaparlardı?" "Eğer seni görselerdi ibâdette çok daha ileri giderler; çok daha fazla ta'zim, çok daha fazla tesbihde bulunurlardı" derler. Allah tekrar sorar: "Onlar ne istiyorlar?" "Senden, derler, cennet istiyorlar." "Cenneti gördüler mi?" der. "Hayır ey Rabbimiz!" derler. "Ya görselerdi ne yaparlardı?" der. "Eğer görselerdi, derler, cennet için daha çok hırs gösterirler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirlerdi." Allah Teâla sormaya devam eder: "Neden istiâze ediyorlar?" "Cehennemden istiâze ediyorlar" derler. "Onu gördüler mi?" der. "Hayır Rabbimiz, görmediler!" derler. "Ya görselerdi ne yaparlardı?" der. "Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı" derler. Bunun üzerini Rabb Teâla şunu söyler: "Sizi şâhid kılıyorum, onları affettim!" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözüne devamla şunu anlattı: "Onlardan bir melek der ki: "Bunların arasında falanca günahkâr kul dahi var. Bu onlardan değil. O başka bir maksadla uğramıştı, oturuverdi." Allah Teâla: "Onu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki onlarla oturanlar da onlar sayesinde bedbaht olmazlar" buyurur." [Buhârî, Daavât 66, Müslim, Zikr 25, (2689); Tirmizî, Daavât 140, (3595).] Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir yere oturur ve orada Allah'ı zikretmez (ve hiç zikretmeden kalkar) ise Allah'tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah'ı zikretmezse, ona Allah'tan bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah'ı zikretmezse, Allah'tan ona bir noksanlık vardır." [Ebû Dâvud, Edeb 31, (4856), 107, (5059); Tirmizî, Daavât 8, (3377); Hadisin metni Ebû Dâvud'a aittir. Sondaki ziyade İbnu Hibbân'ın Mevârid'inden alınmadır (2319).] Ebû Müslim el-Eğarr (rahimehullah) diyor ki: "Ben şehâdet ederim ki Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd (radıyallâhu anhümâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğine şehâdet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar." [Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizî, Daavât 7, (3375).] Hz. Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İçerisinde Allah zikredilen evlerin misali ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misâli, diri ile ölünün misali gibidir." [Buhârî, Daavât 66; Müslim, Salâtü'l-Müsâfirin 211, (779).] Hz. Ebû Hüreyre'nin rivâyetinde şöyle gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri diyor ki: "Kulum, hakkımda nasıl bir zan yürütürse ben öyleyimdir. O, beni zikredince ben onunla beraberim. O beni içinden geçirirse, ben de onu içimden geçiririm. O, beni bir cemaat içerisinde anarsa, ben de onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaatte anarım. O, bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim." [Buhârî, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2, (2675); Tirmizî, Daavât 142, (3598).] Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim yatağına temiz (abdestli) olarak girer ve uyku bastırıncaya kadar Allah'ı zikrederse gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da Allah'tan dünya veya âhiret hayırlarından bir şey isterse Allah Teâla, istediğini mutlaka ona verir." [Tirmizî, Daavât 100, (3525).] Hz. Muâz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Kul, kendini Allah'ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha müessir bir ameli işlememiştir." [Muvatta, Kur'ân 24, (1, 211); Tirmizî, Daavât 6, (3374); İbnu Mâce, Edeb 53, (3790).] Ziyad b. Ebî Ziyad'dan: Ebüdderdâ': «— Size amellerinizin en hayırlısını, derecelerinizi en fazla yükseltecek olanını, Allah katında en temiz olanını ve sizin için altın ve gümüş infak etmekten, düşmanınızla muharebe meyda¬nında karşılaşıp boyunlarını vurmanızdan ve onların da sizin boyunlarınızı vurmasından daha hayırlı amelleri haber vereyim mi?» dedi. Ashab: «— Evet.» deyince: «—Allah Teâlâ'yı zikretmektir,» dedi. Abdurrahman'ın babası Muaz b. Cebel: «Adem oğlunun Al¬lah'ı zikirden başka yapacağı hiç bir amel onu Allah'ın azabından kurtaramaz.» dedi. Tirmizî, Da'avât, 45/6 (merfu olarak); İbn Mace, Ebed, 33/53. Ebû Hüreyre anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyur¬muştur: «Kim günde yüz defa, Allah'tan başka ilah yoktur, onun eşi ve benzeri de yoktur. Mülk onundur, hamd ona mahsustur. O her şeye kadirdir, derse on tane köle azat et¬miş kadar sevap alır, defterine yüz iyilik yazılır, yüz tane de kötülüğü silinir. Bu dua kıyamet günü onu şeytanlar¬dan koruyan bir sığınak olur. Bu duayı günde o kişiden da¬ha fazla okuyanlar hariç hiçkimse bundan daha üstün bir amelle kıyamet yerine gelemez.» Buharı, Bedu'l-Halk, 59/11; Müslim, ez-Zikr ve'd-Dua, 48/28 Ebû Hüreyre anlatıyor: Her kim günde yüz defa «Allahım seni noksan sıfatlardan tenzih eder ve sana hamdederim» derse deniz köpükleri kadar günahı olsa affedilir. Buharı, Du'avât, 80/65; Müslim,-Zikr ve'd-Dua, 48/28. Ebû Hüreyre'den: Kim her namazdan sonra otuz üç defa «Sübhanallah», otuzüç defa «elhamdülillah», otuzüç defa «Allahü ekber» der ve «Allah'tan başka ilah yoktur, onun eşi ve benzeri de yoktur. Mülk onundur, hamd ona mahsustur, o her şeye kadirdir» diyerek yüzü tamamlarsa deniz köpükleri kadar günahı da olsa affedilir. Müslim, Mesâcid, 5/146 (merfu olarak). Saîd b. Müseyyeb'den: el-Bâkıyatüssalihâtü «bakî kalacak yararlı ameller» ayetinden kastedilen ebedi kalacak yararlı amel, kulun 'Allahü ekber, sübhanallah, lâ ilahe illallah velâ hav¬le velâ kuvvete illâ billah' demesidir. Hadisleri çok bilen kardeşim. Bu hadislerin hadis ıstılahında ne tür bir hadis olduğunu da siz araştırıp yazarsınız. Vahyin denetiminde aklımızı işleterek değerlendirebilenlerden olalım. inşaAllah. Alıntı:
Bu söz ancak sizin gibi tasavvuf tasavvuf,tarikat tarikat diyerek şeyhlere rabıta edenlere yakışır. Kur’an erlerine değil. Tasavvuf veya tarikatlarda vahiy aldığı söyleyenlere çok rastlanır ancak Kur’an erlerinden, Kur’an mü’minlerinden vahiy aldım diyenlere hiç rastlanmaz. Alıntı:
Alıntı:
İnsanlar Allah’ın kelamıyla kanmazlar ancak rüşde ererler. İnsanlar ancak Allah’ın astlarını veli edinenlerin Allahla aldatan sözleriyle kanarlar. Lanetinize aynen katılıyorum. Allah’a rağmen Allah’ın astlarını veli edinip rabıta yapanlara üstelik de bunu ibadet sayanlara Allah elbette layığını verecektir. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|||||||||
![]() |
![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
anlamak, hadislere, için, ihtiyaç, kuranı, varmıdır |
|
|